Yurtdışındaki Cemaat okullarının akıbeti

01.02.2014 Vatan

Fethullah Gülen 26 Kasım 1989’da, daha Sovyetler Birliği yıkılmadan ve bağımsız Türk cumhuriyetleri ortaya çıkmadan önce, İzmir Hisar Camii’nde yaptığı ve aynı anda 35 camide yayınlanan ünlü vaazını şu sözlerle bitirmişti:
“Anarşistlerin oyununa gelmeyin. Biz muhabbet fedaileriyiz. Huzur ve itminanın, emniyet ve güvenin yanındayız. Bunu gösterecek, bunu temsil edeceksiniz. Çünkü dünya sizin soluklarınıza muhtaç. Dünya sizi bekliyorken küçük oyunlara gelmeyin. Siz soluklarınızı Özbekistan’da, Türkmenistan'da, Mengüşistan’da, senelerden beri insanı tebid edilen Kırım’da soluklayacaksınız. Sizi bekliyorlar. Elinizde Kuran, elifba cüzleri, bantlar, oraya gidecek, Hz. Muhammed’i anlatacaksınız. Büyük işler sizi bekliyor. Küçük işlerin altında kalıp ezilmeyin. Allah yardımcımız olsun.”
Talebeleri onu dinledi, önce Türk cumhuriyetlerinde, ardından Balkan ülkelerinde ve zamanla Müslüman nüfus bulunsun ya da bulunmasın dünyanın hemen her köşesinde okullar açtı. Sonuçta Gülen cemaati en az 140 ülkede yaklaşık 1200 eğitim kurumuyla küresel bir güç haline geldi.

Kâra geçen okullar

Kuşkusuz bu noktaya hiç de kolay gelinmedi. Gidilen ülkelerin kimisinde otoriter, hatta totaliter rejimler hakimdi. Bazılarında İslami cemaatlerin bu tür faaliyetlerine şüpheyle bakılıyordu. Üstelik Türkiye’de de zaman zaman hükümetler ve tabii ki onlar üzerinde ciddi bir gücü olan askerler Cemaat’in bu faaliyetlerini engellemek için gayret gösteriyorlardı.
Cemaat bu ve benzeri zorlukları büyük ölçüde aştı. Başlangıçta Türkiye’deki dindar zenginler tarafından sübvanse edilen okullar zamanla kendilerini finanse ettiler, hatta kâra geçip yeni okullar için sermaye temin ettiler. Bunda, görev yapan personelin çoğunun Cemaat’in okullarında yetişmiş, mütevazı ücretleri kabul eden gönüllüler olması etkili oldu.
AKP iktidara geldikten bir süre sonra Dışişleri Bakanlığı bir genelge yayınlayarak, yurtdışı temsilciliklerinden Cemaat okullarıyla iyi ilişkiler kurmalarını istedi. Devlet yöneticilerinin yurtdışı gezilerinde ziyaret etmesiyle bu okullar için yeni bir dönem de başlamış oldu. Özellikle Cemaat-hükümet ittifakının netleştiği 2007 yılından itibaren bu okulların altın çağlarını yaşadığını söyleyebiliriz. Bunu en net olarak Türkçe Olimpiyatları’nda gördük.

Lobi savaşları

Şimdi her şey tersine dönmüş durumda. Başbakan Erdoğan tüm büyükelçilere Gülen cemaatinin "gerçek yüzü"nü anlatma görevi verdi. Cemaat kaynakları, daha şimdiden kendileri aleyhlerine propagandaların yapılmaya başlandığını söylüyor ama bunlardan olumsuz etkilenmelerinin mümkün olmadığını iddia ediyorlar.
Gerçekten de bu okullar bulundukları ülkelerde genel olarak belli bir prestije sahipler. Bu nedenle özellikle yoksul ülkelerde yerel seçkinler çocuklarını buralara yollamayı tercih ediyorlar. Yine bu okullardan mezun olanlar içinde ülkelerinde önemli pozisyonlara gelen çok kişi var. Dolayısıyla dış temsilciliklerin, zaten lobicilik konusunda hayli deneyimli olan Cemaat ile baş edebilmesi çok zora benziyor.
Yine de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’de sohbet ettiğimiz okul yöneticilerinin anlattıklarından, Cemaat’in bu yeni durumdan pek memnun olmadığını anlayabiliyoruz. Bununla birlikte "Artık yüzde 50 daha fazla çalışıyoruz. Tek tek herkese yeniden kendimizi anlatıyoruz. Bu olay bizi tembellikten kurtardı" diyorlar, yani "her işte bir hayır vardır" deyişinden ilham alarak işlerine daha fazla motive oluyorlar.
Mutlaka belli zararlar göreceklerdir ancak yurtdışındaki Cemaat okullarının faaliyetlerinde çok ciddi olumsuzluklar yaşanacağını sanmıyorum. Hatta hükümetin, ülke içindeki faaliyetlerine belli engeller getirmesi halinde Cemaat ağırlığı iyice yurtdışına ve okullara verebilir.
Bu arada Cemaat-hükümet savaşının dünyanın dört bir köşesine taşınıyor olmasının Türkiye’nin yurtdışındaki algılanışına nasıl etki yapacağı gibi bir başka ciddi konu daha var...



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı