Roj Girasun anlattı: Yeni dönemde Demirtaş’ın rolü nasıl olacak?

14.05.2025 medyascope.tv

14 Mayıs 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Roj Girasun nihayet geldi, bizim trafiğimiz kötüdür, sen de bundan nasibini aldın. Roj, seninle bu süreç boyunca yaptığımız yayınların çoğunda — yani bayağı da yaptık, genellikle stüdyoya geldin, bazen uzaktan yaptık — sen de benim gibi buradan bir şey çıkacağını düşünenlerdendin ve sen de benim gibi herhalde bu yüzden, ne derler, dalga geçilenlerden biri oldun diyeyim. Neden emindin?
Roj Girasun: Şöyle, yani bir defa şartlar çok uygundu bu defa. Yani hem içeride artık devlet dediğimiz yapı çok başlılığı bırakmıştı. Diğer taraftan bu sürecin bir devlet meşruiyeti vardı, Devlet Bahçeli eliyle yapılması. İkincisi, Kürt siyaseti artık belli bir olgunluğa, doygunluğa geldi. Liderler biraz yaşlarını başlarına aldılar, biraz bu mesele de önemli. Bir diğer önemli mesele, bence asıl önemli mesele dış dinamikler meselesi. Yani bu 7 Ekimle beraber başlayan, Hamas'ın İsrail'e dönük saldırısı sonrasında bir domino taşı gibi bütün bölgeyi etkileyen o silsile İmralı Adası'na kadar gitti. Gazze sahilinde atılan bir roket İmralı Adası'na kadar bir dalga boyu yarattı diyebiliriz aslında. Bir de tabii ki Suriye'deki meselenin artık belirli bir olgunluğa erişmiş olması, bu 14 yıllık belirsizliğin, bu çatışma halinin artık bir çözüm arayışına gelmesi önemliydi. Bir de yani tabii şunu unutmamak lazım; bu defa Türkiye siyasetinin irili ufaklı neredeyse bütün yapıları, birkaç siyasi partiyi bunun dışında tutarsak, bu sürece köstek olmadılar, destek oldular, olacaklarını beyan ettiler başından beri. Hem ana muhalefet partisi, hem iktidar partisi, hem Türkiye'de kurumsal milliyetçiliğin temsilcisi siyasi parti buna ön ayak oldu. Hem Demirtaş'ın açıklamaları, hem Öcalan'ın açıklamaları vesaire bunu mümkün kıldı. Ama diğer taraftan şu başından beri hep söylendi, halen söylenmeye devam edilecek muhtemelen: Bu süreç bir sürece benzemiyor. Ve benim de hep başından beri söylediğim şey; eğer süreç bizim teorik çerçevemize uymuyorsa belki artık bu gerçekliğe uygun bir teorik çerçeve çizmek gerekiyor. Yani kategorilendiremediğimiz, sınıflandıramadığımız, tanımlayamadığımız bu süreci bir süreç olarak reddetmekten ziyade sürecin kendisinin böyle bir komplikasyon, böyle bir karışıklık içerdiğini kabul etmek gerekiyordu. Ama en nihayetinde geldiğimiz, döndüğümüz nokta, maksimalist olmayanların optimalist olarak haklı çıkmasına sebebiyet verdi.

Ruşen Çakır: Peki, burada şunu söylemek istiyorum. Sen yanılmıyorsam Van mitingini izledin CHP'nin, Van'da izledin değil mi?
Roj Girasun: Evet.

Ruşen Çakır: Ben uzaktan, evde izledim, yani televizyondan izledim. Özgür Özel bence çok net mesajlar verdi ve karşısında olmayacaklarını söyledi. Daha sonra gerek Özgür Özel, gerek Ekrem İmamoğlu, PKK açıklamasından sonra — çünkü cumartesi miting oldu, pazartesi açıklama geldi — ondan sonra yaptıkları açıklamalarda da birtakım muhalefet şerhleri koymakla birlikte yine okey dediler. Ama bugün bir baktık ki Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP’yi bir tür, daha doğrusu Ekrem İmamoğlu’nu, milli güvenlik sorunu olarak tanımladı. Yani şimdi CHP olmadan bu süreç olabilir mi? Bir de Semih Yalçın’ın bugün yine zehir zemberek bir CHP açıklaması var. CHP’yi sanki istemiyorlar gibi bir hava var.
Roj Girasun: Evet. Şöyle aslında, CHP başından beri, en azından karar alıcılarından bahsedeyim, vitrininden bahsedeyim; ağırlık merkezleri, hem İmamoğlu hem de Özgür Özel, bu sürecin karşısında duran bir tutum sergilemediler. Hep müspet bir yaklaşım sergilediler ve hakikaten iktidara bu süreç için bir kredi verdiler. O yüzden bu anlamlı, önemli. Kürt siyaseti de bunu hep takdir etti bu açıdan. Diğer taraftan da işte bu meselede ben biraz böyle bu işin CHP'yi kapsayıp kapsamaması konusunda veyahut işte bu meselenin biraz daha Kürt meselesinin bir demokratikleşmeye alan açıp açmaması konusunda veyahut bu fırsatların değerlendirilmesi konusunda biraz iktidar içinde bir farklılık görenlerdenim. Yani biraz bu noktada sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan'la sürecin siyasal taşıyıcısı olan Devlet Bahçeli arasında bir farklılık var. Ama en nihayetinde şunu da görüyoruz diğer taraftan; evet, İmamoğlu'nu dışsallayan ama diğer taraftan Özgür Özel’i bu sürece destek verdiği için tebrik eden, teşekkür eden bir Erdoğan da var. Yani bunların hepsi belki ikilikler yaratmak üzerine de kurulu. Ama şunu unutmamak lazım, yine şimdi biraz başa dönmüş olacağız; bu mesele, yani bu ‘‘çözüm süreci’’, ‘‘yeni çözüm süreci’’ diyebileceğimiz mesele, bu ‘‘silahsızlanma süreci’’ denilen yeni süreç, ‘‘terörsüz Türkiye’’ denilen süreç — her ne derseniz buna — klasik anlamda bir demokratikleşme süreci değil. Yani o yüzden zaten biz iyimserdik bu sürecin iyiye gideceğine dönük ve eleştiriler hep bu minvaldeydi. Yani Türkiye'de bir otoriterleşme varken, antidemokratik uygulamalar varken, Türkiye'nin ana muhalefet partisi sıkıştırılıyorken, bir kıskaca alınıyorken, ‘‘Buradan bir barış çıkar mı, bir çözüm çıkar mı?’’ soruları vardı. Şimdi yine aynı noktaya döneceğiz. Bu mesele biraz bir güvenlik ve bütünleşme süreciydi. Şimdi ben yolda gelirken de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bazı açıklamalarına baktım. Hem bu işin Avrupa'yı hem Suriye'yi içermesine dönük, Avrupa’daki Kürt lobisinin Türkiye'nin aleyhine değil, lehine işler yapması çağrısında bulundu. Aslında bu ittifak dediğimiz meseleyi, bütünleşme dediğimiz meseleyi tarif ediyor bir yönden. Ama diğer taraftan bu işin demokrasi boyutu halen noksan. Bu noksanlık nasıl giderilecek? Bence sürecin karşısında durup bunu mahkum etmekten ziyade, sürecin yaratacağı demokratikleşme fırsatlarını kullanmaktan geçiyor. O yüzden de bence bütün bu kıskaca rağmen hem İmamoğlu hem Özgür Özel sürece destek vermeye devam ediyor.

Ruşen Çakır: Peki burada, sen mesela en büyük riski nerede görüyorsun?
Roj Girasun: Şöyle, yani aslında ben bundan böyle çok makro bir mesele olmazsa, öngöremediğimiz diye söylüyordum, bundan böyle süreçle ilgili çok büyük riskler öngörmüyorum. En azından bu silahsızlandırılma süreci, Kürt meselesinin artık sivilleşmesi, yeni bir zemine oturması konusunda bence mesele tamamlandı. Bundan sonrası bence teknik teferruatlar. Yani burada sadece riski şuradan görebiliriz, ama bu da bir riskten ziyade aktörlerin geri adım atmasından, niyetlerinin bozuk olmasından kaynaklanabilir; yani eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan bu süreçten vazgeçerse…

Ruşen Çakır: Var mı böyle bir ihtimal?
Roj Girasun: Yani şu an görünmüyor en azından yapılan açıklamalara bakıldığında. Veyahut sürecin bir diğer tarafı masayı devirirse – ki şu an artık meselenin sonuna geldik öngöremediğimiz şekilde – o zaman riskleri konuşabiliriz. Ama bence artık bu mesele en azından bugünkü denklem içerisinde kapandı. Bundan sonra ne olabilir’i konuşmak, sürecin neliğini konuşmak, içeriğini konuşmak daha anlamlı geliyor.

Ruşen Çakır: Bugün Erdoğan grup toplantısında kayyum meselesindeki geri adımın işaretini verdi. Bu demektir ki kayyum atanan belediyeler iade edilecek herhalde. Yani herhalde şeyi kastetmiyor, ‘‘Artık yeni kayyum atamayacağız’’ demiyor. Herhalde bunları iade etme ile başlayacak. Özgür Özel de söylemişti zaten.
Roj Girasun: Bu CHP’ye de yansıyacak haliyle.

Ruşen Çakır: Evet, ilk bekledikleri buydu. Ama mesela tahliyeler, hasta mahkumları tutma vesaire deniyor. Bu tür olaylarda… Mesela Selahattin Demirtaş… Selahattin Demirtaş’ın çıkmadığı bir sürece, yani ne denir, çok kabaca ben ‘‘süreç’’ demem yani.
Roj Girasun: Demirtaş’ın dışarıda olmadığı bir sürecin toplumsal inandırıcılığı olmaz, siyasal anlamı kalmaz, nakıs kalır. Yani her ihtimalde, yani bence bu konuda çok maksimal bir yerden çizmek lazım, çok ilkesel bir yerden çekmek lazım şeyi. Her ne olursa olsun Türkiye'de silahların ortadan kalkacak olması, Kürt siyasetinin silahın gölgesinden sıyrılacak olması, yeni bir döneme girecek olması, bu yorgunluğu üstünden atacak olması, bu yükü üstünden atacak olması çok çok önemli, çok kıymetli. Ama diğer taraftan da bu sürecin doğal sonuçları var, yani doğal siyasal sonuçları var. Yani bu bir al-verden ziyade doğal siyasi sonuçlar içeriyor, üretiyor. Kürt meselesi eğer bir sivilleşme, bir demokratikleşme parantezine doğru ilerleyecekse, çatışma çözümünden, silahlı şiddet formundan buraya doğru kayacaksa, bu siyasetin taşıyıcısı da, sözcüsü de, vitrini de Selahattin Demirtaş'tan başkası olamaz. En iyi Demirtaş olur yani.

Ruşen Çakır: Benim kafamdaki olay şu: İmralı'da Öcalan, sekretaryası gelişmiş, imkânları gelişmiş, bu şekilde hareketin tepesindeki isim olacak ve ama fiiliyatta yasal siyaseti belki Demirtaş ve başkaları yürütecek gibi bir şey var kafamda. Yani Öcalan'ı yok saymak mümkün değil. Ama burada Öcalan'la uyumlu, Öcalan'ın onaylayacağı ve yönlendireceği bir Demirtaş sanki söz konusu.
Roj Girasun: Yani şöyle: Bundan sonra Kürt siyasetinde Öcalan'ın ağırlık merkezi daha da artacak, Öcalan'ın siyaseti yönlendirme ihtimali, gücü artacak. Zaten şu anda ilk yapılan düzenlemeler, Öcalan'ın koşullarının düzenlenmesi, Öcalan'ın dışarıyla iletişiminin kurulması, güçlendirilmesi meselesi. Şimdi bir defa Öcalan dışında örgüte silah bıraktırabilecek, bu geniş siyasal açılımı yapabilecek, bu tarihsel rolü oynayabilecek, yani hem Bahçeli'nin ifadesiyle hem Öcalan'ın ifadesiyle bu rolü oynayabilecek başka bir siyasal aktör yok. Bu anlamda zaten Öcalan bir tarihsel siyasi lider. Ama diğer taraftan, eğer bu meselenin daha geniş toplumsal kesimlere yansıması isteniyorsa, Kürt siyaseti kendi çeperini genişletecekse, bu Türkiyelileşme dediğimiz süreç, proje hakikaten bir hayat alanı bulacaksa, Türkiye toplumunda da alan bulacaksa, bunun için Demirtaş gibi isimler, sosyolojik liderler önemli. Toplumsal liderliği artık tescillenmiş, halk nezdinde karşılık üreten, Kürtleri birleştiren, Türkleri uzaklaştırmayan bir lider çok hayati rol oynar. O yüzden bundan böyle sürecin Demirtaş'a, Demirtaş'ın sürece ve siyasete ihtiyacı var. Ben burada bir uzlaşının, konsensüsün, işte bir geniş taban arayışının aktörler arasında, Kürt siyasetindeki aktörler arasında olacağı kanaatindeyim.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi Kürtleri birleştirmekten bahsediyorsun ama bir de Kürt olmayanlar var ve ilk günlerden itibaren gelen birtakım tepkilere baktığımızda yüksek sesle, çok ciddi itirazlar var. Tabii Lozan üzerinden gitti, soykırım üzerinden gitti ama ben hep bunu söylüyorum; onlar olmasaydı da bir şeyler bulunurdu, çünkü bir refleks var, yani reddetme refleksi var. Bunu nasıl inşa edebilecek bu süreci yürütenler? Yani şimdi sen de görmüşsündür, birtakım kamuoyu araştırmalarında DEM Parti seçmeninin büyük bir kısmı desteklerken; AKP'nin, MHP'nin, hele CHP'nin seçmenlerinde çok ciddi bir şekilde mesafeli duruş, hatta karşı duruş var. Bunları sürece nasıl dahil edecekler?
Roj Girasun: Şöyle, yani biz de kamuoyu araştırmaları yaparken farklı sonuçlar görüyoruz. Yani farklı araştırma kurumlarının soru sorma biçimi, soru sorma şekli, o meseleyi özelleştirmesi veya daha genel bir çerçeve çizmesi, aldıkları cevabı da değiştiriyor.

Ruşen Çakır: Mesela benim bir tane gördüğümde, ‘‘Abdullah Öcalan'la yürütülen süreç…’’ deyince insanlar Öcalan'ı görünce zaten…
Roj Girasun: Tabii ya da mesela ‘‘Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yürüttüğü süreç…’’ dediğiniz zaman başka bir şeye dönüşüyor. Yani o yüzden sorunun formu verilen cevapları büyük oranda değiştiriyor. O yüzden çok farklı farklı sonuçlarla karşılaşacağız bu dönemde kamuoyu araştırmalarında. Ama şu başta söylediğiniz mesele, yani bu itirazlar meselesi, özellikle bu Lozan meselesine belki biraz girmek lazım. Yani bana biraz komik geldi bu tartışmalar doğrusu. Yani bir örgütün kararıyla analizini aynı kefeye koymak, siyasal analizleri üzerinden de onları mahkum etmek veyahut aldığı bu tarihsel kararı nakıs kılmak, zayıf kılmak, anlamsız hale getirmeye çalışmak bence ipe un sermek, yani buradan çok çok büyük anlamlar çıkarmak. Yani Kürt siyasal hareketi, PKK, örgüt, onunla beraber hareket eden gruplar, yapılar, onun izdüşümleri… Kemal Kılıçdaroğlu’na 14 Mayıs seçimlerinde oy istedikleri zaman, oy verdikleri zaman, kendi tabanlarını ikna ettikleri zaman Lozan'la ilgili farklı düşünceler içerisinde değillerdi. Bugün de aksine 14 Mayıs'a nazaran Kürt meselesinde Türkiye toplumunun, Türk toplumunun en azından bazı hassasiyetlerine daha fazla uyum sağlamış bile olabilirler. Ama en nihayetinde bir açıklama var; bu açıklama örgütün feshi, silahların bırakılması açıklaması. Buna odaklanmak gerekirken analize odaklanmak, yani bir tarihsel analize odaklanmak çok anlamsız geliyor. İkisini aynı kefeye koymak çok anlamsız geliyor. Belki bu metinde yer almayabilirdi. Ama bu durumda Lozan'a: ‘‘Silah bırakmayın’’ mı, ‘‘Örgütü feshetmeyin’’ mi deniliyor? Doğrusu anlamıyorum.

Ruşen Çakır: Geçen Reha Ruhavioğlu’yla yaptığım yayında Reha şey dedi, ‘‘Kürtlerin büyük bir çoğunluğu için henüz halay çekme vakti değil’’ dedi.
Roj Girasun: Doğru.

Ruşen Çakır: Hâlâ mı ihtiyatlı iyimserlikte?
Roj Girasun: Halen devam. Bakın şöyle, şimdi süreç Ekim ayında başladı, Kasım ayında bizim yaptığımız araştırmalarda en başat duygu kaygı duygusuydu. Sonra merak geliyordu, devamında umut ve heyecan vardı. Yani normalde siz Kürt meselesini 10 yıllardır takip eden bir gazetecisiniz. Kürt meselesi Ankara'da, İstanbul'da ne zaman konuşulsa, yani bir çözüm arayışına girilse, bölgede bir hareketlilik, bir heyecan, bir umut dalgası oluşur. Ama bu süreç konuşulduğu zaman, bu mesele gündeme geldiği zaman, en üst perdeden konuşulmaya başladığı anda dahi toplumda ciddi bir heyecan, bir umut ortaya çıkmadı. ‘‘Ya bu süreç yürümezse,’’ kaygısı baskın duyguydu, ‘‘Yürümezse başımıza neler gelir?’’ duygusu baskın duyguydu ve ne olacağına dair merak vardı, belirsizlikler vardı. Bunun altında “Yahu eğer bu iş sonuca ulaşırsa iyi şeyler olur” gibi bir umut vardı ve devamında bir parça heyecan. Şimdi o günden bugüne geldiğimiz zaman, evet, kaygı gittikçe azaldı, yani kaygı hali ortadan kalktı büyük oranda. Ama halen başat duygu umut ve heyecan değil; merak. Kaygı yerini meraka bıraktı ama umut ve heyecan duygularında ise pozitif yönde bir iyileşme yok.

Ruşen Çakır: Görüşlerini çok önemsediğim bir Kürt aydını şunu demişti: “Eğer bu sefer yarı yolda giderse çok kötü olur.”
Roj Girasun: Evet.

Ruşen Çakır: Yani şu ana kadar yarı yolda kalmadığını görüyoruz, ki kalabilirdi. Yani fesih kararı çıkmayabilirdi. Ben çıkacağını düşünüyordum ama pekâlâ şu ya da bu şekilde çıkmayabilirdi. Çünkü çıkmasın diye uğraşan çok kişi vardı, biliyorum. Yani şimdi öyle bir olay ki mesela PKK silahları bırakıyor, kendini feshediyor ve sonra masa, neyse artık, devriliyor, ne olacak o zaman? Yani hakikaten çok bambaşka, bilmediğimiz türde bir şeye gireceğiz.
Roj Girasun: Bu dünya deneyimleri de bize benzer şeyler söylüyor, Türkiye'deki Kürt meselesinin hafızası da bize benzer şeyler söylüyor. Bu tür süreçler yürümediği zaman asla başladığı yerden devam etmiyor; hep çok daha geriden, çok daha sert, çok daha kanlı şekilde ilerliyor. Bu sürecin yürümemesi, bozulması durumunda muhtemel bir savaş bizi bekliyor. Yani Suriye'de, Türkiye'nin güneyinde ciddi bir savaş ihtimali vardı. Umuyorum ki bu ihtimal kalmadı bugün itibarıyla. Ama böyle ciddi riskler vardı. Ama ben, programın başında da söyledim, optimalist olmaya devam ediyorum ve bu sürecin artık tamamlandığı kanaatindeyim.

Ruşen Çakır: Sürecin tamamlandığı…
Roj Girasun: Yani çatışma çözümü, silahsızlanma kısmının olduğu kanaatindeyim. Bundan sonraki meseleler daha siyasal adımlar, zorunlu şeyler zaten. Yani infaz düzenlemeleri yapılmak durumunda, örgüt üyeleri ile ilgili bazı adımlar atılmak durumunda. Bunların geleceği, neliği, nasıllığıyla ilgili bazı düzenlemeler yapılması gerekiyor, ki Bahçeli'nin fesih kararının hemen ardından yaptığı açıklama zaten bu çerçevedeydi. Yani Bahçeli nasıl bir açıklama yaptı? Aslında, ‘‘Silah bırakmanın yasal koşullarını hazırlayalım, bir hızlı reform sürecine girelim’’ yönünde açıklamada bulundu ve Öcalan'a teşekkür etti.

Ruşen Çakır: İşte tam onu söyleyecektim. Yani mesela Erdoğan yapmayacak böyle bir şey ama Bahçeli yaptı, şükranlarını sundu. Bu şöyle bir şey, mesela o metni görünce… Daha önce tabii ki, ‘‘Gelsin, Meclis’te konuşsun” vardı. Sonra “Malazgirt'te toplasınlar kongreyi” vardı falan. Bunların hepsi… Bazıları şöyle bakıyor olabilir: “Ya Bahçeli de böyle acayip acayip şeyler buluyor” falan diye bakıyor olabilir; ama en son yaptığı, mesela Sırrı Süreyya'nın fotoğrafına elini sürmesi de öyle bir şeydi. Bu, Öcalan'la ilgili şükranlarını dile getirmesi artık yeni dönemin bambaşka bir dili olacağını gösteriyor ve Bahçeli başlattı bunu. Bakalım diğerleri uyacak mı?
Roj Girasun: Bence bu, Bahçeli'nin en ciddi çıkışıydı. Yani diğerleri için konuşursak daha sansasyonel çıkışları olabilir ama bu dört başı mamur, sembolik anlamları dışında da direkt bir kanun önerisi hükmünde bir çağrıydı, bir açıklamaydı. O yüzden çok kıymet biçiyorum. Yani bu çatışmanın sonlanmasının yasal çerçevesinin çizilmesi, bir reform çağrısında bulunulması, bu meselenin çözülmesine dönük muhtemel provokasyonları beraber engelleme girişiminde bulunması ve Öcalan'a teşekkür etmesi… Bunlar çok çok önemli meseleler. O yüzden bence yeni dönemde Öcalan–Bahçeli şeyini, bu mitos, bu ethosu daha çok duyacağız. Yani sınır ötesine yayılan bir düşünce, düşünsel bir ittifakı veyahut uzlaşıyı daha çok göreceğiz.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Roj. Benden daha iyimser birisini görünce şey oluyorum, ‘‘Beni değil onu dövün’’ diye.
Roj Girasun: Yani şöyle söyleyeyim; hakikaten şimdi sürecin neler yaratacağına dair kaygıları çok anlayabilirim ama kaygılarımızla sürece dair analizlerimizi de birbirinden ayırmak lazım. Yani, ‘‘Bu süreç başarıya ulaşır mı?’’ sorusu başka bir soru, ‘‘Bu sürecin sonunda illa çok olumlu sonuçlar çıkar mı herkes için?’’ sorusu başka  bir soru. Bence ikisinin cevabını aynılaştıran bir muhalefet var veyahut bu meseleye tamamen bir seçim hesabı, oy kaygısı üzerinden bakanlar var ve bu meselede Erdoğan'ı aslında suçlarken Erdoğan'la aynı pozisyona düşen muhalifler var. Yani, ‘‘Cumhurbaşkanı Erdoğan bir daha seçilmek için bu süreci yürütüyor’’ deniliyor; ama kendisinin de sürece karşı çıkmasının sebebi aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir daha iktidar olmaması veyahut kendisinin iktidar olması. Böyle bir durumda barış ve demokrasiden ziyade iktidar istediği ortaya çıkıyor bazı muhalif çevrelerin.

Ruşen Çakır: Evet Roj, tekrar çok teşekkürler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
08.06.2025 CHP’nin önündeki en ciddi engel: “Küçük olsun bizim olsun” anlayışı
01.06.2025 CHP siyasi iktidarın kızıştırmak istediği iç krizini tabanına başvurarak aşabilir
30.05.2025 Mehmet Baransu’yu hatırlıyor musunuz?
30.05.2025 Haftaya Bakış (269): Sivil anayasa tartışmaları | Kılıçdaroğlu'nun beklenen açıklaması | İnfaz yasasında gecikme
30.05.2025 İktidar yeni anayasa sürecinde muhalefeti bölebilir mi? | Özlem Kaygusuz yorumladı
29.05.2025 Günümüz Türkiyesi’nde İslamcılık ve Kürtler
29.05.2025 DEM Parti’yi Cumhur İttifakı’na yamamaya çalışmanın anlamsızlığı
29.05.2025 CHP Türkiye partisi olabilecek mi?
28.05.2025 AK Partililer niçin 19 Mart operasyonuna sahip çıkmıyor?
28.05.2025 Transatlantik: Trump Putin'i ikna edebilecek mi? | Ortadoğu'da taşlar yerine ne zaman oturacak?
08.06.2025 CHP’nin önündeki en ciddi engel: “Küçük olsun bizim olsun” anlayışı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı