Paniğe gerek var

15.12.2014 Habertürk

Haberi ilk olarak twitter’dan, sabah saatlerinde Gülen cemaatinden bir gazeteciden aldım. "Gözünüz aydın" diyerek duyurdu operasyonu.
Bunda şaşacak bir şey yok: Eğer sicilinde, başkalarına zulmün ve onlara yaşattığı mağduriyetlerden zevk almanın örneklerinden bolca bulunan bir çevreye mensupsanız, bir gün siz mağdur olduğunuzda, sizden farklı olan herkesin bundan memnun olduğu sonucunu çıkarabilirsiniz.
Buna Almanca’da Schadenfreude diyorlar. Başkalarının başına gelen kötülüklerden zevk almak demek. Maalesef bu tutum günümüz Türkiyesi’nde pek revaçta. Bu kavramı 2012 başındaki bir yazımda, Ahmet Şık ile Nedim Şener’in tutukluluğunun 332. Gününde kullanmışım. Yazı başlığını da Said Nursi’den almışım: Zalimler için yaşasın cehennem!
O sıralar bir avuç gazeteci "Özgür basın susturulamaz" diyerek arkadaşlarımıza sahip çıkıyorduk. Gülen cemaatiyle irtibatlı kişiler de kampanyamızın etkili olmasının verdiği panikle arkadaşlarımıza yönelik karalamaları yoğunlaştırıyorlardı. Sonunda kaybettiler.


Ahmet’in şık duruşu

Bereket Türkiye’de herkes böyle değil. Dün Nedim Şener, twitter’da yorumsuz olarak sırasıyla Prof. Türkan Saylan, Ali Tatar ve yargı sürecinde hayatını kaybeden Ergenekon sanığı Kuddusi Okkır’ın fotoğraflarını paylaştı. Onunla kader birliği etmiş olan Ahmet Şık ise sabah saatlerinde şu tweeti attı: "Birkaç yıl önceki faşizm döneminin kudretli sahiplerinden Cemaat'in bugün yaşadığının adı da faşizmdir. Faşizme karşı çıkmak erdemdir."
Ekrem Dumanlı dahil olmak üzere Cemaat’ten birçok isim Ahmet’i bu tavrından dolayı takdir etti. Örneğin Zaman Gazetesi Washington Temsilcisi Ali H. Aslan şöyle yazdı: "Faşiste faşist dediğin için teşekkürler Ahmet Şık. Ve lütfen hakkını helal et. Biz senin özgürlüğüne böyle sahip çıkamamıştık."
Burada bir hususun altını iyice çizmemiz gerekir: Gülen cemaatini, kısa zaman önceki basın özgürlüğü ihlallerine "sessiz" kaldığı için eleştirmek doğru olmaz. Çünkü Cemaat, kuşkusuz hükümetin bilgi, onay ve teşvikiyle bu ihlallerin bizzat öznesi oldu. Dolayısıyla Cemaat’ten, hatta Fethullah Gülen’in bizzat kendisinden, "Biz senin özgürlüğüne böyle sahip çıkamamıştık" değil, öncelikle "Biz senin özgürlüğünü haksız yere elinden almıştık" şeklinde bir itiraf ve ardından özür vs. gelmesi gerekir.
Şu soru cevap bekliyor: Binlerce kadro yetiştirmiş olan Cemaat’ten neden kendisine zulmetmiş bir yapının hakkını bile çekinmeden savunabilen Ahmet Şık gibi bir kişi çıkmadı?


Her gazeteci gazeteci mi?

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Ahmet, Nedim ve Soner Yalçın’ın gözaltına alınmalarının akabinde şöyle yazmıştı: "Bu ülkede her gazeteci, gazeteci değil; her gazeteci haber peşinde koşmuyor. Bazıları ihbarcılıkla habercilik arasındaki farkı bir kalemde çizip atıyor. O yüzden acele etmeye gerek yok. Paniğe, hiç gerek yok. Dava dosyası teşekkül edecek ve nasıl olsa şeffaf toplum olmanın gereği, her şeyi ayan beyan göreceğiz. (...) Başbakan, doğru söylüyor: ‘Bırakın yargı işini yapsın.’ (...) Şu suçludur, şu suçsuzdur demek biz gazetecilerin görevi değil." (Paniğe ve öfkeye gerek yok hukukî süreç işliyor)
Kimin suçlu, kimin suçsuz olduğuna biz gazetecilerin karar vermeyeceği doğru, ancak meslektaşlarımızın gözaltına alınması karşısında "Bırakın yargı işini yapsın"dan ibaret bir tutum takınamayız. Zira dün, gerek demokrasi, gerekse basın özgürlüğü açısından kara bir gündü. Yani paniğe gerek var.
Gülen ve cemaati, Türkiye’nin bugün geldiği noktanın ve kendi başlarına gelenlerin birinci derecede sorumlusudur. Eğer temel hak ve özgürlüklerin, demokrasinin yerleşmesinde samimilerse öncelikle bu gerçekle yüzleşmeleri gerekiyor. Bu halleriyle kimin ne kadar demokrat ve özgürlükçü olduğuna karar vermeye kalkmaları inandırıcı olmuyor.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
12.01.2025 Kürtler Türkleri “satışa” mı getiriyor?
10.01.2025 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Erdoğan ve AKP'ye Suriye dopingi
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
03.01.2025 Haftaya Bakış (248): Yeni çözüm sürecinde neler olacak? | DEM Parti'nin temasları | Kürşad Zorlu'nun istifası
02.01.2025 Mümtaz'er Türköne ile söyleşi: "Bu sürecin en büyük kaybedeni AK Parti ve Erdoğan olur"
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
27.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (247): Asgarî ücret ve CHP’nin tavrı, Suriye’de Türkiye damgası, Gelecek ve DEVA’dan istifâlar
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
12.01.2025 Kürtler Türkleri “satışa” mı getiriyor?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı