MHP tasfiye mi edilecek?

22.09.2010 Vatan

MHP lideri Devlet Bahçeli dün gazetecilerle sohbetinde, iki partili bir rejim kurmak için partilerinin tasfiye edilmek istendiğini; bazı medya kuruluşları, gazeteciler, başta Fethullah Gülen’inki olmak üzere bazı cemaatler ve hatta CHP’nin bilerek ya da bilmeyerek bu proje içinde yer aldığını ileri sürdü.

Bahçeli’nin tasfiye planını iki aşamalı olarak tarif ettiğini söyleyebiliriz:

1) Referandum öncesi MHP tabanının “evet”e yönlendirilmesi için yürütülen yoğun kampanya, hatta psikolojik savaş.

2) Referandum sonuçlarının esas olarak MHP’nin yenilgisi olarak değerlendirilmesi ve kimilerinin buradan hareketle bu partinin önümüzdeki genel seçimlerde yüzde 10 barajının altında kalabileceğini iddia etmeleri.

Çıplak gözle görülen

Bu iddiaları tartışmaya başlamadan önce kişisel bir hatırlatma yapmak isterim: Bildiğim kadarıyla referandum akşamı, sonuçların belirginleşmeye başlamasıyla birlikte MHP’nin ciddi bir kayıp içinde göründüğünü ilk olarak ben, NTV’de dile getirdim. Dolayısıyla dün Bahçeli’nin suçladığı gazeteciler arasında yer alma ihtimalim hayli yüksek.
Öncelikle bu değerlendirmeyi hiçbir artniyet taşımadan yaptığımın altını çizmek isterim. Zaten meraklısının da bildiği gibi, merkez medyada MHP ve ülkücü hareket hakkında düzenli haber ve yorumlar yapan az sayıdaki gazeteciden biriyim. MHP’liler ve ülkücüler benim solcu olduğumu bilirler, ben de saklamam. Biraz da kişisel durumum nedeniyle ülkücü hareket üzerine yazıp çizerken objektif olmaya normalin ötesinde özen gösterdiğimi de itiraf ederim. Diğer bir deyişle MHP’yi (ya da başka herhangi bir siyasi grup veya partiyi, cemaati vb.) zor duruma düşürmek için bahane kollayan bir gazeteci olmadım, olmaya da niyetim yok. O akşam yaptığım çok basitti: Önümdeki bilgisayardan MHP’nin nispeten güçlü olduğu illerde son iki seçimde elde ettiği oy oranlarına baktım ve bunları referandumdaki “hayır” oylarıyla kıyasladım. İç ve Doğu Anadolu ile Karadeniz’de birçok ilde hayır oylarının MHP’nin 2009 yerel seçimlerindeki il genel meclisi oylarının, hatta yer yer 2007 genel seçimlerindeki oylarının gerisinde kaldığı açık bir şekilde görülüyordu.
Dikkat edilirse Bahçeli ve diğer MHP yetkilileri, partilerinin gerilemediği iddialarını kanıtlayabilmek için “hayır” oylarının daha yüksek olduğu Batı illerine odaklanmamızı istiyorlar. Kuşkusuz Trakya, Ege ve Akdeniz’de “hayır” oylarının yüksek çıkmasında CHP ve MHP’nin ayrı ayrı ne kadar etkili olduklarını ölçmemiz mümkün değil; bu açıdan MHP’liler haklı gözüküyorlar. Fakat ülkücü hareketin geleneksel olarak güçlü olduğu İç ve Doğu Anadolu ile Karadeniz’deki bariz gerileme, eğer MHP’nin Batı’da bir başarısı söz konusuysa onu gölgeliyor.

Ham hayal

Bu tartışmayı şimdilik kesip “tasfiye” konusuna değinmek istiyorum: Bu konuda söyleyeceğim üç şey var:

1) Bazı odakların MHP’yi tasfiye etmeyi veya daha yumuşatarak söyleyeyim, ülkücü hareketin etkisini iyice yitirmesini arzuladığı doğrudur;

2) CHP’nin, (tıpkı benim gibi!) bilerek ya da bilmeyerek MHP’nin tasfiyesi planına dahil olduğu yanlıştır;

3)MHP’nin ve dolayısıyla ülkücü hareketin dışardan müdahalelerle tasfiye edilebileceğini sanmak hayalden de öte bir şeydir.

Toparlayacak olursak, Bahçeli ve diğer MHP yöneticilerinin, siyasi olarak kendilerini başarısızlığa uğratmak için ellerinden geleni yapanların (ki kimler olduğunu biliyoruz) gücünü ve sayısını abarttıkları kanısındayım. Böylesi bir niyeti olmadıklarını bildiğimiz kişi ve çevreleri de MHP karşıtı çevreye yerleştirmek belki “herkes bize düşman” propagandasına katkıda bulunur ama kimseye bir hayrı dokunmaz.

Yine Bahçeli ve diğer MHP yöneticileri, medyayla ilişkilerinde, askerden ve iktidar partisinden kopya çekmekten bir an önce vazgeçseler çok iyi olur. Tıpkı TSK ve AKP hükümeti gibi bazı gazete ve yayın kuruluşlarına, bazı gazetecilere ambargo koymak, beğenilmeyen yorum ve analizlerin ardında artniyet aramak ülkemizde zaten yerlerde sürünmekte olan basın ve ifade özgürlüğüne bir tekme daha vurmaktan başka bir şey değildir.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
25.02.2025 AK Parti diye bir parti kaldı mı?
24.02.2025 AKP’nin transferleri: “Kazan kazan” mı?
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
23.02.2025 AKP Kongresi: Dağ da yok fare de
22.02.2025 Tarihi ve çok zor bir dönemden geçiyoruz
21.02.2025 Haftaya Bakış (255): TÜSİAD ve Erdoğan çatışması | CHP tartışmaları | İmralı heyeti Irak’ta
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı