Merkez Nasıl Çöktü / 2 "Taşranın Yükselen Öfkesi"

13.08.1996 Milliyet

RP, 1990’lardan itibaren esas olarak büyük şehirlerin dış mahallelerinde kök saldı. MHP de Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde gelişme kaydetti, ama taşra her şeye rağmen “uç" sağın kalesi olmayı sürdürüyor. Özellikle de Orta ve Doğu Anadolu’da merkez partilerinin giderek eriyip meydanı milliyetçi-muhafazakâr sağa bıraktığı görülüyor.
RP ve MHP’nin 1989 yerel seçimlerinde bu bölgenin 28 ilindeki oy ortalaması yüzde 21.2’ydi. 1995 genel seçimlerinde iki parti aynı illerde yüzde 41.6’ya ulaştı. Bazı illerde oyların yarısından fazlasını (Erzurum yüzde 56, Konya 54, Kayseri ve Yozgat 52, Bayburt 51); birçoğunda da yarısına yakınını (Elazığ yüzde 49, Erzincan ve Kahramanmaraş 47, Gümüşhane, Çankırı ve Malatya 46, Sivas, Nevşehir ve Karaman 45) aldılar.
Bu coğrafyada RP'nin oylarının büyük bir hızla arttığı, MHP’nin ise 1991 İttifakı’ndan sonra durakladığı gözleniyor. İlginç olan nokta, 1989-1995 döneminde RP ve MHP’nin bu coğrafyada merkez sağdan kayan 10.8 puana ilaveten sol oylardan da 10.4 puanlık bir kazanç sağlamış olmaları. Bu gösterge, Alevi oylarının “çözülmesine” ilişkin spekülasyonlara dayanak sağlıyor.
Piyasa ilişkilerinin ve modernleşmenin yavaş geliştiği ama geliştikçe de adım adım geleneksel toplumsal ilişkileri tahrip ettiği taşra dünyası, eski sakin ve istikrarlı hayatının dağılmasına tepki gösterir. Bu özelliğiyle taşra, muhafazakârlığın evrensel yurdudur.

MAKAS AÇILIYOR

Türkiye’nin taşrasında ve özellikle Orta-Doğu Anadolu’da modernleşme sürecinin hızlandığı 1970’lerde bu tepki serpildi. Milliyetçi ve muhafazakâr hassasiyetler, “yeni hayat”la baş etmekte insanlara tutamak sağlayan değerler olarak siyasallaştılar.
1970’lerde MSP ve MHP bu coğrafyada, bu hassasiyetlerin üzerinde yükseldi. Bu partiler taşrayı ve Orta-Doğu Anadolu’yu, “bizim insanımız”ın dupduru kaynağı olarak yüceltti: Dindarlığı, devletine bağlılığı, vatanperverliği, çilekeşliği, fedakârlığı ile idealleştirilen bu insan “memleketin esas sahibi”, onun yurdu olan Orta-Doğu Anadolu da Türkiye’nin “aslı" olarak sunuldu.
1980’den sonra yayılan piyasa ilişkileri ve modernleşmenin artan temposu, taşra hayatını çok daha derinden sarstı. Toplu konutlar, otomobil ve trafik yoğunlaştı, eskiden sadece büyük şehirlerde görülen markalar, eğlence biçimleri ortaya çıktı ve medya yayıldı.
Ekonomik gelişmede başta İstanbul olmak üzere ileri merkezlerle taşra arasındaki makas açıldıkça açılıyor. Gerçi şehir kültürünün ve modern hayatın öğeleri en ücra yerlerde bile adacıklar oluşturuyor, ama o adacıklar ile mekânın geri kalanı arasındaki uçurum derinleşiyor.
Artan eşitsizlik ve aynı mekânda en “şık” görüntülerle en “geri” yaşantıların iç içe geçmesi, taşrada dışlanma ve horlanma duygusunu kabartıyor. İstanbul’un varoşlarından yansıyan öfke birikimi, farklı bir biçimde taşra için de geçerli. Kaale alınmama, önemsenmeme endişesinden doğan bu öfke kendini kimi ilçelerin ölümüne bir dava gibi il olma peşine düşmesinde kendini gösteriyor.
Beri yandan yüceltilen o "öz değerlerimizi" barındıran taşra evreni de tarih olma yolunda. Modernleşmenin altüst edici istilası altında geleneğin “saflığı" da ortadan kalkıyor, geleneksel ilişki ağları dağılıyor. Bu durumda, milliyetçi-muhafazakâr siyasetin taşraya hitap eden dili yapaylaşıyor, yapaylaştıkça da daha ajitatif, daha hamasi bir düzleme sıçrıyor. Taşradaki iyice daralmış ruh haline, bu ajitasyonun da etkisiyle, tepkicilik ve bağnazlık egemen oluyor. Eski sükûnetini yitiren taşranın, “kendinden" olmayan her şeye kuşkuyla bakan, aykırılıkları hizaya sokmak isteyen tahammülsüzlüğü yüzeye vuruyor.
Sık sık tekerrür eden linç girişimleri, Sivas kıyımı, Erzurum’da kalabalıkların birkaç defa Kürt mahallesine yürümeye kalkışması, Kayseri’de "milli değerlere hakaret ettiği” düşünülen “İstanbul Kanatlarımın Altında” filmini yasaklatma onurunu paylaşma yarışı, bu bereketli topraktan fışkıran olaylar, Milliyetçiler ve İslamcılar, “Sivas’ın kahraman ahalisi”nin veya Kürt mahallesine saldırmaktan “milliyetçi vali” tarafından zor alıkonan "kahraman Dadaş”ların başına kondurdukları halelerle, bu toprağı işlemeye devam ediyorlar.
Kesif bir milliyetçi-muhafazakâr atmosferin hakim olduğu Orta ve Doğu Anadolu, geleneksel siyasi merkezin çöküşünün de başını çekiyor.

Ruşen Çakır – Kemal Can – Tanıl Bora

Haberin orjinal hali



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Merkez Nasıl Çöktü / 1 "RP’nin Yükselişi Sürüyor" 12.08.1996
2 Merkez Nasıl Çöktü / 2 "Taşranın Yükselen Öfkesi" 13.08.1996
3 Merkez Nasıl Çöktü / 3 "RP ‘Yumuşadıkça’ Kazanıyor" 14.08.1996
4 Merkez Nasıl Çöktü / 4 "RP’nin Gözü Ortadirekte" 15.08.1996
5 Merkez Nasıl Çöktü / 5 "Refah Belediyeleri de ''İşbitirici'' " 16.08.1996
6 Merkez Nasıl Çöktü / 6 "Özal’ın Kalesine Refah Bayrağı" 17.08.1996
7 Merkez Nasıl Çöktü / 7 "Refah ‘Merkez’de Zorlanacak" 18.08.1996

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
06.03.2025 Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
05.03.2025 Suriye’de PYD/YPG silah bırakmayacak mı?
04.03.2025 Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı
03.03.2025 Bir mozaik olarak Türkiye (55): Türkiye’de Yörükler üzerine Ayşe Çalık Ross ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
01.03.2025 Kandil sorun çıkartır mı?
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
28.02.2025 AK Parti İstanbul’da ayağa kalkabilir mi?
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı