Yaklaşan Mezhep Savaşları ve Türkiye/1 Son oyun: "Şii uyanışı"na karşı "Sünni blok"

31.05.2013 Vatan

Son oyun: "Şii uyanışı"na karşı "Sünni blok"

TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, dün Ankara'da düzenlenen Yüksek İstişare Konseyi toplantısının açılış konuşmasında önce Reyhanlı'daki terör saldırısına değindi, sonlara doğruysa şunları söyledi: "Türkiye mezhep nefreti üzerine kurulu bir jeopolitik oyunun içine çekilmemeli, ancak (Suriye konusunda) insani yardım tutumunu da sürdürmelidir."
Evet, kimin ne amaçla başlattığı ve sürdürdüğü tartışılır ama Yılmaz'ın sözünü ettiği gibi bölgemizde Sünni-Şii farklılığı temelinde giderek sertleşen bir oyun oynanıyor. Ve maalesef, Yılmaz'ın (ve tereddütsüz bu topraklarda yaşayan insanların ezici bir çoğunluğunun) temennisinin aksine Türkiye her geçen gün bu oyuna daha fazla dahil oluyor.

Suriye'nin dost ve düşmanları

Oyunun ana sahnesi tabii ki Suriye. Ama oyunun aktörleri sadece Suriyelilerden ibaret değil. Esas olarak ülkedeki Alevi azınlıktan güç alan Baas rejimini yıkmak isteyen muhalefetin askeri kolunda başka ülkelerden gelmiş Sünni İslamcılar da var. Bunun ötesinde Suriye muhalefeti, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerin başını çektiği, bölgedeki Şii güçlenmesinden endişe eden ve "Sünni blok" diye tanımlanan ülkelerden destek alıyor.
Baas rejiminin de ana sponsorunun İran olduğu zaten biliniyordu. Buna ek olarak Irak'ta yönetimi büyük ölçüde kontrol eden Şii Arapların da Şam rejiminin yanında olduğu söyleniyor. Ama en çarpıcı destek, yıllarca İsrail'e kök söktüren Lübnanlı Şii örgüt Hizbullah'tan geldi. Hizbullah'ın Suriye'de, Esad'a bağlı güvenlik güçleriyle birlikte savaşan "binlerce" militanı bulunduğu ileri sürülüyor. Hizbullah militanları özellikle şehirlerdeki çatışmalar konusunda uzman olduğu için, bu askeri takviyenin Suriye'deki iç savaşı muhaliflerin aleyhine döndürdüğü yolunda gözlem ve haberler var.

Türkiye sürükleniyor

İran ve Hizbullah'ın Suriye rejimine kayıtsız şartsız desteği aslında hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü bu üç odak 10 yıllardır stratejik işbirliği yapıyor ve bölgedeki dengelerin belirlenmesinde etkili oluyorlar. Örneğin Şam'ın desteği olmasa Hizbullah İsrail'e karşı bu kadar güçlü olamaz; Suriye'nin bölgedeki radikal yapılanmalara kol kanat germesi olmasa Tahran rejimi kendini bu denli güvenli hissedemezdi. Yani bu üç yapı kader birliği etmiş durumdalar ve zincirin herhangi bir halkasını kopması durumunda sıranın kendilerine geleceğinden endişe ediyorlar. Sonuç olarak Suriye'de Baas rejiminin bekası, Tahran rejimi ve Hizbullah'ın bekası anlamına geliyor. Suriye-İran-Hizbullah işbirliği değil de Ankara'nın her geçen gün bu ittifakın karşısında konumlanması şaşırtıcı. Ve burada can alıcı soru şu: AKP hükümeti, daha 2006 yılında İran asıllı Amerikalı araştırmacı Vali Nasr'ın "Şii Uyanışı" diye kavramsallaştırdığı olguya karşı bilinçli olarak mı pozisyon alıyor yoksa bu noktaya sürükleniyor mu?
Bana göre ikinci şık geçerli. Çünkü Ankara yıllarca, başta ABD, İsrail ve kısmen Avrupa'nın tehditvari uyarılarına rağmen Şam ve Tahran rejimleri ile Hizbullah ve Hamas'la (ki bu örgüt Katar ve Suudi Arabistan'ın bastırmasıyla yakın zamanda saf değiştirdi) hep iyi ilişkilerini korudu. Öyle ki en kritik konularda bu rejim ve örgütlerle Batı arasında arabuluculuğa talip oldu. Bu girişimlerin başarısız olmasında hem bu rejimler ve örgütlerin, hem Batı'nın, hem de Ankara'nın sorumlulukları vardır ama bu başarısızlıklara bakıp strateji değiştirmeye yönelmenin Türkiye'nin hayrına olmayacağı da muhakkaktır.
Bu konuyu tartışmaya yarın devam edecek ve muhtemel bir mezhepler savaşının Türkiye'ye doğrudan etkilerinin neler olabileceğini tartışacağız ve tabii ki 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesindeki vahim hatanın altını kalın çizgilerle çizeceğiz.

------------------
Dizi: Yaklaşan Mezhep Savaşları ve Türkiye
1. Son oyun: "Şii uyanışı"na karşı "Sünni blok"
2. Hatay’a olabildiğince dikkat ve özen



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Yaklaşan Mezhep Savaşları ve Türkiye/1 Son oyun: "Şii uyanışı"na karşı "Sünni blok" 31.05.2013
2 Yaklaşan Mezhep Savaşları ve Türkiye/2 Hatay’a olabildiğince dikkat ve özen 01.06.2013

Son makaleler (10)
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
30.03.2025 Erdoğan insanların ne gönüllerini kazanabiliyor, ne de gözlerini korkutabiliyor
28.03.2025 Haftaya Bakış (260): Boykotun sonuçları | Maltepe mitingini beklerken
27.03.2025 Transatlantik: İmamoğlu operasyonu ABD'den nasıl görülüyor? | Hakan Fidan'ın ABD temasları
27.03.2025 CHP’nin boykot çağrısı niçin başarılı oldu?
26.03.2025 Erdoğan’ın CHP ve Özgür Özel öfkesi
26.03.2025 CHP kendisini aşıyor
25.03.2025 İmamoğlu operasyonu ile çözüm süreci arasında bağ var mı? Hamit Bozarslan yorumladı
25.03.2025 Özgür Özel mucizesi
24.03.2025 Erdoğan’ın on yanlış hesabı ve bundan sonrası için beş tespit
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı