Mehmet Şimşek gidici mi? Prof. Öner Günçavdı anlatıyor

27.05.2025 medyascope.tv

27 Mayıs 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Tania Taşçıoğlu Baykal hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Mehmet Şimşek gidici mi? Soru bu kadar açık ve net. Biliyorsunuz Yeni Şafak gazetesi, arada sırada, doğrudan ekonomi politikasını eleştiren manşetlerle çıkıyor. Yine böyle bir haber yaptı. CHP lideri Özgür Özel, bu haberden hareketle, Mehmet Şimşek'in çok ciddi bir şekilde hedef alındığını söyledi. Hatta Mehmet Şimşek’in istifa etmeyi düşündüğünü ve nereye gideceğini bile bildiğini söyledi. Biz de o zaman ‘’Mehmet Şimşek gidici mi?’’ sorusunu tekrar soralım ve bu konuyu Prof. Öner Günçavdı’yla konuşalım. Öner merhaba. Bu konuyu daha önce konuştuk. Ama her geçen gün iş daha ciddiye biniyor sanki. Öncelikle şunu sormak istiyorum. Yeni Şafak'ın manşetini neden ciddiye almalı ya da almamalı?
Öner Günçavdı: Çünkü tabanı var. Bizler söylediklerinin artık boşuna olmadığını biliyoruz, onu dile getirmiş. Yeni Şafak gazetesinin belli bir temsil gücü var, ama geçmişte Naci Ağbal’a yapılanları da biliyoruz. Onun, faiz artışını kabul etmeyip, istifasına yol açan bir süreci de başlattığını biliyoruz. Ama şartlar o günkünden çok daha ağır. Biz seninle 19 Mart Operasyonu’nun hemen sonrasında bir yayın https://medyascope.tv/2025/03/24/oner-guncavdi-bu-ortamda-enflasyonun-anlami-yok-video/ yapmıştık ve o zaman da bu Enflasyonla Mücadele Programı’nın artık bittiğini söylemiştik. Mehmet Bey’in bundan sonra kalması ve gitmesi arasında çok büyük bir fark olmayacak, çünkü programın temeli güven vermek esaslı. Mehmet Bey de zaten bir finans müdürü edasıyla ya da göreviyle, Türkiye'nin, 2023 seçimlerinden sonra karşı karşıya kaldığı finansal sorunların nakit sıkıntısını çözmek amacıyla gelmişti. Bunun iki yönü vardı: Biri, ekonomide rasyonaliteyi, rasyonel politikaları temsil edecekti. Bunu, kurları biraz gevşetmek, faizleri artırmak olarak o günkü şartlarda ortaya koydu. İkincisi de kendi varlığı ana akım bir iktisadi görüşü temsil ettiği için, uluslararası yatırımcılar nezdinde de kolay iletişime geçilebileceği, o camiadan biri olduğu için bu göreve gelmişti.
Hatırlarsanız 2001'de de Kemal Derviş de bu mânâda Türkiye açısından sıkıntı yaratan kredibilite açığını kapamak için görevin başına gelmişti. Türkiye'de 2023 seçimi sonrası Mehmet Şimşek'in gelmesi de bu kredibilite açığını, kendi varlığıyla, temsil ettiği iktisadi düşünceyle kapatılabileceği ifade edilmişti. Ancak Mehmet Bey o günlerde farklı bir Mehmet Bey’di. Bugünkünden çok farklıydı. Bir kere umutluydu. Daha rasyonel politikaların temsilciliğini yapan, o mânâda düşünceleri kamuoyuyla paylaşan bir davranış tarzı sergiliyordu. Muhtemelen yabancılarla yaptığı görüşmelerde de böyle bir davranış izliyordu. Ancak zaman geçtikçe, siyasi olarak riskli görüldüğü için yapılması gereken birçok şey yapılmadığı ya da alınması gereken tedbirler alınmadığı zaman, hareket alanının giderek daraldığını gördü ve o dar alan içerisinde elinden gelen şeyleri yapmaya çalıştı. Benim gördüğüm o.

Ruşen Çakır: Aslında Mehmet Şimşek yapılması gerekeni, rasyonel olanı biliyor. Fakat siyasi iktidar, daha doğrusu esas olarak Erdoğan ona istediği alanı vermediği için, Mehmet Şimşek başarabileceği bir şeyi başarma şansından baştan mahrum kalıyor. Doğru özetledin mi?
Günçavdı: Tam da bunu söylemek istiyorum. Sen zaten aşinasın. Haluk da ben de birçok programda buna vurgu yaptık. Türkiye’nin problemi, teknik olarak ekonomide ne yapılması gerektiği değil. Bu politikaların uygulanmasına izin verecek veya uygulanmasına olanak sağlayacak bir iktidar, yani siyasi irade yokluğudur. İrrasyonel bir siyasetin olduğu yerde, rasyonel ekonomi politikası yapamazsınız. Kamuoyu anketleri ‘’Türkiye’nin en önemli problemi nedir?’’ sorusunu sorduğunda vatandaş ‘’ekonomi’ cevabını veriyor. Ancak ‘’Bu problemi kim çözer?’’ dendiğinde, önemli bir kısmı yine ‘‘iktidar’’ diyor, CHP’yi ikinci plana atıyorlar. Oysa bu, en azından benim açımdan çok çelişkili bir durum. Çünkü Türkiye'nin ekonomik probleminin kaynağı bizzat iktidarın kendisi ve onun yönetim modelidir. Mehmet Bey bunu değiştiremez ki. Bu siyasi bir karar. Dolayısıyla Mehmet Bey köşeye sıkıştı. Üzerine, uluslararası piyasalarda yaşanan şoklar geldi. Mesela Trump'ın yaptıkları ve işler biraz rayına giriyormuş, biraz umut ortaya çıkıyormuş gibi oldu. Ben bunu mikro düzeyde gözlemlerimi de dâhil ederek söylüyorum. 
Bütün bunların üzerine, hiç beklenmedik, en azından kamuoyunun beklemediği 19 Mart darbesi geldi. Darbe derken, yanlış anlaşılmasın, bunu Özgür Özel’in söylediği anlamda kastetmiyorum. Ekonomiye darbe anlamında söylüyorum. Mehmet Bey bu darbeyi istediği kadar önceden bilsin, ama bunun birtakım etkilerinin olacağını öngörmemesi mümkün değil. Hatta benim kanaatime göre, kendi şahsi kredibilitesi açısından da çok büyük zararı oldu. Mehmet Bey’in, o zararı tekrar telafi edebilmesi çok zor. Başlangıçta, kendi kredibilitesiyle ekonomik politikalarda bir kredibilite açığını kapatmak için orada olduğunu söylemiştim. Uluslararası yatırımcılar buna dayanarak ‘’tamam, siyasi otoritede bir niyet var’’ diyerek, beklentilerini bir ölçüde olumluya döndürmüşlerdi. Ancak bu en son darbeyle birlikte, bu kredibilitesi de ortadan kalktı. Mehmet Bey'in şu anda siyasetin çıkarttığı kredibilite açığını kapatabilecek bir itibarı kalmadı maalesef. En azından yabancılar, onun bu konularda artık tek otorite, etkili bir kişi olmadığını anladılar. Dolayısıyla Mehmet Bey'in bu noktadan sonra ekonomiye yapabileceği radikal bir katkıdan bahsedebilmek bana göre çok zor.

Ruşen Çakır: Burada bir araya girmek istiyorum.  Özgür Özel "Ben kendisine saygı duyuyordum, ama artık duymuyorum. Darbeye sermaye hazırladı. O paraları bunun için topladılar’’ dedi. O darbe kısmını bir kenara bırakalım, ama biliyorsun seçimden sonraki normalleşme döneminde, hatta 2023 seçim sonrasında, ana muhalefet partisi yeni kabinedeki birtakım bakanlara kredi verdi. Bunların en başında da Mehmet Şimşek geliyordu. İçişleri Bakanı, kısmen Dışişleri Bakanı da vardı. Hatta gölge bakanlar gidip ziyaret ettiler. Şimdi böyle bir şey yok artık. Mehmet Şimşek için yok. Bunun bir anlamı yok mu sence? Zaten ‘’muhalefet önem verse de vermese de o zaten kendi bildiğini yapıyor’’ mu diyelim? Yoksa Özgür Özel’i kaybetmek Mehmet Şimşek için bir sorun mu?
Günçavdı: Bence bu bir sorun ve sorun olarak görmeli. Çünkü Özgür Özel'in bu söylemi bilinçli söylediğini düşünüyorum. Mehmet Bey’in pozisyonu, iktidarın bu dönemdeki yumuşak karnını oluşturuyor. Zaten Yeni Şafak gazetesindeki haber de manşetler de ne kadar sıkıntıda olduğunu ne kadar istim üzerinde olduğunun bir göstergesi. Dolayısıyla, Özgür Özel'in iktidara karşı mücadele ederken yapması gereken hareketlerden birisi bu. Çünkü iktidar farklı ekonomik çıkar gruplarının bir arada bulunduğu bir koalisyon. Bu koalisyonun zayıf halkalarına yönelik söylem bazında hamleler yapmak da gayet meşru bana kalırsa. Zira iktidar da Cumhuriyet Halk Partisi'ni dışarıdan birtakım unsurlarla ya da eylemlerle dizayn etmeye çalışıyor. Benzer şekilde bu söylem de Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve Özgür Özel'in AKP saflarını dizayn etme çalışması olarak da düşünmek mümkün.
Ancak ben bu siyasi kısır tartışmaların ötesine çıkmak istiyorum. Ekonomi zor durumda. Mehmet Bey'in veya herhangi birinin ekonomiyi bu zor durumdan çıkartabilmesi için birtakım kararları alması ve politikaları uygulaması gerekiyor. Sana bir rakam vereyim. Mesela Nisan ayı itibariyle bütçeden 237 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. Bu inanılmaz büyük bir rakam ve bu, belli kesimlere enjekte edilen geliri ifade ediyor. Yani bir taraftan siz iç talep daralsın diye dar gelirlerin harcamalarını azaltmaya ve gelirlerini düşük tutmaya çalışıyorsunuz. Öteki taraftan da ekonomide tasarruf deyip zengin insanlara, hanelerine 237 milyar lira para enjekte ediyorsunuz, bu çaresizlik sebebiyle, daha da önemlisi, kamunun kaynak ihtiyacı sebebiyle. Mehmet Bey'in bu faiz ödemesini azaltması lazım ve kaynak açığını kapatabilmesi için kamuda tasarruf yapması lazım, bunu yapamıyor. Olayın dramatik tarafı şu: Bugün haberlere yine yansıdı, Garanti Fonu gibi, özellikle esnaf ve küçük ortağı ölçekli işletmelerin finansal mağduriyetlerini azaltacak bir projeden bahsediliyor. Bu projenin mali boyutunun 30 milyar olduğunu söylüyorlar. Bir taraftan bir ayda siz 237 milyar lira faiz ödemesi için bütçeden para harcıyorsunuz, diğer taraftan, Yeni Şafak gazetesinin ifade ettiği gerçekleri ya da ekonomik güçlülükleri azaltabilmek için verebildiğiniz miktar 30 milyar lira. Merkez Bankası geçen hafta enflasyon raporunda sunumunu yaparken, belli şirketler ya da belli sektörler lehine kredi imkânları genişletebilir diyebildi ve çıka çıka 30 milyar çıktı. Türkiye boyutunda bir ülke için bunun hiçbir anlamı yok.
Peki, ekonomi yönetimi bu gerçeği tersine nasıl değiştirebilir? Bunun birinci yolu, özel sektörle birlikte kamunun da harcama miktarını azaltacaksınız.  Bu tamamıyla siyasi bir karar ve AKP iktidarı buna izin vermiyor. Sanki Türkiye ekonomisinde her şey tıkırındaymış gibi kuyruğu dik tutmak arzusuyla, eski tas eski hamam, ‘’kalan sahalar bizimdir’’ dercesine aynı ekonomik politikaları izlemeye çalışıyor. Ama kalan pek bir şey de yok ortada.

Ruşen Çakır: Tam da bu kalan meselesine gelelim. Yeni Şafak gazetesinin manşeti yüksek faizden şikayetçi olanların sesini yükseltiyor? Yüksek faizden şikayetçi olanlar da esas olarak sanayiciler herhalde. Diğer yandan, hâlâ dövizde çok ciddi bir baskılama var. İhracat yapsalar bile bu, yaralarına merhem olmuyor. Burada galiba şikâyetçi olmayan tek ya da en önde gelen kesim finans sektörü herhalde. Yani bankalar bu durumdan şikâyetçi değil mi?
Günçavdı: Onlar da şikayetçi

Ruşen Çakır: Onlar niye şikâyetçi?
Günçavdı: Kime para verecekler? Para veremiyorlar ki. Şu anda kredi alçak insan riskli yatırımcıdır. Risk arttıkça bankaların kazançları azalır. Dolayısıyla bankalar riski olmayan insanlara ve yatırımcılara para vermek ister. Türkiye'de şu anda bir sanayi işletmesinin bugün temiz borçlanma maliyeti, bütün masraflarıyla birlikte %60'lara varıyor. Yüzde 60, değil Türkiye’de, dünyada hiçbir yerde para kazanamazsınız. O parayı aldınız, yatırıma dönüştürdünüz. Nereden kazanacaksınız? Hatta kamuoyu zaman zaman birtakım yanlış yorumlar yapıyor. Türkiye’de ihracat şirketler için bir cezaya dönüştü. Bunu açık ve net söylüyorum. Net olarak ihracat kazançları düştü İç Pazar göreceli olarak daha istikrarlı. Oradaki kazançlar göreceli olarak daha iyi gidiyor.
Bugün İSO 500 açıklandı. İSO 500'de firmaların kârlarında ciddi düşüşler var ve onların içerisinde de finansal giderlerin payının göreli olarak arttığını görüyoruz. Dolayısıyla şirketler bankalara çalışıyor ve borçlarını ödemeye çalışıyor. Şu anda durumu iyi olan firmalar banka borcu olmayan veya düşük düzeyde olan firmalar. Yeni Şafak’ın dün attığı manşet, Naci Ağbal döneminde attığı manşetle farklı. Biliyorsun yaz ayları tatil sezonu, ekonomi biraz yavaşlayacak. Ama eylül ayından itibaren ekonomi hareketlenecek. Toplu iş sözleşmeleri var ve temmuz ayından sonrasını kimse öngöremiyor Türkiye’de. O toplu iş sözleşmelerinden sonra ne olacağını bilmiyoruz. Çok büyük miktarda işten çıkartmalar var ve hâlâ da devam ediyor. Yani sadece Vestel'de yaşanan olayları referans almayın. Birçok şirket daha önceden işçi çıkartarak 2025'e girdi ve birçoğu da zaten yazdan sonra böyle bir azaltmaya gidecek. Kapasiteler zaten düşürülmüş durumda. Dikkat ederseniz, Türkiye'de geçmişten farklı olarak ekonomiden memnun olan kimse yok. Sermayeye gidiyorsunuz, şirketler memnun değil. Çalışana gidiyorsunuz hane halklarına gidiyorsunuz, onlar memnun değil. Böyle bir ortamda borç-alacak ilişkilerini yapamayan bankalara gidiyorsunuz, onlar memnun değil. Velhasıl Türkiye’de ekonominin paydaşlarının hiçbiri ekonomiden memnun değil. Aslında çözüm çok açık olarak ortada duruyor. Ve o çözümün yapılamaması insanları çileden çıkartıyor.
Benim gördüğüm kadarıyla Türkiye ekonomisi siyasetiyle birlikte kilitlenmiş durumda. Siyasi olarak ortaya çıkan bu kilit açılmadığı sürece de ekonomide Türkiye için kurtuluş yok. Her şey Sayın Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi arasındaki bu rekabetin nasıl aşılacağına endekslenmiş durumda

Ruşen Çakır: Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuksuz yargılanması gibi bir gelişme, bir ferahlama sağlayabilir mi yoksa o da mı işe yaramaz?
Günçavdı: Beklentiler şu anda çok önemli. Böyle bir gelişme önemli bir katkı sunacaktır. Ancak, Mehmet Bey'in geleceğini daha da karamsar yapan husus, iktidardan bu yönde iyimserlik inşa edecek adımların atılmıyor olmasıdır. İktidar her gün eften püften yeni davalar açıyor. Savcılar veya güvenlik görevlileri ekonominin bu durumuyla ilgili bilgi sahibi olmak zorunda değil. Eylemlerini yaparken hukuku esas alacaklar insanlar. Ama siz hukuku keyfiyete tabi yaparsanız, o zaman insanlar hiçbir şekilde ekonomide veya toplumun farklı kesimlerinde yarattığı etkiyi düşünmeden bazı işler yaparlar. İşte o yüzden her şey hukuka uygun olsun diyoruz. Dolayısıyla herkes herkesin davranışını tahmin edebilsin. Tahmin edilebilirlik şu anda ekonomide ve Türk siyasetinde ortadan kalktı. Normal şartlarda yapılmaması gereken şeylerin yapıldığını görüyoruz. E böyle bir ortamda siyasette normalleşme olmaz. Mesela bugün sanırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na polise hakaretten ya da polise direnmekten bir soruşturma açılmış. Bunun mutlaka bir maliyeti olur. Sayın savcılar bunun maliyetsiz olabileceğini düşünmesinler. Belki siyasi olarak, adli olarak da bunun hukuka da bir katkısı yok, ama siyasete hiç katkısı yok. Bu tip eylemler, Ekonomiye bırak katkıyı, zararı olan şeyler. Güvenlik güçlerinin ve adlî makamların buna bodoslama bir şekilde gittiklerini görünce insanlarda ister istemez bir karamsarlık oluyor.
Bir başka husus, TÜSİAD yetkililerine açılan davalarla ilgili yeteri kadar bir yüzleşme de olmadı. Bu da tabii ki ekonomide dikkatlerden kaçmıyor. Bu insanlar hakkında dava açılmasının sebebi, Sayın Cumhurbaşkanının bir grup toplantısında onları hedef göstermesiydi. Dolayısıyla Sayın Zeybekçi'nin ortaya çıkarak görev ya da yasak savmak mahiyetinde yapmış olduğu açıklamalar, orada ortaya çıkan ve zamanında yapılan açıklamaların ortaya çıkarttığı tahribatı telafi edici değildi. O nedenle hem uluslararası düzeyde hem de yerel düzeyde yatırımcılar, Sayın Cumhurbaşkanının bu konulara bakışı açısından bir netlik talep etmektedir. Şu anda ister Zeybekçi olsun ister Mehmet Bey olsun, ne kadar olumlu şeyler söylerse söylesin, vatandaş ve yatırımcı diyor ki: ‘’Türkiye'de borusu öten Sayın Cumhurbaşkanıdır’’ diyor. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları herkes tarafından referans alınır. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanının ekonomiyle ilgili bu güven açığını bizzat kendisinin kapaması lazım.

Ruşen Çakır: Geçen sefer bir Nebati olayı yaşadık. Erdoğan, Türkiye'de ekonominin başına ekonomiyle alâkası olmayan birisini getirebildi ve ondan sonra da apar topar Mehmet Şimşekle yola devam etti. Şimdi de ‘’Mehmet Şimşek gidici mi?’’ diyoruz ve her an ortadan kaybolabilir, affını isteyebilir, şu olur bu olur. Mehmet Şimşek giderse yerini doldurabilecek birileri olabilir mi? Bir kere iktidarın elinde onun ayarında bir isim olmadığı açık. Nasıl bir şey bekliyorsun? Nasıl bir senaryo söz konusu olur?
Günçavdı: Bu tip beklenti oluşturmaya yönelik ya da bu tip değerlendirmelerin yanlış olduğunu düşünüyorum.  Öncelikle şunu ifade edeyim, Nebati üzerine yapılan spekülasyonlarla ilgili. Çünkü bu çok yanlış anlaşılıyor. O politikalar Nebati’nin kendi portföyünden çıkarttığı politikalar değil. Bunlar Türkiye Odalar ve Borsalar ve MÜSİAD menşeili politikalardı. O günkü tartışmaları ben yakından takip ettiğim için biliyorum. Dolayısıyla Nebati sadece vitrindeki insandı.
İkincisi, biz şimdi Mehmet Şimşek’in yerine bir insan arıyoruz. Niçin? Ortaya çıkan kredibilite açığını kapatmak için. Ama bırak Mehmet Şimşek’i, Nobel ödüllü iktisatçıları getirseniz, Kemal Derviş gibi bir ismi getirseniz, bu kredibilite açığını kapatacak yetkinlikte isimleri getirseniz, yine kapatamaz. Çünkü o kredibilite açığını yaratan, bizzat siyasetin kendisi. Siyaseten Türkiye ekonomisinin önünü açacak tedbirleri alabilecek esnekliği, iradeyi göstermeyecek bir siyasi yapı kaldığı sürece ister Mehmet'i getirin ister Ahmet'i getirin fark etmez. Dolayısıyla, bu noktadan sonra Mehmet Bey'in yerine kim gelirse gelsin, çok büyük fark yaratacağını şahsen düşünmüyorum. Çünkü eğer böyle bir endişe olmuş olsaydı, 19 Mart'ta o hamle yapılırken kolaycılığa kaçılmazdı, hukuk ayaklar altına alınmazdı. Biz hukukla ilgili problemlerimizi 19 Mart'ta fark etmedik, Daha önce de hukuk problemlerimiz vardı. 19 Mart, o problemleri arttırdı. Ondan önce de biz hukuk ve demokrasi diyorduk. 19 Mart'tan sonra daha fazla ve farklı şekilde bunu dile getirmeye başladık.
Dolayısıyla kamuoyundaki bu ‘’Mehmet Bey'den daha iyisini mi bulacak? Mehmet Bey'in yerine kim geçebilir’’ tartışmalarının yersiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü ister Ahmet olsun ister Mehmet olsun, hatta Merkez Bankası’ndaki arkadaşların bile bu politikaya, Türkiye ekonomisine yeteri kadar çıpa olma özellikleri kalmamıştır. Bir iki ay sonra daha iyi göreceksiniz. Özellikle bu enflasyon raporunun açıklanmasından sonra ve o raporda hedeflerle ilgili birtakım öngörülerde bulunduktan sonra bunlar gerçekleşmeyince, artık bu arkadaşlara da hiç kimsenin itibar etmesi mümkün olmayacak. Çünkü kendi iddia ettikleri eleştirdikleri her şeyi bugün kendileri yapar duruma geldiler. O zaman Nebati Bey’le bu beyler arasında e ne fark var ki? Bunlara bu faaliyetleri, bu politikaları, bu uygulamaları yaptıran erki gündeme getirmemiz lazım. Bu erk başkanlık sistemidir. Bu erk Sayın Cumhurbaşkanıdır. Eğer biz bugün ekonomideki problemleri Mehmet Şimşek üzerinden veya Merkez Bankası idarecileri üzerinden tartışırsak yanlış yaparız. Çünkü bunlar birincil derecede sorumlular değildir. Bunların sorumluları hareket alanlarını siyaseten daraltanlardır. Dolayısıyla bu sistem değişmeden, herhangi bir şekilde Türkiye'deki ekonomi politikalarında normalleşme de çok mümkün değildir.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Öner. Kimsenin toparlayamayacağı bir durum olduğunu ve burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirleyici olduğunu, o, politikasını değiştirmediği sürece ya da teknokratların önünü açmadığı müddetçe iflah olacak bir durumda olmadığımızı söylüyorsun. Prof. Öner Günçavdı’yla, ‘’Mehmet Şimşek gidici mi?’’ sorusunun cevabını aradık Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
08.06.2025 CHP’nin önündeki en ciddi engel: “Küçük olsun bizim olsun” anlayışı
01.06.2025 CHP siyasi iktidarın kızıştırmak istediği iç krizini tabanına başvurarak aşabilir
30.05.2025 Mehmet Baransu’yu hatırlıyor musunuz?
30.05.2025 Haftaya Bakış (269): Sivil anayasa tartışmaları | Kılıçdaroğlu'nun beklenen açıklaması | İnfaz yasasında gecikme
30.05.2025 İktidar yeni anayasa sürecinde muhalefeti bölebilir mi? | Özlem Kaygusuz yorumladı
29.05.2025 Günümüz Türkiyesi’nde İslamcılık ve Kürtler
29.05.2025 DEM Parti’yi Cumhur İttifakı’na yamamaya çalışmanın anlamsızlığı
29.05.2025 CHP Türkiye partisi olabilecek mi?
28.05.2025 AK Partililer niçin 19 Mart operasyonuna sahip çıkmıyor?
28.05.2025 Transatlantik: Trump Putin'i ikna edebilecek mi? | Ortadoğu'da taşlar yerine ne zaman oturacak?
08.06.2025 CHP’nin önündeki en ciddi engel: “Küçük olsun bizim olsun” anlayışı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı