Kandil sorun çıkartır mı?

01.03.2025 medyascope.tv

1 Mart 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Türkiye gerçekten çok önemli bir dönemden geçiyor. Perşembe günü Abdullah Öcalan'ın yaptığı açıklama gerçekten tarihi bir açıklama olarak tarihe geçti, şimdiden geçti bence ve bundan sonra bakalım ne olacak diye bir bekleyiş içerisine girildi. Ama beklemek hiçbir şey yapmadan beklemek olmayacak, birtakım gelişmeleri tahmin ediyorum hızlı bir şekilde yaşayacağız. Bu süreç Devlet Bahçeli tarafından başlatıldığında, yani bir açılım olarak başlatıldığında, birçok kişi buradan bir şey çıkmayacağını söyledi. Değişik değişik gerekçelerle söylediler, farklı kesimlerden, iktidarın içerisinden, muhalefetin içerisinden, Kürt hareketi içerisinden de farklı farklı ‘‘Buradan bir şey çıkmaz,’’ yorumları yapıldı. Bunların kimisi iyi niyetli analiz, ama önemli bir kısmı bence ‘‘Buradan bir şey çıkmasın’’ beklentisiydi. Bunun da değişik nedenleri vardı. Kimisi bunun Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin, hatta ömür boyu cumhurbaşkanı seçilmesinin zemini olduğunu düşündü; kimleri burada, Kürtler açısından özellikle bakıldığı zaman Kürtlerin hiçbir şey elde etmeyeceğini söyledi vesaire. Ve, ‘‘Buradan bir şey çıkmaz’’ diyenlerin en kuvvetli argümanlarından birisi de Öcalan silah bırakma çağrısı yapsa dahi Kandil'in buna uymayacağı, uymayabileceği üzerineydi. Bu konuda farklı kesimlerden değişik değişik yorumlar gördük, hatta iktidarın en önde gelen medya mensuplarından Abdülkadir Selvi daha yakın bir zamanda Kandil'in sorun çıkartabileceğini yazdı. Kendisine de bunun bir bilgiye mi dayalı olduğunu sorduğumda, biraz konuşmuştuk. Ben başından itibaren böyle olmayacağını düşünenlerdendim ama yine de yakından takip etmeye çalıştım, özellikle Kandil'in görüşlerini yansıtan medya organlarına baktım. Değişik dönemlerde Murat Karayılan'ın, Duran Kalkan'ın, Cemil Bayık'ın açıklamaları oldu, bunların hepsini yakından takip etmeye çalıştım ve size de aktarmaya çalıştım. Mesela Şubat ayı başında ‘‘Kandil el yükseltiyor’’ diye bir yayın yaptım, orada daha böyle mesafeli duruş vardı. Ama ondan sonra, yanılmıyorsam 15 Şubat'ta ‘‘Kandil'den peş peşe mesajlar, galiba işler yolunda’’ dedim. Onu da Cemil Bayık'ın, Duran Kalkan'ın, Murat Karayılan'ın verdikleri söyleşilerden, değişik sözlerden hareketle söylemiştim. Şimdi o noktada olduğumuzu ve Kandil'in bu olaya itiraz etmeyeceğini düşünüyorum. Bu konuda giderek daha fazla güçlü bir şekilde düşünüyorum, diyeyim. Bunun nedenleri var. Bir kere, öncelikle Öcalan'la Kandil arasındaki ilişkiyi insanlar tam anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar bence. Öcalan bir çağrı yaptığı zaman, Kandil'e yönelik bir çağrı yaptığı zaman, onun nasıl karşılık bulacağını kestirebilecek birisi. Kandil’e rağmen, onlara bir şey dayatmaya yanaşmayacaktır. Bunun zeminini gördüğü anda birtakım talimatlar ya da çağrılar yapar diye düşünüyordum. Nitekim öyle olacağa benziyor. Bu tabii böyle, birbirlerinin kalplerini okuyorlar şeklinde söylenemez. Birtakım mekanizmaların olması gerekir ve Özgür Özel'in dün yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki bir yıldır süren bir süreç söz konusu, pazarlıklar söz konusu ve bu bir yıllık süre içerisinde İmralı'dan Kandil'e epey bir mesaj ya da Kandil'den de İmralı'ya epey bir mesaj gitmiş olmalı ki şu anda çok sorun olacağa benzemiyor. En son şu oldu, onu biliyoruz. Videolu bir açıklama yapması bekleniyordu Öcalan'ın, ama Adalet Bakanı net bir şekilde ‘‘Mevzuatımızda böyle bir şey yok’’ dedi, bunu reddetti. Bunun üzerine mesela Duran Kalkan çok sert şeyler yazdı, örgüte yakın bir yayın organında müstear olarak yazdı ama onun Duran Kalkan olduğunu herkes, yani ilgili herkes biliyor. Bunu bir büyüttü. Ama sonuçta baktık ki videolu bir açıklama olmadı, fotoğraf var onun yerine. Fakat şunu da öğrendik, yine Mezopotamya Haber Ajansı'nın yaptığı habere göre üç kamera tarafından bu açıklama kaydedilmiş ve muhtemelen kaydedilen bu video bir şekilde Kandil'e iletilecek, öyle düşünmek lazım. Ve Öcalan’ın da bundan önce Kandil'e neler söyleyeceğini, neler talep edeceğini bir şekilde söylemiş olduğunu düşünüyorum. Şimdi dünkü ‘‘Haftaya Bakış’’ta biraz anlatmaya çalıştım. Ben çarşamba günü Erbil'de Rudaw’ın düzenlediği bir toplantıya katıldım. Orada çok sayıda insanla da görüşme imkanım oldu ve zaten toplantının değişik bölümlerinde bu konu sürekli gündeme geldi, Türkiye'deki bu süreç gündeme geldi. Ve orada şunu net bir şekilde gördük, özellikle Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani'nin soru-cevaplı bir oturumu oldu, orada gördük; Irak Kürtleri bu işin bayağı bir içinde. Neçirvan Barzani DEM Parti'nin Irak'ın kuzeyindeki ziyareti sırasında Ankara'daydı, sonra o da geldi. Döndüğünde Süleymaniye'den gelen DEM Parti heyetiyle o da görüştü. Ve bir iddiaya göre, ki çok kuvvetli bir iddia, Süleymaniye'ye gittiğinde bu heyet Kandil'den birileriyle de görüştü. Sonradan öğrendiğim kadarıyla bu birilerinden birisi örgütün Öcalan'dan sonraki en önemli ismi olan Cemil Bayık. Ve daha sonra Neçirvan Barzani ile de görüştüler ve Neçirvan Barzani de dedi ki, "DEM heyeti ile yaptığım görüşmede birtakım ayrıntıları öğrendim, ama bunları şimdi paylaşmam doğru olmaz" dedi ve ardından şunu söyledi: "Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yapmasını bekliyorum ve bunun üzerine örgüt bir konferans toplar ve ondan sonra gelişir olaylar" dedi. Nitekim Öcalan'ın açıklamasında da örgüt bir konferans toplamaya ve silah bırakma ve kendini feshetmeye çağrılıyor. ‘‘Örgüt niye bırakır silahı, ne alacak ki?’’ gibi sorular var, bu hep söyleniyor. Yani burada ilginç olan şu; örgütten, PKK'dan nefret eden insanlar, örgütten fazla örgütü düşünür oldular. ‘‘Ne karşılığında verecekler?’’, ‘‘Ortada hiçbir şey yok’,’ ‘‘Acaba var mı?’’ Bunların hepsinin konuşulmuş olduğunu düşünüyorum artık. Özgür Özel'in de söylediklerinden anlıyoruz ki 20'yi aşkın hukukçunun olduğu bir komisyon çalışıyormuş. İçinde Anayasa Mahkemesi’nden ve Yargıtay'dan isimler varmış. Bunlar ne çalışıyorlar? Herhalde silah bırakan kişilerin bundan sonraki statülerini tartışıyorlar ya da cezaevlerindeki kişilerin durumunu tartışıyorlar. Bunun hukuki gereklerini hazırlıyorlar. Bu konuda ciddi bir hazırlık olduğunu görmek mümkün. Nitekim Sırrı Süreyya Önder de en sonunda dedi ki; "Öcalan bize bunun hukuki zemininin olmasının şart olduğunu söyledi. Metinde yoktu ama onu söyledi." Tabii ki bunlar hazırlanmış olmalı. Niye metinde yoktu? Çünkü metinde bunu dile getirdiği zaman, işte o zaman bu süreci baltalamak isteyecek olanlar çok açık bir şekilde bir pazarlık, al-ver ilişkisi vesaire deyip bu olayı baştan karartmaya çalışacaklardı. Metin çok net bir şekilde bize şunu gösteriyor: Kayıtsız şartsız silah bırakma, örgütün kendini feshetmesini gösteriyor. Kayıtsız şartsız, bunu söylüyor ama belli ki birtakım alınmış sözler, yapılmış pazarlıklar var ve bunlardan da yine anlaşıldığı kadarıyla Kandil bunlardan haberdar ve bunlara razı. Şimdi bu süreç başlayacak, örgüt bir konferans toplayacak. O konferansın toplanmasına herhalde Türkiye Cumhuriyeti Devleti engel olmayacak. Çünkü askeri anlamda Ankara örgütü bayağı bir hareket kabiliyetini, bayağı bir Irak'ta da engelliyor, bunu biliyoruz. O konferansa muhtemelen yine Öcalan'ın yeni bir videosu gidecek, öyle düşünmemiz için elimizde çok neden var. Çünkü, şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Ankara'nın çok acelesi var. Özellikle Suriye bağlamında, bölgedeki altüst oluşlar bağlamında bunu bir an önce yapmak istiyor. Hızlı bir trafiğe tanık olacağımızı düşünüyorum ve Kandil'in de burada bir arıza çıkartmasını beklemiyorum. Tabii bu arada Kandil'in de bu konuda pozitif davranacağını hisseden, çözümden de memnun olmayan kişiler, istemeyen kişiler bu sefer şunu söylemeye başladılar: ‘‘Kandil olmasa bile içinden bazı gruplar bu karara uymayabilir’’ dediler. Olabilir, daha önce de oldu, PKK'dan kopanlar oldu değişik dönemlerde; ama bunların hepsinin ömrü çok kısa oldu. Kısa bir süre içerisinde etkisizleştiler. Bazı durumlarda da zaten örgüt tarafından tasfiye edildiler. Çok ciddi iç çatışmalar da oldu. Bu sefer de birileri çıkabilir, muhtemeldir çıkabilir; ama bunların böyle bir coğrafyada var kalabilmeleri, hele örgütün, kendini feshetmesini beklediğimiz örgütün yerini alabilmeleri mümkün değil. Bir diğer husus da şu: PKK bir taban üzerinden yükseldi. Resmi söyleme bakmayın, insanlar zorla örgütü desteklemediler. Hep yıllarca bu anlatıldı. Bir şekilde insanları etkiledi örgüt. Yerine gelecek olan bir yapının, onun bıraktığı yerde, Öcalan'ın bıraktığı yerde o kitle desteğini alabilmesi bana hiç gerçekçi gelmiyor. Çünkü insanlar artık yoruldular. Bu çatışmadan Kürtler de bıktı. Bununla artık gidilebilecek bir yol olmadığını görüyorlar. Sonuçta birileri ayrılıp, ‘‘Tekrar kaldığı yerden bir şeyler yapalım, silahlı mücadeleye devam edelim’’ derlerse – ki diyebilirler – kısa bir süre içerisinde hem askeri anlamda hem de en önemlisi toplumsal ve siyasi anlamda yenilmeye mahkum olurlar. Sonuçta Kandil'in bir sorun çıkartacağını düşünmüyorum ama bunun biraz zaman alacağı muhakkak. Bu zamanı Ankara'nın hızlandırmak istediği de ayrı bir gerçek. Umarım şu silah bırakma ve örgütün, silahlı bir örgüt olarak PKK'nın kendini feshetmesi olayını bir an önce yaşarız. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
06.03.2025 Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
05.03.2025 Suriye’de PYD/YPG silah bırakmayacak mı?
04.03.2025 Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
01.03.2025 Kandil sorun çıkartır mı?
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
27.02.2025 Bir mozaik olarak Türkiye (54): Türkiye’de Karaylar üzerine İdil Karayeğen ve Lorans Tanatar Baruh ile söyleşi
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı