Barışa emanet olalım

21.03.2013 Vatan

İlki 1992’de olmak üzere Diyarbakır’da çok Newroz izledim. Bunlardan beni en çok etkileyeni 2010 Newrozuydu. İki gün üstüste kaleme aldığım yazılarda (Diyarbakır'dan Nevruz izlenimleri: Mesafe kötü bir şekilde açılıyor 22.3.2010 ve Nevruz’un ortaya çıkardığı, yüzleşmemiz gereken gerçekler 23.3.2010) da anlatmaya çalıştığım gibi Türkiye’de Türk ve Kürt kamuoyları hızla ayrışıyor, ister İslam dinini esas alsın ister almasın kuru kardeşlik perspektifleri Kürtleri daha fazla tatmin etmiyordu. Evet mesafe kötü bir şekilde açılıyordu ve bunun bir kopuşa yol açmaması için öncelikle devletin gerekli adımları atması gerekiyordu.
O günden bugüne Türkiye’de Kürt sorunu inişli ve çıkışlı bir grafik izledi, özellikle 2012 yılı çok sert geçti ama 2013’ün ilk günlerinde devletin Abdullah Öcalan’ı merkeze alan yeni bir süreç için ciddi hazırlıklar yapmış olduğunu öğrendik. Benim “yeni İmralı süreci”, hükümetin “çözüm süreci”, başkalarının da “barış süreci” adını verdiği bu yeni dönem, yaşanan bazı olumsuzluklara rağmen alabildiğine hızlı gelişti ve böyle de devam edeceğe benziyor.
İşte bu Newroz’da, yine Diyarbakır’da, bu yeni süreç, dolayısıyla Türkiye için tarihi bir gün yaşayacağız. Her Newroz’da olduğu gibi bu sefer de provokasyon ihtimali muhakkak var ama bir tatsızlık yaşanacağını sanmıyorum; birileri sabote etmek istese bile, Paris suikasti sonrasında gördüğümüz gibi Kürtlerin onların oyunlarına dahil olmayacaklarına, yıllarca bekledikleri, uğruna bedel ödedikleri bu fırsatı tepmeyeceklerine inanıyorum.

Nerden nereye

Bugün sadece bir gazeteci olarak değil, Kürt sorununun bir an önce, kalıcı bir şekilde çözülmesini isteyen bir vatandaş olarak Newroz heyecanı yaşayacağım. Kürt değilim, ama kendimi bildim bileli solcuyum. Daha 14 yaşında bir ortaokul öğrencisiyken meydanlarda “Halklara Özgürlük” ve “Kurdara Azadi” sloganları attım, anlamını bilmeden “Herne Peş” marşı söyledim.
1980 sonrası SHP’nin, TÜSİAD’ın ve diğer kurumların Kürt raporlarını yutarcasına okudum. Süleyman Demirel’in “şeffaf devlet” vaadini, Mesut Yılmaz’ın “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözünü, Tansu Çiller’in “Bask modeli”ni telaffuz etmiş olmasını, Mehmet Ağar’ın “düz ovada siyaset yapsınlar” çıkışını önemsemiş biri olarak yıllar sonra Türkiye’nin Kürtlere hak ve özgürlüklerini verme noktasına gelmiş olmasından tabii ki son derece heyecan ve mutluluk duyuyorum.
Günümüzde öne çıkan aktörlere, sürecin gelişimiyle ilgili bazı ayrıntıları bahane ederek “burdan barış filan çıkmaz” diyenleri anlayamıyorum. Yeni İmralı süreci hakkında çok eleştiri yapıldı, daha da yapılacak, yapılmalı da. Ama bunların hiçbiri çözüm arayışının önünü kesmemeli, kendilerince ayrı ayrı riskler almış olan tarafların çözüm iradesini gölgelememeli.

Aslolan çözümse

Eğer aslolan çözümse şu basitleştirilmiş formül işimize yarayabilir: Tayyip Erdoğan'a güvenmeyen Abdullah Öcalan'a, Öcalan'a güvenmeyen Erdoğan'a, ikisine de güvenmeyen yıllardır barışı özleyen Türk ve Kürt halklarına güvenebilir.
Bizim hayal ettiğimiz şekilde gerçekleşmiyor diye Türkiye’nin Kürt sorununu çözme fırsatını elimizin tersiyle geri çevirme lüksümüz ve hakkımız yok.

Hasan Cemal, işlerin kötü anlamda iyice kızıştığı bir dönemde yayınlandığı için hak ettiği ilgiyi göremeyen Kürt sorunuyla ilgili son kitabının adını “Barışa Emanet Olun” koymuştu. Maalesef ülke barışa doğru tempolu bir şekilde ama hızla koşarken onun yazılarından (umarım kısa bir süre için) mahrum kaldık. Biz de Newroz günü çıkacak bu yazımızın başlığına, ondan esinlenerek bir çağrıyı çıkaralım: Barışa emanet olalım! 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı