Terörle mücadele konusunda ofanstan defansa

26.09.2013 Vatan
Read in English

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önceki gün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın sonlarında terörizm konusuna değindi ve şöyle konuştu: “Terörizm gerçek bir tehdittir, son derece tehlikelidir, insanlığa karşı suçtur ve mutlaka yenilmesi gerekir. Bunu ancak ‘benim teröristim/senin teröristin’ ayrımlarından kurtulduğumuzda başarabiliriz. Terörizme karşı etkin uluslararası işbirliği, Türkiye için ana bir öncelik olmayı sürdürmektedir.”

Bunlar Türkiye’nin yıllardır her türlü uluslararası platformda tekrarladığı sözler, yani yeni değil. Ancak yeni olan bir durum var: Türkiye yakın zamana kadar terörizmden PKK’yı kasteder, uluslararası camiayı terörle mücadelede işbirliğine çağırırken, örtülü bir şekilde bazı ülkeleri PKK’yı desteklemek, en azından görmezden gelmekle suçlardı. Son çözüm süreciyle birlikte PKK’nın eylemlerini durdurmasıyla Türkiye’nin bu türden çağrılar yapması eskisi kadar gerekli ve işlevsel olmaktan çıktı. Hatta tam tersine Türkiye, Suriye bağlamında radikal İslamcı bazı gruplara destek vermek veya bunları görmezden gelmekle suçlanır oldu.

Usta gazetecinin ısrarı

Bunun en çarpıcı örneği Washington Post’un kıdemli ismi Lally Weymouth’un Gül ile Pazar günü yaptığı ve önceki gün yayınlanan mülakat. Usta gazeteci Gül’e önce “Burada insanlar Suriye muhalefetinde aşırıların etkili olduğunu söylüyor. Katar’ı suçluyorlar, hatta Türkiye’yi Nusra Cephesi gibi gruplara silahların Türkiye üzerinden gitmesine izin vermekle suçluyorlar. Bu doğru mu?” diye sormuş. ABD’nin Suriye’deki rolü üzerine iki sorunun ardından “Sanıyorum ABD Kongresi’nin Suriye muhalefetine yardımda tereddüt etmesinin bir nedeni de Türkiye’in Nusra Cephesi gibi radikal gruplara yardımlara izin verdiğine dair raporlar. Bu yanlış mı?” diye konuya dönmüş.

Gül’ün “Bunu söyleyenler yanlış yapıyorlar ve bizi tanımıyorlar. Böyle bir suçlamayı kabul edemem ve bunu olaylara uzak kalmanın ve hiçbir şey yapmamanın bahanesi ve özrü olarak görürüm” cevabına rağmen, Weymouth “Kongre’deki bazı oturumlarda Suudi Arabistan ve Katar’ın Suriye’deki radikal gruplara yardım ettiği ve Türkiye’nin yardımların ve radikallerin kendi sınırlarından geçmesine izin verdiği iddia edildi” diye ısrar etmiş. Gül’ün buna cevabı şöyle oldu: “Radikal gruplar Türkiye’ye gelmez fakat muhalefetteki, demokrasi için çalışan ılımlı gruplar Türkiye’de toplantılar yapıyor. Bu ılımlı gruplara yardım ettiğimizi açıkça belirttik. Bunun böyle görülmesi gerekiyor fakat tam tersini yapmakla suçlanıyoruz. Bunun, Suriye konusundaki gündemi değiştirmek için bir bahane olduğunu düşünüyorum.”

Algı yönetimi başarısızlığı

Cumhurbaşkanı Gül’e diğer Amerikalı gazeteciler de benzer sorular yönelttiler. Muhtemelen bugün Dış İlişkiler Konseyi’nde, yarın Princeton Üniversitesi’nde yapacağı konuşmaların ardından da izleyicilerden Gezi olaylarına ek olarak Türkiye’nin Suriye’deki radikal gruplarla ilişkisi üzerine sorular gelecektir. Bunda şaşıracak bir şey yok zira heyetindeki gazeteciler olarak biz de Gül’e iki ayrı sohbette bu konuyu sorduk; muhtemelen dönüş yolunda yine bizlerle yapacağı değerlendirme mülakatında da aynı soru/sorun gündeme gelecek.

Türkiye’nin Suriye’deki radikal gruplarla ilişkisi olup olmadığı, varsa ne düzeyde olduğu sorusunun bu kadar sık ve ısrarla ortaya atılmasının ana nedeni Ankara’nın “algı yönetimi”ndeki başarısızlığı olsa gerek. Örneğin Gül’ün bu iddiaları biz Türk gazetecilere yaptığı açıklamaya kadar, bu suçlamaların onunki kadar açık ve net bir şekilde reddedilmesine tanık olmamıştık. Herhalde bundan sonra durum değişecektir. Ne var ki Türkiye’nin terörle mücadele konusunda uluslararası platformlardaki ofansif (saldıran) pozisyonundan defansif (savunan) pozisyonuna geçmesi hali bir süre daha devam edeceğe benziyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
16.02.2025 Bahçeli iyi, Erdoğan kötü polisi mi oynuyor?
13.02.2025 Ali Çarkoğlu ile söyleşi: Ön seçim CHP için iyi bir fikir mi?
11.02.2025 Gün Zileli: Maoculuktan anarşizme 60 yılı aşkın bir militanlık öyküsü
10.02.2025 Kürt sorununun çözümü için neler gerekli? Prof. Mustafa Erdoğan ile söyleşi
09.02.2025 Bu AK Parti’nin İstanbul’u geri alması çok ama çok zora benziyor
07.02.2025 Haftaya Bakış (253): CHP'de adaylık tartışması | Öcalan'ın açıklamasını beklerken
07.02.2025 Seçmenin siyasete ilgisizliği devam ediyor: Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
06.02.2025 AKP oyları yeniden düşüşte: Hatem Ete ile söyleşi
05.02.2025 Transatlantik: Trump gözünü Gazze'ye dikti | İran'a ABD'den maksimum yaptırım | Eş-Şara'nın Türkiye ziyareti
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı