PKK’nın son dönemde, kelimenin gerçek anlamıyla bir “topyekun savaş” yürütmekte olduğunu söyleyebiliriz. Bu savaş kabaca üç şekilde cereyan ediyor:
1) PKK’nın dağ kadroları, son olarak Pervari’de tanık olduğumuz gibi kırsal alanda karakol basıyor, yakın dönemde Silvan ve Çukurca’da yaşandığı gibi askeri birliklere kimi zaman mayınla, kimi zaman uzaktan kumandalı patlayıcılarla pusu kuruyor;
2) TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) Batı’daki büyük kentlerde esas olarak sivilleri hedef alan “kör terör” eylemlerine imza atıyor. TAK’ın PKK’dan bağımsız, hatta ona rağmen hareket ettiği kesinlikle büyük bir yalan. Dolayısıyla PKK’nın TAK’ı kınamaları da kandırmacadan başka bir şey değil. Çünkü TAK’a, PKK’nın taşeronu demek bile doğru olmaz. PKK üst yönetiminin kirli işlerini gördürmek üzere kurduğu özel bir birimle karşı karşıyayız.
3) Güneydoğu’da kent merkezlerinde PKK’nın şehir kadroları başta güvenlik güçleri olmak üzere her türden devlet görevlisini hedef alıyorlar. Resmi dairelere ve güvenlik güçlerinin araçlarına yönelik saldırılara daha önceleri de tanık oluyorduk, fakat yeni dönemde halı sahada top oynayan, alışveriş yapan veya esnafla muhabbet eden, çoğunlukla sivil giysili güvenlik güçlerinin katledilmesi tek kelimeyle dehşet verici.
Devletle Kürtlerin ilişkisi
PKK’nın Güneydoğu’nun kent merkezlerinde hayata geçirdiği saldırılarının, örgütün yeni dönem terör kampanyasına damga bastığı kanısındayım. Böyle düşünmemin birkaç nedeni var. Öncelikle, son olarak Siirt’te hayatlarını kaybeden genç kızlar örneğinde olduğu gibi, kent merkezlerindeki saldırıların kurbanları arasına hiç ilgisi olmayan masum insanlar da kolaylıkla girebiliyor. Daha önce Diyarbakır ve Batman’da da benzer olaylar yaşanmış, PKK her seferinde, Siirt’te olduğu gibi “özür” dilemiş ama bildiğinden de şaşmamıştı. Bu türden “kazalar”ın PKK’nın bölge halkıyla arasındaki bağı olumsuz etkilediğini, bunun yansımalarının hemen olmasa bile zamanla ortaya çıkabileceğini düşünüyorum.
Kent merkezlerindeki saldırılar, 1990 sonlarından itibaren görece normal koşullarda yaşamaya başlamış olan bölgede görev yapan devlet memurlarının hayatlarını yeniden çok kötü bir şekilde zorlaştırıyor. Burada tehlikeye giren sadece birer birey olarak bölgede görev yapan devlet memurlarının (ve onların ailelerinin) hayatları değil, belli bir süredir, özellikle Kürt açılımının ardından hayli iyileşmiş olan bölge halkıyla devlet arasındaki ilişkilerdir. Dolayısıyla PKK’nın Güneydoğu kent merkezlerindeki bu saldırıları, Kürtlerle devletin arasını yeniden alabildiğine açmak için teşvik ettiğini ileri sürmek yanlış olmayacaktır.
İstihbarat zaafı
PKK’nın kırsal kesimde TSK’yı hedef alan iddialı her saldırısının ardından bir “istihbarat zaafı” olup olmadığı tartışması başlar ama kent merkezlerindeki eylemler, ne kadar dehşet verici olurlarsa olsunlar bu türden tartışmaları nedense kamçılıyamaz. Polis söz konusu olduğunda sergilenen bu anlayışlı tavrın nedenlerini tartışmayı bir başka yazıya erteleyip şu hayati soruyu soralım: Bunca yıldır kent merkezlerinde bir türlü kurumsallaşamayan PKK’nın, sonunda bu amacına ulaştığını söyleyebilir miyiz?
Bu soruya hemen “evet” cevabı vermek mümkün değil ancak PKK’nın kent merkezlerinde eskisine kıyasla daha profesyonel, güçlü ve etkili olduğu da çıplak gözle görünüyor. Birkaç yıldır aralıksız bir şekilde süren ve son günlerde yeniden iyice yoğunlaşan KCK operasyonlarına rağmen PKK’nın Güneydoğu kent merkezlerinde eylem kapasitesi ve kabiliyetini artıyor olmasının epey manidar olduğu açıktır.
Her ne kadar PKK kırsal alanda hâlâ çok ses getirici eylemler düzenliyor olsa da bu çatışmanın kalbi kentlerde atıyor ve anlaşılan atmaya devam edecek.