Demirtaş olayı: “Yeni” Türkiye’ye “eski” adet

11.12.2014 Habertürk

Dünkü yazımı “siyasi iktidar ve onun destekçileri kendisine vurdukça Demirtaş daha da güçleniyor” diye bitirdim. Bugün için bambaşka bir yazı yazmayı planlıyordum, ancak konunun bereketli bir şekilde gelişmesi nedeniyle, en azından neden böyle düşündüğümü biraz açmak istedim.
Öncelikle, 17 Aralık öncesinde Kürt siyasi hareketini (KSH) “Neden Gülen cemaatine düşmanlık yapıyorsunuz?” diye sorguya çekmeye kalkanların, bugün “Neden Gülen cemaatine düşman değilsiniz?” meydan okumasıyla ortaya atılmalarının hiç ama hiç bir değeri yok. Zira kendilerine ait olduğunu düşündükleri bu Cemaat düşmanlığı gerçekte başkalarının düşmanlığı. Yani yarın Gülen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı üstünlük elde ederse (ki pek mümkün gözükmüyor) aynı kişilerin çoğunun bu sefer Erdoğan düşmanı kesileceğini hepimiz (en çok da bizzat kendileri) biliyoruz. 
Daha önemlisi KSH ile Cemaat arasındaki “düşmanlık” öyle bir-iki milletvekilinin Pennsylvania ziyaretiyle “dostluk”a dönüşebilecek bir şey değil. Hele Cemaat’in 17 Aralık sonrasında hükümete karşı stratejisini büyük ölçüde çözüm sürecinin  İmralı/Kandil ve kısmen de HDP üzerinden yürütülmesine itiraz temelinde geliştirdiği düşünülürse. Bu konuda, Cemaat ile irtibatlı oldukları düşünülen, görevden alınmış, tutuklu veya kızaktaki emniyet ve yargı mensuplarının “Tam PKK’yı yeniyorduk AKP elimizden kurtardı” şeklinde özetlenebilecek, hiçbir inandırıcılığı olmayan feryatlarını örnek gösterebiliriz.
 
İSLAMİ HAREKET ÖRNEĞİ

Neden “hükümet vurdukça Demirtaş’ın gücü daha da artıyor” diye düşündüğüme gelince: Eğer bir siyasi hareket belli ve güçlü bir toplumsal taban üzerinden yükseliyor ve sistemli bir şekilde ilerleme kaydediyorsa, bu hareketin ve onun öne çıkan isimlerinin, siyasi iktidarın saldırılarıyla engellenmesi pek mümkün olamaz. Bu konuda ülkemizdeki en çarpıcı örnek, genel olarak İslami hareket, özel olarak da Milli Görüş hareketi ile bir şekilde onun uzantısı olan AKP ve tabii ki R. Tayyip Erdoğan’dır.
Sistemin görünen ve görünmeyen mekanizmalarının, geniş bir medya desteğiyle boğmaya çalıştığı bu hareket, arkasındaki toplumsal destekten güç alarak önce varkalmayı becerdi, ardından sistemin merkezine yerleşti. Erdoğan ve arkadaşlarına yönelik her saldırı, “sırf dindar oldukları için zulüm görüyorlar” diye düşünen dindarların daha fazla onların etrafında kenetlenmesine neden oldu. Bu süreçte, medyadaki yoğun irtica kampanyalarının eninde sonunda İslami hareketin işine yaradığını, örneğin Erdoğan’ın “medya kendisine vurdukça” kazandığını defalarca yazıp söylemişimdir.

DEMİRTAŞ ETRAFINDA KENETLENME

Malum, sistemin ötekilerinden biri dindarlarsa diğeri de Kürtlerdir. Tıpkı İslami hareket gibi KSH de sistemden ve onun uzantısı olan medyadan gelen nice saldırıya rağmen ayakta kalabilmeyi başardı ve gücüne güç katarak “altın çağı”nı yaşamaya başladı. Dolayısıyla HDP ve Demirtaş'ın önünün devletin ve medyanın saldırılarıyla kesilemeyeceğini en iyi başta Erdoğan ve Davutoğlu olmak üzerine siyasi iktidarın önde gelenlerinin bilmesi gerekir.
Öte yandan, özel olarak HDP, genel olarak KSH içinde Demirtaş’a mesafeli olan kişi ve çevrelerin ona yönelik eleştiri ve itirazlarını sırf “AKP işbirlikçisi” gözükmemek için askıya almak, Demirtaş etrafında kenetlenmek durumunda kaldıklarını da görmüyor olabilirler mi?
Sonuç olarak, daha önce, kendilerine karşı da denenip başarısız olduğu ortaya çıkmış bir stratejide ısrar ediyor olmalarını, diğer bir deyişle “yeni” Türkiye’ye “eski” adet getiriyor olmalarını anlamak pek mümkün değil.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı