Altılı Masa’nın lâneti

24.12.2024 medyascope.tv

24 Aralık 2024’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Nereden çıktı şimdi bu konu diyeceksiniz; Altılı Masa mı kaldı? Kalmadı, ama yarattığı tahrîbat hâlâ etkisini sürdürüyor. Şimdi bu yayının çok basit bir öyküsü var. Bugün Türkiye’de “CHP dışında muhâlefet” deyince aklımıza hangi partiler geliyor diye düşündüm. Tabiî ki DEM Parti aklıma geldi; ama onun durumu da birazcık belirsiz açıkçası. Çünkü İmralı görüşmesi sonrası, eğer gerçekleşirse –ki gerçekleşeceğe benziyor– Abdullah Öcalan’ın vereceği mesajlara bağlı olarak DEM Parti’nin önümüzdeki dönemde duruşu farklılaşabilir. Zâten kendileri 2023 seçimlerinden sonra “üçüncü yol” diye bir şeyi tercih ettiler. Muhâlefete ve iktidâra mesâfeli duracaklarını söylediler. Yerel seçimlerde CHP ile “Kent Uzlaşısı” anlamında bâzı yerlerde anlaştılar, ama kendi başlarına gittiler. Neyse, DEM Parti’yi de sayalım. Ama onun dışında pek bir parti gelmedi aklıma. İYİ Parti, DEVA, Gelecek, Saadet, Demokrat Parti, Zafer Partisi ya da Yeniden Refah Partisi... Bunların hepsi bir şekilde silikleşti, en azından muhâlif dilleri silikleşti. Zafer Partisi hâlâ bir şeyler yapmaya çalışıyor; ama özellikle Suriye’de yaşananlardan sonra, ellerindeki en önemli silâh olan sığınmacılar konusunu kaybetme ihtimalleri de var. Onun için kendilerini yenilemeleri gerekecek, öyle gözüküyor. Neyse, bunu düşünürken tabiî ki Altılı Masa’ya gitti aklım. 12 Şubat 2022’de onun lanse edildiği toplantıyı izlemiştim. Birçok toplantısını Ankara’da yerinde izledim. Özellikle yaptıkları birtakım açıklamalar oldu, birtakım partilerden temsilciler bir araya gelip manifestolar hazırladılar. Şimdi onların hepsi çoktan çöp oldu. Yani parlamenter demokrasiye geçiş vs.; birçok konuda, ekonomi konusunda, adâlet konusunda hazırladıkları dosyaların hepsi hiçbir işe yaramadan çöp oldu gitti. Peki, 12 Şubat 2022’de hayâta geçen 6 parti, yani Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’den geriye ne kaldı? Aslında seçimin hemen ardından dağıldı bu masa biliyorsunuz. Dağılmakla kalmadı, partilerin birçoğunu ve birtakım siyâsetçileri de dağıttı diyelim; biraz kaba kaçacak ama öyle oldu. Kılıçdaroğlu kongre ile gitti — aday olmasına rağmen. Meral Akşener aday olmadı, gitti. En son Temel Karamollaoğlu yaşlılığı ve sağlık durumu nedeniyle genel başkanlığı bıraktı. Onunki bir anlamda, biraz da Meral Akşener'’nki başka türlü yorumlanabilir; ama Kemal Kılıçdaroğlu hem seçimden yenik çıktı hem de partisi içindeki seçimden yenik çıktı. Liderler böyle gitti. Daha sonra bakıyoruz: İYİ Parti’nin seçilen 44 milletvekili vardı, %9,9 oy almıştı, fena değildi oyu. 44 milletvekilinden geriye 30 tâne kaldı. Bunların bir kısmı CHP’ye, bir kısmı AKP’ye geçti, bir kısmı da bağımsız. 30’dan da iner mi? İnebilir. Gelecek Partisi’nden bugün Nedim Yamalı istifâ etti. Aslında bu yayını yapmamı tetikleyen de bu oldu. Nedim Yamalı’nın istifâsının, Altılı Masa’daki çözülmenin ciddî bir işâreti olduğunu düşünüyorum. Nedim Yamalı’nın istifâsı başka istifâları da tetikleyeceğe benziyor. Ona daha sonra bilâhare geleceğim. 44 milletvekilinden 30’a düşmüş bir İYİ Parti var. Cumhuriyet Halk Partisi, diğer dört partiye 25, 35, 38 milletvekili, 2 de İYİ Parti’ye vermişti; onları saymayalım, ama 4 partiye verdiği 25, 35, 38 milletvekili var CHP’nin. Bunlardan birisi Hasan Bitmez, Saadet Partili, Meclis’te vefat etti biliyorsunuz. Tekrar Allah rahmet eylesin diyelim kendisine. Onun dışında bakıyoruz, bugün Nedim Yamalı istifâ etti. Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nin birlikte 10’ar milletvekiliyle kurdukları grup bir kere daha tehlikeye düştü. Şu anda 20’nin altına düşmüş durumdalar. CHP yine onlara bir milletvekili verecek mi çok emin değilim açıkçası. Bu arada ilginç bir şey var; artık bu ilginç olmanın dışında bir şey, komik bir şey aslında: Demokrat Parti’nin üç milletvekilinden ikisi de partilerinden istifâ etti. Çünkü genel başkanlı kongre konusunda Gültekin Uysal’la anlaşamadılar. Demokrat Parti tek milletvekiliyle kaldı. Zâten etkisi olmayan bir parti.
Bir diğer husus, yerel seçimlere girildiğinde çok ilginç bir tablo çıktı. Altılı Masa’nın yerinde yerler esiyor. Yani resmen öyle. CHP dışındaki 5 partiye baktığımızda, İYİ Parti’nin çıkarttığı bir il belediyesi var. Onun dışında 28 ilçe, Türkiye çapında 28 ilçe çıkartabilmiş. Bunun 24’ünü İYİ Parti kazanmış. DEVA 1, Demokrat Parti 2, Saadet Partisi 1. Belde sayısına da bakıyoruz: 16 belde, bunun da 7’si İYİ Parti’de. Yani tam bir fiyasko. Gelecek Partisi hiçbir şekilde bir belediye başkanı kazanamadı. Partilerin il genel meclisinde aldıkları oylarla bakıyorsunuz, orada da çok acâyip bir durum var. CHP tabiî çok büyük bir çıkış yaptı, %37,7 ile, ama diğerlerini topladığınız zaman %5 bile etmiyor. 5 partinin toplamı %5 bile etmiyor. Şimdi şöyle düşünelim, o günleri birazcık zorlayalım: Tabiî birçok kişi, özellikle muhâlefet saflarındaki birçok kişi hatırlamak dahi istemiyor; ama o günlerde baktığımız zaman çok büyük bir ittifak oluştu, Millet İttifâkı adı verilen bir ittifak oluştu. Altı parti düzenli bir şekilde her ay bir parti genel merkezinde toplandılar vs.. Sürekli konuştular, konuştular, konuştular. Birer sayfalık, bir buçuk sayfalık açıklamalar yaptılar; ama toplantı sonlarında medyanın karşısına gidip birlikte hiç açıklama yapmadılar. Garip bir olaydı bu. En sonunda iş iyice ciddîye binip seçim yaklaştığı zaman, Mart ayında, 3 Mart’ta Meral Akşener masadan kalktı ve galiba işler orada iyice çığırından çıktı. 6 Mart’ta masaya tekrar oturdu; ama artık olay toparlanamadı. Şunu düşünen çok kişi var: “Meral Akşener’in masadan kalkması o projeyi bitirdi” diye. Şimdi dönüp baktığımda, açıkçası olayın o kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Olayın kendisi baştan çürükmüş, onu gördük. Buradaki çürüklük şundan, yani bir bakalım; DEVA ve Gelecek Partileri, AK Parti’den kopan partiler hiçbir zaman AK Parti’ye karşı çok ciddî bir hesaplaşma içine girmediler. Hattâ geçen Ahmet Davutoğlu, “Ben hiçbir zaman muhâlefet cephesinde yer almadım” dedi biliyorsunuz. Bunu söyleyebiliyor, çünkü gerçekten onların yaptıkları muhâlefet, Gelecek ve DEVA’nın iktidâra yönelik muhâlefetleri çok utangaç bir muhâlefetti. Bir diğer yandan da, CHP ile birlikte hareket ettikleri için de seçmenleri yanlarına çekemediler. Yani böyle garip bir durum. Hem AK Parti’yi eleştiremediler hem de CHP ile yan yana durmalarını da anlatamadılar ve sonuçta başlangıçta her ikisi de büyük beklentilere yol açan bu partiler tamâmen etkisiz kaldılar. Bu, 2023 seçimlerinde kendini gösterdi, yerel seçimlerde artık iyice netleşti. Saadet Partisi’nin durumu çok daha farklıydı. Saadet Partisi, hem CHP ile birlikte olmanın faturasını ödedi, ama aynı zamanda Yeniden Refah Partisi’nin yükselişi de Saadet Partisi’ni çok ciddî bir şekilde zorladı, etkisizleştirdi. Demokrat Parti üzerine çok fazla bir şey söylemeye açıkçası gerek yok. İYİ Parti belli ki 2023’te son kozunu oynamış ve o andan îtibâren, 2023 seçimlerinden îtibâren İYİ Parti sürekli bir gerileme içerisinde. İYİ Partililer hâlâ Müsavat Dervişoğlu’nun partiyi toparlamasını bekliyorlar. Bu arada Yavuz Ağıralioğlu tarafından Anahtar Parti kuruldu. Onun da İYİ Parti aleyhine bir gelişme göstermesi beklenebilir.
Şimdi bütün bunlara baktığımız zaman ortaya ne çıkıyor? CHP’den ibâret, kısmen DEM Parti ve CHP’den ibâret bir muhâlefet çıkıyor ortaya. Türkiye’nin gündeminde ne var? Türkiye’nin gündeminde Suriye var ve Suriye konusunda DEM Parti, tabiî ki Rojava adı verilen Fırat’ın doğusuyla ilgili şeyler söylüyor. En son, meselâ bugünkü grup toplantısında da Tuncer Bakırhan özellikle orada öldürülen iki gazeteciyi gündeme getirdi. Onun duruşunu biliyoruz. Suriye’nin, Fırat’ın doğusuna odaklanmış bir duruşu var. Bu çok doğal bir şey. CHP’nin hiçbir duruşu yok. CHP, bekle-gör politikası izliyor, olayı dışarıdan izliyor, seyirci durumunda. Ama Erdoğan, oraya ilk andan îtibâren çok ciddî bir şekilde müdâhil oluyor. Önce İbrahim Kalın gitti, daha sonra Hakan Fidan gitti ve şimdi bütün bakanlıklar sırayla birtakım açıklamalar yapıyorlar Suriye ile ilgili. Bakanlıklardan heyetler gidiyor vs.. Ve oraya yönelik olarak bir diğer yandan, az da olsa sayıları artan bir şekilde sığınmacılardan geriye dönüş var. Geriye dönüşü teşvik etmek için devletin aldığı birtakım kararlar var. Suriye olayı şu anda hem bölgenin hem Türkiye’nin gündemini belirliyor ve bakıyoruz ki ortada muhâlefet yok. Var ama yok. Örneğin dün Özgür Özel, Kubilay anmasındaydı. Tabiî ki Kubilay önemli bir olay. Ama şöyle bir gündemde gitmese, kimse “Niye gitmedin?” demezdi. Ve tabiî ki ortada şöyle bir şey var: Suriye konusunda konuşmak, bir duruş sergilemek için bir şeyler diyebiliyor olmanız lâzım. Konuya çok hâkim olduklarını açıkçası düşünmüyorum. Diğer partilere baktığımız zaman da Suriye politikası konusunda açıkçası herkes seyirci durumda. Zafer Partisi istisnâ olmaya çalışıyor; ama tam olarak başarabildiğini düşünmüyorum. Çünkü onlar, mültecilerin, sığınmacıların geriye dönüşü hızlanırsa siyâseten iyice zor durumda kalacaklar.
Şimdi tekrar Nedim Yamalı olayına dönelim. Nedim Yamalı, Gelecek Partisi’nin en önde gelen kurmaylarından, Ahmet Davutoğlu’nun en güvendiği isimlerden birisiydi ve bugün istifâ etti. Yarın muhtemelen AK Parti grubunda Erdoğan kendisine AK Parti rozeti takacak deniyor. Bakalım, olana kadar bekleyelim; ama çok kuvvetli ihtimal bu. Benim öğrendiğim kadarıyla, Gelecek Partisi içerisinde Nedim Yamalı ve iki kişi daha –bunlardan birisi Selim Temurci, biliyorsunuz– Erdoğan’la da görüşmüştü. Ondan sonra bir diğeri de İsa Mesih Şahin, eski İstanbul İl Başkanı ve İstanbul Milletvekili. Bunlar bir süredir aslında Gelecek Partisi’nin AK Parti’ye katılması için bir tür çalışma yürütüyorlar. Anladığım kadarıyla Erdoğan, özellikle Davutoğlu konusunda hâlâ tereddütlü ve şu hâliyle bakıldığı zaman Nedim Yamalı bir ilk olarak ortaya çıktı. Bence devâmı gelecek. Devamı gelecek, çünkü çok kolaylaştırıcı bir husus var, o da Suriye. Ahmet Davutoğlu’nun son günlerdeki açıklamalarına bakarsanız da bunu görürsünüz. İktidâra destek oluyorlar. Bu anlaşılır bir şey, çünkü Ahmet Davutoğlu’nun zamânında hayalini kurduğu olay 12-13 yıl sonra nihâyet gerçekleşti. Ama bu arada bir kopuş yaşanmıştı. Tekrar bir birleşme ihtimâli, birtakım sorunlar olsa da, Erdoğan’ın râzı olmasıyla bence gerçekleşecektir. Bu sâdece Gelecek Partisi’ni kapsayacak bir geri kazanım olmaz diye düşünüyorum. Saadet Partisi’nden, DEVA Partisi’nden, Yeniden Refah Partisi’nden –ki Yeniden Refah’tan arada gelenler olmuştu biliyorsunuz, belediye başkanları olmuştu–, hâlâ bağımsız olan Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı gibi birtakım isimlerin de önümüzdeki günlerde peyderpey olabilir ya da Şubat sonunda yapılacağı söylenen AK Parti büyük kongresinde, çok büyük katılımlarla bir kısmı eski AK Partili olanların yuvaya dönüşüne ya da yakın çevresinden olanların katılımıyla AK Parti’nin tekrar bir toparlanma durumuna geleceğine tanık olabiliriz. Sonuçta Altılı Masa ne oldu? Bir dönem kaybetmekte olan, artık gücünü kaybetmiş olan, yönetemez olan Erdoğan’a karşı bir alternatif olarak kurgulanan Altılı Masa, sonuç olarak Erdoğan’ın ömrünü uzatmışa benziyor. Orada tabiî ki bu masanın, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere mîmarlarının hepsinin burada bir sorumluluğu var. Tabiî burada ilginç olan bir şey şu: Bu kişilerin hemen hemen hiçbirisi herhangi bir şekilde bir bedel ödemediler. Tamam, Kılıçdaroğlu genel başkanlığı kaybetti, Meral Akşener genel başkanlıktan çekildi falan, ya da diyelim ki Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, bunlar çok da fazla bir şey olmamış gibi davranıyorlar; ama diyelim ki benim gibi gazeteciler, bu süreçte yaptığımız yorumlar nedeniyle bayağı eleştirildik ve bunların yanlışlığının belli anlamlarda –nasıl oluyorsa– bir şekilde sorumluluğunu bize yüklediler. Ki siyâsetçi olmadığımız için bizim seçmen davranışını belirleme falan gibi bir gücümüz olamaz. Ama yine de bunun hakkını vererek, daha doğrusu yanıldığını söyleyerek, ben ve başkaları da yapmıştır, bilmiyorum yapan oldu mu çok, biz bunu söyledik, ama siyâsetçiler pek bir şey yapmadılar.
Şimdi Nedim Yamalı olayı bence Altılı Masa’nın muhâlefet üzerinde bir lâneti olduğunu bize gösteriyor. Ve son yerel seçimlerde çok büyük bir ivme yakalayan, muhâlefetin demeyeyim Cumhuriyet Halk Partisi’nin önünde şimdiki bir belâ bence bu olacak: AK Parti’nin düne kadar muhâlif bilinen kesimlerin bâzılarını tekrar yanına çekiyor olması, Altılı Masa’nın eski mensuplarından bir kısmını yanına çekiyor olması CHP’nin önüne yeni bir sorun olarak çıkacak. Ama zâten CHP’nin fazla soruna ihtiyâcı yok. CHP kendi hâliyle, şu hâliyle baktığımız zaman belli bir süredir kilitlenmiş bir vaziyette. Türkiye’nin birinci partisi olma iddiasını gösterecek duruşlar sergilemekten hayli uzak bir durumda. Sonuçta Erdoğan, çok deneyimli bir siyâsetçi olarak, gerek CHP’nin bu zaafını, gerek eski muhâlefetteki serseri mayın durumunu görerek ve tabiî ki Suriye’de yakalamış olduğu büyük fırsatı değerlendirerek tekrar işi kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Bu anlamda önümüzde bir erken seçim ihtimâlinin de çok geçmeden siyâsî iktidar tarafından gündeme getirildiğine tanık olursak hiç şaşmayalım. Bu da garip bir durum; yerel seçimin ardından Cumhuriyet Halk Partisi erken seçim talebini uzun bir süre dile getirmedi, daha sonra getirmeye başladı, bir süredir bunu söylemez oldu. Önümüzdeki süreçte pekâlâ iktidar bir erken seçim talebiyle gündeme gelebilir; anayasa değişikliği, Erdoğan’ın tekrar adaylığı şeklinde. Bütün bunların bir anlamda mîlâdının Altılı Masa olduğunu ve o târihte, yani 6 partiyi bir araya getirdiğiniz zaman bunun her şeyi çözeceği beklentisinin hiçbir şekilde gerçek olmadığını bir kere daha görüyoruz. Bu Altılı Masa, bu 6 partinin büyük bir kısmının yok olmasının mîlâdı oldu. Hâlâ tabela olarak var olan partiler var, ama onların da belli bir süre sonra tabelalarını indirme ihtimâlinin ciddî bir şekilde gündeme geleceğini düşünüyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı