Barış piroz be!

22.03.2013 Vatan
Read in English

Dünkü Diyarbakır Newrozu hakkında söylenecek çok şey var. Benim söyleyeceklerimin hemen hepsi olumlu olacak. Çünkü:
* Önceki yıllara göre daha büyük bir kalabalık vardı, yani Kürtler bu buluşmanın tarihi önemini tam anlamıyla kavramışlardı;
* Organizasyonu üstlenen BDP/DTK daha dikkatli ve özenliydi;
* Abdullah Öcalan'ın mektubu beklentilerin (en azından benim beklentilerimin) ötesinde iyi, pozitif ve yapıcıydı;
* Mektubun Pervin Buldan tarafından okunan Kürtçesinde fazla tepki göstermeyen kalabalığın Sırrı Süreyya Önder'in mektubu Türkçe okumasıyla birlikte coşması hem Öcalan'ın otoritesini, hem de Türkiye'deki içiçe geçmişliği göstermesi bakımından çarpıcıydı.

Parantezi kapatmak

Öcalan'ın mektubundaki ana çağrıyı şöyle özetleyebiliriz: "Türklerle Kürtler arasındaki ilişkilerin son 90 yılını paranteze alalım, bugün bu parantezi kapatalım. Biz kavramına eski ruhunu verelim ve bundan sonra yolumuza 90 yıl önceki gibi, mesela Çanakale ve Kurtuluş Savaşlarında olduğu gibi hep birlikte devam edelim."
Yıllarca "bölücü" olarak lanetlenmiş bir ismin kalkıp "zaman ihtilafın, çatışmanın değil, ittifakın, kucaklaşmanın ve helalleşmenin zamanı" demiş olması, daha ileri gidip "bizi bölmek, ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşelim" çağrısı yapması Türkiye'de çok şeylerin değiştiğinin ve daha da değişeceğinin işaretidir.
Öcalan'ın vermiş olduğu hepsi son derece kritik daha bir dizi mesaj var. Özellikle silahlı mücadelenin artık kesinlikle sonlanması gerektiğini vurgulaması ve bunu "yumuşak bir talimat" olarak sunması bile dünkü Newrozu tek başına tarihi kılmaya yeter. Ayrıca onun Türklerle Kürtlerin birlikte Ortadoğu'da yeni ve bir bakıma Batı'ya alternatif bir modernite yaratması önerisini de atlamamak gerekir.

İhtiyat payları

Tabii herkes benim gibi pozitif bakmıyor. Örneğin çok meslektaşımın, o iyice popüler olan "Kürtler ne karşılığında silah bırakıyor?" sorusunun değişik versiyonlarını özel sohbetlerde dillendirdiklerini gördüm. Ama Newroz'a katılan Kürt siyasi hareketinin değişik kademelerindeki insanlarda, özellikle kendi hallerindeki Kürtlerde açıkçası bu tür sorgulamalara tanık olmadım. Çünkü onlar devlete olmasa bile Öcalan'a güveniyorlar. Yani birileri Kürtlerin dertleriyle Kürtlerden fazla dertleniyorlar diyebiliriz.
Bir de Türk kamuoyundan gelen tepkiler var. Öcalan'ın mektubunda Türkleri rahatsız edecek hemen hemen hiçbir şey yoktu, tam tersine onların onur ve gururlarının özellikle gözetilmiş olduğu görülüyordu. Fakat bu sefer bir "meydanda niye Türk bayrağı yoktu?" sorusu ortaya atıldı. Aynı meydanda çok Newroz izledim, hiçbirinde Türk bayrağı yoktu ve bu ciddi bir şikayet konusu olmamıştı. Türk bayrağının olmamasının vahim bir olaymış gibi sunulması bana dünkü Newroz'un tarihsel öneminden ciddi olarak rahatsızlık duyanların nafile bir gayreti gibi görünüyor.
Tabii bu arada, "ama bu sefer bir barış çağrısı var" diyen iyiniyetliler de var ki bu serzenişte belli ölçülerde haklılık payı olabilir fakat insaflı olmak lazım: 30 yılı aşkın bir süredir devam eden epey kirli bir savaşın birdenbire ve sadece tek bir tarafın atacağı adımlarla sonlanması beklenebilir mi?
Eğer PKK'nın silahsızlanması ve Kürt sorununun kalıcı olarak çözümü isteniyorsa sayıca çok olanlar kibirli davranmaktan ve herşeyi Kürtlerden beklemekten vazgeçmeliler. Çünkü bu savaşı kimse kazanmadı, kimse de kaybetmedi; yani kimse kimseye şart dayatma durumunda değil.
Dün Diyarbakır Newroz Meydanı "Newroz piroz be!" (Newroz kutlu olsun) sloganlarıyla inledi. Biz de yazımızı "Barış piroz be!" (Barış kutlu olsun!) diye bitirelim. Evet Türklerin ve Kürtlerin barışı yeniden inşası başlamış durumda ve bunu kimse engelleyebileceğe benzemiyor. 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı