Arınç’ın çıkışı: Tamamen duygusal ve kişisel mi?

11.11.2013 Vatan

Bülent Arınç’ın TRT Türk canlı yayınında Başbakan Erdoğan’a sitemlerini dile getirmesine yapılan yorumların çoğunda buradan bir şey çıkmayacağı çünkü Arınç’ın "tamamen duygusal ve kişisel" davrandığı belirtildi. Arınç’ın hareketinin "kişisel ve duygusal" olarak nitelenmesine itiraz etmek pek mümkün değil, ancak olayın sadece bunlardan ibaret olduğunu ileri sürmek doğru olmayacaktır.
Çünkü Arınç sıradan bir isim değil, kendisinin de vurguladığı gibi belli bir "özgül ağırlığı" var. Artı, hakkında yorum yapanların çoğunun ısrarla tersini söylemesine rağmen kesinlikle siyaseti iyi bilen, yaptığı müdahalelerle siyasi gelişmelere yön verebilen deneyimli bir siyasetçi.
 
Kritik anlarda kritik müdahaleler
 
Arınç’ın yakın siyasi tarihimizdeki kritik müdahalelerine örnek olarak üç gün önceki yazımızda (Arınç'ın sabır taşı çatladı) Fazilet Partisi (FP) kongresi, AKP’nin kurulması, Gül'ün cumhurbaşkanlığı, Gezi olaylarını vermiştik. Bunlara 1 Mart tezkeresini de eklememiz şart. Erdoğan o dönemde sadece AKP Genel Başkanıydı, siyasi yasaklı olduğu için milletvekili ve başbakan değildi ama Washington ile girdiği angajman nedeniyle Irak tezkeresinin Meclis’te kabulü için çok çaba sarf etti. Ancak 1 Mart 2003 günü bazı AKP milletvekillerinin red ve çekinser oy kullanmasıyla tezkere geçmedi. Bu sonuçta, tezkereye karşı yoğun bir faaliyet yürütmüş olan dönemin Meclis Başkanı Arınç’ın rolü de büyüktü.
Arınç yakın dönemde şike yasası gibi bazı uygulamalardan da rahatsız oldu ama sabır taşı "kızlı/erkekli" olayıyla çatladı. Yapılan yorumlarda Arınç’ın Başbakan’a kendisini ofsayta düşürdüğü için sitem ettiği öne çıkarılıyor ancak onun hukuk kökenli bir siyasetçi olarak bu konuda yasal düzenleme yapılmasına kesin bir şekilde karşı çıktığı pek görülmüyor ya da gösterilmiyor.
 
Geri adımda Arınç’ın payı
 
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında öğrenci evleri hakkında "Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karma karışık her şey olabiliyor. Anneler babalar feryat ediyor. Bu adımlar atılacaktır. Bunlara da kusura bakmasınlar muhafazakar demokrat olarak müdahil olmak zorundayız. Bu yaşam tarzına müdahale değildir" diye konuşmuş; yurtdışına çıkışına çıkarken de bir soruyu "aynı daireyi kız ve erkeklerin birlikte paylaşma durumları var. Bu konuda pek çok şikâyet aldık. Muhafazakâr demokrat bir iktidar olarak bu konunun çalışmasını yapacağız" diye cevaplandırmıştı. Kendisine valilerin bu konuda hangi yetkiye dayanacakları sorulduğundaysa "Bu düzenlemeden sonra gerekli yetkiyi alırlar" demişti.
Eğer Erdoğan’ın ülke dönüşünde, "Konuyu fuhşa, zinaya, evlere paldır küldür girmeye kadar getirdiler... Ailelerin şikâyetleri üzerine bir açıklama yaptık, konuyu nerelere getirdiler!" demiş olması yasal düzenlemeden vazgeçtiğinin işaretiyse bunda kesinlikle Arınç’ın çıkışının etkisi olmuştur.
 
Kriz derinleşir mi?
 
Arınç’ın çıkışının ardından en çok "kriz yaşanır mı?" sorusu soruldu. Halbuki Arınç gibi deneyimli bir siyasetçinin, belli ki önceden hazırlanmış bir şekilde devlet televizyonunun canlı yayınında Başbakan’a yönelik itiraz ve şikayetlerini bu kadar açık bir şekilde dile getirmesi başlıbaşına bir krizdi. Nitekim kısa süre sonra AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in neredeyse TRT kadar "resmi kanal" hüviyetini hak eden NTV’de canlı yayına çıkması işin ciddiyetini gösterdi. Ertesi gün gazetelerin çoğunun Arınç’ın sözlerini değil de Başbakan’ın "Aramızda konuşur çözeriz" tarzı açıklamasını manşetlere taşıması da yaşanmakta olanın bir kriz olduğunun kanıtlarıydı. Dolayısıyla esas soru "Kriz çözülür mü, yoksa derinleşir mi?" olmalıdır.
Önce Hüseyin Çelik’in, ardından Başbakan Erdoğan’ın, Arınç’a partinin ve hükümetin başında kimin olduğunu özellikle hatırlatmış olmalarının onu rahatsız etmiş olması kuvvetle muhtemel. Ama konu hakkında yorum yapanların çoğunun aksine Arınç’ın duygularıyla hareket edeceğine inanmadığım için sırf bu nedenle krizin derinleşmesinin söz konusu olmayacağını düşünüyorum.
Özetle: Kişisel ve duygusal olmaktan çok siyasi bir sorunla karşı karşıyayız ve bunun çözümü de "gönül alma"dan ziyade soruna neden olan siyasi konularda uzlaşmadan geçiyor. 
 

Güle güle Savaş Abi

Son ana kadar muhabirlikte ısrar eden Savaş Ay'ı kaybetmenin üzüntüsü büyük. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
31.08.2025 Ya CHP 19 Mart’ta teslim olsaydı?
29.08.2025 Siz Beyoğlu’nu ne sanıyorsunuz?
28.08.2025 Hâlâ iyimser miyim?
28.08.2025 Suriye üniter bir devlet olabilecek mi? Sarkis Kassargian ile söyleşi
27.08.2025 Türkiye yeni çözüm sürecini niçin konuşmak istemiyor?
26.08.2025 Kötülüğün şeffaflığı
26.08.2025 Feyza Akınerdem anlattı: CHP’nin program çalışmalarının ayrıntıları
25.08.2025 Bu kavramı çok işiteceğiz: Adem-i merkeziyetçilik
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
24.08.2025 Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki
31.08.2025 Ya CHP 19 Mart’ta teslim olsaydı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı