Gül “iyi”, Erdoğan “kötü polis” mi?

04.10.2013 Vatan

Ne zaman Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılaştıran, aralarındaki farkları irdeleyen ve birbirleriyle siyasi rekabet içinde olup olmayacaklarını sorgulayan bir analiz yapılsa hemen iki uçtan birden itirazlar yükselir. İlk grupta 2002’den beri Türkiye’yi tek başına yöneten AKP’den memnun olanlar yer alır. Bu kişiler “AKP’nin alternatifi çıksa çıksa yine AKP içinden çıkar” önermesini ciddiye aldıkları için bu türden değerlendirmeleri “nifak” ve “fitne” olarak görür ve kesin bir dille reddederler. Onlara göre Gül ile Erdoğan kardeştir, hep kardeşlik hukuku içinde hareket etmişlerdir ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştığında yine bu hukuku işletip aralarında bir tür işbölümü yapacaklardır.
İkinci gruptaysa AKP iktidarının muhalifleri yer alır. Onlar “AKP’nin alternatifi çıksa çıksa yine AKP içinden çıkar” önermesini ciddiye almaz, hatta muhalefeti zayıflatmak için bizzat AKP’liler tarafından çıkartıldığına inanırlar. Kaldı ki Gül ile Erdoğan arasında ciddi, köklü farklılıklar bulunduğuna inanmaz, en fazla “üslup” farkı olduğunu düşünürler. Dolayısıyla bu ikilinin şu ya da bu şekilde iktidar mücadelesine girişme ihtimalini yoksayar ve bu yoldaki yorumları da aldatma olarak görürler. Hatta daha ileri gidip Gül’ün “iyi”, Erdoğan’ın “kötü polis”i oynadığını ileri sürerler.

Zenginleşen tartışma

Bu sefer de öyle oldu. Cumhurbaşkanı Gül’ün bu yılki TBMM açılış konuşmasında da Gezi olayları, basın özgürlüğü, çoğulcu demokrasi, Suriye gibi temel konularda Başbakan Erdoğan’dan farklı görüşler dile getirmesi üzerine doğal olarak başlayan tartışma her iki kesim tarafından boğulmak istendi. Ama bu tartışma her şeye rağmen sürüyor ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça daha da zenginleşip tırmanacağa benziyor.
Bu tartışmadan ne çıkacağını, ne gibi siyasi sonuçlar çıkacağını kestirmek kuşkusuz mümkün değil. Ne var ki bugün yaşananlara baktığımızda, en azından “iyi polis-kötü polis” oyunu oynanmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü böylesi bir oyun, ancak iki tarafın anlaşmış olması halinde mümkün olabilir. Fakat Gül ile Erdoğan’ın yakın gelecek için anlaşmış olduklarına dair elimizde hiçbir kanıt, hatta işaret yok.

Kardeşlik hukukunun sınırları

Kuşkusuz aralarındaki hukuktan hareketle, kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı (Gül ve Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birbirleriyle yarışacaklarını söylemek gerçeküstünün de ötesinde bir tahmin olur) ve bu kişi Erdoğan olacaksa yerine AKP’nin liderliğini kimin üstleneceği gibi kritik konuları sorunsuz bir şekilde çözeceklerini düşünebiliriz.
Ne var ki 2007 genel seçimlerinden sonra yaşananlar, “kardeşlik hukuku”nun “sıfır sorun” anlamına gelmediğini bize göstermişti. Seçim zaferinin ardından AKP lideri Erdoğan, Gül’ün adaylıktan feragat etmesini ve yerine Çankaya’ya “düşük profilli” bir ismi yollamayı tercih etmiş, ancak Gül ısrar edince Meclis tarafından kolaylıkla cumhurbaşkanı seçilmişti.
Daha yakın bir zamana bakacak olursak, Meclis’teki AKP çoğunluğunun oylarıyla Cumhurbaşkanı Gül’ün ikinci kez aday olmasına yasal engel çıkarıldığını ama Gül’ü rahatsız ettiği anlaşılan bu oldubittinin Anayasa Mahkemesi tarafından bozulduğunu görürüz. (Bütün bu tartışmalı konuları hatırlamak için Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Ahmet Sever ile geçen yıl yaptığımız ve epey ses getiren söyleşiye göz atmanızı öneririm: Cumhurbaşkanı pekala yeniden aday olabilir, neden olmasın? - Söyleşi: Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmet Sever)
Verilebilecek daha çok örnek var, ancak şimdilik burada keselim ve önümüzdeki döneme Gül ile Erdoğan ilişkisinin damga vuracağını bir kez daha tekrarlayalım.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
02.02.2025 İmamoğlu mu, Yavaş mı, ikisi birden mi yoksa hiçbiri mi?
30.01.2025 Suat Toktaş gazeteci olduğu için tutuklandı
29.01.2025 Transatlantik: Rusya-Suriye ilişkileri | Trump'ın Ukrayna politikası | Gazze ateşkesinde son durum
26.01.2025 Çözümsüzlük için Kandil’den medet ummak
24.01.2025 Haftaya Bakış (251): Grand Kartal Otel faciası | Özdağ tutuklandı | Ayşe Barım gözaltına alındı | İkinci İmralı ziyareti
23.01.2025 Diyarbakır yeni çözüm sürecini tartışıyor | Serra Bucak, Vahap Coşkun, Mehmet Kaya ve Nahit Eren değerlendirdi
22.01.2025 Transatlantik: Trump nasıl başladı? | Unuttuğumuz Suriye | Gazze ateşkesi
19.01.2025 Bir türlü başlayamayan Erdoğan-İmamoğlu savaşı
19.01.2025 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: “Kürtler açısından önemli olan PKK’nin silah bırakması değil Suriye’deki kazanımların korunması”
17.01.2025 Haftaya Bakış (250): Boğaziçi direnişinin 1000.günü | CHP'nin iktidara cevabı | Yeni çözüm sürecinin gidişatı
02.02.2025 İmamoğlu mu, Yavaş mı, ikisi birden mi yoksa hiçbiri mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı