Öcalan'ın yoğun gündemi

30.05.2014 Vatan

Suriye’de Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Rojava olarak adlandırılan bölgeden acı haberler geldi. Serekaniye’nin bazı köy ve mezralarını basan silahlı kişilerin kadın ve çocukların da dahil olduğu en az 15 kişiyi katlettikleri belirtiliyor. Bölgedeki Kürt kaynakları saldırıdan El Kaide çizgisindeki, ama El Kaide merkezine tabi olmayan Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) sorumlu tutuyorlar.
Katliamın yaşandığı bölgede Abdullah Öcalan çizgisindeki PYD’nin ağırlıkta olduğunu biliyoruz. PYD’nin gerek Ankara, gerekse Erbil (Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi) ile arasının iyi olmadığı da malum. Buna bağlı olarak, IŞİD ve benzeri örgütlerin, Suriye Kürtlerinin yalnız bırakılmasından istifade ettiği yorumları yapılabiliyor.
Suriye Kürtlerinin kendilerini daha fazla güvende hissedebilmeleri için PYD Ankara ve Erbil ile ilişkilerini düzeltmek zorunda. Bu noktada Türkiye’deki çözüm sürecinin olumlu olarak devam etmesi ve Abdullah Öcalan’ın bir şekilde devreye girmesi gerekiyor.

Dağa götürülen çocuklar

Türkiye bir süredir, dağa götürülen çocuklarını geri almak için Diyarbakır’da eylem yapan aileleri konuşuyor. Öncelikle aileleri tebrik etmek, ardından, her ne kadar ilk bakışta çözüm sürecinin aleyhine gözüküyor olsa da, bu eylemin sürecin yarattığı pozitif atmosfer sayesinde mümkün olabildiğini kabul etmek lazım.
Eylem özellikle Başbakan Erdoğan’ın devreye girmesiyle, önce AKP ile HDP/BDP'yi, peşinden muhalefet partilerini kapsayan bir siyasi polemik konusu oldu ki tartışmaların düzeyi ve gelişim seyri Kürt sorunundaki normalleşmeye işaret ediyor.
Çocukların durumuna gelince: Eğer birkaç gün içinde BDP/HDP ile İmralı arasında bir formül geliştirilemezse, hafta sonu yapılması beklenen İmralı ziyaretinde Öcalan’ın parti yöneticilerine çocukların evlerine dönmesi için talimat vermesi kuvvetle muhtemel. Ki Başbakan Erdoğan’ın "B planı" derken bunu kastettiğini düşünüyorum.

Yeniden PKK-Hizbullah çatışması

Eğer ziyaret gerçekleşirse Öcalan’ın HDP heyetiyle, Hizbullah ile yeniden çatışma başlama ihtimalini de ele alması şaşırtıcı olmayacak. Hizbullah çizgisindeki Hüda-Par yetkilileri, bazı parti yöneticilerinin, üyeleri ve gönüllülerinin değişik yer ve zamanlarda saldırıya uğradıklarından şikayetçi oldular. Son olarak Çarşamba günü Mardin’in Dargeçit ilçesinde eski muhtar ve köy korucusu Mehmet Uğurtay, motosikletli 2 kişinin silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetti.
Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, seçim sürecinde aktif çalışan bir üyeleri olduğunu söylediği Uğurtay`ın ölümünden PKK ve BDP’yi sorumlu tuttu. Fırat Haber Ajansı’nın haberindeyse, öldürülen Uğurtay’ın geçmişteki birçok köy yakma ve yargısız infaz olayından sorumlu olduğu ileri sürüldü.
Yapıcıoğlu peşpeşe yaşanan olayları bir "savaş ilanı" olarak tanımlıyor. PKK’nın Hizbullah’ın bölgedeki varlığından pek memnun olmadığı muhakkak, ancak 1990’lı yıllardaki yıkıcı tecrübeden hareketle yeniden aleni bir savaşa yöneleceklerine pek ihtimal vermiyorum. Böylesi bir savaş, PKK’nın bir süredir yürüttüğü ve genellikle olumlu tepkiler alan, İslam konusundaki açılımlarına da ciddi gölge düşürecektir.
Öte yandan her ne kadar son yıllarda ağırlığı tamamıyla yasal alandaki çalışmalara veriyor olsa da Hizbullah’ın silahları mutlak bir şekilde bıraktığı, yasadışı örgütlenmesini lağvettiği söylenemez. Diğer bir deyişle, eğer bir savaş söz konusu olursa bunun tek taraflı kalması pek söz konusu olamaz.
Kuşkusuz 20 yılda çok şeyler değişti. Fakat her ne olursa olsun PKK ile Hizbullah’ın yeniden çatışmaları her iki tarafa da çok ağır darbeler indirir ve bir bütün olarak Kürtlerin hanesine sadece ve sadece olumsuzluk olarak yansır.
Sonuç olarak, Öcalan’ın bu kritik konuda neler söyleyeceğini, dışarının onun söylediklerini ne derece hayata geçireceklerini, Hizbullah’ın bütün bunlara cevabının ne olacağını ve tabii ki devletin bu gerilim konusunda nasıl bir tutum takınacağını beklememiz gerekiyor.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
25.02.2025 AK Parti diye bir parti kaldı mı?
24.02.2025 AKP’nin transferleri: “Kazan kazan” mı?
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
23.02.2025 AKP Kongresi: Dağ da yok fare de
22.02.2025 Tarihi ve çok zor bir dönemden geçiyoruz
21.02.2025 Haftaya Bakış (255): TÜSİAD ve Erdoğan çatışması | CHP tartışmaları | İmralı heyeti Irak’ta
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı