Esrarengiz bir süreç üzerine notlar

05.01.2025 rusencakir.com

Aranan muhatap fazlasıyla bulundu
PKK hareketini takip edenler iyi bilir. Bu harekete yıllarca “muhatap” sözcüğü, daha doğrusu “devlet içinden bir muhatap bulma arayışı” damga vurmuştur. Örneğin Abdullah Öcalan’ın yakalanmadan önce verdiği röportajlarda sık sık karşımıza çıkar bu arayış ve talep. Öcalan’ın yakalanmasının ardından bu sorun büyük ölçüde aşıldı. Fakat yeni süreçte Öcalan “muhatap” olarak çok şaşırtıcı bir ismi karşısında buldu: MHP lideri Devlet Bahçeli.

Nedir bu “yeni paradigma”?
Bu süreci esrarengiz kılan hususların başında da bu geliyor. Nasıl oldu da yıllarca birbirleriyle savaşan iki uç hareketin lideri birbirlerini doğrudana yakın bir şekilde muhatap aldılar? Öcalan, “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” derken tam olarak ne demek istiyor? Bu “yeni paradigma” nedir? Bu süreci ne denli esrarengiz olduğunu kavramak için bu soruya verilen, verilmek istenen cevaplara bakmak yeterli olabilir. Kimileri olayı tamamıyla iç politika bağlamında (Erdoğan’ın yeniden seçilmesi vb.) değerlendirirken kimileri de ağırlığı bölgesel gelişmelere veriyor. Ancak tartışmaların çoğunda, Öcalan’ın “güç verdiği” sözleri atlanıp sanki bu yeni paradigmayı Bahçeli ve Erdoğan birlikte geliştirmiş (“devlet aklı”) şeklindeki yaklaşım baskın. Acaba Öcalan bu yeni paradigmanın özne(ler)si olarak kim(ler)i kastediyor, şimdilik meçhul.

Türk milliyetçileri neden ortalığı birbirine atmıyor?
Bahçeli’nin “kapatılsın” diye Anayasa Mahkemesi’ne çağrı yaptığı DEM Partililerin elini sıkması, ardından Öcalan’ın TBMM DEM Parti grubunda konuşma yapmasını istemesi, daha sonra DEM Partililerin acilen İmralı’ya gitmeleri gerektiğini söylemesi ve nihayet DEM Parti heyetini sıcak bir şekilde karşılayıp onlardan Öcalan’ın sözlerini dinlemesinin her biri normal şartlarda kıyamet koparaca hususlardı, fakat bir şey olmadı. İYİ Parti, Zafer Partisi, Anahtar Parti karşı çıkıyor ama ne sokaklarda herhangi bir gösteri oldu, ne MHP’den istifalara tanık olduk, ne de kamuoyu araştırmalarında MHP’nin ciddi oy kaybı yaşadığını gördük. Bazıları bu durumu “bekleyelim görelim” ya da “Devlet Bey’in vardır bir bildiği” gibi yaklaşımların bu kesimde ağır basmasıyla açıklamaya çalışıyor ama olayın bundan ibaret olduğunu sanmıyorum. Bu kadar hayati bir konuda, en duyarlı olması beklenen kesimlerin duyarsızlığı bana esrarengiz, en azından ilginç geliyor. 

Ahmet Türk terörist mi, makbul isim mi?
İmralı’ya gitmek için öncelikle DEM Parti eş genel başkanları başvurdu ancak izin Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan için çıktı. Bu iki isim eski süreçte de İmralı heyetindeydi fakat sonradan kendileri ve arkadaşlarının başına gelmedik kalmadı. İşi daha garip ve esrarengiz kılan husus, kısa süre önce üçüncü kez Mardin Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanlığı devlet tarafından gaspedilen Ahmet Türk’ün de yılbaşından sonra bu heyete dahil edilmesi oldu. Bu da bize “devlet, söz konusu kişi Bahçeli’nin her vesileyle övdüğü Türk olduğu için, Cumhur İttifakı içinde süreç konusunda farklılıklar mı var?” sorusunu sordurdu.

Erdoğan’ın mesafesi sürüyor
Çoğu kişi başından itibaren Bahçeli’nin, Erdoğan’ın bilgisi, desteği ve teşvikiyle hareket ettiğini düşünüyor ama ben buna şerh düşmeyi tercih ediyorum. Ahmet Türk konusu bunun en çarpıcı örneği. Erdoğan’ın “ya silahlarını gömecekler ya da onları silahlarıyla gömeceğiz” çizgisinin ötesinde bir tutumdan uzak durması önemli. Bu noktada, geçmiş çözüm sürecine fazlasıyla angaje olup sonra hayal kırıklığına uğramasını hatırlatanlar var ki haksız sayılmazlar. Yine de Erdoğan’ın hayli zor ilerleyeceği kesin olan bu sürecin önünü açacak bazı çıkışlar yapması muhakkak gerekiyor. 

Fethullahçılar tasfiye edilmemiş olsaydı…
Bu süreçte en çok sorulan soruların başında “Kandil sürece dahil mi?” ve “Kandil Öcalan’ı dinler mi?” geliyor. Kandil’in Öcalan’ın silahları bırakma çağrısına uymak istemese bile buna mecbur kalacağı ama işleri olabildiğince ağırdan almaya çalışacağı kanısındayım. Öte yandan Kandil’in başından itibaren bu sürece dahil olduğunu ve bu sürecin Bahçeli’nin DEM Parti açılımıyla başlamadığını, belli bir kıvama geldikten sonra MHP liderinin o adımı attığını düşünüyorum. Fakat bu sefer farklı bir durum söz konusu: Daha önce Fethullahçılar AK Parti ile iktidarı paylaşıyorlardı ve Erdoğan’ın çözüm girişimlerini baltalamak için Oslo görüşmelerini kamuoyuna duyurmuş, Kürt hareketinde kilit noktalara yerleştirilmiş MİT yetkililerini ifşa etmiş ve Hakan Fidan’ı tutuklamaya kalkmışlardı. Eğer hâlâ iktidarın parçası olsalardı herhalde benzer bir şey yaparlardı. Şimdi soru, onların yapamayacağı bozgunculuğu içerde ve dışarda kimler, nasıl yapma isteyecek, ve daha önemlisi başarılı olabilecekler mi?



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
02.02.2025 İmamoğlu mu, Yavaş mı, ikisi birden mi yoksa hiçbiri mi?
30.01.2025 Suat Toktaş gazeteci olduğu için tutuklandı
29.01.2025 Transatlantik: Rusya-Suriye ilişkileri | Trump'ın Ukrayna politikası | Gazze ateşkesinde son durum
26.01.2025 Çözümsüzlük için Kandil’den medet ummak
24.01.2025 Haftaya Bakış (251): Grand Kartal Otel faciası | Özdağ tutuklandı | Ayşe Barım gözaltına alındı | İkinci İmralı ziyareti
23.01.2025 Diyarbakır yeni çözüm sürecini tartışıyor | Serra Bucak, Vahap Coşkun, Mehmet Kaya ve Nahit Eren değerlendirdi
22.01.2025 Transatlantik: Trump nasıl başladı? | Unuttuğumuz Suriye | Gazze ateşkesi
19.01.2025 Bir türlü başlayamayan Erdoğan-İmamoğlu savaşı
19.01.2025 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: “Kürtler açısından önemli olan PKK’nin silah bırakması değil Suriye’deki kazanımların korunması”
17.01.2025 Haftaya Bakış (250): Boğaziçi direnişinin 1000.günü | CHP'nin iktidara cevabı | Yeni çözüm sürecinin gidişatı
02.02.2025 İmamoğlu mu, Yavaş mı, ikisi birden mi yoksa hiçbiri mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı