Başbakan Erdoğan da kendi gücünün kurbanı oluyor

06.03.2014 Vatan

Son yazımızda "Gülen cemaati kendi gücünün kurbanı oluyor" Fethullah Gülen cemaatinin aşırı güçlenmesine bağlı olarak özgüveninin arttığını ve bu yüzden çok stratejik hata yaptığını yazmıştık. Benzer şeyleri AKP hükümeti, özellikle Başbakan Erdoğan için de söyleyebiliriz.
Erdoğan'ın internet üzerinden peşpeşe dolaşıma sokulan telefon kayıtları tek başına bu saptamayı doğrulamaya yeterli olabilir. Öyle ki şu günlerde La Fontaine'in ünlü Ağustos böceği ile karınca fablinin çağdaş bir versiyonuna tanık oluyoruz. Birileri (Cemaat) karınca gibi çalışmış, iktidar partisiyle lideri hakkında kayıtları istiflemiş; diğerleri (hükümet) de Ağustos böceği gibi "nasılsa bana/bize bir şey olmaz" diyerek gayet rahat bir şekilde hareket etmiş.
Başbakan bu durumu "çok safmışız, bizi kandırdılar" diye açıklamaya çalışıyor. Doğruluk payı olduğu muhakkak, ama esas sorunun Erdoğan'ın Cemaat'e (ve Gülen'e) güvenip hayal kırıklığına uğramasından ziyade, kendi gücüne aşırı güvenip karşısındakinin (Cemaat'in) gerçek gücünü ölçememesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Ki yaşanan onca sert gelişmeye ve değiştirilen üsluba rağmen Erdoğan cephesi Cemaat olgusunu hâlâ kavrayabilmiş değil ve bu nedenle yanlış stratejiler uyguluyor.

Her şey sandık değil

AKP liderini yanıltan esas husus, ne kadar hata yaparsa yapsın bir şekilde oylarının artıyor olduğu, olacağı beklentisi. Gezi direnişi sırasında böyle olmuştu. Erdoğan Cemaat ile savaşında da aynı hatayı tekrarlıyor ve yaşanan sorunları, ülkeyi daha da demokratikleştirmek yerine her şeyi sandığa bağlamakla aşacağını düşünüyor. Şunun altını ısrarla çizmek lazım: AKP lideri 30 Mart'ta nasıl bir sonuç alırsa alsın, buradan hareketle yolsuzluk iddialarının doğru ya da yanlış çıktığı sonucuna varılamaz. Çünkü tüm demokratik ülkelerde bu tür iddialarının karar mercii bağımsız ve tarafsız mahkemelerdir. Ne var ki Türkiye'de yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu söylememiz mümkün değil; hükümetin yargıya son müdahalelerinin de bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlamaya yönelik olmadığı aşikâr.
Partisinin ve hükümetin neredeyse tek hakimi olmasının, anaakım medyanın büyük bir bölümünü kontrol etmesinin de Erdoğan'ın yanlışlarını artırdığı düşüncesindeyim. İktidarı başkalarıyla paylaşmaya pek yanaşmayan Erdoğan denetim eksikliği nedeniyle daha fazla hata yaptı ve üzerinde yükseldiği zeminin aslında çok da sağlam olmadığını anlamamız için Cemaat'in yaptığı 2-3 operasyon yeterli oldu. Ancak buradan hareketle Cemaat’in zemininin sağlam olduğunu da söyleyemeyiz. Onlar da Erdoğan'ın gücünü yanlış hesaplamışa, 25 Aralık operasyonunu engellemeyi becereceğini kestirememişe benziyorlar.

Kayıtlarla değişen dengeler

Bu operasyonların hemen ardından, telefon kayıtlarının dolaşıma sokulması Erdoğan'ı ve hükümeti epey sarsmış durumda. Başbakan’ın reddedemediği ve hepsi ayrı ayrı büyük olay olan kayıtlar söz konusu. İstifte bunlardan, yüzlerce demek hafif kaçabilir herhalde binlerce vardır. Başbakan’ın tüm bakanlarla, hatta herkesle konuşmalarının kaydedildiğini teorik olarak varsaymamız gerekiyor. Anlaşılan bunları seçerek kullanıyorlar. Önce Kürtlerle ilgili belgeler yayınlandı. Ardından Bahçeli ve MHP aleyhine kayıtlar geldi. Şimdi Doğan Grubu, Aleviler, Koç Grubu, yarın bir başkası… Yani Başbakan’ın düşmanlarını çoğaltıcı hamleler yapıyorlar.
Demokrasinin temeli yasama, yargı, yürütme erklerinin ayrılığı ise Başbakan’ın telefon konuşmalarında söyledikleri erkler ayrılığı ilkesiyle kesinlikle uyuşmuyor. Kendi demokrasi anlayışının bunu mümkün kıldığını düşünebilir ama evrensel demokrasi anlayışına göre bu söz ve tutumlar yanlıştır. Bu çok net. Bunun üzerinde tartışmak bile gereksiz olur.
Sonuçta dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde başbakanlar iş takibi filan yapmaz. Öte yandan yine demokratik ülkelerde din adamları başbakanlarının telefon kayıtlarıyla bu kadar yakından ilgilenmez.
Dolayısıyla her iki taraf birbirini bu şekilde deşifre ettikçe hep birlikte kaybediyorlar. Cemaat Başbakan’a vurdukça kendisi güçlenmiyor. Erdoğan zayıflarken kendisi de zayıflıyor, itibar kaybediyor. Örneğin bundan sonra hangi siyasetçi Fethullah Gülen’e güvenip de elini sıkar? En fazla korkudan sıkar. Böylesine garip bir durumla karşı karşıyayız.

Böyle yaşamayı öğrenmek

Bundan sonrası için şunu söyleyebiliriz: İki taraftan birisinin tamamen bitip tükenmesi mümkün gözükmüyor. Kuşkusuz barış her zaman mümkün. Çünkü savaş varsa barış da her zaman olur. Ama bu çatışmada karşılıklı güvensizlik o kadar yüksek ki barıştıkları andan itibaren her an savaş tekrar başlayacakmış gibi temkinli davranacaklardır.
Sonuçta tıpkı bir zamanlar "terörle yaşamaya alışmamız lazım" dendiği gibi Türkiye, Cemaat-AKP çatışmasıyla yaşamayı öğrenmek zorunda kalabilir.
Özetle hem Cemaat, hem hükümet, ama en önemlisi tüm Türkiye kaybediyor.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı