Yine dershane krizi üzerine

13.10.2013 Vatan

Perşembe günü çıkan (Mesele sadece dershaneler değil...) başlıklı yazım üzerine Star Gazetesi yazarı Prof. Eser Karakaş’tan bir elektronik posta aldım. Karakaş, Milli Eğitim Bakan Nabi Avcı’nın mesajını bir kez daha okumak gerektiğini söyleyip şöyle yazmış: “Avcı dershaneleri kapatacağız demiyor, bakanlıkla yasal bağlantıları kalmayacak diyor ki, bu en iyi çözüm. Dershanelerin kapısında bundan sonra ‘TC MEB bilmem ne Dershanesi’ yazmayacak. Hükümet ‘kebapçıları kapatacağım’ diyebilir mi? Hükümet ya da belediye ancak hıfz-ı sıhha koşullarını ısrarla tutturmayan tekil kebapçıyı kapatabilir, dershanelere de öyle bakmak lazım, bunlar diploma, yetki ve sorumluluk veren okullar değil, MEB'e bağlı olmalarının nedeni ne olabilir ki?”
Karakaş’la paralel çizgideki bir başka isim de Bugün Gazetesi yazarı Gülay Göktürk. O da korkacak değil, tam tersine dershaneler Bakanlık denetiminden kurtulacağı için sevinilecek bir durumun söz konusu olduğunu ileri sürdü. Ne var ki, ne olup bittiğini daha iyi bilme imkan ve kapasitesine sahip olan Gülen cemaatinin sözcülerinin kapatılma ihtimalinde ısrar etmeleri nedeniyle tereddüte düşüp bakanlığın bir an önce durumu netleştirmesini istedi.

Sahipsiz proje

Bakan Avcı'nın açıklamasının ardından şöyle bir durum ortaya çıktı: Gülen cemaati ile hükümet arasından herhangi birini tercih etmedikleri anlaşılan Karakaş ve Göktürk gibi isimlerin iyiniyetli yorumlarına karşılık Gülen cemaati, Başbakan Erdoğan’ın dershaneleri kapatma ısrarının nihayet sonuç vermek üzere olduğu düşüncesiyle tam bir alarm haline geçti; yayın organlarında dershanelerin kapatılmasının eğitim sistemine olumsuz etkileri açık ve detaylı bir şekilde, bu uygulamanın iktidar partisine nelere mal olabileceği daha dolaylı ve üstü kapalı bir şekilde yazıldı, anlatıldı. Buna karşılık ne hükümetten, ne iktidar partisinden, ne de hükümeti desteklediği bilinen kişiler, yayın kuruluşları ve yazarlardan, dershanelerin kapatılması lehine herhangi bir görüş dile getirildiğini görmedik.
İşin ilginçliği şurada: Sahipsiz gibi görünen dershanelerin kapatılması projesi, dört bir yandan gelen eleştirilere rağmen hayata geçirileceğe benziyor. Tartışmaların ekseninde eğitim sistemiyle ilgili soru ve sorunlar var ancak geçen yazımdaki analizimde ısrarcıyım: Bu sadece dershane meselesi değil. Hatta daha ileri gidip, bu esasında bir dershane meselesi değil de diyebiliriz.

Cemaatin kalbi

Şöyle ki, bu ülkede yıllardır Gülen cemaati denince akla ilk olarak dershaneler gelir. Yine bu ülkede yıllardır, dershane denilince Gülen cemaati gelir. Çünkü Fethullah Gülen 1970’li yıllarda kendi bağımsız yapılanması için kolları sıvadığında ilk olarak yakın çevresine dershaneler açtırmıştı. Daha sonra dünya çapında ün yapan “Gülen okulları”nın temelleri de o dershanelerde atılmıştır.
İlk başlarda Cemaat dershanelerine, onlara güvenen aileler çocuklarını yolladı. Kısa süre içinde bu dershanelerin başarısı dikkat çekince Cemaat ile doğrudan ilgili olmayan muhafazakâr aileler de çocuklarını yollamaya başladı. Bir aşamadan sonraysa Cemaat dershaneleri toplumun birçok kesiminin ilk tercihleri arasında yer aldı.
Başbakan’ın eğitim sistemiyle ilgili birtakım kaygılar nedeniyle dershanelere sıcak bakmadığını söyleyenler var. Olabilir. Ama onca sorunu olan eğitim sisteminin en acil ihtiyacının dershanelerden kurtulmak olmadığı da aşikâr.
Dolayısıyla fazla tevile gerek yok: Hükümetin hazırlığını yaptığı düzenlemenin ana hedefinde Gülen cemaatinin 12 Eylül, 28 Şubat gibi süreçlerde bile bir şekilde varkalmış olan dershaneleri bulunuyor. Diğer bir deyişle “dershane krizi”ni, geçen yıl Şubat ayında MİT kriziyle su yüzüne çıkan hükümet-cemaat çatışmasının doğal bir uzantısı, hükümetin Cemaat’e cevabı olarak görmek ve bu krizin eğitim sisteminden ziyade siyasi hayatımıza muhtemel etkileri üzerinde kafa yormak daha isabetli olacaktır.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
19.04.2025 Birinci ayında 19 Mart: Bundan sonra neler olabilir?
16.04.2025 Özgür Özel Medyascope’ta: “CHP’yi yeniden sokakla tanıştırıyoruz, gerekirse 5 milyon da olacağız 10 milyon da”
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
04.04.2025 Haftaya Bakış (261): Boykot iktidarı neden korkutuyor? Bahçeli'nin dönüşü & CHP'nin olağanüstü kurultayı
04.04.2025 Siyasi iktidarın boykot paniği biteceğe benzemiyor
03.04.2025 Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?
02.04.2025 Transatlantik: Türkiye'deki boykot çağrıları dünyada nasıl yorumlanıyor? Marine Le Pen'e siyaset yasağı, Trump'ın Körfez turu
02.04.2025 İnsanları zorla boykotçu yapıyorlar
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı