Hümeyra Pamuk ile söyleşi: Blinken Netanyahu’yu yumuşatabilecek mi?

03.11.2023 medyascope.tv

3 Kasım 2023’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Ali Deniz Çakır hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler, 7 Ekim’deki Hamas saldırılarından bu yana bölge çok karışık ve ABD Dışişleri Bakanı Blinken yeniden Ortadoğu’da. Bugün İsrail’de, daha sonra başka ülkelere gidecek. Bütün bunları Reuters’in Dışişleri Bakanlığı muhâbiri Hümeyra Pamuk’la konuşacağız. Hümeyra, merhaba.
Hümeyra Pamuk: Merhaba Ruşen.

Çakır: Geçen sefer Blinken’ın gezisini sen izliyordun ve geziden bağlandık. Bayağı önemli bilgiler vermiştin. Bu geziye senin yerine Reuters’den başka meslektaşın gitti; ama sen de uzaktan ve yakından izliyorsun. Öncelikle şunu sormak istiyorum: Bu gezide şu anda İsrail’de, daha sonra Ürdün’e gidecek; ardından belki Mısır, belki Türkiye… doğru mu söyledim?
Pamuk: Evet, yani Mısır kısmı birazcık spekülasyon. Şu anda birtakım değişik ihtimallerden bahsediliyor. Başka bir Arap ülkesi daha olabilir. Türkiye kısmıyla ilgili hafta içinde Türk diplomatik kaynaklarına dayanan haberler çıktı: “Blinken Türkiye’ye geliyor” diye. Ancak gitmeden önceki en son brifingde –yanılmıyorsam çarşamba günüydü; burada bayağı hızlı ilerliyor, günleri biraz karıştırıyoruz–, hattâ Çarşamba günkü Dışişleri brifinginde sözcüyle benim aramda böyle biraz şakalaşma yollu ilginç bir diyalog da yaşandı. Başka bir gazeteci arkadaşımız, “Blinken Türkiye’ye de gelebilir gibi şeyler söyleniyor” dedi. Sözcü de onun üzerine, “Bu odadaki bâzı gazeteciler ‘Türkiye’ye gidecek’ yönünde tweet’ler attılar, biliyorum, ama…” dedi ve gülmeye başladı. Ben de onun üzerine –biliyorsun bu brifinglerin hepsinin transkripti çıkıyor–, ben de dedim ki: “Yani transkripte not düşmek isterim: Ben attığım tweet’i kendi fikrim olarak atmadım. Türk diplomatik kaynaklarına dayandırarak bunu söyledim. ‘Gidecek mi Blinken?’ diye sorduğumda, ‘Henüz yeni şehirleri konfirme edemiyoruz’ dendi. Bu genellikle şu anlama geliyor, hani olmayacak anlamına gelmiyor; ancak işte bununla ilgili birtakım lojistik konular var. Hâlen karşılıklı sürdürülen görüşmeler var. Türkiye’ye geldiği zaman Blinken’ın kiminle görüşecek? Elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşme ihtimâli tabiî ki de çok yüksek. Geçen sefer geldiğinde ben berâber gelmiştim Blinken’la, Şubat ayında depremden sonra. O zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmüştük. Yani bu, “Biz henüz lojistik konuları daha halledemedik, şu an konfirme edebilecek bir durumda değiliz” anlamına gelen bir söz; ancak konfirme edilmediği için de %100 olacağı sonucuna varamayız, varmamalıyız. O yüzden şu anda yani muallakta demek istemiyorum. Ben şahsen olma ihtimâlini olmama ihtimâlinden daha yüksek görüyorum. Ancak bir önceki gezide, o zaman da anlatmıştım, biz yola çıkarken sâdece 2 ülke diye çıktık. Ondan sonra 5 ülke daha eklendi, çok dinamik bir planlama söz konusuydu. Çünkü değişik ve sürekli evrilen birtakım hedefleri var. Bu savaş da aynı zamanda çok hızlı evrildiği için ve onları gerçekleştirmek için hızlıca hangi ülkeye gidip 4-5 saatte nasıl bir diplomasi ile ne başarabiliriz çabasındalar. Dolayısıyla birçok şey değişebilir; ama ben şahsen olma ihtimâlini daha yüksek görüyorum.

Çakır: Orada tabiî şöyle bir husus var: İsrail’e gittiğinde söylediği, “Ben bir Yahudi olarak burada bulunuyorum” lâfı ve Erdoğan’ın ona verdiği sert tepkiyi de unutmuyoruz tabiî.
Pamuk: Tabiî, elbette. Aynı zamanda sâdece Erdoğan’ın cümlesi de değil; o bu cümleyi sarf ettikten birkaç gün sonra Blinken Mısır’a gitti. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yle açık bir görüşme yapıldı. Görüşmenin başında görüntü alınması basına açıktı ve orada genellikle işte, biliyorsun, bâzen sâdece el sıkışılıyor, bâzen birkaç tâne ufak tefek yorum yapılıyor. “Merhaba, hoş geldiniz” gibi… Bâzen de biraz daha uzuyor bu yorumlar ve bunların hepsinin değişik diplomatik anlamları var esâsında. Orada Sisi, Blinken’ın bu cümlesine çok sert bir reaksiyon gösterdi. Hattâ sonra Amerikalı yetkililer, “İşte, siz bâzılarınız tam orada değildiniz. Esâsında o kadar büyük bir problem olmadı. İşte öyle, Sayın Bakan da kötü bir şekilde algılamadı” vs. dediyse de, hani Blinken’ın biraz yüzünün düştüğünü ve negatif reaksiyondan biraz rahatsız olduğunu gördük. Ama bundan sonra, aynı zamanda geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyoruz” demesi de var. Ancak Amerika’nın kafasında, gerçekleştirmek istediği birtakım hedefler var şu andaki savaşın durumuyla ilgili; onu da konuşalım istersen, çünkü çok değişti açıkçası. Yani biz geçen geziye başladığımızda bambaşka bir yerdeydi Amerika

Çakır: Tam da onu soracaktım. Çok net bir şekilde %100 destek veriyor demiştin; ama şimdi sanki o %100 destekten biraz uzaklaşıyor gibi bir şey var. Meselâ bildiğime göre, İsrail’den saldırılara ara vermesini istedi. Dışişleri Bakanlığı insânî yardım konusunun altını çiziyor. Şu aşamada Washington’ın İsrail’e bakışında bir değişiklik olduğu bâriz, ama bu çok büyük bir değişiklik mi, yoksa çok daha kısmî, yine eski çizgi büyük ölçüde devam mı ediyor?
Pamuk: Şimdi, bir bir çizgi var; yani İsrail Amerika’nın herkesten farklı bir müttefiki. Bunu geçen yayında konuşmuştuk. Savunma sanayii ilişkisi, satılan silâh vs.., ama aynı zamanda iki halk arasında, iki toplum arasında çok uzun senelere yayılan farklı bir ilişki var. Genellikle Amerika ve İngiltere için bu “özel ortaklık” ifâdesi kullanılır. Ancak Amerika ve İsrail arasındaki ilişki… yani Washington’da Amerika’nın herhangi bir ülkeyle müttefikliğinden bahsederken hiç kimse İsrail karşılaştırması yapmaz; çünkü İsrail’in yeri farklıdır zâten. Şimdi onu bir kenara koyalım, onu unutmayalım. Burada şöyle bir şey oldu: Amerika, 11 Eylül sonrasında Afganistan’ı işgali, Irak işgali döneminde nasıl bir küresel reaksiyon ve bir küresel tepki gördüyse –ki o sâdece Amerika’ya özel bir şeydi; çünkü Amerika yapıyordu, bir numaralı aktör oydu; burada İsrail–, ondan beri en yüksek, en sert, şiddetli küresel tepkiyle karşılaşıyor İsrail’e verdiği destekten dolayı. Ben bunu böyle görüyorum. Buradaki başka –New York Times, Washington Post vs.– berâber seyahat ettiğimiz arkadaşlarla, ben 6 senedir buradayım, daha uzun zamandır burada olanlarla konuştuğumuz zaman onların da görüşü aynı gerçekten: Bu küresel reaksiyonun bu kadar sert olacağını bence beklemiyorlardı kesinlikle. Geziye başlarken, 11 Ekim’de Washington’dan havaalanından giderken Blinken’ın bir açıklaması var ve o açıklamaya ben baktım: “İnsânî yardım” ifâdesi yok. Ama ondan sonraki her gün, Arap ülkeleriyle konuştukça ve aynı zamanda sosyal medyada, dünya kamuoyunda, Birleşmiş Milletler’den müthiş bir tepki gelince… çünkü burada belli ki siviller hiç gözetilmeksizin ya da çok çok az gözetilerek bir savaş yürütülüyor, değil mi? Yani bu haftanın başında bir mülteci kampı bombalandı ve gene brifingde, birkaç gün önce, ben bunu gene sözcüye sordum. Çünkü normalde Amerika’da ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı özelinde eğer herhangi bir ülkenin veya bir grubun başka bir grubu bu şekilde hedef almasıyla ilgili, işte “soykırım”, “savaş suçu” veya “etnik temizlik” vs. gibi terimler kullanılacaksa, Dışişleri Bakanlığı’nın bununla ilgili yasal bir süreci var. Ben de şunu sordum: Yani Ukrayna’da meselâ Biden –ne kadar olmuştu hatırlamıyorum; ama yani öyle seneler geçmemişti– kısa bir süre içerisinde Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarıyla ilgili “savaş suçu” ifâdesini kullanmaya başladı haklı olarak; çünkü sivillerin direkt hedef alındığına tanık olduk. Yani, “Böyle bir çalışmanız var mı? Böyle bir düşünceniz var mı? Bu şekilde İsrail’in bu saldırılarına böyle bir değerlendirme yapmayı düşünüyor musunuz?” diye sordum ve hiç yani… hani neredeyse soruya esâsında, “İsrail ile ilgili öyle bir çalışma neden yapalım?” gibi… öyle demedi elbette, ama yani şaşırdığını fark ettim ve böyle bir çalışma, böyle bir düşünce vs. yok ve bu Ukrayna benzetmesi, yani 2 büyük savaşın farklılıkları olabilir. Elbette kendi çapında bu farklı bir savaş, o farklı bir savaş; ancak sâdece şu anlamda değerlendirirsek: Yani bir ordunun bir yere saldırması ve orada birçok sivilin olduğunu bilerek saldırması, askerî bir hedefi vurmak istiyor olsa bile… çünkü buydu esâsında: Hamas komutanı vardı ve onun peşindeydi. Yani şimdi bununla ilgili müthiş bir tepki var Amerika’da ve belki görmüşsündür.

Çakır: Soracaktım, evet, iç politikada artık bu aşırı İsrail angajmanının Biden’ı bayağı zorladığı yolunda çok güvenilir kaynaklardan çok ciddî haberler çıkıyor ve en son Blinken’ın da başına geldi, değil mi? Senato’da protesto edildi meselâ.
Pamuk: Evet, meselâ Blinken, sen de biliyorsun, hani öyle çok bir önceki Trump yönetimi gibi değil; sâkin bir bakan esâsında — hattâ bâzıları oldukça renksiz buluyorlar kendisini. Bu Senato’daki oturumda bir açılış konuşması var. Yani onu tamamlaması 20 dakikayı buldu neredeyse. Çünkü arkada oturanlardan birçok protesto gösterisi vardı. Ondan sonra protesto eden pek çok kişi var ve çok ilginç bir şekilde ellerine kırmızı boya sürmüşler ve bu şekilde ellerini kaldırıyorlar ve müthiş fotoğraflar çıktı oradan: Blinken önde ve arkasında kırmızı elleri kalkmış insanlar ve aynı zamanda pankartlar taşıyorlar ve anafikir de şimdi ateşkes, yani bir an önce ateşkes yapılsın diye. Kendisinin de bundan etkilendiğini düşünüyorum. Hiçbir zaman dönüp arkasına bakmıyor; o önde oturuyor, o salonun formatı îtibâriyle onlar da arkasında oturuyor. Dönüp arkasına baktığını, onlara bir şey söylediğini, onlara hitap ettiğini görmedim. Ancak durmak zorunda kaldı; çünkü çok yüksek, devamlı ve önüne geçilemeyen bir protesto oldu ve en sonunda herkesi çıkarmak zorunda kaldılar o oturumu normal bir şekilde devam ettirmek için. Aynı zamanda, biliyorsuni bu yönetimin içerisinde Arap-Amerikalı hükûmet yetkilileri de var. Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan yetkililer de var. Dışişleri Bakanlığı’nda çok detaya giriyorum belki ama Dissent Channel denilen bir şey var. Esâsında yönetimin politikalarıyla veya Dışişleri Bakanlığı’nın politikalarıyla sizin görüşünüz örtüşmüyor ve bir Amerikan hükûmet yetkilisi olarak da onu değiştirmek için çaba sarf ettiniz ve o olmadı ve fena da bir grup değilsiniz, bir şey yazıyorsunuz, yani bir not yazıyorsunuz, bir şerh düşüyorsunuz, bir şerh kanalı diyebiliriz bunun için. Yani, “Biz işte şu kadar grup Amerikan hükûmeti yetkilisi, Dışişleri Bakanlığı yetkilisi şu şu şu şu sebeplerden dolayı bu yapılan şeye îtiraz ediyoruz ve bunu bir not olarak düşüyoruz” — bu notlardan gönderilmeye başlandığı söylendi. Bunların siyâset üzerinde, yapılan politika üzerinde çok özel büyük bir etkisi yok. Ancak bu Afganistan’dan çekilme döneminde de oldu. Yani o çekilme de biliyorsun çok skandal bir şekilde oldu. O zaman da Dışişleri Bakanlığı’nda bu şekilde bu şerh notları gönderildi; şimdi de gene bunların gönderildiğini düşünüyoruz ve bütün bunların sonucu olarak da gerçekten Biden yönetiminden müthiş bir ton değişikliği gördük. Yani dün Blinken yola çıkarken 3 hafta sonra en çok bahsettiği şey buydu. İnsânî yardımı artırmak için mi gittiği soruldu. “İsrail’e operasyonlarını birazcık daha sivilleri gözeterek yapmasıyla ilgili bir uyarıda bulunacak mısınız?” vs. diye ve onunla ilgili esâsında güçlü açıklamaları vardı ve orada,”Bir Filistinli çocuk, kadın, erkek, sivil, onların öldüğünü, öldürüldüğünü ve bir yıkıntı altından çıkarıldığını gördüğümde içimde hissettiğim acı, İsrailli bir çocuğun öldüğünü gördüğümde veya başka yerden bir çocuğun, başka milletten başka bir milletten bir çocuğun öldüğünü gördüğümde hissettiğimle aynı” dedi. Şimdi, bunda samîmîdir değildir… yani “Bunlar işte tam politikacı lâfları” denebilir. Elbette bunlarla ilgili hepimiz şüphe duyabiliriz samimiyetlerinden; ancak burada çok net bir ton farkı ve retorik farkı var. Çünkü bütün konuştuğumuz şeylerden dolayı, bu gezide Netanyahu’yla görüşmesinde de 3 hafta önceki öncelikleriyle bu seferki öncelikler arasında büyük bir fark olduğunu görüyoruz.

Hümeyra, son olarak şunu sormak istiyorum: Şimdi Gazze şehri tam anlamıyla kuşatılmış durumda, hattâ kısmen “kara harekâtı” denen işgal de başlamış durumda. Tam yine kritik bir zamanda gitmiş oluyor Blinken ve bu işgalin olması hâlinde çok ciddî insânî sorunlar, senin telaffuz ettiğin soykırım benzetmesi yapılarak bekleniyor. Şimdi hava saldırılarında çok büyük bir sivil kaybı var; binlerce kişiden bahsediliyor. Blinken bu korkulanı engelleyebilir mi? İsrail’i frenleyebilir mi? Yoksa İsrail üç hafta önceki Blinken’ı kabul edip bildiği gibi yoluna devam mı eder?
Pamuk: Ruşen bunu söylemek zor; ama ikisinin ortası bir şey olur diye düşünüyorum. Çünkü şimdi şöyle bir şey var esâsında — bu rakamı da geçen sefer yanlış söyledim de çok dertlendim: İsrail’e 3,8 milyar dolar yıllık, 38 milyar dolar on senelik askerî yardım. 2016 yılında yapılan bir memorandum var; onun üzerinden 10 sene içerisinde 38 milyar dolar İsrail askerî yardımı var. Şimdi, Amerika bir ülkenin davranışını değiştirmek istediği zaman en efektif aracı olan bu askerî yardımlarla alâkalı birtakım uyarılarda bulunur. Meselâ bir süre önce Mısır’la ilgili bu oldu: Mısır’ın insan haklarıyla ilgili uygulamaları yüzünden ufak bir parçası 100 milyon dolar civârında bir parçası bu Kongre’de çıkarılan bir yasayla o askerî yardımın bir kısmı bazı şartlara bağlanıyor. Bu şartlar eğer yerine getirilirse o zaman bu askerî yardımı yapılabilir deniyor. Şimdi Amerika’nın elinde bu araç var; ama bunu kullanma olasılığı çok çok düşük, bunu bir kenara koyalım. Yani “Amerika İsrail’i durdurabilir mi, durduramaz mı?” diye konuşurken, böyle bir aracın elinde olduğunu ve bunu… yani bugüne kadar bir kere, eski başkanlardan bir tânesi bunu yaptı. Geçen gün bu konuşuldu, şimdi hangisi olduğunu hatırlamıyorum. O yüzden yanlış söylemek istemiyorum. Yani bir emsal de var aynı zamanda daha önceden yapılmış; ama ben Biden’ın bu kadar ileriye gideceğini zannetmiyorum — ki Biden-Netanyahu ilişkisi hiçbir zaman iyi olmadı. 7 Ekim’den bu yana elbette İsrail’in yüzde yüz yanında duran bir tutum sergiledi Biden. Aynı zamanda Netanyahu’yla görüşmelerinin de, ama bu telefon konuşmalarının da özellikle son dönemde çok çok iyi gitmediğini biliyoruz. Meselâ yakın zamanda bir tânesinde, Batı Şeria’yla ilgili ciddî uyarılarda bulundu Biden Netanyahu’ya. Çünkü orada da biliyorsun şiddet olayları arttı ve orada esâsında bu yerleşimcilerin, İsrailli radikal yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik artan bir şiddeti var. Yani bunun durmasına yönelik Amerikan yönetimi defalarca uyarılarda bulundu İsrail’e. Biden’ın da Netanyahu’ya bu yönde uyarıda bulunduğunu düşünüyoruz. Ama meselâ o konuda bir ilerleme yok. Yani orada bir değişiklik yok. Hani orada yapılan bir uyarı var. Hani İsrail uyuyor mu ona? Benim edindiğim intibâ, hani “Tamam, olur, bakarız” vs. diyorlar, ondan sonra da kendi bildiklerini okuyorlar şeklinde. Ancak Gazze’ye geldiğimiz zaman daha farklı bir tablo var. 2,3 milyon insan çok dar bir yerde… yani eğer başka bir yol düşünülmezse çok ciddî sivil kayıplar bekliyoruz. Hani bu kadar dünya kamuoyundan bu tepkinin İsrail’in davranışını bir şekilde değiştireceğini düşünüyorum ben; çünkü Amerika şu şekilde daha faydacı bir söylemle de gidiyor İsrail’e; yani diyor ki: “Peki, sen Hamas’ı yok etmek istiyorsun. Senin Hamas’ı yok etmek için bu kara harekâtını veya herhangi bir operasyonu Gazze’de gerçekleştirebilmek için dünya kamuoyunun senin Hamas’ı yok etme hedefine biraz destek olmasına ihtiyâcın var ve bu şekilde bu kadar sivilleri gözetmeksizin bu operasyonları düzenlediğin zaman dünya kamuoyundaki bütün kredibiliteni kaybediyorsun. Yani gel bunu daha farklı bir şekilde yap. Aynı zamanda Refah Kapısı’ndan, Mısır’dan daha fazla insânî yardım kamyonunun geçmesine izin ver. Çünkü orada da bir sorun vardı. Orayı da İsrail bombalıyordu, o kapıyı. Ondan sonra Amerika onu iknâ etti bombalamaması için. Şimdi de orada birtakım denetimler var; çünkü İsrail oradan gelen şeylerin –işte, silâhtı, benzindi, şuydu buydu– hepsinin Hamas’a gitmesinden endîşe ediyor ve orada birtakım denetimler yapıyor. Meselâ Amerika bu denetimleri daha hızlandırmasını istiyor ki daha çok yardım konvoyu gitsin. Yani bu zor bir soru. Bütün dünyanın gerçekten ve Gazze’deki sivillerin iyiliği için inşallah bu uyarıları dikkate alır diye düşünüyorum. İkisinin ortası bir şey olacağını düşünüyorum. Yani belki daha bir kaç tâne de haber çıktı öyle; gerçi çok fazla kamuoyu yaratmadı, ama daha böyle hava saldırılarıyla veya daha hedefi belirlenmiş, daha küçük ölçekli ufak baskınlar yoluyla Gazze’deki hedeflerini, Hamas’ı yok etme hedeflerini gerçekleştirmesi yönünde Amerika’nın telkinde bulunduğuyla ilgili birtakım haberler de çıktı. Önümüzdeki günlerde bekleyip göreceğiz.

Çakır: Evet Hümeyra, çok teşekkürler. Yine hâlâ çok belirsizlikler hâkim, ama Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’e ilk baştaki kadar yoğun bir destek vermediği, bunda da iç kamuoyunun ve uluslararası kamuoyunun etkili olduğunu görüyoruz. Çok teşekkür ediyoruz. Reuters’in ABD Dışişleri Bakanlığı muhâbiri Hümeyra Pamuk, Washington’dan Blinken’ın son gezisiyle ilgili görüşlerini aktardı. Kendisine teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
12.01.2025 Kürtler Türkleri “satışa” mı getiriyor?
10.01.2025 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Erdoğan ve AKP'ye Suriye dopingi
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
03.01.2025 Haftaya Bakış (248): Yeni çözüm sürecinde neler olacak? | DEM Parti'nin temasları | Kürşad Zorlu'nun istifası
02.01.2025 Mümtaz'er Türköne ile söyleşi: "Bu sürecin en büyük kaybedeni AK Parti ve Erdoğan olur"
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
27.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (247): Asgarî ücret ve CHP’nin tavrı, Suriye’de Türkiye damgası, Gelecek ve DEVA’dan istifâlar
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
12.01.2025 Kürtler Türkleri “satışa” mı getiriyor?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı