Yeni bir “Erdoğan’ı yedirmeyiz” vakası

27.04.2014 Vatan

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç önceki günkü konuşmasıyla toplumun bir bölümünü çok sevindirirken diğer bir bölümünü de epey kızdırdı. Kuşkusuz en çok AKP karşıtları sevindi çünkü:
- Daha yerel seçimlerde yaşadıkları hayal kırıklığının izlerini üzerlerinden atamamışken Kılıç, Başbakan Erdoğan ve kurmaylarının gözlerinin içine bakarak hükümete yönelik çok sert eleştiriler getirdi;
- Kılıç’ın yakın bir zaman kadar AKP’ye yakın bir isim olması, onun eleştirilerinin değerini daha da artırdı;
- Kılıç eleştirilerini temel hak ve özgürlükler, en çok da hukuk devleti üzerine bina ederek muhalefetle aynı dalga boyunda yer aldı;
- Araya “gömlek değiştirme” gibi Erdoğan’ı fazladan rahatsız edeceği aşikâr siyasi polemikler de kattı;
- Kılıç bu çıkışıyla Erdoğan ile Abdullah Gül’den başka ismin anılmadığı Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de ister istemez yeni bir hava kattı.

Gezi’nin ürettiği slogan
Sıraladığımız bütün bu maddeleri, AKP yanlılarının rahatsızlığının temel gerekçeleri olarak da sunmak mümkün. Gösterilen tepkilerden, Başbakan’ın, daha yerel seçimlerdeki galibiyetinin tadını tam çıkaramamışken, misafir olduğu bir ortamda, üstelik “aynı mahalle”den biri tarafından bu şekilde kıyasıya eleştirilmiş olmasının AKP yanlıları tarafından asla kabullenilemeyecek bir durum olduğunu gördük ve galiba şaşırmadık. Çünkü uzun bir süredir siyasi iktidar Başbakan Erdoğan’a indirgenmiş durumda ve destekçilerinin değişik vesilelerle ona “canlı kalkan” olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla Gezi direnişi sürecinde geliştirilen “Tayyip Erdoğan’ı yedirmeyiz” sloganının bütün diğer slogan ve önermelerin önüne geçmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında Erdoğanseverlerin gözünde Kılıç’ın yaptığı onu “yemeye çalışmak”tan başka bir şey değildir.

Ya “yeni Türkiye”yi övseydi
Dünkü ilk değerlendirmemde Kılıç’ın çıkışının Erdoğan’ı sarsmış olmakla birlikte onu yıkmasının kolay olmadığını, hatta tam tersine AKP liderinin bu krizden, kendisi için yeni bir mağduriyet çıkartma fırsatı yakalayabileceğini yazmıştım. Daha ilk andan itibaren dile getirilen “yargı vesayeti” suçlamaları bunun işaretidir.
Önce şunu vurgulayalım: Başbakan ve destekçilerinin Kılıç’ı ima ederek “siyaset yapmak istiyorsa cübbesini çıkarsın” diyor olmaları, ilk bakışta haklı görünse de hiç alakası yok. Yok çünkü, öncelikle onların esas rahatsızlığı Kılıç (ve diğer yargı mensuplarının) siyasi konularla ilgili konuşmalarından değil de kendilerinin yanında yer almamalarından kaynaklanıyor. Yani şayet Kılıç dün “yeni Türkiye” övgüleri sıralasa ve bunun yanına birkaç “paralel devlet” ikazı yapsa herhalde el üstünde tutulurdu.
İkinci olarak, en çok alkışlayanların bile “keşke yapmasaydı” dedikleri gömlek mevzusu gibi uç polemikler dışında, olumsuz anlamda “siyasi” olarak tanımlanabilecek bir konuşma söz konusu değil.

Yeni günah keçisi
Dünkü yazım nedeniyle “Erdoğan her eleştiri ve itirazdan kendine mağduriyet devşiriyor diye eleştiri ve itirazdan vaz mı geçelim?” şeklinde sorulara muhatap oldum. Kuşkusuz her eleştiri ve itirazın bir değeri olduğu gibi Haşim Kılıç’ın çıkışının da bir anlam ve değeri var. Ama bunu abartmamak, sürdürülebilir olup olmadığına bakmak lazım.
Evet, cübbe siyasete engel değildir, özellikle yüksek yargıda görev alan kişilerin, tarafsızlıklarını muhafaza ederek ülkenin sorunları hakkında görüş beyan etmelerinin hiçbir zararı yok, hatta çok faydası vardır. Bununla birlikte siyaset öncelikle siyasetçilerin alanıdır.

Söylemeye çalıştığım şu: Eğer birileri Türkiye’deki muhalefet boşluğunu doldurma görevini AYM Başkanı’na havale etmek isterse yanlış yapmış olurlar. İlkin, Haşim Kılıç’ın böylesine zorlu bir misyonu üstlenebilecek bir profile sahip olduğuna inanmıyorum. Daha önemlisi, böylesi bir arayışın, Erdoğan’a tam da Çankaya seçimleri öncesi fazlasıyla ihtiyaç duyduğu bir fırsatı sunmak anlamına gelebileceğini düşünüyorum.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı