Devlet bu son şansı kullanabilecek mi?

09.03.2013 Vatan

İki ay sonra yeni İmralı süreci/4

Devlet bu son şansı kullanabilecek mi?

Yazı dizimizin dünkü bölümünde "BDP bu şansı kullanabilecek mi?" başlığını gören bazı BDP yanlısı okurlardan "asıl 'devlet bu şansı kullanabilecek mi?' demeliydiniz!" şeklinde uyarılar aldım. Görüldüğü gibi bugün aynı soruyu bu kez devlet için soruyoruz, hatta "şans"ın başında çok önemli bir "son" sıfatı da var.
Ne var ki bu başlık BDP yanlısı okurların tepkilerinin ürünü değil. Çünkü uzun bir süredir, Türkiye'nin PKK ve Kürt sorunlarını çözümünü daha fazla ertelemesi halinde kendisinin çözüleceği yolunda yazılar kaleme alıyorum. Bu bağlamda yeni İmralı sürecinin, Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemini getirmek için başvurduğu bir kandırmaca olduğuna hiç inanmıyorum. Erdoğan'ın bu süreci ülkenin bölünme ihtimalinin önünü almak için başlattığını, daha doğrusu başlatmak zorunda kaldığını düşünüyorum.

Herkes mecbur

Biraz açacak olursak: Başta Erdoğan olmak üzere devletin önde gelen isimleri ve onların takipçileri bu sorunları çözmek için Abdullah Öcalan'ı merkeze alan, Kandil ve Avrupa'daki PKK/KCK yöneticilerini işin içine katan ve BDP'ye de belli bir misyon yükleyen böylesi bir süreci tercih etmek istemiyorlardı. Ancak akla gelebilecek nerdeyse tüm yöntemler denenmiş olmasına rağmen kalıcı bir çözüm bulmanın mümkün olamadığını da görüyorlardı. PKK ve Kürt sorunlarını "idare edilebilir" seviyelerde tutup dondurmak da bölgedeki dengelerin altüst olmasıyla birlikte artık iyice imkansız hale geliyordu. Sonuçta yeni İmralı sürecini devlet için "mecburi son çıkış" olarak nitelemek yanlış olmayacaktır.
Benzer bir mecburiyet başta Öcalan ve PKK kurmayları olmak üzere Kürt siyasi hareketi için de geçerliydi. Onlar da kaybetmedikleri ama aynı zamanda kazanamadıkları, kazanmalarının da imkanı olmayan bir savaşı bir an önce sonlandırmak istiyorlardı. Aksi takdirde sadece Türkiye'yi değil tüm bölgeyi saran ve Kürtlerdeki birçok dengeyi, iktidarı ve iktidar ilişkisini değiştirmeye aday olan yükselen Kürt milliyetçiliği bir şekilde kendilerini de tasfiye edebilirdi.

Karşılklı gönülsüzlük

Galiba sürecin önündeki engellerin çoğunun arka planında her iki tarafta da gözlenen bu "mecburiyet" var. Yıllarca birbirlerini altetmek için uğraşmış, dolayısıyla birbirlerinden hoşlanmayan, birbirlerine güvenmeyen iki tarafın çok da gönüllü olmadan başlattıkları ve yürütmeye çalıştıkları bir süreçle karşı karşıyayız. Bu gönülsüzlüğü en bariz olarak hükümet kanadında, bilhassa Başbakan Erdoğan'da gözleyebiliyoruz. Çözüm için baldıran zehri içmeye hazır olduğunu söylemiş olması da bunun kanıtı.
PKK ve Kürt sorunlarının çözülmesini istemeyen iç ve dış odaklar hiç kuşku yok ki taraflardaki bu gönülsüzlükten ziyadesiyle memnun ve bunu daha da derinleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Aslında bu odakların çok da fazla uğraşmalarına gerek olmayabilir çünkü sürecin esas tarafları sürekli olarak irili ufaklı hatalar yapıyor, en önemlisi birbirlerinden pek de hazetmediklerini her vesileyle belli ediyor, hatta dile getiriyorlar. Bu durum da, sürecin başarısı için kaçınılmaz olan kamuoyu desteğini ciddi olarak sabote ediyor.
Eğer devleti yönetenler samimi olarak yeni İmralı sürecinin başarılı olmasını istiyorlarsa, diğer bir deyişle, bu son şans heba edilmek istenmiyorsa öncelikle başrol oyunuları arasındaki iletişim sorunlarının giderilmesi, buna paralel olarak dinamik ve işlevsel bir medya ve halkla ilişkiler stratejisi geliştirilmesi gerekiyor. Bunlar yapılırken, mutlaka, bu sürecin bir AKP-BDP (veya Erdoğan-Öcalan) ortak yapımı olduğu yolundaki imajın kırılması, bunun için de CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve farklı kesimlerden aydınların sürece dahil edilmesi için çaba gösterilmesi gerekiyor.
Yeni İmralı sürecinin katılımcılarının çoğullaşması için olmazsa olmaz şartın da şeffaflık olduğu kesin.

BİTTİ

1 - Öcalan-Fidan uyumunun sunduğu fırsat ve riskler
2 - Öcalan'ın Kürt milliyetçiliğiyle imtihanı
3 - BDP bu şansı kullanabilecek mi?
4 - Devlet bu son şansı kullanabilecek mi?



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı