DTP'yi anlamak/4

23.12.2007 Vatan

Son seçimlerde Güneydoğu’da AKP ile DTP’nin baş başa kalmış olmasının, birçok ilde AKP’nin DTP’den daha başarılı bir sonuç elde etmesinin nedenlerini tam olarak tartışmış değiliz. Ortada yanıtlanması gereken bir dizi soru var. Örneğin şu:

Bu seçim sonuçlarından hareketle, Güneydoğu’da devlet ile PKK’nın başını çektiği “Kürt hareketi”nin baş başa kalmış olmadığını söyleyebilir miyiz? AKP’yi devletle (sistemle) özdeşleştiren DTP’lilere göre bu sorunun cevabı “hayır”dır. Ancak iktidar partisinin birçok konuda sistemin bazı asli unsurlarıyla çatıştığı, hele seçimlere cumhurbaşkanlığı krizi atmosferinde girildiği göz önüne alındığında DTP’lilerin cevabının zayıf ve yetersiz kaldığı anlaşılıyor.

İkinci bir soru: AKP’nin tırmanışı esas olarak bölge halkının dindarlığına ve bazı cemaatlerin son dönemlerde yoğunlaşan faaliyetlerine bağlanabilir mi?

Zaten Güneydoğu’da muhafazakar partiler geleneksel olarak zaten rahat bir şekilde yüzde 20’lerin üzerine çıkarlardı. Yine de AKP’nin yer yer yüzde 50 ve 60’ları aşmasında yepyeni bir şeyler olduğu kesindir. Bu noktada İslam faktörünü çok da abartmamak ve “din bir ölçüde etkili olmuştur” diye ihtiyatlı konuşmak gerekiyor, çünkü:

1) Bölgede zaten etkili olan muhafazakarlığın bir nebze arttığı gözleniyor, ama çok kesif bir İslamlaşma yaşandığı da söylenemez. Hatta kent merkezlerinde modernleşmenin çok daha görünür hale geldiği ileri sürülebilir.

2) AKP, sadece Güneydoğu’da değil tüm ülke çapında büyük bir patlama yaptı. Her bölgede yerel bazı unsurlar etkili olmuş olabilir ama tüm bölgeleri kuşatacak şekilde daha genel gerekçeleri öne çıkarmak daha makul olur. Diğer bir deyişle din faktörü Güneydoğu’da, mesela İç Anadolu’ya kıyasla bir nebze fazla etkili olmuş olabilir. Ama o kadar.

3) DTP’ye oy verenlerin dışında seçmenin AKP’ye yönelmesinin esas nedeni, merkez sağ ve sol partilerin çökmüş olmasıdır. İkinci CHP ve üçüncü MHP’ninse zaten Güneydoğu’dan oy almak gibi bir dert ve çabaları olmadığı da biliniyor.

Gülen cemaati aktif

Bununla birlikte bölgede İslamcılığın bir nevi “altın çağ”ını yaşadığını da göz ardı etmemek lazım. Bunun bir ayağı AKP ise, diğer iki ayağıysa Fethullah Gülen cemaati ve Hizbullah’tır. Önce Gülen cemaatinden başlayalım:

Fethullah Hoca’nın genlerinde Türk milliyetçiliği vardır. Öyle ki takipçisi olduğu Bediüzzaman Said Nursi’nin Kürt olması ve Kürt kimliğine sahip çıkması onu uzun bir süre rahatsız etmiştir. Fakat yakın bir zamanda Hoca ve doğal olarak cemaat bu Kürt alerjisinden sıyrıldı ve zaten ufak ufak açıldığı Güneydoğu’ya iyice yoğunlaştı. Hatta hızını alamayıp Kuzey Irak’ta da peş peşe okullar açtılar.

Gülen cemaati bölge çocuklarına iyi eğitim imkanları sunuyor. Bu öğrencilerin illa yoksul ve illa dindar ailelerden gelmeleri de şart değil. Kuşkusuz cemaatin okullarında yetişmiş gençlerin PKK çizgisine kaymaları epey zor bir ihtimal. Sırf bu nedenle genel olarak ondan hazetmeyen bazı odaklar da cemaati Güneydoğu’da tolere edebiliyorlar.

Hizbullah’ın dönüşü

Bölgede DTP, AKP ve Gülen cemaati dışında dördüncü bir güç daha var: Hizbullah. Hizbullah sanılanın aksine 2000 başlarındaki peşpeşe operasyonlarla tükenmedi, yaralarını hızla sardı ve tarihinde ilk kez yasal faaliyetleri temel alarak şaşırtıcı bir şekilde kitleselleşti.

12 Şubat 2006 Pazar günü Diyarbakır İstasyon Meydanı’ndaki “Peygambere Saygı Mitingi”ne ve 16 Nisan 2006 Pazar günü, yine Diyarbakır’da, Atatürk Stadı’nda yapılması planlanıp kapasitesi yetersiz olduğu için İstasyon Meydanı’na alınan “Peygamber’e Sevgi” toplantısına onbinlerce kişinin katılması yeni tabloyu gözler önüne seriyor. Burada bir parantez açmak lazım. Muhafazakar bazı yazarlar, bu mitinglere katılımın DTP mitinglerinden çok fazla olduğunun altını çiziyorlar. Doğrudur. Ancak o kadar masraf ve hazırlık yapmalarına rağmen AKP’nin bölgedeki açık hava buluşmalarından, mesela seçim mitinglerinden de fazla olduğunu nedense söylemiyorlar. Yani DTP’nin bölgedeki İslami hareketle başa çıkamaması kadar, AKP’nin de bunu denetim altına alamaması da çarpıcı bir olgudur.

Neden güçlendi?

Hizbullah’ın dokunulmak istenmeyen bir tabu olduğunu iyi bilirim. Yıllardır Hizbullah’ın “vahşi bir terör örgütü” veya devletin basit bir piyonu ve taşeronu olmaya indirgenemeyeceğini söylediğim için nice eleştiri ve saldırıya muhatap oldum. Ne var ki Hizbullah’ın, azımsanmayacak bir kitle desteği, belli bir sosyal, kültürel ve siyasal karşılığı olduğu yavaş yavaş itiraf edilir oldu. Fakat cumhuriyet tarihinin “en illegal örgütü” olarak bilinen Hizbullah’ın bu kadar kısa sürede toparlanabilmesi ve bu şekilde “light” bir dönüş yapması şaşırtıcı geliyor ve kuşku uyandırıyor.

Halbuki şaşırmaya ve yine “derin” parmaklar aramaya gerek yok. Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından itibaren PKK “Öcalan’ı kurtarma örgütü”ne dönüştü ve Kürt milliyetçisi hareket büyük ölçüde felç oldu. Devletin ve ülkeyi yöneten partilerin bazı AB reformları dışında sorunu ihmal etmeleriyle meydan büyük ölçüde Hizbullah gibi hep diyecek lafı olan yapılara kaldı.

Hizbullah’ın yeni dönemde de devletten yardım aldığını sanmıyorum. Çünkü liderleri Hüseyin Velioğlu’nu öldürdüğü için Hizbullah devletten, Gaffar Okkan suikastı nedeniyle de devlet Hizbullah’tan tam anlamıyla nefret ediyor.

Benzer bir karşılıklı nefret ilişkisi Hizbullah ile PKK arasında da var. Birbirlerinin çok kanını akıtmış iki grup her an tekrar çatışabilirler, ama şimdilik bunun işaretleri görünmüyor.

Bana göre Hizbullah şiddetten arınmak istiyor ama hem kendi tabanının geçmişe nostaljik bakışı, hem devlet ve toplumun diğer kesimlerini buna inandırması zor olacağı için bu cesur adımı atamıyor.


Seçimde ne yaptı?

Son bir soru: Hizbullah 22 Temmuz’da ne yaptı DTP’liler “sessiz ve derinden gidiyorlar, çok güçlüler” dedikleri Hizbullah’ın tabanından oy almalarının imkansız olduğunu zaten itiraf ediyorlardı. AKP konusundaysa çelişkili iddialar vardı. Velioğlu çizgisine sıkı sıkıya bağlı Hizbullahçıların hiçbir partiye sıcak bakmadıklarını biliyoruz. Buna karşılık, Hizbullah içinde “yenilikçi” bir kanadın ortaya çıktığı, bunların Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşananları gerekçe göstererek AKP’nin desteklenmesini istediği ileri sürüldü.

Kişisel görüşüm, AKP’nin son seçimlerde Hizbullah’a yakın kesimlerden de ciddi oranda oy topladığıdır.

Dün PKK Hizbullah’ı anlamamanın, hafife almanın bedelini çok ağır ödedi. Bugün yasal faaliyetlere ağırlık verdiği için Hizbullah’ın rakibi PKK’dan çok DTP. Bu partinin de örgüte bakışında pek yenilik olmadığını görüyoruz. Bu, Hizbullah’ın bu gidişle DTP’yi de iyice aşındırabileceği anlamına geliyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 DTP'yi anlamak/1 20.12.2007
2 DTP'yi anlamak/2 21.12.2007
3 DTP'yi anlamak/3 22.12.2007
4 DTP'yi anlamak/4 23.12.2007

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı