Kobani neden düşmedi?

29.11.2014 Habertürk
فارسى بخوان | Kurdî bixwîne | Read in English | Читать на русском

(IŞ)İD’in Kobani’yi kuşatması neredeyse 80. gününe ulaşacak. Kent düşmedi, düşeceğe de benzemiyor. Halbuki ilk günlerde içerde ve dışarda çok kişi, çoğunlukla temenniyle karışık bir şekilde “Kobani düştü, düşecek!” şeklinde öngörülerde bulunuyorlardı.
İlk bakışta temelleri hayli sağlam bir öngörüydü bu. Zira:
1)  (IŞ)İD, Musul’da net olarak görüldüğü gibi saldırdığı bir yeri kısa sürede ele geçiriyordu.
2)  Irak ordusundan el koyduğu ağır silahlar sayesinde (IŞ)İD Kobani’yi savunan YPG’lilere karşı bariz bir silah üstünlüğüne (kalaşnikofa karşı tank) sahipti.
3)  Kobani’nin üç tarafı (IŞ)İD denetiminde olduğu için kentin dışa açılan tek kapısı Şanlıurfa Suruç’taki Mürşitpınar Kapısı idi ama Ankara bunun sadece insani amaçlarla kullanılmasına izin veriyordu.
4)  Durumu “umutsuz” gören uluslararası koalisyon da Kobani çevresindeki (IŞ)İD mevzilerine etkili hava saldırıları düzenlemiyordu...
Ancak Kobani’deki direnişin pekala zaferle sonuçlanabileceği düşüncesi öne çıkınca ilkin hava saldırıları yoğunlaştırıldı, ardından direnişçilere havadan ikmal yapıldı ve nihayet Türkiye üzerinden peşmergeler takviye olarak kente yollandı.  

MUSUL İLE KOBANİ FARKI

Kobani’deki direnişi başından beri küçümseyenlerin, kentin düşmemesini esas olarak koalisyonun müdahaleleri ve hatta peşmergelere bağlamaya çalıştıkları görülüyor. Kuşkusuz bunların hepsinin etkisi olmuştur ancak Kobani’de esas olarak direniş belirleyici oldu ve olmayı sürdürüyor.
Eğer yazımızın başlığındaki gibi “Kobani neden düşmedi?” diye soruluyorsa cevap çok basittir: Musul neden düştüyse Kobani o yüzden düşmedi, düşmüyor. Musul’da Irak ordusu açık bir silah üstünlüğüne sahipti ancak kentin çoğunluğunu oluşturan Sünni Arapların çoğu orduyu “işgalci”, (IŞ)İD’i kendilerinden görüyordu. (IŞ)İD saflarında davaları uğruna ölümü göze almış nice insan varken Irak ordusu mensuplarının çoğunun canı tatlıydı.
Kobani’deyse tam tersi bir durum vardı: belli bir halk desteğine sahip olmayan (IŞ)İD “işgalci” olarak görülüyordu. Kadın-erkek YPG savaşçılarıysa hiç de Irak askerleri gibi değillerdi, onlar da tıpkı çoğu (IŞ)İD’li gibi davaları uğruna ölmeye hazırdı.

İNTİHAR EYLEMLERİ

Burada bir parantez açmak istiyorum. Bir El Kaide yöneticisi “Batı’da gençler ölmemek için ellerinden geleni yaparken bizim gençlerimiz çekinmeden ölüme koşuyor” demişti. Bunun El Kaide, (IŞ)İD gibi örgütlere belirgin bir üstünlük sağladığı açık. Ancak intihar eylemleri üzerine yapılan bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi, dava için gözünü kırpmadan ölüme gitme radikal İslamcı grupların tekelinde değil. Örneğin Sri Lanka’da Tamil Kaplanları, Türkiye’de PKK bu konuda öne çıkan örgütler.
Dolayısıyla gerek Suriye, gerekse Irak’ta intihar eylemlerini yaygın ve sonuç alıcı bir yöntem olarak kullanan (IŞ)İD’in Kobani’de de onca denemeye rağmen bu açıdan pek etkili olamaması şaşırtıcı değil. Hatta YPG’nin kadın kolu olan YPJ’den Arin Mirkan örneğinde olduğu gibi, Kobani’de intihar saldırılarının (IŞ)İD’e darbe indirmiş olduğunu da biliyoruz.
Kuşkusuz (IŞ)İD’in Kobani başarısızlığının saydıklarımızdan başka nedenleri de vardır. (IŞ)İD’i bir tehdit olarak gören herkesin Kobani direnişini iyice inceleyip dersler çıkarması ve bunları başka alanlarda pratiğe geçirmesi doğru olacaktır.
Şurası muhakkak: Kobani’nin kaderini öncelikle insan faktörü belirledi, belirlemeye devam ediyor.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
02.11.2025 Bitmeyen ve bitmeyecek tartışma: Cumhur İttifakı’nda çatlak mı var?
01.11.2025 Ve Selahattin Demirtaş sahalara döndü!
30.10.2025 Erdoğan’ın CHP’ye karşı son 225 günü: Bir adım ileri iki adım geri
30.10.2025 Herkesin kazanacağı bir süreç mümkün mü? Mümtaz'er Türköne ile söyleşi
30.10.2025 1 Ekim’den 29 Ekim’e: İki resmi resepsiyon ve farklı fotoğraflar
29.10.2025 Çözüm sürecinde kazananlar ve kaybedenler | Mehmet Gürses yorumluyor
29.10.2025 “İngiliz casus” olayında kafama takılan sorular
28.10.2025 Yolsuzluk, terör, casusluk: Sırada ne var?
28.10.2025 Çözüm sürecindeki tıkanıklık nasıl aşıldı? PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye’den çekmesinin öyküsü
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı