Diğerkâmlığa davet

13.09.2013 Vatan

Ne zaman Kürt sorunu hakkında, Kürtlerin talep ve beklentileri lehine bir şeyler yazsam "Siz Kürt müsünüz?" diye soranlar çıkıyor. Aynı şekilde ne zaman Alevi sorunu hakkında, Alevilerin talep ve beklentileri lehine bir şeyler yazsam "Siz Alevi misiniz?" diye soranlar oluyor. Soranlar da biliyor olsalar gerek, ne Kürt, ne de Aleviyim. Aslına bakılacak olursa Kürt ve/veya Alevi sanılmaktan rahatsız oluyor da değilim. Buna karşılık bu tür soruları yöneltenler için üzülüyorum, ama asıl üzüntüm, Türkiye'de sayıca çok olanların, sayıca az olanların talep ve beklentilerine genellikle kayıtsız kalmaları, sayıca çok olmalarının kendilerine bu hakkı verdiğine inanmaları.
Yine de belli ölçülerde mesafe aldığımızı kabul etmeliyiz. Yakın bir döneme kadar resmi görüş, Kürt diye bir şey olmadığı, kendilerine Kürt diyenlerin aslında "dağ Türkleri" olduğu önermesi üzerinden şekilleniyordu. Alevilik için de benzer bir durum söz konusuydu, sistemin merkezinde olanından muhalefetinde yer alanına kadar herkes Alevilere "var ama yok" muamelesini uygun görüyordu. Evet bunları büyük ölçüde aşmış gözüküyoruz ama hem Kürtler, hem Alevilerin temel talep ve beklentilerinin karşılanmasının epey uzağında olduğumuz da bir gerçek.

Kavramların yetersiz kaldığı anlar

Bu tıkanıklığı aşmamızda şu kavram işimize yarayabilir: Diğerkâmlık. Yıllar önce böyle bir sözcüğün varlığından Tanıl Bora sayesinde haberim oldu. O gün bugündür, birçok köklü sorunumuz üzerinde düşünürken bu kavram işime çok yaradı. Bugün Türkiye'de birçok konuda yaşanan ciddi krizler ve kamplaşmaların aşılmasında diğerkâmlığın çatışan taraflarca belli ölçülerde benimsenmesinin şart olduğunu söyleyebiliriz, ama maalesef bunun çok ama çok uzağındayız.
Bu noktada son dönemlerde dilimize iyice yerleşen "ötekileştirme", "nefret söylemi", "kutuplaşma" gibi başka bazı kavramlara bakmak yararlı olabilir. Örneğin son Gezi direnişiyle birlikte Türkiye'de öyle bir yarılma yaşandı ki, bu kavramlar bile durumu açıklamada yetersiz kaldı. Siyasi iktidara yakın bazı basın yayın organlarının ve gazetecilerin Gezi direnişi ve direnişçileri hakkında yazıp söylediklerini "ötekileştirme" diye adlandırmak çok zayıf kaçacaktır. Özellikle hayatlarını kaybeden gençler hakkında pek bir üzüntü dile getirilmemesi, hatta bazı dezenformasyonlarla nerdeyse ölümlerin meşrulaştırılmaya çalışılmasını da "nefret söylemi" ile karşılamaya çalışmak mümkün olmayacaktır.

Yükleri birlikte sırtlanmak

Türkiye ne zamandır, taşıyamayacağı kadar ağır yükleri sırtlanmış durumda. Her geçen gün yükler hafifleyeceğine daha da artıyor. Bu yükleri taşımanın güçlüğünün, hatta imkansızlığının asıl nedeni, tarafların, özellikle sayıca çok olan ve iktidarı ellerinde tutanların yer aldığı tarafın, bunun sadece sayıca az olanların görev ve sorumluluğu olduğuna inanmaları ve bunu onlara dayatmaları. Halbuki sayıca az olanların o yükün altına kalmaları halinde sadece onlar değil tüm ülke kaybedecek.
Dolayısıyla bu yükleri hep birlikte taşımamız gerekiyor. En çok da sayıca çok olanların, sayıca az olanların kimliklerini kabul etmeleri, onlara eğreti kimlikler dayatmaktan vazgeçmeleri ve onların temel taleplerini yerine getirmeyi daha fazla ertelememeleri gerekiyor.
Kısacası diğerkâmlık egemen olmazsa hepimiz bu yükün altında kalırız.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
02.01.2025 Mümtaz'er Türköne ile söyleşi: "Bu sürecin en büyük kaybedeni AK Parti ve Erdoğan olur"
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
27.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (247): Asgarî ücret ve CHP’nin tavrı, Suriye’de Türkiye damgası, Gelecek ve DEVA’dan istifâlar
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
20.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (246): Suriye’de yeni dönem ve Türkiye - CHP belediyelerine haciz
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı