CHP Türkiye partisi olabilecek mi?

29.05.2025 medyascope.tv

29 Mayıs 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Bu sabahki yayınıma bir izleyici tepkisi geldi ve sağ olsun, onun bu yazdıklarından hareketle bu yayını yapıyorum. Diyor ki, bir Kürt, ‘‘Hep bize soruluyor ‘Türkiye partisi olacak mısınız?’ diye. Peki diğer partiler Türkiye partisi olacak mı? Yani biz Kürtleri kucaklayacak mı?’’ Çok anlamlı bir serzeniş. Ben bunu CHP üzerinden konuşmak istiyorum ama olayın sadece Kürtlerle sınırlı olmadığının altını çizmek istiyorum. Kürtler önemli bir ayağını oluşturuyor ama… Cumhuriyet Halk Partisi'nin geleneksel olarak ana muhalefette kalmasının en önemli nedeni, ülkenin belli bölgelerine hapsolması ve belli bölgelerinde çok çok zayıf olması. Böyle olunca Cumhuriyet Halk Partisi %25 civarında oy alan ve batı sahil şeritleriyle sınırlı bir parti oldu ve hiçbir zaman tam anlamıyla Türkiye partisi olamadı. Ama şöyle bir husus vardı, haksızlık etmeyelim: diyelim ki İç Anadolu'dan, Doğu Anadolu'dan, Güneydoğu Anadolu'dan ve Karadeniz'den, Karadeniz'in bazı bölgelerinden çok oy alamıyor olabilir; fakat buralardan göç etmiş olan, İstanbul'a, İzmir'e, diyelim ki Antalya'ya, Mersin'e, Adana'ya göç etmiş olan kişilerin bir kısmının oylarını alabiliyordu. Özellikle eski kuşak, ilk kuşak Kürtlerin İstanbul'da en çok tercih ettiği partilerden birisinin Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu biliyoruz. Ancak o büyük göç patlamasının yaşandığı 1990'larla beraber gelenlerde Cumhuriyet Halk Partisi o kadar cazip bir şey değil. Benzer bir olay Karadenizliler için de geçerli, İç ve Doğu Anadolu'dan gelenler için de geçerli. Fakat İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da, Karadeniz'de bir iki il istisna, Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir zaman güçlü olamadı. Mesela 2023 seçimlerine baktığımız zaman, cumhurbaşkanlığını bir kenara koyalım, milletvekili seçimlerine baktığımız zaman Cumhuriyet Halk Partisi'nin birinci çıkabildiği şehir sayısı10: Kırklareli, Tekirdağ, Edirne, Çanakkale, İzmir, Aydın, Muğla, Antalya, Mersin, Eskişehir. Ama çok sayıda şehirde Cumhuriyet Halk Partisi %20'nin altında oy almış. Mesela Trabzon'da, Sakarya'da, Kütahya'da, Afyon'da, Gümüşhane’de, birçok yerde. Bunlar, saymakla bitmeyecek yerler. Tabii ki Güneydoğu'da da, 2023'te mesela baktığımız zaman, 2023'te o zaman Yeşil Sol Parti’ydi, HDP'nin yerine o girmişti, DEM de değildi. Onun birinci olduğu illere baktığımızda, Cumhuriyet Halk Partisi'nin %10'a sadece Ağrı'da, Kars'ta ve Tunceli'de ulaştığını görüyoruz. Tunceli'deki daha yüksek, 32 civarı. Çünkü Tunceli'de geleneksel olarak bir CHP gücü var. Ağrı'da %10,67, Kars'ta %16,07. Onun dışındaki yerlerde %6, %7, %8. Ve üstelik, bu da çok önemli, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir önceki genel seçimde buralarda aldığı oylar daha az. Yani 2023'te Cumhuriyet Halk Partisi, Güneydoğu'da ya da HDP'nin birinci çıktığı şehirlerde diyelim, ya da HDP, Yeşil Sol Parti, oralarda oylarını 1-2 puan da olsa arttırmış. Ama artsa artsa bu kadar artıyor diye gözüküyor. Burada tabii çok önemli bir kırılma anı var, o da 2024 seçimleri. 2024 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi yıllar sonra birinci parti çıktı. %37,77 oy oranı, hakikaten mucizevi bir orandı. Ama onun da ötesinde 14 büyükşehir, 21 il, 337 ilçe aldı ve bunlardan il belediyelerine baktığımız zaman Artvin, Ardahan, Giresun, Sinop, Kastamonu, Bartın, Zonguldak, Bolu, Amasya, Adıyaman, Kilis, Kırşehir, Kırıkkale, Afyon, Denizli, Burdur, Uşak, Bilecik, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Manisa, bayağı bir sayıda il. Bunların bazıları büyükşehir, biliyorsunuz. Buralar, bu iller, 2023 seçimlerinde birinci parti olamadığı yerler. Tabii en çarpıcıları Kastamonu’ydu, Afyon’du, Kütahya’ydı, Adıyaman’dı. Bunlar da Cumhuriyet Halk Partisi'nin 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde yaptığı sıçramayla Türkiye partisi olma konusunda çok büyük bir atılım içerisinde olduğunu bize gösterdi. İstisna yine Güneydoğu. Zaten yerel yönetimlerde Güneydoğu'da hiçbir iddiası yoktu Cumhuriyet Halk Partisi'nin. Ama onun dışında Türkiye'nin tüm bölgelerinde, mesela Kilis'te belediyeyi kazandı, mesela Giresun'da kazandı, ya da Kastamonu'da kazandı, Bartın’da kazandı, Afyon'da kazandı. İşte bence 19 Mart krizinin esas nedeni bu. Tabii ki Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığını engellemek, ancak bunun da ötesinde Ekrem İmamoğlu işte buna yaslanıyordu. Cumhuriyet Halk Partisi, 31 Mart 2024 seçimleriyle beraber tüm Türkiye’ye ulaşabileceğini gösterdi. Bunu nasıl yaptılar? Bir yanıyla Erdoğan’ın, AK Parti'nin krizi, Cumhur İttifakı'nın tıkanması, ekonomik kriz, şu bu, hepsi. Ama unutmayın, 2023'teki o büyük şok yenilginin ardından bunu yapabildiler. Bunun bir diğer ayağı da tabii ki Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönetiminin değişmesi ve değişim sloganıyla bayağı profesyonel bir siyaset yapmaya başlamalarıydı. Erdoğan bunu engellemek istedi. Bunu engellemenin yolu CHP'yi kavgaya çekmek, CHP'yi bir alana hapsetmek. Çünkü burada gördük ki CHP alanını genişletti, siyasetin alanını genişletti. Önce Erdoğan ‘‘yumuşama, normalleşme’’ diyerek CHP'nin bir anlamda zamanını çaldı ve CHP'nin bundan olumsuz etkilendiği yorumları yapıldı. Bunları ölçmek çok mümkün değil. Fakat şunu biliyoruz ki o tarihlerde yapılan, yani yerel seçimin ardından yapılan kamuoyu araştırmalarında %37,77 almış olan Cumhuriyet Halk Partisi, kamuoyu araştırmalarında %30'u bile bulamaz bir durumdaydı ve AK Parti ile başa baş gidiyordu. Ama sonra 19 Mart'tan sonra işin rengi tekrar değişti ve CHP tekrar %30'un üzerine geçti. Burada aslında şunu görüyoruz: Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye partisi olmasını engellemek için, onu yolsuzluk üzerinden, yanına bir de kent uzlaşısı yani terör katarak sıkıştırmaya ve bir suç örgütü olarak göstermeye çalışarak Cumhuriyet Halk Partisi'nin içine düştüğü duraklamayı aşmasına yardımcı oldu. Çok garip bir olay oldu. Ve Cumhuriyet Halk Partisi, 19 Mart'ta verdiği cevapla ve vermekte olduğu, hâlâ vermekte olduğu cevapla tekrar eski temposuna, daha güçlü bir şekilde sahip oldu ve tekrar Türkiye partisi olma yolunda çok ciddi bir mesafe katediyor. Ve tüm Türkiye artık Ekrem İmamoğlu'nu meşru cumhurbaşkanı adayı olarak, tüm Türkiye derken tabii ki AK Partililer, MHP'liler istemiyorlar ama bunun bir şekilde böyle olduğunu insanlar görüyorlar diyelim. Ama burada bir ince nokta var. O da yine dönüp dolaşıp Kürt seçmen meselesine geliyoruz. Siz Türkiye'yi yönetmeye talipseniz bir şekilde Kürtlerin en azından bir kısmını yanınıza çekmeniz lazım. AK Parti'nin bunca yıl ülkeyi yönetebilmesinde, Türkiye'nin tüm bölgelerinden oy alabilmesinin etkisi çoktu, Kürtler dahil. Ama sadece Kürtler değil. İç Anadolu, Doğu Anadolu, büyükşehirler, batı; her yerden AK Parti çok hatırı sayılır oylar aldı. Ama ne oldu? 2024 ile beraber AK Parti belli bir coğrafyaya sıkıştı. Yani CHP'nin zamanında yaşadığını, CHP'nin batının sahil kesimlerinde birinci parti olma olayını, AK Parti şimdi İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz – kısmen, hepsi değil – Karadeniz'de birinci parti olan ama bunların hepsinde de ciddi oy kaybı yaşayan, mesela bir Kayseri'de, Konya'da, Erzurum'da ciddi oy kaybı yaşayan bir parti haline dönüştü. Yani AK Parti, Türkiye partisi olma özelliğini kaybetmeye başladı, son seçimde bunu gördük. CHP onun yerine Türkiye partisi olmaya koyuldu. Şimdi burada bir kırılma yaşatılmak isteniyor, o da Kürtlerle ilişki konusunda. Kürtleri nasıl katabilirsiniz iktidar yolculuğunuza? Ya Kürt seçmen size oy verir ya da Kürt seçmenin oy verdiği partilerle ittifak yaparsınız. Bunu bence Ekrem İmamoğlu da Özgür Özel de çok iyi ölçüyorlar ve çok dikkatli davranıyorlar başından itibaren. Özellikle bu açılım ya da yeni çözüm süreci denen olayla birlikte CHP bu konuda çok hassas, CHP yönetimi. Daha önce bu olayın öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin kayyumlar konusunda anında refleks vermesi çok önemliydi. Yerel seçimde kent uzlaşısı yapılması bazı yerlerde çok önemliydi. Yani yan yana durmayı becerdiler birçok yerde ve Erdoğan bunun bedelini ödetmeye çalışıyor. İşte Esenyurt olsun, Şişli olsun, bazı yerlerde bunu ödetmeye çalışıyor. Fakat bir de diğer husus şu, çok önemli: Yapılan araştırmalarda, Rawest'in mesela yaptığı araştırmalarda Güneydoğu'da seçmene, "Asla oy vermem" denilen parti soruluyor; Güneydoğu'da seçmenin ‘‘Asla oy vermem’’ dediği partilerde en az işaretlenen parti Cumhuriyet Halk Partisi. Bu çok ilginç. Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti, yani seçmenin birinci tercihi olma açısından Kürtler nezdinde bayağı zayıf. Fakat birçok Kürt'ün ikinci parti tercihinin CHP olduğunu araştırmalar söylüyordu. Yani şöyle diyelim; ‘‘DEM Parti'ye vermezsem, vereceğim parti CHP’’ ya da ‘‘AK Parti'ye vermezsem, verebileceğim parti CHP.’’ Yani CHP'nin Kürtlerde bir karşılığı var. Bunu doğrudan seçmen olarak alabilirsiniz, ki 2023 seçimlerinin ilk turunda Kılıçdaroğlu'nun aldığı oylar ortada. Çünkü açıkça desteklendi. Ama daha sonra ikinci turda Ümit Özdağ ile ittifak yapılması gibi olaylar nedeniyle ikinci turda bayağı bir seçime katılma oranının Güneydoğu'da düştüğünü biliyoruz. Burada Cumhuriyet Halk Partisi ne yapabilir? Bir, tabii ki her partinin yapmak istediği gibi bu seçmeni doğrudan kendisine oy vermeye teşvik edebilir, bunun için çalışır ya da onları temsil eden, onların tercih ettiği partilerle – ki şu anda DEM Parti – birlikte hareket etmeye çalışır. İşte bu noktada son günlerde bayağı bir sorun yaşanıyor, sorunlar çıkartılıyor. Sabahki yayında değindiğim olay da bununla ilgili bir husus. Birileri, CHP’ye yakın, muhalefete yakın birileri ya da öyle tanımladığımız birileri ve özellikle CHP’ye yakın olduğu varsayılan birtakım medya kuruluşları, muhalif medya denen kuruluşlarda, özellikle çözüm süreci ile ilgili olarak garip yaklaşımlar var. Yani DEM Parti’yi ve onların temsil ettiği kesimleri iktidar iş birlikçisi göstermeye çalışmak gibi bir yaklaşım var. Bu yaklaşımla ne elde etmek istediklerini çok anlamıyorum. Sabahki yayında bunu söylemiştim; bu, en çok Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurmay kadrosunun yapmak istediği şeylerin önüne engel çıkartıyor. Çok farklı bir durumla karşı karşıyayız. Eğer siz Kürtlerle bir şekilde beraber hareket etmezseniz, doğrudan seçmenin oyunu alarak ya da onların oy verdiği partiyle bir anlamda yan yana durarak ya da başka yollarla bunu yapmazsanız, yani Kürtler olmadan bir Türkiye’ye seslenmeye kalktığınız zaman Türkiye partisi olamazsınız ve o zaman da Türkiye’yi yönetme konusunda çok ciddi sorun yaşarsınız. Bu bir yanıyla Meclis aritmetiğinde de olur, ama onun daha ötesinde olur. Türkiye’de son dönemde benim izlediğim dönemlerde, mesela 91 seçimlerinde Süleyman Demirel iktidara gelirken – ki koalisyonla geldi – gelmeden önce kendince bir Kürt açılımı yaptı. Kürt realitesini tanımaktan bahsetti. Şeffaf karakollar dedi, şu dedi bu dedi. Bunun kesinlikle etkisi oldu. Daha sonra Tansu Çiller, Bask Modeli dedi. Mehmet Ağar bile bir zamanlar Doğru Yol Partisi’nin başındayken, ‘‘Dağda olacaklarına gelsinler düz ovada siyaset yapsınlar’’ diyebildi. AK Parti aynı şekilde çözüm süreçlerini bir şekilde hayata geçirmeye çalıştı. Erdoğan, Kürtler konusunda ‘‘ret, inkâr, asimilasyon politikalarından vazgeçmek’’ dedi bir dönemler; devlet adına, yani ülkeyi yöneten bir siyasetçi adına. Bunları söylemeleri, onları bir şekilde iktidara getirdi ya da iktidarda tuttu. Ama bunlardan uzaklaştıkları ölçüde de iktidarı kaybetmeye başladıklarını gördük. Bunu gündem etmeden Türkiye’yi yönetme, Türkiye partisi olma şansı yok. Mesela İYİ Parti’nin böyle bir şansı yok, Milliyetçi Hareket Partisi’nin böyle bir şansı yok. Yani Bahçeli’nin son dönemdeki Türk-Kürt kardeşliği üzerine söylediklerini Kürtler önemsiyor olabilirler ama MHP’nin Kürtlerden oy alma gibi bir beklentisi ya da Kürtlerin destekledikleri partilerin MHP ile iş birliği yapması falan gibi şeyler hayal olacak. Çünkü onlar kendini belli bir yerle sınırlamış partiler. Ama eğer Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’yi yönetmek istiyorsa, ki istiyor, ve şu anda birinci parti durumunda ve bunu oylarını arttırarak korumak istiyorsa, o zaman Türkiye’nin tüm bölgelerini gözeten, sadece Batı sahil şeridinin kaygılarını değil; aynı zamanda Karadeniz’in, İç Anadolu’nun, Doğu Anadolu’nun ve Güneydoğu Anadolu’nun da kaygılarını gözeten çoğulcu bir politikayı hayata geçirmesi lazım. Burada sadece Kürtlerden ibaret bir şey değil. Mesela kazanılmış olan Kastamonu’yu koruyabilmesi gerekiyor, Afyon’u koruyabilmesi gerekiyor, Kilis’i, Kırşehir’i, Kırıkkale’yi kazandı yani CHP. Yani Kırıkkale, ben kendimi bildim bileli sağın kalesi, hatta MHP’nin en güçlü olduğu yer diye bilirdik. Ama Kırıkkale’yi aldı, Amasya’yı aldı, Kütahya’yı aldı. Buralarda tabii ki belediyelerin de çok önemli bir rolü var. Belediyelerle insanlara daha kolay ulaşıyorsunuz, hizmetle ulaşıyorsunuz. Ve zaten Erdoğan’ın başından itibaren yok SGK borçları, yok yolsuzluk soruşturmaları falan diyerek CHP’li belediyelere bu kadar çullanmasının en önemli nedeni de CHP’nin işte burada yakaladığı, 31 Mart’ta yakaladığı Türkiye partisi olma ve birinci parti olma özelliğini yıkmak, onu sabote etmek. Eğer buna direnç gösterirse CHP, ki şu haliyle oldukça başarılı gittiklerini tekrar söylemek isterim, tabii ki zor bir iş, çok büyük baskılar var, çok büyük engeller var; ama hala Cumhuriyet Halk Partisi sesini çıkartıyor. Sokaklarda, meydanlarda ve ülkenin her yerine gidiyor. Şu ana kadar Güneydoğu'ya gidiş bir Van’da oldu. Çok da büyük katılımlı bir miting olmadı Van'da. Ancak Van'da Özgür Özel'in verdiği mesajlar çok önemliydi. Özgür Özel partisinin etrafındaki birtakım çevrelerin, medyanın yapmaya çalıştığı o reddiyeci tavrı takınmadı. Kürt sorununu tanıyan, bunun çözümü için ve silahların susması için kendini buraya angaje eden bir siyasi partinin lideri olarak konuştu. Bunlar çok anlamlıydı. Orada yaptığı küçük de olsa Kürtçe selamlamalar da çok anlamlıydı. Bunların ne kadar değerli olduğunu insanların bilmesi lazım. Gerçekten öyle, ‘‘Ya, ne gerek var bunlara’’ falan diyerek böyle bir üstenci tavırlar, Kürtlere bu tür muameleler etmek bence kimsenin hayrına değil. Şu haliyle baktığım zaman CHP'nin Türkiye partisi olma, olduğu ölçüde de kalma ve bunu daha da genişletme yolundaki çabalarının ana hatlarıyla, tabii ki sorunlar bence de var, ama ana hatlarıyla olumlu olduğunu görüyorum. Fakat CHP'ye ya da CHP tabanına akıl verme iddiasındaki birtakım kişilerin reflekslerinin, tepkilerinin, dillendirdikleri kaygıların, şunların bunların çok abartılı, önyargılı olduğunu ve CHP'nin aleyhine olduğunu düşünüyorum. Türkiye yeniden bir demokrasiye, hukuk devletine geçecekse bunu Cumhuriyet Halk Partisi'nin birinci parti olduğu, diyelim ki, ama yanında mutlaka ve mutlaka diğer muhalefet partilerinin ama en çok da Kürtlerin olduğu bir şekilde yapabilir. Geçen seferki Altılı Masa olayının belli bir yerde tıkanmış olmasının nedenini biraz daha düşünmek lazım. O masaya neden Kürtlerin oturtulmadığını hatırlayın. Çünkü, ‘‘Kürtler oturursa şu olur, bu olur’’ diye birtakım önyargılarla Kürtlerin o masanın bir katılımcısı, iştirakçisi olmasından imtina edildi. Ama sonra bir baktık ki Altılı Masa’daki birçok parti aslında yok hükmündeymiş; ama öteki taraftan sizin dışladığınız ama iktidarın sürekli ‘‘Aslında Masa’nın 7. Ortağı’’ diye propaganda yapmaya devam ettiği parti varlığını hala koruyormuş. Eğer, tabii ki tarihi yeniden yazamayız, ama o masa daha farklı bir masa olsaydı, başından itibaren Kürtler olsaydı o zaman büyük bir kopuş olacaktı Türkiye'de. O kopuşun kimilerine göre… Mesela diyelim ki ‘‘Kürtler de burada olsa — Yeşil Sol Parti’ydi o zaman — bu ittifak asla oy alamaz, aldığı oyları da kaybeder’’ diyen çok kişi vardı. Sonuçta Altılı Masa’nın aldığı oy ortada. Bundan daha kötü bir skor olabilir miydi, düşünmek lazım. Neyse çok uzatmayayım. Cumhuriyet Halk Partisi şu anda Türkiye partisi tanımını en fazla hak eden parti bana göre, AK Parti'ye kıyasla da. Ama burada birtakım sorunlar var ve bu sorunların en önemli kaynaklarından birisi de Cumhuriyet Halk Partisi'nin yine kendisini belli yerlerle, belli reflekslerle, belli kaygılarla sınırlamasını isteyen o batı sahil şeritlerindeki egemen olan yaklaşımı hala güçlü bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi'nin tek kaynağı olarak göstermeye çalışan kesimler. Cumhuriyet Halk Partisi ne kadar yeni ulaştığı, yeni yeni ulaşmaya başladığı kesimleri hareketine dahil ederse, onların dertlerini dertlenirse o kadar başarılı olacaktır diye düşünüyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
08.06.2025 CHP’nin önündeki en ciddi engel: “Küçük olsun bizim olsun” anlayışı
01.06.2025 CHP siyasi iktidarın kızıştırmak istediği iç krizini tabanına başvurarak aşabilir
30.05.2025 Mehmet Baransu’yu hatırlıyor musunuz?
30.05.2025 Haftaya Bakış (269): Sivil anayasa tartışmaları | Kılıçdaroğlu'nun beklenen açıklaması | İnfaz yasasında gecikme
30.05.2025 İktidar yeni anayasa sürecinde muhalefeti bölebilir mi? | Özlem Kaygusuz yorumladı
29.05.2025 Günümüz Türkiyesi’nde İslamcılık ve Kürtler
29.05.2025 DEM Parti’yi Cumhur İttifakı’na yamamaya çalışmanın anlamsızlığı
29.05.2025 CHP Türkiye partisi olabilecek mi?
28.05.2025 AK Partililer niçin 19 Mart operasyonuna sahip çıkmıyor?
28.05.2025 Transatlantik: Trump Putin'i ikna edebilecek mi? | Ortadoğu'da taşlar yerine ne zaman oturacak?
08.06.2025 CHP’nin önündeki en ciddi engel: “Küçük olsun bizim olsun” anlayışı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı