Troller “CHP’ye kayyum” konusunda neden ve nasıl çuvalladı?

17.04.2025 medyascope.tv

17 Nisan 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Bu yayını yapmasam olmazdı, çünkü çok acayip, garip ve aslında komik ama aynı zamanda da insanın canını acıtıcı şeyler yaşanıyor. Şöyle ki bir iki gün önceden itibaren birileri sosyal medya üzerinden tabii ki, mecra burası oluyor, Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyum atanacağını böyle üstü kapalı bir şekilde duyurmaya başladılar ve iktidara destek veren çevrelerce bayağı bir benimsendi bu ve böyle bir beklenti yaratıldı. İddiaya göre Ankara’da polisler çok büyük bir seferberlik içerisinde, izinler kaldırılmış, hatta başka yerlerden de polisler getirilecekmiş. Bu olsa olsa CHP’ye kayyum atanacak olmasıymış. Bayağı bir bu havayı yarattılar. Dün Özgür Özel’le yaptığımız röportajda ben kendisine bunu sordum. Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyum iddiası vardı, ki başta zaten Özgür Özel de 19 Mart’ın hemen ardından söylemişti böyle bir şey beklediklerini ve bunun önünü kesmek için de olağanüstü kurultay kararı aldılar. Nitekim yaptılar. Ben de kendisine sordum, dedim ki; ‘‘Peki, hakikaten kayyum meselesi kapandı mı?’’ Hatta şeyi de söyledim, bugün için beklenti olduğunu da sordum. Daha doğrusu beklenti değil, böyle birtakım spekülasyonlar olduğunu söyledim. O da ortada herhangi bir mahkeme kararı olmadığını, CHP kurultayı ile ilgili birbirinden farklı süreçlerin işlediğini, farklı uygulamaların işlediğini söyledi. Hatta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı uygulamayı olumlu bulduğunu da söyledi, ifadeye çağrılan isimler gibi örneklerle. Ama ortada bir mahkeme kararı olmadığını ve beklemediklerini söyledi. Bir de şu çok önemli bir husus; özellikle son kurultaydan sonra CHP’den kimsenin kayyum olmayı istemeyeceğini söyledi. Burada anlaşılıyor ki, önceki süreçte, 19 Mart’ın hemen arkasından CHP’ye yönelik kayyum niyeti olduğunda Cumhuriyet Halk Partisi’nden birilerinin kayyum olmak için hazır beklediklerini doğrulamış oldu. İsim sordum, vermedi ama belli ki biliyorlardı. Şöyle bir olay yaşandı gördüğümüz kadarıyla; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve İstanbul Barosu’na 19 Mart’ın ardından, belki aynı anda, belki peş peşe kayyum atanacaktı. Ancak 19 Mart’ta yaşananlar, Saraçhane’de yaşananlar ve bunun sürmesi ve inisiyatifin CHP’ye ve toplumsal muhalefete geçmesiyle beraber iktidar frene bastı ve geri adım attı ve bunlardan vazgeçti, en azından o aşamada vazgeçti. Ama Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili kayyum beklentisi hep vardı. Eğer orada Cumhuriyet Halk Partisi başarılı bir direniş gösteremeseydi o zaman herhalde bir kayyum atanacaktı ve o kayyum olacak kişiler de belliydi ve onlar da hazır bekliyorlardı. Birtakım isimler dolaştı, onları burada söylemek istemiyorum. Çünkü olmadığı için bunları konuşmanın çok fazla bir anlamı yok. Ama bir kayyum meselesi bugün olmadı ama yarın olur mu diye gündemde kaldı ve sonra, dediğim gibi, birkaç gün önce birileri bunun, kayyum iddiasının ucunu yaktılar. Mesela bunlardan birisi, Ergenekon döneminde Fethullahçıların tetikçisi olarak bilinen ama düşük seviyeli bir tetikçiydi, daha sonra hiçbir şey olmamış gibi iktidara yöneldi, bir süredir de iktidar adına ve anladığım kadarıyla eski bir belediye başkanı adına faaliyet yürütüyor. Bu, Fethullahçılıktan devşirme… Bir başkası Cumhuriyet Halk Partisi’nden devşirme bir politikacı. Onun da hali içler acısı. İsimlerini vermeye gerek yok, zaten biliyorsunuzdur herhalde. Bunlar büyük bir sevinçle bunu müjdeli bir şekilde, çiçek resimleriyle filan paylaşmaya başladılar. Ve nihayet dün akşam o malum şahıs kalktı, açık açık yazdı, etti. Ve de öyle bir şey ki; Hikmet Çetin kayyum oluyor, 45 gün sonra kurultay oluyor, şu oluyor, bu oluyor. Yani Hikmet Çetin’i biraz tanıyan ve seven birisi olarak zaten onun adını gördüğüm zaman bunun yalan olduğunu anladım, yani çok net bir şekilde anladım. Zaten yazana baktığınız zaman da sallama olduğunu anlıyorsunuz ama Hikmet Çetin’i görünce iyice anladım. Ve söylenene göre, ki kanıtlar var, borsa allak bullak olmuş, o saatte akşam saati olmasına rağmen allak bullak olmuş. Sonra kendi kendisini düzeltiyor, şu oluyor bu oluyor ve galiba bugün de gözaltına alındı ya da alınacak. Neyse çok da önemli birisi değil. Ama burada önemli olan şöyle bir olay var: Niye böyle bir şey yapıyorlar? Birincisi, bunlar gerçekten çok çapsız insanlar oldukları için bir yerden kulaklarına gelen bir şeye kanıp gidiyorlar ve böyle bir havaya giriyorlar. Tabii ki bu her şeyde var. Zaten bu tür tetikçi trollerin en önemli özelliği çok kolay her şeye inanmalarıdır. Ama önemli olan şu: Onların inanması değil, onların başkalarını da inandırabiliyor olması lazım. Bu anlamda da tabii tecrübe sahibi oldukları için, artık insanları nasıl tavlayacaklarını az buçuk öğrendikleri için… Düşünsenize yani, Fethullahçıların yanında doktora yapmış insanlardan bahsediyoruz, az buçuk bu işi biliyorlar, ne kadar çapları zayıf olsa da bir şekilde öğreniyorlar. Yani duyup, bir yerden kulaklarına çalınan şeye inanmaları… Ama esas husus bence, iki tane önemli olay olduğunu düşünüyorum. Birincisi, Erdoğan’ı bu sürece, yani 19 Mart sürecine sürükleyen birileri var. Onlar Erdoğan’ı belli ki ellerinde cidden turp olduğuna ve bu olayla birlikte Ekrem İmamoğlu’nun hayatının ve yanındakilerin hayatının tamamen biteceğine inandırmışlar. Nasıl bitecek? Çok net bir şekilde yolsuzluklar, yolsuzluk iddiaları çıkacak, deliller çıkacak, şu olacak bu olacak ve bu kişiler bununla mücadele edemeyecekler, çok net bir şey olacak, yani başladığı gibi biten bir savaş resmetmişler; ama olmadı. Çünkü, bunun birçok çünküsü var. Her şeyden önce kendilerinin, bunu iddia eden kişilerin bir başka çapsızlığı söz konusu. Şimdi bu kişiler çok zor durumda, yani iktidarı böyle kısa sürecek bir savaşa ikna etmiş kişiler çok zor durumda ve bu savaş sürsün istiyorlar. Bu savaş sürsün istiyorlar, ki kendi başlarına bir şey gelmesin. Çünkü bir fatura var ortada. Bu faturayı Erdoğan ödüyor, Erdoğan iktidarı ödüyor. Bahçeli ödememek için ya da en az şekilde ödemek için sürekli birtakım pozisyonlar alıyor ama çok ağır bir fatura var. Kamuoyu yoklamalarına baktığımız zaman CHP'nin oyu iyice artıyor, mitingler sürüyor, meydan okumalar sürüyor. Dün Beylikdüzü'nde mesela CHP hâlâ çok büyük bir kalabalığı toplayabiliyor. Özgür Özel sürekli olarak Erdoğan'ı cuntacılıkla, darbecilikle suçluyor. Bunun birçok hususuna baktığımız zaman çok ağır bir fatura var ve ödemesi için bu faturayı Erdoğan’a bırakanlar şu anda bu savaşın sürmesini istiyorlar. Ellerinden bunlar gelebiliyor. Bir diğer husus da tabii ki bu trollerin kendileri savaş sürsün istiyor, yoksa gidecek yerleri yok. Yani ne yapacaklar, ne edecekler? Gidecek yerleri yok derken, tabii ki geçen yaptığım gemiyi terk edecek fareler meselesi… Bunların hepsi birer fare adayı aslında, fare adayı da değil, fareler de, gemiyi terk edecek, terk etmeye hazırlanan fare adayları bunlar. Ama geminin tadını almışlar, gemi biraz daha yol alsın istiyorlar ve biraz daha bu olayı sürdürmek istiyorlar. Yani son demleri bunlar, artık bir daha bir şey olamayacak ama burada çok ciddi bir hesap hatası yaptılar ve duvara tosladılar, çok bariz bir şekilde duvara tosladılar. Önce bir baktık, CNN Türk bile bunları isim vererek hedef göstermeye başladı, Adalet Bakanı açıklama yaptı. Bir baktık, bir başka namlı tetikçi ‘‘Bunun gözaltına alınması lazım’’ diye hemen pozisyon aldı. Böyle bir telaş halindeler; çünkü bu yolun artık bittiğini, savaşın kaybedildiğini bilenler bunlar. Artık savaş çok fazla uzayacak bir durumda değil. Şu haliyle baktığımız zaman olabildiğince hasarı azaltacak şekilde bir çıkış arıyor iktidar benim gördüğüm kadarıyla. Bahçeli bu konuda çok daha net pozisyonda ve muhtemelen Erdoğan da buna ayak uydurmak zorunda kalacak. Çünkü ortada turp falan olmadığı her geçen gün iyice ortaya çıkıyor ve bu kişiler de bu anlamda açığa düştüler. Açığa düşünce, gemiyi terk etmeye fırsat bulmadan gemiden denize atılacaklar gibi. Bir tanesi şimdiden atılır gibi oldu, bakalım akıbeti ne olacak. Ama diğerleri içinde de hâlâ savaşı sürdürmek isteyecek olan, ekmeklerinin burada olduğunu düşünenler varsa, ki var, onlar bayağı bir zorlanacaklar, büyük bir ihtimalle dışlanacaklar, seslerini kesmeleri istenecek. Yeni bir ana kadar, yani iktidarın kendini tekrar güçlü hissedip, tekrar yeni bir savaş açmaya kendini hazır hissettiği ana kadar bu kişilere çok fazla ortada gözükmemeleri söylenecek gibi geliyor bana. Çünkü savaş bitti, kaybettiler, kaybettiklerini biliyorlar. Bunu çok fazla dillendirmek istemiyorlar ve tekrar söylüyorum, olabildiğince hasarı, faturayı az tutmaya çalışıyorlar. Ama bu dediğim kişiler bir anlamda açığa düşmüş durumdalar. Yıllarca ıssız adada kalan Japon savaşçı hikayeleri vardır, biliyorsunuz. II. Dünya Savaşı bitmiştir ama onlar hâlâ savaşın sürdüğünü düşünürler ve yıllar sonra bulunurlar. O kişilerde en azından bir şey var, namus var, bir erdem var. Yani ülkeleri için savaşa girmiş ve ülkeleri için ölüme hazır olan insanlar. Buradakilerde olmayan şeyler onlar. Tek benzerlikleri, iki tarafın da savaşın bittiğini bilmemeleri. Japon asker bilmezken, bunlar aslında biliyorlar sanki ama kabullenmek istemiyorlar ve ‘‘Savaş sürsün, ekmeğimizi yemeye devam edelim’’ diyorlar. Ama artık kusura bakmasınlar, orada kendilerine ekmek yok. Ve şimdi kendilerine eğer biraz daha inatçılık yaparlarsa bedeller ödetilecek, öyle gözüküyor. İnşallah da öyle olur, çünkü yaptıkları yanlarına kâr kalmasa iyi olur. Çok kötülük yaptılar, dün de yaptılar, bugün de yapıyorlar. Eğer önleri kesilmezse, yarın da yapacaklar. Ama yarın yaparken safları yine değiştirmiş de olabilirler, onu söyleyelim. Çünkü bu kişiler gerçekten bukalemun gibi kişiler. Neyse, ne halleri varsa görsünler, beter olsunlar deyip noktayı koyalım.
Lütfen Medyascope’a sahip çıkın. YouTube ‘‘Katıl’’dan ve Patreon’dan bize destek olabilirsiniz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
23.04.2025 Transatlantik: İran'la nükleer müzakere | Harvard Trump'a direniyor
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
19.04.2025 Birinci ayında 19 Mart: Bundan sonra neler olabilir?
18.04.2025 CHP mucizesi
18.04.2025 19 Mart partileri ve liderleri nasıl etkiledi? | Burak Bilgehan Özpek anlattı
18.04.2025 Haftaya Bakış (263): Cumhur İttifakı'nın geleceği | 19 Mart'ın bilançosu | Kanal İstanbul yeniden gündemde
18.04.2025 Mehmet Şimşek'in koltuğunu kim sallıyor? Ümit Akçay anlattı
17.04.2025 Nezih Onur Kuru yanıtladı: 19 Mart seçmende neyi değiştirdi?
17.04.2025 Troller “CHP’ye kayyum” konusunda neden ve nasıl çuvalladı?
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı