Bir mozaik olarak Türkiye (55): Türkiye’de Yörükler üzerine Ayşe Çalık Ross ile söyleşi

03.03.2025 medyascope.tv

3 Mart 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’nin 55. bölümüne geldik ve Yörükleri konuşacağız. Konuğumuz Profesör Ayşe Çalık Ross. Hoş geldiniz.
Ayşe Çalık Ross: Hoş bulduk efendim.

Ruşen Çakır: Siz Türkiye'de Yörüklerin merkezi Mersin'in Gülnar ilçesinden geldiniz. Yani şu anda orada yaşamıyorsunuz ama bir ayağınız hep orada, değil mi?
Ayşe Çalık Ross: Tabii, tabii. Aslında orada da yaşıyorum.

Ruşen Çakır: Siz aslen arkeolog musunuz? Tam olarak nedir titriniz, alanınız?
Ayşe Çalık Ross: Ben arkeoloğum, evet. Ben arkeoloji profesörüyüm. Tam olarak da anabilim dalı olarak klasik arkeoloji anabilim dalında şu anda anabilim dalı başkanıyım ve arkeoloji profesörüyüm; ama mezuniyetim arkeoloji ve sanat tarihi bölümü. Dolayısıyla hem arkeoloğum hem sanat tarihçiyim.

Ruşen Çakır: Ama bir de biliyoruz ki hem Yörüksünüz hem Yörük uzmanısınız.
Ayşe Çalık Ross: Evet, Yörüğüm ama uzman olmaya çalışıyorum diyelim.

Ruşen Çakır: O zaman biz sizin uzmanlığınızdan ve Yörüklüğünüzden, ikisinden de faydalanalım. Yörük hep duyuyoruz. Efeler, Yörük Ali Efe’dir, değil mi? Öyle bir şey var.
Ayşe Çalık Ross: Evet, evet.

Ruşen Çakır: Dağlar gelir akla, vesaire. Tam olarak Yörük nedir? Yani bir de Manavlar diyorlar ki; ‘‘Türk'ün yürüyenine Yörük diyorlar, duranına Manav diyorlar.’’ Yürümekten mi geliyor hakikaten?
Ayşe Çalık Ross: Tabii ki, etimolojik olarak geriye gidersek, Türkiye'deki anlamı Yörük, evet, yürümekten geliyor. Çünkü aslında bunun özünde konar-göçer yaşam şekli var. Konup göçerek sürekli, yani aslında göçmek, yükü alarak ilerlemek; konmak da o göçü indirmek. Yani indirdiğiniz zaman, durduğunuz zaman da konmuş oluyorsunuz ve oradan sürekli devam ettiğiniz için bu yaşam şekline, sürekli yürüyor olduğunuz için hareket halinde, dolayısıyla bu yaşam şeklindeki olan insanlara Türkiye'de ‘‘Yörük’’ diyoruz. Bu doğru, kesinlikle.

Ruşen Çakır: Peki, tarih olarak Anadolu'daki tarihine baktığımız zaman hangi tarihler? Yani Malazgirt'le mi başlatıyoruz, yoksa daha önceyle mi başlatıyoruz?
Ayşe Çalık Ross: Bu tabii ki sorulması gereken bir soru, çok da beklediğim bir şey çünkü son zamanlarda bu çok tartışılıyor. Hayır, değil tabii ki. O resmi olarak başlayan bir tarihti ama şu anda bilimsel çalışmalar gösteriyor ki 1071'den önce Anadolu'ya Türkler hiç olmazsa akın akın, yani peyderpey geldiler. Zaten Anadolu da böyle bir yer. Bir arkeolog olarak söyleyebilirim ki, Avrupa ile Asya arasında bir geçit bölgesi. Ve bu geçit bölgesi stratejik olarak çok önemli olduğu için bütün uygarlıklar bu toprakları tutmak istediler geçmişte, bütün yönetimler ve bu anlamda da sürekli buraya insanlar geldi ve geçti, savaş için geldi, geçti, yerleşmek amaçlı geldi, geçti. Dolayısıyla son zamanlardaki yapılan araştırmalardan da çok iyi biliyoruz ki Türkler Anadolu'ya çok önce akın akın geldiler.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi ben bu yayın dizisinde çok sayıda Türk toplulukla da konuştum ama hepsinin bir adı var. Kimisi Çepni, kimisi Özbek, vesaire, çok sayıda. Siz tabii daha iyi biliyorsunuz.
Ayşe Çalık Ross: Estafurullah.

Ruşen Çakır: Yörük deyince, yani Türklerin içerisinde bir boy ama tam olarak neyi kastediyoruz? Başlı başına bir boy mu, yoksa sadece bir yaşam tarzı mı?
Ayşe Çalık Ross: Yörük deyince kesinlikle yaşam tarzını kastediyoruz. O yaşam tarzının içinde çok farklı boylar var, çok farklı aşiretler var. Bu farklı boyların bazıları tabii ki bulundukları yere göre yerleşmiş olabilirler, yerleşik hayata geçmiş olabilirler. Ama Anadolu'da biz biliyoruz ki şu anda hala göçerler var, hala konup göçenler var. Onlardan bir tanesi mesela, bir aşiret olarak belki düşünebiliriz, sadece orada benim gördüğüm kısımda olanları; Sarıkeçililer mesela biliyorsunuz, isim olarak çok duyulmuştur, Sarıkeçililer, Karakeçililer. Onlardan Sarıkeçililer mesela, benim memleketimde hala şu anda göçer vaziyetteler. Demek ki bir kısmı — çok az kaldı ama bu, sayı olarak o kadar az ki — hala göçüyorlar, hala yürüyorlar. Ama büyük bir kısmı da yerleşik hayata geçmiş durumdalar.

Ruşen Çakır: O zaman şöyle bir olay oluyor: Bir yaşam tarzı olarak Yörük kimliğini benimsemiş insanlar, belli bir şeyden sonra, özellikle cumhuriyetten sonra anladığım kadarıyla, yerleşik hayata geçiyorlar ama Yörük kimliğini de muhafaza ediyorlar.
Ayşe Çalık Ross: Evet, yaşam tarzı onların ruhlarında hep duruyor aslında; çünkü yani genetik olarak da getirdikleri birtakım kodlamalar var ve bazı şeylerden onları vazgeçiremiyorsunuz.

Ruşen Çakır: Mesela?
Ayşe Çalık Ross: Örnek, Yörükler çok birlik olamaz, beraber olamaz, birliktelik sağlayamazlar; çünkü individual yaşamlara çok alışmıştır onlar. Özgüvenleri çok yüksektir, çünkü dağlarda tek başına konup göçmek, geceli gündüzlü gitmek çok kolay bir iş değildir. Bir de sürekli dağ hayatı yaşamak çok kolay bir iş değildir. Bundan dolayı bütün sorunlara kendiniz çözüm bulmak durumundasınız. Yaşınız kaç olursa olsun bu fark etmez. Sizi eğer Yörük çadırında aileniz 7 yaşında veya 6 yaşında bırakmış ve gitmişse, siz akşama kadar o çadırın içinde hayatınızı kendiniz devam ettireceksiniz; çünkü yanınızda anneniz veya babanız yok. Bir köpeğiniz vardır belki sizi koruyan, ama o andaki hayat şartlarına uyum sağlayacaksınız. Acıktınız, kendiniz karnınızı doyacaksınız; güvenlikle ilgili bir sorun oldu, mesela yabani bir hayvan geldi, kendiniz bunu çözeceksiniz. Bu anlamda bütün sorunlarını tek başına çözüp, tek başına hayatlarını devam ettirme yetisini çok fazla geliştirdikleri için birliktelik çok fazla yoktur mesela. Birlik olunmaz Yörüklerde çok.

Ruşen Çakır: O zaman sormayı düşündüğüm bir soruyu şimdi hemen sorayım. Türkiye'de Yörükler sivil toplum alanında örgütsüz mü?
Ayşe Çalık Ross: Hayır, örgütlenme çalışması çok fazla var ve birlikler var bu anlamda. Dernekler, STK'lar çok fazla var. Benim de içinde olduğum mesela birkaç tane STK var. Ama bu bir genel izlenim. Hep de böyle bir serzeniştir bu, hani ‘‘Biz niye zor bir araya geliyoruz?’’ diye. Şimdi bunu aslında en iyi folklorunuzde görebilirsiniz siz. Örnek vereceğim; bizim Toroslardaki, benim bulunduğum bölgedeki folkloru çok güçlü olan mesela Silifke, Gülnar, Anamur, Mut, Ermenek, o civarda, yani Taşeli Platformu’nda folkloruna bakarsanız ve folklorik oyunlarına bakarsanız kişiler hep individual oynarlar. Oysa, örneğin Güneydoğu’ya bakın, Karadeniz’e bakın. Sizin memleketiniz Karadeniz zannedersem.

Ruşen Çakır: Evet, evet.
Ayşe Çalık Ross: Oralarda insanlar beraber oynarlar veya bir Kafkas ekibine bakın veya bir Trakya'ya bakın, insanlar genelde beraber oynarlar. Oysa biz individual oynamayı severiz, yani bireyselizdir biz. Bireysel eğlenmeyi, bireysel olmayı daha çok tercih ederiz.

Ruşen Çakır: Kadın erkek fark etmiyor mu?
Ayşe Çalık Ross: Kadın erkek fark etmiyor. Yani bizim Yörüklerde çok fazla kadın erkek farkı yok açıkçası veya ben öyle görüyorum. Bunu tabii genelleme adına… Ben kendimi belki öyle görmek istiyorum.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi Toroslar diyorsunuz, dağlar, yaylalar, onun getirdiği birtakım beslenme alışkanlıkları var. Bunları biraz anlatır mısınız? Mesela Yörük yoğurdu mu var, Yörük neyi var, neleriyle biliniyor, neler kuşaktan kuşağa aktarılıyor?
Ayşe Çalık Ross: Bir kere yiyecekler olduğu gibi doğal, yani otundan tutun da etine kadar, sütüne kadar her şey doğal. Bir kere hayvansal gıdaları zaten büyüttüğünüz, beslediğiniz, elinizle beslediğiniz hayvanlarınızdan alıyorsunuz ve bitkisel gıdaları da ilk yola çıktığınız ve yürümeye devam ettiğiniz yollarda keşfediyorsunuz. İkisini en doğal haliyle alıyorsunuz. Bunu endüstrileşen toplumlarda işte buzdolabına koyarken veya derin dondurucuya koyarken, sizin yöntemleriniz var. Onları biz farklı yöntemler uygulayarak, örnek veriyorum eti kurutarak veya işte sütü veya yoğurdu konsantre bir hale getirerek, koyulaştırarak, süzerek — süzme yoğurt dediğimiz bir tabir vardır mesela, ki marketlerde de satılıyor — veya ayranı taşıyarak… Yani yoğurt ayran haline geliyor tabii ki giderken, çalkalandıkça da bu hale gelebiliyor doğal olarak, bu da bizim içeceklerimizden. Bazen vitamin almak amaçlı toprak yiyen Yörükleri bile biliyorum ben.

Ruşen Çakır: Toprak mı?
Ayşe Çalık Ross: Tabii ki, tabii ki topraktan aldığı mineraller olduğunu biliyorum, gördüm daha doğrusu geçmişte. Ağacın kabuğunu yiyorsunuz mesela, ağacın kabuğunun iç tarafında, ‘‘yalamak’’ dediğimiz, böyle kaymak tadında bir öz var, onu yiyorsunuz örnek olarak söylersem. Şu zamanlarda böyle çok konuşulan bir şey var, hani doğal yiyeceklere çok fazla önem verilmeye başlandı, biliyorsunuz. Bir melengicin dalı veya yollarda gördüğünüz sumakları toplayarak... Sumak, biliyorsunuz, doğal antibiyotiktir. Veya bir kuşburnu, örnek olarak yine verecek olursam, hep bunları toplayarak veya meşe, meşe palamudu dediğimiz bir şey var mesela. Bizim Taşeli Yörüklerinin çok fazla hem kendilerinin topladığı yediği hem de hayvanlarına verdiği bir gıdadır bu ve proteini çok yüksektir, vitamini çok yüksektir. Bütün bunların içinde işte o hem doğadan aldıkları… Tabii ki kaynak sularını içiyorlar, çünkü çok fazla kaynak suyu da var Toros Dağları’nın, pH'ı çok yüksek özellikle. Bir de havası da tertemiz. Yani hiçbir şekilde orada sanayi yok, biliyorsunuz. Ve tertemiz havada giderek otları toplayarak ve hayvansal gıdalarla besleyerek.

Ruşen Çakır: 11.48
Ayşe Çalık Ross: Evet, biraz öyle yapıyorum, öyle yapmaya çalışıyorum.

Ruşen Çakır: Ayşe Hanım, şunu soracağım. Ama bir de yerleşik hayata geçince, tarım ve hayvancılık geri planda kaldı, herhalde kentlerde ticaretle uğraşan ya da okuyup memurluk yapan ya da bir yerlerde çalışan bayağı bir Yörük vardır. Yani Yörüklüğü kalmamış diyelim. Mesela, öncelikle şunu sorayım: Hangi coğrafyadan bahsediyoruz, daha çok Akdeniz'den mi bahsediyoruz?
Ayşe Çalık Ross: Evet, daha çok Akdeniz'den bahsediyoruz.

Ruşen Çakır: Ama İstanbul'a, Ankara'ya yerleşmiş, başka yerlere yerleşmişler de vardır. Yine büyük bir çoğunluğu bunların tarım ve hayvancılıkla mı iştigal ediyorlar, yoksa o artık azınlık bir iş mi oldu?
Ayşe Çalık Ross: Yani sorunuzu doğru anladıysam siz kentlere taşınanları sordunuz.

Ruşen Çakır: Hayır, yani şunu söylüyorum, mesela Mersin'de de yaşıyorlarsa da ya da Mersin'in değişik ilçelerinde, mesela Silifke'de yaşayanların hepsi tarım ve hayvancılık mı yapıyor, yoksa normal böyle birtakım başka ticaret vesaire gibi işlerle mi uğraşıyorlar? Yani, sosyolojik dönüşümü merak ediyorum.
Ayşe Çalık Ross: Anladım. Tabii ki kent merkezlerinde yaşayanların hayvanları olamayacak ya da ilçe merkezleri de belki bu anlamda aynı şekilde. Çünkü bizim özellikle Toroslarda birden büyüyen ilçe merkezleri var. Benim kendi ilçem ne yazık ki bu anlamda çok fazla göç aldı, çok ilerleyemedi. Ama ben tabii bir arkeolog olarak, bir sanat tarihçi olarak kent tarihlerini, yerleşmeleri, insanoğlunun yerleşme sürecini bilen birisi olarak en azından geçmişte, kentleşmede ve yerleşik hayata geçişte binaların içine girmeyi ben kentleşme olarak göremem tabii ki, bunu hiç kimse görmüyor zaten. Ve o yaşamın gerektirdiği... Tabii, neden insanlar kente geliyor? Orada daha fazla iş olduğu için, daha fazla para kazanabildiği için, hayatına belki daha fazla konfor katabildiği için. Fakat şimdi köydeki hayatı düşünelim; mesela ben bir ocak yakmak istiyorum, soba yakmak istiyorum, kentte apartman dairesinde soba yakamayacağım. Bu anlamda tabii ki bu insanlar orada kentleşiyor ve kentin gerektirdiği yaşam tarzını sürüyorlar. Bunu Silifke'de, Gülnar'da, Anamur'da, Aydıncık'ta, Ermenek'te, o civarda kent merkezinde hala yapabilen insanlar var, yapmak isteyen insanlar da çok fazla var. Bunu birden bırakamıyorlar, çünkü diğer tarafta boğucu bir kent hayatı var. İşte bir küçük kutunun içine giriyorsunuz, televizyonun karşısına geçiyorsunuz veya bilgisayarın karşısına geçiyorsunuz, doğal hayattan tamamıyla kopuyorsunuz. Bu, sizin genetik kodlarınıza aykırı. Belki bir rahatlamak için spor salonuna gidiyorsunuz, belki Gym’e gidiyorsunuz falan ama bunun haricindeki zamanda o insanlar oradaki yaşam tarzına, evet, uymaya çalışıyorlar diyeceğim ben.

Ruşen Çakır: Ama zorlanıyorlar.
Ayşe Çalık Ross: Ama zorlanıyorlar.

Ruşen Çakır: O zaman yazları yaylaya çıkma falan gibi şeyler mi yapılıyor?
Ayşe Çalık Ross: Evet, çok fazla var. Bu mesela benim ilçem için geçerli. Benim ilçem deprem haritasında 5. bölgede kalıyor, yani depremin en az olduğu bölge içinde kalıyor. Bundan dolayı zaten 6 Şubat depreminden sonra çok fazla akın oldu ve neredeyse boş tarla kalmadı. Yani şu anda inanılmaz derecede ev yapılıyor. Bizim oranın şöyle bir avantajı var; bir sahilimiz var bizim, sahil yaşamımız var, bir de yayla yaşamımız var. Mersin'den tutun, aslında Antalya'ya kadar tabii ki. Hatta Yörükler biliyorsunuz sadece Mersin değil, Antalya, Burdur, Isparta, Aydın yoğunluklu olarak, Uşak, yani Marmara'yı da dolaşıyorsunuz, Manavlar olarak bildiğimiz Yörükler ama hani biz biraz daha Toroslarda saf ve duru olarak kalabildiğimiz için kendimizi veya ben çok daha fazla Yörük görüyorum. Bu bakımdan tabii ki tercih ediyorlar oradaki o doğal yaşamı, orada olmayı ama bu değişiyor tabii ki zaman içinde.

Ruşen Çakır: Tam da onu soracaktım. Genç kuşaklar, yeni kuşaklar, çocuklar, gençler Yörük kimliğini… Yani genetik kod var diyorsunuz ama bir de hayatın kendisi var. Bu kimlik yaşıyor mu, yaşayacak mı?
Ayşe Çalık Ross: Bu kimlik tehlikede ne yazık ki. Yani bütün dünyanın sorunu bu zaten, sadece Yörük kimliğinde bu yok, yani Yörük yaşam tarzında bu yok. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, çünkü hayatta daha fazla konfor arıyorsunuz. Yani eskiden hacca giderken develere biniyordunuz, merkeplere biniyordunuz, belki atlara binip gidiyordunuz; şimdi uçaklara binip gidiyorsunuz. Örnek veriyorum bunu. Şu anda insanlar da aynı şekilde. Yani mesela köydeki, affedersiniz, hayvanlarını çevirmek için veya korumak için cep telefonunu kullanıyor veya onun etrafını koruyabilmek için elektrikli tellerle çeviriyor.

Ruşen Çakır: Ya da kameralar yerleştiriyor.
Ayşe Çalık Ross: Veya kameralar yerleştiriyor. Yani bu anlamda, hani bunu bırakıp da orada kalmak zor. Gerçekten oradaki hayat şartları zor, günümüzde gittikçe de zorlaşıyor. Eğer siz yalnızlaşırsınız, hani komünal bir hayat yaşayıp da zorlukları paylaşmazsanız, acıları paylaşmazsanız, mutlulukları da paylaşmazsanız, ortada hiçbir şey kalmıyor geriye, dolayısıyla çok yalnızlaşıyorsunuz. O insanlar da yalnızlaştıkça o hayatı artık benimsemez oluyorlar. Bir de yeni jenerasyon tabii ki daha çok kolaya kaçıyor.

Ruşen Çakır: Peki, başta sormam gereken bir soruyu şimdi soracak olsam, zor bir soru olduğunu biliyorum ama ne kadar bir popülasyondan bahsediyor olabiliriz Yörük dediğimiz zaman?
Ayşe Çalık Ross: Valla o kadar az ki. Yani şu anda siz gerçek Yörük ve konar göçer yaşamı hala devam ettirenleri mi soruyorsunuz?

Ruşen Çakır: Yok, onu demiyorum. Yani kendisine sorulduğu zaman ‘‘Biz Yörükmüşüz’’ diyen mesela.
Ayşe Çalık Ross: Siz söyleyebilir misiniz ‘‘Biz Lazmışız’’ diye bir popülasyonu?

Ruşen Çakır: Biz çok az olduğumuz için birazcık ölçebiliyoruz. Ben burada bir yayın yaptım mesela, ‘‘Karaylar’’ yayını yaptım, biliyorsunuz, çoğu Türk kökenli Yahudiler. Onlar hepsi birbirini tanıyor, çünkü 40-50 kişiler.
Ayşe Çalık Ross: Ama onlar çok az sayıda. Şimdi deminden beri ifade etmeye çalıştığım gibi, yani biliyorsunuz Türkler Orta Asya'dan, Doğu Anadolu'dan Anadolu'ya girdikleri andan itibaren girenler, yani ilk başta Türkmen dediklerimiz, bir de farklı farklı gruplar geliyor. Yani daha Persler zamanında, hani Saka Türklerimiz var. Türkler deyince o kadar çok genişliyor ki olay. Şimdi o gelen Türklerin hepsine biz Yörük dersek, o zaman tüm Anadolu dememiz gerekiyor gerçekten. Çok az bir rakam oluyor.

Ruşen Çakır: Ama bu daha çok o bölgelerde yaşayan, yani söylediğiniz yerlerde… Mesela sizin ilçeniz son göçlerle biraz değişmiş olabilir ama mesela Gülnar'daki Türk Yörük oranı %80-90 mıydı yakın zamana kadar?
Ayşe Çalık Ross: Hala %95 oranında aşağı yukarı saf.

Ruşen Çakır: Mesela Gülnar’ın nüfusundan bir akıl yürütme yaparsak, yani binlerce kişiden bahsediyoruz.
Ayşe Çalık Ross: Tabii ben kendimi katmasam, benim mesela eşim İngiltere'den. Bu anlamda tabii ki vars sonradan evlenmeler, ama buna rağmen Gülnar bu anlamda en saf, en duru Yörük yerlerinden birisi. Bunu çok açıkça ifade edebilirim.

Ruşen Çakır: Evet, onu hep duydum. Peki, nasıl bir gelecek görüyorsunuz Türkiye'de Yörükler için?
Ayşe Çalık Ross: Aslında şöyle, son zamanlarda ben kendim de Gülnar'da bu anlamda bilim ve kültür etkinlikleri yapıyorum. Hatta bu sene sekizincisini düzenliyoruz, sadece Gülnar'da yapıyorum bunu. Ben çünkü bir Yörük kızıyım, yani çobanlıktan buraya kadar gelen biriyim ve bir arkeolog, sanat tarihçi olarak hem insanlık tarihini sürekli inceliyorum, öğretmeye çalışıyorum hem de sanatını, bu insanların sanatını inceleyip öğretmeye çalışıyorum ve tüm dünyaya da tanıtmaya çalışıyorum. Gülnar Hatun Tanıtım Derneği diye bir derneğin başkanıyım. Bütün dünyada mesela şu ana kadar 38 ülkede Gülnar Hatun'u ve Gülnar'ı tanıtmışım toplamda. Şimdi orada bilimsel çalışmalar yapıyoruz biz; yani öze dönmek, özüne dönmek, kim olduğunu bilmek, kimliğini tanımak doğrultusunda. Çok önemli. Hani imkansızların olabileceği bütün uluslararası bilim insanlarını oraya toplayıp bu kişilerin neye sahip olduklarının farkına varılmasını sağlamaya çalışıyoruz, kimliklerini tanıtmaya çalışıyoruz. ‘‘Siz şusunuz, sahip çıkın, çok önemli değerleriniz var’’, bunun gibi. Yani bu şekilde daha fazla insan çalışırsa, daha fazla insan özüne, memleketine, kimliğine sahip çıkıp ama bunu okumalarla, araştırmalarla, kuru sözlerle değil, gerçekten araştırmalarla ve bilgi donanımıyla yaptıkları takdirde, ben tehlikeyi çok fazla göremem. Yani sonuç olarak biz çok çalıştığımız takdirde bu konuda çok tehlike görmem.

Ruşen Çakır: Bu, temenni. Peki, objektif olarak baktığınızda?
Ayşe Çalık Ross: Objektif olarak baktığımızda tabii ki tüm kültürlerde olduğu gibi gerçekten bizde de çok büyük bir yozlaşma artı çok büyük bir tehlike çanı çalıyor, evet.

Ruşen Çakır: Ayşe Hanım, nasıl bitirmek istersiniz? Yörükleri tanımayan izleyicilerimize bir Yörük olarak ne demek istersiniz? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Yörük olarak ne demek istersiniz?
Ayşe Çalık Ross: Öncelikle, ‘‘Gurur duyuyorum’’ derim. Yani oradan başlamak isterim. Çünkü zor yaşamın, özellikle bir kadın olarak Yörüklükten, çobanlıktan çıkmış, akademisyenliğe, profesörlüğe kadar gelmiş bir Yörük kızı olarak şunu söylemek isterim: Yörükler çok çalışır, hayatta kalma zorunlulukları vardır, çünkü tek başınalardır. Hayatta tek başına yolda, tek başına tuttuğunuz yolda sağlam adımlarla büyük bir azim ve inanç içinde ilerlerseniz sizi kimse durduramaz. Yörükler de aynen böyledir. Zaten Yüce Atatürk de bunu işaret etmiştir: Umudun kesildiği yerde Yörüklere sarılmalısınız. Çünkü Toroslar’da eğer tüten bir Yörük çadırı varsa, umut orada var, her zaman var. Dolayısıyla biz Yörükler gerçekten özüne, sözüne saygılı, mert insanlarız ve bu anlamda tüm dünyaya mesaj göndermek isteriz. Yurduna, vatanına, milletine saygılı ve bağımlı insanlarız ve çok çalışırız.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Ayşe Hanım, çok sağ olun.
Ayşe Çalık Ross: Ben teşekkür ederim.

Ruşen Çakır: Evet, ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’nin 55. bölümünde Yörükleri bize Profesör Ayşe Çalık Ross anlattı. Çok keyifli bir sohbetti, kendisine çok teşekkür ediyoruz. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
06.03.2025 Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
05.03.2025 Suriye’de PYD/YPG silah bırakmayacak mı?
04.03.2025 Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı
03.03.2025 Bir mozaik olarak Türkiye (55): Türkiye’de Yörükler üzerine Ayşe Çalık Ross ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
01.03.2025 Kandil sorun çıkartır mı?
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
28.02.2025 AK Parti İstanbul’da ayağa kalkabilir mi?
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı