“Cunta” benzetmesi iktidarı niçin çok öfkelendiriyor?

07.04.2025 medyascope.tv

7 Nisan 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Dün Cumhuriyet Halk Partisi olağanüstü kurultayını yaptı Ankara'da. Birçok yönüyle ilginç bir olaydı. 19 Mart krizinin hemen ardından Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyum atanması beklenirken, Özgür Özel tüzüğün kendisine verdiği yetkiye istinaden bu kurultayı, olağanüstü kurultayı yapma kararı aldı ve büyük bir başarıyla çıktı bu kurultaydan, bunu gördük. Kurultayda Özgür Özel bir konuşma yaptı, sonra kurultay dışında toplanan kalabalığa da bir konuşma yaptı. Ve konuşmalarında tabii çok husus vardı ama en çok dikkat çekenlerden birisi Erdoğan'ı İmamoğlu operasyonunu Trump'ın icazetiyle yapmakla suçlaması, bir diğeri de Erdoğan'ı cuntacı, siyasi iktidarı da cunta olarak tanımlamasıydı. Bunlar yeni olaylar değil ama ısrarla tekrarladığı olaylar ve niye bunda bu kadar ısrar ettiğini, özellikle cunta konusunda ısrar ettiğini yine dün gördük. Şöyle ki, iktidarın önde gelen isimleri Özgür Özel'e cevap yetiştirmeye çalıştı. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç… Benim hızla gördüklerim ama başkaları da vardır, haklarını yemeyeyim. Bu birazcık şeye döndü, 2 Nisan boykotunu kırmak için alışverişe giden bakanlar ve siyasetçilere benzedi. O boykot ne kadar canını yaktıysa iktidarın, cunta söyleminin de cunta benzetmesinin de aynı şekilde, belki daha fazla canını yaktığını görüyoruz. Niye böyle oluyor? Birçok nedeni var ama en önemli neden şu: roller değişiyor. Ekrem İmamoğlu gözaltına alındığı andan itibaren önce Yaradan’a sonra millete kendisini emanet ettiğini söyledi ve o andan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi'nin her sözcüsü, Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, sürekli ‘‘millet’’ dediler ve ‘‘milli irade’’ dediler. Ben de bunu başka konuklarla birlikte çok değerlendirdim ve bunun aslında Cumhuriyet Halk Partisi geleneğinde çok olmayan, Türkiye'de sağa ait kavramların CHP tarafından sahiplenilmesi olarak gördüm ve bunun gerçekten ilginç bir gelişme olduğunun altını çizdim. Bu milli irade vurgusu, ki dünkü kurultaya da "İrade Milletindir" adını verdiler ve yapılan mitinge de "İrade Milletindir" adını verdiler ve sürekli milli iradeden bahsettiler. Sağın elinden ve AKP'nin elinden bu argümanı, bu söylemi aldılar ve bayağı da taşıyorlar. Çünkü ortada çok somut bir şey var; İstanbul'da yarıdan fazla oyla seçilmiş bir belediye başkanı bir şekilde siyasi olduğu apaçık olan bir yargı operasyonuyla tutuklandı. Sadece o değil; ilçe belediye başkanları, belediye bürokratları, çok sayıda kişi bu kapsamda tutuklandı ve CHP başından itibaren bunu bir milli iradeye müdahale olarak tanımlıyor ve bir sonraki aşamada ‘‘cunta’’ diyor. Bu cunta tabirinin neden rahatsız ettiğini anlamak için, demin sözünü ettiğim iktidar sözcülerinin cevaplarına bakmak lazım. Tarihi hatırlatıyorlar, Demokrat Parti'yi hatırlatıyorlar, Adalet Partisi'ni hatırlatıyorlar, Refah Partisi'ni hatırlatıyorlar; yani 27 Mayıs darbesini, 12 Mart muhtırasını, 12 Eylül darbesini, 28 Şubat muhtırasını, bütün bunları hatırlatarak bunların ardından cuntaların geldiğini ve burada iktidarların sağ partiler olduğunu hatırlatıyorlar. Ve o tarihlerde Cumhuriyet Halk Partisi muhalefette olduğu için bir anlamda cuntanın destekçisi olarak kabul ediliyor, doğrudan ya da dolaylı, en azından sağ söylemde böyle. Yani 27 Mayıs cuntası CHP destekli, 12 Mart cuntası, 12 Eylül'e tam diyemiyorlar ama 28 Şubat'a da dediklerini biliyoruz. Şimdi bu ellerinden alındı ve diyor ki CHP: ‘‘Sizsiniz cuntacı.’’ Ve bakıyorsunuz, oradaki en temel argüman ne: Milli iradeye karşı birtakım vesayetçi güçlerin devreye girmesi. Tabii bunlar eskiden hep askerdi. Ama şimdi CHP diyor ki: ‘‘Siz yargı eliyle bir vesayet yürürlüğe sokuyorsunuz, yargı eliyle milli iradenin üzerine ipotek koyuyorsunuz, milli iradeyi gasbediyorsunuz ve cunta yönetimi yapıyorsunuz’’ diyor. Bütün roller değişiyor, iktidarın elindeki birçok iddia, tarihsel dayanak CHP tarafından alınıyor, alınmaya çalışılıyor en azından. Bir diğer husus da şu, bunu özellikle vurgulamak lazım; cunta tespiti aynı zamanda bir suçlama, bir kanun dışılık. Yani ülkede pek olmadı ama 12 Eylülcüler ve 28 Şubatçılar kısmen yargılandılar, çünkü işledikleri gerçekten bir suçtu. Buradaki cunta suçlaması aynı zamanda bir yargı boyutu da bir şekilde zımnen de olsa içeriyor ve sonuçta bakıyorsunuz ki CHP aslında bugün ‘‘Sizin yaptığınız cuntacılıktır, bu yaşanan olay cuntadır’’ dediği zaman aslında bir yargı olayını da gündeme getiriyor. Yarın öbür gün iktidar değişirse pekala CHP bu olayı bir yasa dışı faaliyet olarak, milli irade üzerine müdahale olarak gündeme getirmek isteyebilir. İster mi, istemez mi bilmiyorum ama isteyebilir ve bu da tabii ki iktidar koalisyonunda bir tedirginliğe yol açar. Bir diğer yandan bakıyoruz, CHP bunu söyleyerek aslında bir meydan okuma içerisine giriyor ve bu meydan okumayla beraber hem kendi tabanında iyice bir kenetlenmeye yol açıyor hem de aynı zamanda ‘‘CHP zihniyeti’’ diyerek CHP'den uzak duran kitlelere, en azından onların yeni kuşak gençlerine el uzatıyor ve bu anlamda CHP, o hep söylenen %25-26, artık neyse, o bantta sıkışmış bir CHP'nin ötesinde bir yerlere gitme imkânını gösteriyor, ki dün Özgür Özel, son anketlerde partisinin oylarının yerel seçimdeki oylara yaklaştığını söyledi. Eğer gerçekten %35'in üzerindeyse – ki yerel seçimde 37'ydi yanlış hatırlamıyorsam – böyle bir oy potansiyeline CHP'nin genel seçimlerde de ulaşabilme ihtimali Türkiye'de bir tür devrim gibi bir şey olur; birçok kabuğun kırıldığını, birçok köprünün inşa edildiğini, birçok bariyerin aşılmakta olduğunu gösterir. İşte bu aynı zamanda Türkiye'de sağın geleneksel tahakkümünü de ya da sağ olduğunu iddia edenlerin geleneksel tahakkümünü de büyük ölçüde riske sokar. Eskiden çünkü hep kolaydı; ‘‘Nasıl olsa CHP ya da CHP çizgisindeki partiler — çünkü bir dönem CHP yoktu, DSP vardı ya da SHP vardı — bunlar zaten belli bir şeyin üzerine geçemezler’’ diyorlardı. Zamanında bir tek Bülent Ecevit'in CHP'si bir ara birinci parti olmuştu, ama ondan sonra ‘‘Olamazlar’’ diyorlardı. 31 Mart'ta bu olay bozuldu. Şimdi CHP, karşısındakilerin argümanlarını, söylemlerini, iddialarını ve suçlamalarını kendine taşıyarak, onlarla karşısındakine saldırarak ilginç bir dönem başlatmış oldu. Bu darbe meselesine iktidarın bu kadar kafayı takması aslında bir polemik yapmak değil, bu gerçekten ciddi bir meydan okuyuş ve bu meydan okuyuşu daha baştan bertaraf etmek istiyorlar. Ama aslında geç kaldılar. Cunta çıkışını Özgür Özel dün yapmadı, çok daha önceden yapmıştı. Ancak buna tepki vermeye başladılar, belli ki bunun etkili olduğunu ya da olabileceğini düşünüyor iktidar sahipleri. Bakıyoruz, birçok yerde CHP, AKP'nin ve genel olarak Cumhur İttifakı'nın kontrol ettiği alanlara sızmanın ötesinde ciddi bir şekilde çıkartma yapıyor. Bunu sürdürebilirler mi, bilmiyorum ama şu haliyle baktığımız zaman iktidarı çok tedirgin ettiği, CHP'nin bu tür söylem transferleriyle tehdit ettiği ortada.
Bitirmeden Medyascope'a destek olmanızı rica ediyorum, YouTube ‘‘Katıl’’dan ya da Patreon'dan bize destek olabilirsiniz. Sizlerin desteğinizle bağımsız ve özgür yayıncılığımızı sürdürebiliriz. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
23.04.2025 Transatlantik: İran'la nükleer müzakere | Harvard Trump'a direniyor
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
19.04.2025 Birinci ayında 19 Mart: Bundan sonra neler olabilir?
18.04.2025 CHP mucizesi
18.04.2025 19 Mart partileri ve liderleri nasıl etkiledi? | Burak Bilgehan Özpek anlattı
18.04.2025 Haftaya Bakış (263): Cumhur İttifakı'nın geleceği | 19 Mart'ın bilançosu | Kanal İstanbul yeniden gündemde
18.04.2025 Mehmet Şimşek'in koltuğunu kim sallıyor? Ümit Akçay anlattı
17.04.2025 Nezih Onur Kuru yanıtladı: 19 Mart seçmende neyi değiştirdi?
17.04.2025 Troller “CHP’ye kayyum” konusunda neden ve nasıl çuvalladı?
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı