Türkiye’de bir hayalet dolaşıyor: Gezi hayaleti

04.11.2013 Vatan

Karl Marx ve Friedrich Engels’in 1848 yılında kaleme aldıkları Komünist Manifesto "Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor: Komünizm hayaleti" diye başlar ve şöyle devam eder: "Avrupa'nın tüm eski güçleri bu hayalete karşı kutsal bir sürek avı için ittifak halindeler."
Buradan esinlenerek şöyle bir cümle kurabiliriz sanıyorum: "Türkiye’de bir hayalet dolaşıyor: Gezi hayaleti."
Yıllarca bu ülkeyi yönetenler toplumu hep "komünizm hayaleti" ile korkutmuş; kendi yarattıkları sorunların sorumluluğunu komünistlere yüklemiş; demokrasi, temel hak ve özgürlükler konusundaki her türlü ihlali, gecikmeyi vs. komünizmle mücadele bahanesiyle meşrulaştırmaya çalışmışlardı.
Bir süredir, komünizm yerine "Gezi hayaleti"nin devrede olduğunu görüyoruz: Örneğin olimpiyatların alınmamasının, İstanbul’un trafik sorununun ardında Gezicileri arayanlar çıkmıştı; dün de Türkiye Gazetesi, Marmaray’da yaşanan aksaklıkların sorumluluğunu manşetten Gezicilere yükleyerek bu hezeyanın varmış olduğu noktayı gözler önüne serdi.

Nedir bu Gezi ruhu?

Marx ve Engels, komünizme karşı sürek avından "Komünizm, artık tüm Avrupa iktidarları tarafından bir güç olarak kabul edilmiştir" sonucunu çıkarmışlardı. Biz de kendisi geride kalmış olmasına rağmen, siyasi iktidarın (ve onun destekçilerinin) Gezi direnişiyle bir şekilde ilişkide olan kişilere karşı sürdürdüğü sürek avından (işlerini kaybedenler, kara listeye alınan sanatçılar, yurtlarından çıkarılan öğrenciler...) ve kesintisiz devam eden karalama kampanyalarından "Gezi direnişi bitmiş olsa bile onun ruhunun varlığını sürdürüyor olma ihtimali siyasi iktidarı rahatsız ediyor" sonucuna varabiliriz.
Tam da bu noktada, bir kez daha "Nedir bu Gezi ruhu?" sorusuyla karşılaşacağımız muhakkak. Malum, Gezi’de birbirinden farklı, hatta birbirine zıt farklı toplumsal kesimlerin, siyasi düşünce sahiplerinin, birçok kimlik hareketinin temsilcilerinin bir arada bulunması kafaları epey karıştırdı. Örneğin, şu günlerde bu konuda bir saha araştırması yürüten Boğaziçi Üniversitesi’nden siyasetbilimci dostum Prof. Hakan Yılmaz Gezi’yi "kimlik hareketleri sonrasında ortaya çıkan siyasi arayışın metropoldeki ilk görünümü" olarak niteleyip "çokkültürlü yeni bir toplum modeli arayışı" olarak görüyor.

Sol ve kimlik siyasetleri

Artık, geçen hafta peşpeşe iki yazıyla yaptığımız HDP (Halkların Demokratik Partisi) değerlendirmesine devam edebiliriz. Bu yazılarda özetle, "Bu daha başlangıç" sloganını öne çıkarmasına rağmen HDP’nin Gezi ruhunu tam olarak yansıtamadığını ileri sürmüştüm. HDP’den bazı isimler de, örneğin partilerinde "gençlik kotası" bulunduğunu hatırlatarak ya da farklı Gezi bileşenlerinden katılımcıları göstererek bu eleştirileri abartılı ve haksız bulduklarını söylediler.
1980 sonrası Türkiye sosyalistlerinin en temel sorunlarından biri yükselen kimlik siyasetlerine ayak uyduramamak olmuştu. Bunun sonucunda Kürtler, Aleviler, feministler, çevreciler, LGBT bireyler ve diğerleri, büyük ölçüde sol grupları terk edip kendi hareketlerini inşa ettiler veya varolan hareketlere dahil oldular. Ancak yakın zamanlarda, Türk solunun Kürt siyasi hareketiyle ittifak halinde olan bölümünün, kimlik hareketlerine karşı mesafeli tutumdan uzaklaşabildiğini gördük ki bunların çoğu HDP içinde yer alıyor veya ona sıcak bakıyor.
Lakin HDP’ye baktığımızda Prof. Yılmaz’ın işaret ettiği "kimlik hareketleri sonrasında ortaya çıkan yeni siyasi arayış"tan ziyade farklı kimlik hareketlerinin yanyana durmasını, tabii bir de kaderini büyük ölçüde Kürt hareketinin kaderine bağlamayı görüyoruz.
Bu haliyle, Gezi hayaleti Türkiye’de yalnız başına gezinmeye devam edeceğe benziyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
25.02.2025 AK Parti diye bir parti kaldı mı?
24.02.2025 AKP’nin transferleri: “Kazan kazan” mı?
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
23.02.2025 AKP Kongresi: Dağ da yok fare de
22.02.2025 Tarihi ve çok zor bir dönemden geçiyoruz
21.02.2025 Haftaya Bakış (255): TÜSİAD ve Erdoğan çatışması | CHP tartışmaları | İmralı heyeti Irak’ta
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı