Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı

04.03.2025 medyascope.tv

4 Mart 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Abdullah Öcalan'ın o tarihi açıklaması ve örgütün kendini feshetmesi çağrısının ardından kısa bir süre sonra bir takipçimden diyeyim, eski Fethullahçı, Ordu'da görev yapmış bir takipçim çok ilginç bir e-posta yolladı bana. Dedi ki: "Ya keşke benzer bir şeyi Fethullah Gülen de yapsaydı ve Türkiye'nin önünü açsaydı." Kendisinden izin almadığım için adını veremiyorum ama uzun zamandır konuştuğumuz, muhabbet ettiğimiz, çok önemsediğim bir arkadaş. Bunun üzerine ben de X'te bir tweet attım. Orada dedim ki: "Keşke Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshedip takipçilerinin ve Türkiye'nin önünü açsaydı." Ve çok büyük ilgi gördü, çok kişi gördü ve cevap yazan çok kişi var. Yazanların ezici bir çoğunluğu bana laf etti, beğenmediler. Bunun bir yanında tabii ki Fethullahçılar var: ‘‘Sen bizi nasıl teröristle — kendi tabirleriyle Hocaefendi’yi — eş tutarsın?’’ Bazıları, Öcalan sevenler de aynı şekilde: "Önder Apo'yla bu adamı nasıl bir tutarsın?" diye. Bir de ilginç bir şekilde kendilerini Atatürkçü olarak tanımlayan, çünkü profillerinde öyle gözüküyor, onlardan da tepkiler geldi. Ama birçok kişi bunu gördü, olumlu görüş belirtenler de oldu vesaire. Kimisi de şunu dedi: "Ya ne alakası var kardeşim, nereden çıkartıyorsun bunu?" Nereden mi çıkartıyorum? Şuradan çıkartıyorum: Kendimi bildim bileli Türkiye'de bazı isimleri hep duyarım ve gazeteci olduğum andan itibaren de bunlar üzerine çalışırım. 40 yıl oluyor gazetecilikte. Bu 40 yıl Fethullah Gülen ve Abdullah Öcalan adlarıyla geçti. İki ayrı alanda iki önemli isim. Kişi çok önde, karizmatik ya da değil, katılırsınız, katılmazsınız ama birtakım örgütlenmeleri yoktan var etmiş iki insan. İki ayrı dünya. İkisi de belli ki birbirlerini sevmiyorlar, hoşlanmıyorlar. Ama ikisi de ayrı ayrı, belki de paralel bir şekilde, Türkiye'de çok şeyleri değiştirdiler, çok şeyleri dönüştürdüler. İki ayrı alan: Birisi tamamen silah üzerine kurulu, şiddet üzerine kurulu bir yapı; bir diğeri eğitimi temel alan bir yapı. Ama iki yapının da temel özelliği, gizli ve açık, yani yeraltı ve yer üstü örgütlenmelerinin olması ve yeraltı örgütlenmesinin daha merkezi bir rol oynaması. Bu iki yapı birlikte, yani birlikte derken aynı anda diyelim – ki hatta yanılmıyorsam eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Öcalan ve Gülen'in benzer tarihlerde ortaya çıkmasının rastlantı olmadığını söylemiş ama ben buna çok itibar etmiyorum – iki ayrı kontekstte, bağlamda ortaya çıkmış yapılar. Ve sonuçta Öcalan yıllar önce aslında silahın artık işe yaramadığını gördü ve PKK'nın varlığının artık çok gerek olmadığını düşündü. Önce örgüt isimlerini değiştirdi, yeni yeni isimlerle yeni birtakım şeyler kurdurdu, özellikle cezaevine düştükten sonra, Türkiye'ye iade edildikten sonra ve adım adım buraya doğru taşıdı. Geçen çözüm sürecinde de bu vardı, önceki Oslo sürecinde de bunlar vardı. Ama bu işler yürümedi ve nihayet şimdi yürüyor. Ve perşembe günü yaptığı açıklamada Öcalan net bir şekilde diyor ki: "Artık bu iş bitti, Kandil silah bırakmalı ve bir konferans düzenleyip kendini feshetmeli." Büyük bir ihtimalle olacak. Tabii ki çok zorluklar var ama Kandil'den gelen ilk tepkiler de bu sürece dahil oldukları yolunda. Ateşkes ilan ettiler, konferans için çalışmaya başladıklarını söylediler ve galiba hızlı bir şekilde birtakım gelişmeler olacak. Peki sonra ne olacak? Türkiye'nin 40-50 yıllık bir parantezinin, ki Türkiye'nin kaderini çok ciddi bir şekilde etkilemiş olan bir parantezin kapandığına tanık olacağız. Ve Kürt sorununun daha özgür bir şekilde, daha demokratik bir şekilde tartışılabilmesinin zemini ortaya çıkacak ve bu aslında Türkiye’nin demokratikleşmesi önündeki en büyük engelin kalkması anlamına gelecek. Öte yandan, bu örgüte şu ya da bu şekilde angaje olmuş, tabii Kandil'de ya da değişik yerlerde elinde silah olanlar da var, ama onun dışında dünyanın dört bir tarafında örgüt adına çalışan, faaliyet yürüten kişiler de var. Onların yakınları vesaire... Bunların önünü de açıyor. Nasıl açıyor? Artık silah yok. Bundan sonra hayat tamamen yasal bir düzeyde, demokratik bir düzende diyeceğim ama Türkiye'de henüz demokrasi yok; ama demokrasiyi inşa etmek için seferber olmaları söyleniyor. Yepyeni bir dönem başlıyor. Artık silahın belirleyici olmadığı bir dönem başlayacak, umarım, inşallah. Ve orada hem Türkiye bu olaydan arınmış olacak, Türkiye'nin önü açılacak hem de bu kişilerin önü açılacak. Genel olarak Kürtlerin önü açılmış olacak. Bunu bir yere yazalım.
Peki, Fethullahçılar için ne geçerli? Fethullah Gülen İzmir'de başladı, kendi başına bir şeyi inşa etti. Ne yapmak istiyordu? Çok kabaca anladık ki devleti ele geçirmek istiyormuş. Devleti ele geçirdikten sonra ne olacaktı? Açıkçası bir yığın rivayet var. Ama orada bir kişinin büyük bir operasyonu, büyük bir projesi söz konusu ve eğitim üzerinden çocukları, gençleri eğiterek, onları yetiştirerek, yetmediği zaman sınav soruları çalıp onlara dağıtarak, bunları devletin içerisinde, özellikle adliyede, poliste ve orduda yerleştirerek adım adım bir şeyler yapmak... Böyle bir proje. Ve işin özünde de Nurculuktan hareketle bir İslami söylem var. Ama biliyoruz ki Fethullah Gülen'in kendisi var. Fethullah Gülen'in yazıları, vaazları, şunlar bunlar var. Ve Fethullah Gülen'in de etrafında, sayıları değişen, kendileri de bazen değişen birtakım üst düzey kurmaylar var. Ve de aynı zamanda yeraltı diyebileceğimiz imamlar, gizli imamlar var. Adliyenin, Diyanet'in, Hava Kuvvetleri'nin, Kara Kuvvetleri'nin, Polis Teşkilatı'nın doğrudan Fethullah Gülen'e bağlı olan isimleri var. Şimdi bu yapı geldi, 15 Temmuz'da bir darbe girişimiyle son meydan okuyuşunu yaptı ve yenildi. Çok bariz bir şekilde yenildi. Ama bitmedi. Çoğu kaçtı ilginç bir şekilde, üst düzey isimlerin çoğu kaçtı. Çok azı burada devlet tarafından yakalandı. Ve bu arada, çok sayıda örgütün tam olarak ne çevirdiğinden haberdar olmayan, daha sıradan sempatizanlar diyelim, destek olanlar, işte bankasına para yatıranlar, gazetesine abone olanlar, sendikasına üye olanlar işlerinden oldu ve özgürlüklerinden oldu. Büyük bir yıkım yaşadılar. Ama örgüt, küresel anlamda çok örgütlü olduğu için yurt dışına çekildi ve orada varlığını sürdürdü. Ama olayın özü kaçtı, hedef kaçtı. Nasıl hedef kaçtı? Devleti ele geçirmek... Nasıl ele geçireceksiniz? Her yerden sökülüp atılmışsınız, insanlar dışarı kaçmış. Yeni perspektif ne? Eminim vardır birtakım perspektifleri kendilerine göre, ama aslında yok. Yepyeni bir dönem başladı ve bu dönemde bir şekilde, çok büyük darbe almış bir şekilde varlıklarını sürdürmeye çalıştılar. Bu arada iddiaya göre kimileri, Gülen'in kendisine "Ya artık bu işi bitirelim" demişmiş. Doğru yanlış, bilemiyorum. Demediyse bile demiş olmaları lazımdı. Ama en önemlisi, Fethullah Gülen'in artık bunun gidecek bir yeri olmadığını görüp bu olayı sonlandırması gerekiyordu. Yani öyle ulvi dava, işte mefkûre vesaire şu bu yok, kalmadı. Ne yapacaksınız? Bu kişiler artık Türkiye'de açık bir şekilde faaliyet yürütemiyorlar. Yasa dışı şekilde yürütmeye kalktıkları zaman da kısa süre içerisinde zaten ortaya çıkarılıyorlar. Yurt dışındaki okulların bir kısmı Ankara'nın baskısıyla kapanıyor vesaire. Ama her şeyden önce olayın kendisi bitti, özü tükendi. Ama Fethullah Gülen buna yanaşmadı. Kendisiyle beraber hareketi de bir şekilde ölüme terk etti. Eğer bunu yapmış olsaydı, özellikle 15 Temmuz sonrasında bütün sorumluluğu üstlenip yapmış olsaydı, birtakım şeyler farklı yaşanabilirdi. Yapmadı. Giderayak Türkiye'ye ve kendi takipçilerine bir başka kötülük daha yaptı. Bu örgütü yöneten bir heyet olduğu söyleniyor, değişik isimler telaffuz ediliyor; ama bu saatten sonra bu heyetten herhangi birisi böyle bir karar alabilecek durumda değil. Çünkü bunların her birinin hayatları artık buraya bağlı, o şebekenin varlığını sürdürmesine bağlı. Böyle ömrünü tüketip gidecekler, küçüle küçüle gidecekler ve ne kendilerine ne Türkiye'ye bir hayırları olacak. Şunu diyeceğinizi biliyorum: "Ya örgüt kendini fesheder mi?" İşte Öcalan bunun startını verdi ama daha önce de birtakım örnekler oldu Türkiye'de. Özellikle radikal sol örgütlerin içerisinde birtakım gruplar kimi zaman kendilerinin artık gidecek yeri olmadığını görüp bıraktılar. Şu anda varlığını sürdüren birçok özellikle radikal sol örgütün de aslında fiilen kendilerini feshetmiş oldukları söylenebilir ama isim olarak varlar. Umarım onlar da artık bu işe bir son verirler.
Son olarak bir anımı anlatmak istiyorum. İsim vermeden anlatacağım. Bir seçimde çok büyük iddialarla seçime giren bir parti büyük bir hezimet yaşadı ve ardından bir kongreye gitti. Ben de o kongreyi izliyordum. Orada o partinin önemli isimlerinden birisiyle sohbet ediyorduk. O bana dedi ki: "Ya, artık insanlar bu işin yürümeyeceğini biliyorlar. Genel başkan birazdan çıkıp konuşacak. Dese ki 'Arkadaşlar, herkes evine gitsin,' herkes mutlu olacak ama diyemeyecek." Nitekim o genel başkan çıktı, dedi ki: "Tamam mı, devam mı?" Tabii ki insanlar ‘‘Devam,’’ dediler ve o parti hâlâ yoluna devam ediyor ama kimse adını bile bilmiyor. Bu benim bizzat yaşadığım bir şey. Yani bir yerde bazı şeyleri sonlandırmayı bilmek lazım. Özellikle birileri sizin peşinizden gidiyorsa, birileri size inanmışsa; ama siz o şeye inancınızı yitirmişseniz, frene basmanız hem sizin için hem o kişiler için hem de o kişilerin yer aldığı topluluk, ülke için hayırlı olur. Öcalan bunu yaptı, Fethullah Gülen yapmadı. Bakalım, önümüzdeki süreçte bu süreç iyi tamamlanırsa, örgüt kendini feshederse, silah bırakırsa, Türkiye'de Kürt hareketinin, siyasal hareketinin, Kürtlerin nasıl bir gelişme göstereceğini hep birlikte izleyeceğiz. Öte yandan, hâlâ varlığını sürdürmekte inat eden yapıların ve konumuz olan Fethullahçıların, nasıl her geçen gün etkisiz kaldığını da göreceğiz. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
06.03.2025 Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
05.03.2025 Suriye’de PYD/YPG silah bırakmayacak mı?
04.03.2025 Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
01.03.2025 Kandil sorun çıkartır mı?
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
27.02.2025 Bir mozaik olarak Türkiye (54): Türkiye’de Karaylar üzerine İdil Karayeğen ve Lorans Tanatar Baruh ile söyleşi
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı