Yolsuzluk iddiaları Erdoğan’ın işine mi yarıyor?

17.02.2014 Vatan

Doğrudan kendisini hedef alan her türlü eleştiri ve saldırının eninde sonunda Recep Tayyip Erdoğan’a yaradığını söyleyebilir miyiz? Erdoğan’ın siyasi kariyerine baktığımızda bunun pekala isabetli bir yaklaşım olduğu görülüyor. Daha İstanbul’da belediye başkanı adayı olduğu andan itibaren egemen sistem ve onun uzantısı olan büyük medya tarafından sürekli itibarsızlaştırılmaya, cezalandırılmaya ve tasfiye edilmeye çalışılan Erdoğan bunların hepsinin üstesinden gelmeyi bildi. Bunda kendisinin dindar kimliği ve "halk adamı" imajı epey etkili oldu. Çünkü seçmenin ciddi bir bölümü Erdoğan’a, tam da kendileri gibi olduğu için zulmedildiğini düşündü ve onunla dayanışmaya girdi.
Peki bu yaklaşım hâlâ geçerli olabilir mi? Her eleştiri ve saldırı yine Erdoğan’ın işine mi yarıyor? Bazılarının iddia ettiği gibi Gezi direnişi Erdoğan’a yönelik desteği sahiden artırdı mı? Daha önemlisi, son günlerdeki rüşvet/yolsuzluk iddiaları ve buna bağlı olarak Fethullah Gülen cemaatiyle süren savaşa rağmen, AKP (ve dolayısıyla Erdoğan) önümüzdeki yerel seçimlerden de yara almadan mı çıkacak?
 
Gezi ile kopan son bağ
 
Sanmıyorum. Böyle düşünmemin birçok sebebi var. Sıralamaya çalışayım. Önce Gezi üzerine iki nokta:

1)  Gezi direnişi, Erdoğan’ın muhafazakâr camiadaki gücünü artırmış olabilir ama bu olayın belki de ilk kez AKP iktidarının sanıldığı kadar güçlü olmadığını ortaya çıkardığını unutmayalım.

2)  Gezi’nin orta ve uzun vadede Erdoğan’a indirdiği en büyük darbe, kentli orta sınıfın önemli bir bölümüyle, Alevilerle ve solcularla, yani "diğer yüzde 50"nin ciddi bir kısmıyla son bağlarının da iyice kopmasına yol açmasıdır. Artık Erdoğan her gün "balkondan" konuşsa bile bu kesimlerin ilgisini çekme ihtimali iyice azaldı.
 
Bu kez "CeHaPe zihniyeti" değil
 
Rüşvet/yolsuzluk soruşturmaları ve buna bağlı olarak tırmanan Cemaat-hükümet çatışmasına bakacak olursak:

1)
  Erdoğan ve partisiyle hükümeti daha önce de yolsuzluk suçlamalarına maruz kalmıştı. Bu suçlamaların öznesi hep "öteki", yani (eski) sistem ve onun uzantısı olan medya, Kemalistler, ulusalcılar, "CeHaPe zihniyeti" vb. idi. Ama bu sefer durum farklı: Suçlama kampanyasını aynı toplumsal ve manevi iklimden bir yapı, yani Gülen cemaati yürütüyor.

2)  Bu soruşturmaları yürüten (ve kısa sürede hemen hepsi tasfiye edilen) bürokratların çoğu AKP’ye oy veren kesimler tarafından, Ergenekon vb. soruşturmalardaki rolleri nedeniyle göklere çıkarılan isimler.

3)  Hükümetin bütün engelleme çabalarına rağmen Cemaat, rüşvet/yolsuzluk iddialarını sosyal medya üzerinden sistemli bir şekilde kamuoyuna iletiyor. Malzemenin çoğunu oluşturan, soruşturma kapsamında mahkeme kararıyla kaydedilen telefon görüşmeleri ve onların tapeleri doğrudan Başbakan’ı, birinci dereceden aile fertlerini ve kendisine çok yakın isimleri hedef alıyor.

4)  Rüşvet/yolsuzluk soruşturmasıyla doğrudan ilişkisi olmamakla birlikte, hükümetin medyaya doğrudan müdahale ettiğini açık bir şekilde gösteren telefon kayıtları da bir tür bonus.
 
"Tekfir" imkansız
 
Erdoğan ve destekçileri, soruşturmalardaki iddialara cevap vermek yerine Cemaat’i şeytanileştirmeye, yani ötekileştirmeye çalışıyorlar. Kendilerine çok sadık kitleler nezdinde belli ölçülerde başarılı olabilirler ama İslami camianın genelini Gülen ve takipçilerinin "suç ve casusluk çetesi" olduğuna ikna edebilmeleri o kadar kolay olamayacak.
Benzer bir şekilde Gülen cemaati de, Erdoğan ve AKP hükümetine yönelik suçlamalarını meşrulaştırmak için onların İslami çizgiden uzaklaşmış olduklarını, örneğin dünkü Zaman Gazetesi’nde ileri sürüldüğü gibi, "Neo-Kemalistler"e dönüştüklerini kanıtlamaya çalışıyorlar.
Lakin her iki odağın birbirini "tekfir" çabasının kısa vadede sonuç vermesi mümkün gözükmüyor. Bu da "kazananı olmayan savaş" tezinin bir kez daha doğrulanması anlamına geliyor.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
26.01.2025 Çözümsüzlük için Kandil’den medet ummak
19.01.2025 Bir türlü başlayamayan Erdoğan-İmamoğlu savaşı
19.01.2025 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: “Kürtler açısından önemli olan PKK’nin silah bırakması değil Suriye’deki kazanımların korunması”
12.01.2025 Kürtler Türkleri “satışa” mı getiriyor?
10.01.2025 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Erdoğan ve AKP'ye Suriye dopingi
10.01.2025 Haftaya Bakış (249): Özel'in kırmızı kartı | Akdeniz Belediyesi'ne kayyum | Ülkücülerin Öcalan kavgası
09.01.2025 Hatem Ete ile söyleşi: Türkiye seçimlere en erken ne zaman gider?
08.01.2025 Transatlantik: Yeni çözüm süreci tartışmalarının neresindeyiz? | Suriye'de HTŞ yönetiminde bir ay
07.01.2025 Arap dünyası yeni Suriye'ye nasıl bakıyor? Yusuf el Şerif ile söyleşi
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
26.01.2025 Çözümsüzlük için Kandil’den medet ummak
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı