CHP’li Yalçın Karatepe neden ve nasıl iktidârın ayarlarını bozdu?

25.06.2024 medyascope.tv

25 Haziran 2024’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Dün, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in konuğu Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki gölge bakan Prof. Yalçın Karatepe idi. 4 saat 15 dakikalık bir görüşme yaptılar. Baş başa görüştüler, yanlarında bürokratlar yoktu. Yalçın Karatepe de kendisine eşlik eden partiden kişileri katmadı toplantıya. İkisi baş başa 4 saat 15 dakika konuştular ve ondan sonra bir şeyler oldu. Neler oldu? Önce, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik bir şeyler söyledi, rahatsızlık beyan etti ve dedi ki: “Burada işleri iktidar yapar, hükûmet yapar. Her şey hükûmetin kontrolü altındadır.” Daha sonra, AK Parti Artvin Milletvekili ve eski bakanlardan Faruk Çelik, sosyal medyadan rahatsızlığını dile getirdi ve şöyle dedi: “Burada yapılan siyâsî istismardır, popülizmdir.” Birazdan ne yapıldığına geleceğiz. Bunun ardından ise, Faruk Çelik’i alıntılayan Mehmet Şimşek de benzer bir çıkış yaptı. O da dedi ki: “Bu tutum ve yaklaşım, diyalog ve normalleşme rûhunu umarım zedelemez.” Konu nedir? Yalçın Karatepe’nin 4 saat 15 dakikalık toplantının ardından yaptığı açıklama. Aslında çok geniş kapsamlı bir açıklama da değildi, ama çok netti. Ne söyledi? “Dört konuda birtakım taleplerimiz oldu. Başta asgarî ücrete zam, emekliler meselesi, çiftçiler ve benzeri konuları gündeme getirdik; ancak kendilerinde bir değişim irâdesi görmedik.” Yani, “Eski tas eski hamam olacak” dedi. Ve bunu söylemesinin üzerinden, önce Ömer Çelik, ardından Faruk Çelik ve nihâyet Mehmet Şimşek bozuldular. Yayının başlığına da çıkarttığım gibi, ayarları bozuldu aslında; çünkü daha önce de üç görüşme yapmıştı CHP’li gölge bakanlar: Dışişleri Bakanı’yla, Çevre ve Şehircilik Bakanı’yla ve İçişleri Bakanı’yla. Bunlar kamuoyunda çok fazla ilgi görmemişti açıkçası. Her toplantının ardından CHP’li isimler, gölge bakanlar, birtakım açıklamalar yaptılar; ama bu açıklamalar medyada da çok geniş bir yer bulmadı. Tabiî ki ekonomi söz konusu olunca ve 4 saat 15 dakikalık bir görüşme olunca, Erdoğan’ın talebiyle yapıldığı da bilindiği için buna ilgi çok daha fazla oldu. Ve ardından CHP, gayet sâkin bir şekilde, ne umduklarını ve ne bulduklarını söyleyince… Aslında çok fazla bir şey ummadıkları anlaşılıyor. Ama ne olur ne olmaz diye, kendileri birtakım şeyleri orada anlatmışlar; ama bu konuda herhangi bir olumlu cevap ya da yönelim almamışlar ve Yalçın Karatepe’nin dediği gibi; bir değişim işâreti, irâdesi yok. Dolayısıyla bu toplantı çok işe yaramadı, öyle yorumlar yapıldı. “Gittiler, konuştular da ne oldu? Bir işe yaramadı” dendi. Ama aslında çok işe yaradı. En azından CHP’nin “normalleşme”, AKP’nin “yumuşama” dediği süreç hakkındaki tartışmaları bence biraz değiştirdi, değiştirmesi gerekiyor. Hâlâ bakıyorum ki, Özgür Özel’e, “İktidârın CHP Bakanı” ya da “Erdoğan’ın CHP içerisindeki Truva atı” yaklaşımını sergileyen, kendilerini muhâlefet olarak tanımlayan kişiler, yazarlar var. Ve şöyle bir hava var: “Erdoğan ‘yumuşama’ dedi, top çeviriyor, zaman kazanmak istiyor…” –doğru– “…ve CHP de bu yumuşamayı normalleşmeye çevirerek Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürüyor, ona zaman kazandırıyor. İşte, erken seçim de istemiyor” vs. şeklinde bu sürece yönelik menfî yaklaşımlar vardı. Bence çoğu önyargılı menfî yaklaşımlar vardı. Bir baktık, Yalçın Karatepe’nin bir açıklamasıyla işler bozuldu. Çünkü burada şunu gördük — Bence AKP’lileri en çok rahatsız eden husus bu: Bir yanda, iktidar bir şeyler yapmaya çalışıyor, özellikle bu olayda, ekonominin sorunlarını çözme iddiasında; ama bunu yaparken vergi üzerine vergi salıyorlar ve bütün bunlar tabiî ki orta ve alt gelir gruplarına yönelik vergiler. Ama bunun üstündeki gruplara, zenginlere yönelik olarak çok fazla bir şey yok. Vergi adâletsizliği daha da derinleşiyor. İktidar bir şeyler yapıyor, enflasyonu düşürme derdinde harıl harıl çalışıyor diye anlatıyorlar. En son Sözcü gazetesinin bir manşetine verdiği cevapta da gördük; Mehmet Şimşek espriler yapıyor: “İstiyorsanız bisiklete bineyim” diyor — ki aslında bence iyi bir fikir. Pekâlâ Mehmet Şimşek bisiklete binerek o iddia ettiği ve gerçekleşeceğini hiç beklemediğimiz kamudaki tasarrufun bir açılışını yapar. O bir şeyler söylüyor ve muhâlefetin, ana muhâlefetin bir şekilde normalleşme ya da yumuşama adı altında bu oyuna dâhil olması bekleniyor. Neden dâhil olması bekleniyor? Çünkü bu yaşanan süreçte, özellikle ekonomi konusunda, emeklilere zam yok, asgarî ücrete zam yok, vergi üstüne vergi geliyor, birçok sıkıntı var ve bunların kısa vâdede çözüleceğine dâir herhangi bir işâret yok. Genellikle vâdeler 2026 ve sonrasına veriliyor. Bu arada tabiî ki neye ihtiyaçları var? Muhâlefetsizliğe ihtiyaçları var. Kimse sesini çıkarmasın, herkes dişini sıksın, kemerini sıksın ve dişini sıksın. Muhâlefet de burada nasıl olsun? “Cici çocuk” olsun, sesini çıkarmasın. Bu anlamda, bu toplantıdan sonra, “İşte Mehmet Şimşek bilgilendirdi, muhâlefet de öğrendi ve sessiz kaldı” şeklinde sürmesi beklendi. Ama öyle olmadı, öyle hiç olmadı. Tam tersine, çok da uzun boylu olmasa da Yalçın Hoca –“Yalçın Hoca” diyorum, çünkü kendisi, bilenler bilir, Medyascope’un ilk ânından îtibâren bize video analizleriyle katkıda bulunmuş çok değerli bir isimdir ve yeni CHP’nin, yani Özgür Özel’li CHP’nin en önemli kazanımlarından birisidir; bir diğeri de Prof. İlhan Uzgel, biliyorsunuz gölge dışişleri bakanı da o; başka isimler de var, ama benim yakından tanıdığım isimler olduğu için söylüyorum– ve Yalçın Hoca gayet sâkin bir şekilde bu oyunu bozdu. Yani şunu yapmadı: “Tamam, konuştuk. Ben yetkili organlarımıza bunu anlatacağım, gerekirse açıklama yapılır” falan demedi. Açık açık olayın adını koydu. Buna yabancılar, “İ’nin üzerine noktaları koymak” derler. Yani dedi ki: “Bunlar bu işi yapamayacak ve biz de tabiî ki onlara bu konuda destek olmayacağız.” Daha sonra CHP sözcüleri dediler ki: “Biz emeğin ve emekçinin yanındayız.” Bugün de Özgür Özel, pazar günü Gebze’de yapılacak olan hayat pahalılığına karşı yürüyüşü duyurdu ve herkesi oraya dâvet etti. Yani burada şöyle bir hava var: Roller değişiyor. İktidar, “öğreten” olmak yerine… hani eskiden öyle şeyler olurdu, liderler düzeyinde olmazdı; çok kritik durumlarda birtakım bakanlar, özellikle savaş hâline yakın durumlarda, Dışişleri Bakanı ya da Millî Savunma Bakanı, parti yöneticilerine kısa kısa brifingler verirdi. Bu brifingler genellikle bilgilendirmek içindi. Yani pekâlâ onlara mektup yazarak yollayabilecekleri şeyleri anlatırlardı. Tek taraflı bir olaydı. Burada da tek taraflı bir şey olmasını beklediler; ama çift taraflı olmuş ve tam da iktidârın beklediğinin yerine, burada damgayı vuran CHP olmuş. CHP, çok basit –kimileri buna “popülizm” diyor, ama hiç de öyle değil– tamâmen beklentilere yönelik olarak, insanların, yoksulların, ihtiyaç sâhiplerinin taleplerini dile getirmiş ve öğrendiğim kadarıyla Yalçın Karatepe bunlara nasıl kaynaklar bulunabileceğini de Mehmet Şimşek’e anlatmış. Yani daha çok kendisine bilgi verilen, sesi çıkmadan sâdece o bilgileri alandan ziyâde; tam tersine gittiği yere, ev sâhibine ne yapması gerektiğini anlatan bir CHP olayı çıkmış. O da bir yere kadar kaldırılabilirdi, ama sonrasında bunun açıkça dile getirilmiş olması, CHP tarafından dile getirilmiş olması çok ciddî bir şekilde bu ayarları bozmuş. Bundan sonra CHP’li gölge bakanların başka bakanlarla görüşmesi olur mu? Artık zâten bütün önemli bakanlıklar görüştüğü için olabilir. Çok da ilgi çekmeyecektir. Fakat belli ki AK Parti bunu ciddî bir şekilde gündemine almış, bu rahatsızlığı alenen dile getirmeye başlamışlar. İşte burada, bir anlamda var olduğu sanılan, var olduğu varsayılan, öyle gösterilmek istenen bu oyunun çok basit bir şekilde bozulmuş olduğunu görüyoruz. Ve burada CHP’yi, Erdoğan’ın filminin bir tür figüranıymış gibi algılayan ya da göstermeye çalışanların da bir anlamda açığa düştüklerini görüyorum şahsen. Bunun devâmı nasıl gider? Bekleyeceğiz, göreceğiz. Fakat bu normalleşme ya da yumuşama denen olay, sâdece birtakım görüşmelerle gidebilecek bir olay değil. Birilerinin bir şey yapması lâzım. Kim yapacak? İcrâ makamı, yani iktidar. İktidârın bir şeyler yapıp CHP’nin beklentilerini ve CHP’nin sözcülüğünü yaptığı kesimlerin beklentilerini yerine getirmesi hâlinde bu süreç yürür. Normalleşme, bir şeyler normal yola girerse yürür. Aksi takdirde, iktidârın yapmaya çalıştığı, “Tamam, muhabbet ediyoruz, diyalog içerisindeyiz, birbirimizi ağırlıyoruz, eyvallah. Ama bu kadarı yeter” tutumuyla bunun gitmeyeceği biliniyor. Çok fazla bu konuyu uzatmak istemiyorum. Son olarak, bugün Milliyetçi Hareket Partisi’nin grup toplantısındaki görüntülere kısaca değinmek istiyorum. Devlet Bahçeli’nin durumu gerçekten –bir zamanlar Bülent Ecevit’in böyle görüntüleri vardı, başbakanken– Devlet Bahçeli’ye geçmiş olsun diliyorum. Özgür Özel de bugün grup toplantısında “Geçmiş olsun” deyip, bu nedenle konuşmasındaki MHP ile ilgili kısımları atladığını söylemiş. İlginç bir yaklaşım. Ama dananın kuyruğu ayın 1’inde, 1 Temmuz’da Sincan’da kopacak. Sinan Ateş Dâvâsı var. Sinan Ateş Dâvâsı başlıyor ve oraya Özgür Özel de gidiyor, MHP ise avukatlarıyla gidiyor. Ne işleri varsa avukatları; çünkü olaya dâhil değiller. Ülkü Ocakları’nın geleceği söyleniyor. Ve bütün olay orada şekillenecek. Ve Devlet Bahçeli’nin bugünkü görüntülerinin –konuşmasında da yine vardı biliyorsunuz– bir şekilde bu 1 Temmuz beklentisiyle birlikte okunması gerekiyor. 1 Temmuz gerçekten MHP için, Ülkü Ocakları için, ama genel olarak Türkiye için de yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Şu anda kesin konuşmamak lâzım. Ama 1 Temmuz gerçekten çok önemli olacak. Onun öncesinde, belki birkaç yayında, özellikle de cuma günü “Haftaya Bakış”ta en çok konuşacağımız konulardan birisi bu olacak. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
20.10.2024 Doğrusuyla yanlışıyla Kürt hareketi üzerine yedi öne çıkan önerme
14.10.2024 Türkiye’nin Selahattin Demirtaş’a ihtiyacı var
13.10.2024 “Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!”
09.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 26 gün - 7 Ekim’in birinci yılında Ortadoğu
08.10.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Türkiye’nin gündeminde “muhâlefet boşluğu” var
08.10.2024 Mümtaz’er Türköne ile söyleşi: Silivri Postası
06.10.2024 Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu
03.10.2024 Aydın Selcen ile söyleşi: İran-İsrail gerginliğinin geleceği
03.10.2024 Arzu Yılmaz ile söyleşi: Ortadoğu alt üst olurken Türkiye ve Kürtler
02.10.2024 Transatlantik: İsrail İran’a cevap verir mi? Lübnan’da Hizbullah’ın geleceği – Walz-Vance münâzarası
20.10.2024 Doğrusuyla yanlışıyla Kürt hareketi üzerine yedi öne çıkan önerme
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı