Okan Konuralp ile söyleşi: CHP’nin komisyondaki yeri ve önemi

07.08.2025 medyascope.tv

7 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Bilmeyenler için söyleyelim, eski gazeteci, meslektaş, tıpkı Ahmet Şık gibi. Yıllarca gazeteci olarak beraber çalıştık. Şimdi artık sizleri konuk alıyorum. Ben hâlâ gazeteciyim. Okan, öncelikle şunu sormak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin komisyona katılma kararı en çok tartışılan konuydu ve partinizin üzerinde de bayağı bir baskı vardı katılmaması yolunda. Sonuçta Özgür Özel, bir nitelikli çoğunluk şartı dile getirdi. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş bunu kabul ettiğini söyleyince siz de katıldınız. Olay bu kadar basit miydi?
Okan Konuralp: Şimdi şöyle, elbette olay bu kadar basit değildi ama anlıyorum sorunuzun kıymetini ama biraz da bunlar artık geride kaldı. Şöyle geride kaldı, evet haklısınız, kabul edilmesi gerekir ki saygıyla karşılanması gereken ve anlamak için çaba harcamak gereken bir karşıtlık hâli de vardı. Cumhuriyet Halk Partisi'nin komisyona katılmaması yönünde ifadeler vardı. Katılmasını doğru bulmadıklarını ifade edenler vardı. Dediğim gibi her itirazı ben kıymetli görürüm, değerli görürüm. Bu itirazları yapanları anlamak gerektiğini, bu itirazı yapanların endişelerini, masaya yönelik, komisyona yönelik itirazlarını anlayışla karşılamak ve onların da bu konudaki itirazlarına yönelik sözümüzü açık bir şekilde ifade etmek gerekirdi. Sayın Genel Başkan bu süreci de bu bağlamda son derece şeffaf götürdü. Neden o komisyonda olmamız gerektiğine yönelik tezlerini burada tekrar etmeye gerek yok. Ama dediğim gibi her sözü, lehte ya da aleyhte her sözü umursayan ve her sözü dikkate alan ve her söze belli bir zarafetle, belli bir incelikle, aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin tarihsel birikimine ve pozisyonuna uygun olarak da karşılığını verdi ve dolayısıyla biz biraz da böyle bir duyguyla ve düşünceyle de masaya oturduk, komisyona dâhil olduk. Ama komisyonun ilk günkü çalışmaları üzerinden baktığımızda da Cumhuriyet Halk Partisi'nin etkisinin son derece iyi niyetle, politik bir mülahazayla da söylemiyorum, ama Cumhuriyet Halk Partisi etkisinin komisyonda karşılık bulduğunu görmüş olmamız açısından da kıymetli oldu.

Ruşen Çakır: Onu ayrıca soracağım, o önemli bir konu, ilk günkü komisyon toplantısını. Şimdi CHP'nin komisyonda 10 üyesi var. Belki bir ihtimal bir üye daha eklenecek İYİ Parti'nin 3 üye katılmaması nedeniyle, henüz belirli değil ama 10 üye var. Kompozisyon ilginç. Yani mesela yakın zamana kadar en son kurultayda da, olağanüstü kurultayda da genel merkezle birlikte hareket etmeyen Oğuz Kaan Salıcı var mesela ilk aklıma gelen, benim gördüğüm. Sezgin Tanrıkulu, Türkan Elçi gibi Kürt meselesini bizzat içeriden yaşamış isimler var. Ne diyorsun, nasıl bir grup oluşturdunuz orada? Murat Emir, Koordinatör, Grup Başkanvekili. Nasıl bir ekibi var CHP'nin?
Okan Konuralp: Açıkçası şunu söylemekten dolayı mutluyum, şöyle ki; Cumhuriyet Halk Partisi'nin mevcut parlamento grubu içerisinden bu komisyonda görev alabilecek daha onlarca arkadaşımız daha var. Gerçekten çeşitli nedenlerden dolayı sadece Kürt sorunu bağlamında değil, aynı zamanda demokratikleşme, özgürlük, fikir ve ifade özgürlüğü, bilimsel özgürlük, akademik özgürlük, çeşitli demokrasi ve adalet temelli problemlerin çözümü ya da bu problemlerin ortadan kalkması yönünde çok ciddi bir müktesebata ve birikime sahip bir milletvekili grubuyuz açıkçası. Sayın Genel Başkan bu grup içerisinden bence işte tam da bu nedenden dolayı pozitif anlamda zorlanarak belki de o 10 arkadaşımızı belirledi. Ama örneğin sizin isimlerine atıf yaptığınız arkadaşlar üzerinden değerlendirecek olursak, Oğuz Kaan Salıcı, kabul etmek lazım, Cumhuriyet Halk Partisi'nin özellikle son 10 yıllık genel merkez pozisyonundaki görevi nedeniyle de Kürt sorunu konusunda önemli birikimlere, tecrübelere sahip biri. Biliyorsunuz örgütlerden sonra genel başkan yardımcılığı yaptığı dönemde de aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin ‘‘Doğu Masası’’ adı altında hayata geçirdiği bir masanın da lokomotifini üstlenmişti. Ama öte yandan Sezgin Tanrıkulu, Türkan Elçi var dediğiniz gibi. Sezgin'in bu Kürt sorununun çözümü konusunda, insan hak ve ihlalleri konusunda yaptıkları ortada. Türkan Hanım'ı zaten özel olarak anmak gerekir. Hem kendisi hem kendi birikimi hem kendi bu konudaki birikimi, hassasiyeti ve argümanlarıyla ama aynı zamanda kabul etmek lazım, sevgi ve saygıyla analım, sevgili eşi Tahir Elçi, uzun yıllar Diyarbakır Baro Başkanlığı yaptı ve insan hakları konusunda, özgürlükler konusunda, Kürt sorunu konusunda büyük mücadeleler verdi ve kendisini dört ayaklı minarenin gölgesinde kaybettik. Öte yandan Salih arkadaşımız çok yakın bir zamana kadar merkez sağ siyasetinin bir aktörü olarak siyasi hayatını sürdürüyordu. Sonra Cumhuriyet Halk Partisi'ne katıldı ve biraz da işte merkez sağdan gelen o müktesebatını, birikimini komisyona aktaracak. Öte yandan Genel Başkan Yardımcımız Sayın Murat Bakan, çok uzun süredir güvenlik politikaları üzerinden İçişleri Bakanlığından sorumlu gölge bakanı olarak da MYK'da görev yapıyor. Kendisi özellikle güvenlik bürokrasisinin ve güvenlik personelinin, polislerin, jandarmaların, askerlerin özellikle özlük hakları konusunda örneğin ya da mesleki hayatlarında karşılaştıkları birtakım sorunların giderilmesi konusunda tam da orada sınıf temelli birtakım problemlerin çözümünde de uzun yıllardır edindiği bir birikimle de meseleye bakıyor. Sayın Gökçe Gökçen zaten Sayın Genel Başkanın bu tartışmaların ilk başladığı gün itibarıyla kurduğu bir hazırlık komisyonunun başkanlığını da yapan, aynı zamanda hukukçu kimliğiyle ve insan hakları ve özgürlükleri konusundaki birikim ve çabalarıyla da bildiğimiz biri. Öte yandan Murat Emir zaten Grup Başkanvekilimiz, bir nevi takım kaptanı gibi de orada bulunuyor. Sayın Nurhayat vekilimiz var, Bursa Milletvekili, onun da hukukçu kimliği var. İşte ben de bir gazeteci birikimimle kimliğimle oradayım. Ama dediğim gibi sorun buradaki 10 arkadaşımız değil bir 10 arkadaş, bir başka 10 arkadaş daha, Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda gerçekten kabul etmek lazım, geniş bir milletvekili havuzuna sahip. Her bir arkadaşımız komisyon üyesi olsa da olmasa da arkadaşlarımızın büyük bir kısmı komisyon üyesi olsa da olmasa da bu sürecin çözümüne yönelik katkı verecekler ve vermeye de devam edeceklerdir. Tam da dediğiniz gibi belki sayı birer kişi daha artabilir, yeni bir arkadaş daha oraya gelebilir. Bu bağlamda baktığımızda ben bu 10 kişiyi, arkasında Cumhuriyet Halk Partisi Meclis grubunun da gücünü hisseden bir 10 kişi olarak önemli bir görevi başarıyla üstleneceğini düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Şimdi demin sen biraz bahsediyordun, ben onu kestim. Şimdi oraya dönelim. Murat Emir yaptığı açıklamada komisyonun ilk toplantısının ardından Cumhuriyet Halk Partisi'nin birçok önerisinin kabul edildiğini söyledi. Anladığım kadarıyla ilk gün bayağı tartışma olmuş ama sonuçta uzlaşmalar sağlanıp oy birliğiyle bütün kararlar alınmış ve sizin içinize sinmeyen, CHP olarak içinize sinmeyen hiçbir şey yok anladığım kadarıyla. Yanılıyor muyum?
Okan Konuralp: Evet, Sayın Emir'in de ifade ettiği gibi, örneğin bir kere komisyonun çalışma usul ve esasları taslağının öncesinde şunu vurgulamak lazım; bu masanın, bu komisyonun anayasanın tek bir virgülünü bile, cümlesini bile tartışma konusu yapmayacak olmasının komisyonda temsil edilen bütün siyasi partilerin temsilcileri tarafından dile getirilmiş olması, bir kere bu çok kıymetli. Çünkü birtakım itirazlar, birtakım karşıtlıklar biraz da anayasa tartışmaları üzerinden de yürütülüyordu. Bu yönüyle gerek Numan Kurtulmuş'un, gerek bizim sözcümüz olarak ilk konuşma yapan Sayın Emir'in ya da MHP adına konuşan Sayın Yılmaz'ın ya da DEM Parti temsilcilerinin ve de diğer siyasi partilerin temsilcilerinin her birinin bu masanın işinin anayasa olmadığını çok net bir şekilde ifade etmiş olması bu yönüyle kıymetli. Bir başka şey, işte mesela örnekler üzerinden gidersek, biz meseleye biraz değil fazlasıyla ve haklı olarak demokrasi pozisyonundan da bakıyoruz. Kürt sorununun aynı zamanda bir demokrasi problemi olduğunu da düşünüyoruz. Ve başlangıç itibarıyla da komisyonun isminin demokrasisiz olmaması gerektiğini hep savunduk. Sayın Kurtulmuş'un bu hâliyle komisyona vermiş olduğu isim önerisi “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” olarak belirlenmiş olması çok büyük ölçüde içimize sindi elbette. Dolayısıyla orada demokrasinin varlığı, oraya yapılan vurgu çok önemli. Dediğim gibi bir taslak geldi ve taslak üzerinden son derece soğukkanlı tartışmalar oldu. Yani bu tartışmalar böyle yükselen sesler anlamında bir tartışma değil. Herkes belli bir nezaketle karşılıklı olarak tezlerini ortaya koydular ve ortaya konulan tüm tezlerin ardından Numan Bey, sizin de bildiğiniz ya da öğrendiğiniz kadarıyla, grup başkanvekillerinden oluşan bir heyetle ayrı bir salona geçerek taslağa yönelik son şeklini verdi ve o son verilen şekil çok büyük ölçüde Cumhuriyet Halk Partisi'nin isteklerine, arzularına, taleplerine uygun bir şekilde şekillendi. Bu, bu yönüyle çok kıymetli, Cumhuriyet Halk Partisi'nin orada olmasının kıymetini bu yönüyle de göstermesi açısından. Ama bütün bunların, Cumhuriyet Halk Partisi böyle yaptığının da ötesinde, isteklerini büyük ölçüde yerine getirdiğinin de ötesinde, bakın şöyle bir yan var Sayın Ruşen Çakır, çok uzun süre sonra ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisi nitelikli çoğunluk denilen bir mutabakat üzerinden çok önemli bir sorunun çözümüne bakmaya başladı. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden bu yana +1 oyun fazlalığı üzerinden geçen kanunlar, reddedilen önergeler, değiştirilmeyen kanun teklifleri manzumesi vardı. Bir iktidar bloğu çoğunluğu vardı. Tek bir oy fazlalığıyla bütün kanunlar bir şekilde geçiyordu. Muhalefetin çok büyük ölçüde tezleri, iddiaları, kendilerince iktidarı yanlıştan döndürme çabaları çok fazla karşılık bulamıyordu. Ama şimdi çok uzun süre sonra ilk defa bu yanıyla da bu zamana kadar yan yana gelmez denilen, yan yana oturmaz denilen, birçok konuda ortak hareket edemez denilen parlamento grubu, farklı siyasi partilerden oluşan parlamento grubu, parlamentoda grubu olmayan partilerin de temsilcileriyle beraber hiç olmazsa bir nitelikli çoğunluk seviyesi üzerinden bir mutabakat geliştirmek zorunda kalması, parlamentonun önemi açısından da öne çıkan bir başka faktör.

Ruşen Çakır: Peki burada şunu sormak istiyorum. Şimdi ilk günkü toplantıda esas olarak komisyonun nasıl çalışacağını konuştunuz diyelim, onun kurallarını saptadınız ve burada mutabakat. Ama şimdi içerik tartışmaya başlıyorsunuz, başlayacaksınız ve yarın çok kritik bir sunum olacak size ya da sunumlar. Sürecin üç ayrı ismi, MİT Başkanı, İçişleri ve Milli Savunma Bakanları size konuşacak. Ama daha sonra da özellikle PKK'nın feshi ve silahsızlandırılmasının altyapısı üzerine içerik tartışacaksınız ve oralarda herhalde uzlaşmak o kadar kolay olmayacak sanki, ne dersin?
Okan Konuralp: Tam da işte dediğiniz gibi. Şimdi mesela şu örneği vereyim. Örneğin ilk dönem taslakta, ‘‘Özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında yapılacak çalışmaları değerlendirmektir’’ deniliyordu komisyonun amacıyla ilgili olarak. Yani bir yerlerde bir çalışmalar yapılıyor. Yapılacak çalışmaları biz değerlendireceğiz. Ama bu “Özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında çalışmalar yapmaktır”a döndü. Bakın, “yapmaktır”a döndü. Sonra örneğin “Kamuoyunun mevcut sürece dair bilgilendirilmesini sağlamaktır” deniliyordu. “Kamuoyunu komisyonun çalışmalarına dair bilgilendirmesini sağlamaktır”a döndü. Şimdi bunları bir araya topladığınız zaman, mesela ‘‘TBMM başkanının görevlendireceği komisyon üyelerinin toplantıya sırayla başkanlık yapması’’na döndü. Yani Numan Bey komisyona başkanlık yapmadığı zaman görevlendireceği bir kişinin başkanlığında toplanacak bir komisyondan artık sırasıyla yapılacak Meclis grubu bulunan siyasi partiler üzerinden bir ve aynı zamanda temsiliyeti olanlar üzerinden de… Bunları bir araya getirdiğimizde bir başka şey mesela, gündemi başkan belirliyordu. Şimdi gündemin siyasi partiden gelen öneriler dikkate alınarak belirleneceği konusunda ve öte yandan basına büyük oranda açık bir komisyona dönüştürdük. Aslında kapalı olması tali bir unsura döndü. Her bir komisyon toplantısının mutlaka tutanak altına alınması konusunda da bir mutabakat sağlandı. Çünkü başkanın isteğine bağlı olarak, kararına bağlı olarak bazı komisyon toplantılarının tutanağa alınmaması da söz konusuydu. Şimdi ben bunları neden söylüyorum? Evet, dediğiniz gibi şimdi ilerleyen dönemlerde daha zor, daha meşakkatli, daha sıkıntılı birtakım düzenlemeler, düzenleme istekleri, gündem istekleri gelebilir ama işte dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz ve nitelikli çoğunluk gibi bir mutabakatı zorunlu kılan, karşıt bile olsa, olabildiğince şeffaf bir şekilde, karşıt bir pozisyonda bile olsak, karşıt olduğumuz konunun bile son derece şeffaf bir şekilde tartışıldığı, çok büyük ölçüde basının denetimine ve gözetimine ve izlemesine açık olan, olabildiğince tali bir konu olarak tutanakların yayınlanmayacağı, hemen hemen büyük oranda tutanakların yayınlanacağı, dolayısıyla şeffaflık ilkesinin olabildiğince üst düzeyden uygulanacağı bir komisyon çalışması olacak. Evet, zor olacak, zor olabilir ama nihayetinde bu komisyonun şeffaf olarak çalışması, büyük oranda basının gözetiminde ve takibine uygun olarak çalışması gibi başlıkların bu zorlukları kolaylaştırıcı, aynı zamanda bir denetim de sağlayıcı bir etkisi olacağını görüyorum, düşünüyorum. Bu bağlamda bakıyorum. Evet, dediğiniz gibi yani birtakım zorluklarla karşılaşabiliriz ama hangi düzenlemeye birileri destek ya da karşıt bile olsa bunun toplumun önemli bir kesiminin gözünün önünde yaşanacak olması da Türkiye parlamenter deneyimi için, birikimi için önemli bir deneyim olduğunu düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Peki şunu sormak istiyorum. Geçen çözüm sürecinde sen parlamentoda muhabirdin ve izliyordun süreci; ama olayın parlamentoda çok fazla bir boyutu yoktu, hiç yoktu belki de. Şimdi o günleri düşündüğün zaman böyle bir komisyon o gün kurulabilir miydi? Kurulsaydı geçen süreç başarılı olabilir miydi? Mesela o sırada parlamenter sistem vardı. Şimdi başkanlık sistemi var. İlginç olan, parlamenter sistemin olduğu dönemde parlamento devrede yok; başkanlık sisteminin olduğu yerde parlamento devrede. Anlatabiliyor muyum? Böyle bir, biraz kıyaslama yaparsan o tarihte gazeteci, bu tarihte siyasetçi olarak iki süreci de bilen birisi olarak.
Okan Konuralp: Evet, yani Sayın Genel Başkan Özgür Özel'in de bu komisyonda bulunma konusundaki tezlerinin en önemli nedenlerinden biri, Cumhuriyet Halk Partisi'nin tarihsel tutarlılığının da bir sonucu olarak, biz Kürt sorunu gibi can alıcı, yakıcı bir problemin çözüm yerinin, çözüm adresinin, çözüm merkezinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu öteden beri savunuyoruz. Önceki genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı yaptığı dönemde başlayan süreçte — birinci çözüm süreci olarak nitelendirelim o dönemi, Ahmet Türk'ün de aralarında bulunduğu bir heyetin İmralı'ya gidişiyle başlayan süreç diyelim — o dönemde de Sayın Kılıçdaroğlu — o dönemin de önemli aktörleriydi, bugünün Sayın Genel Başkanı Özgür Özel — adresin mutlak ve mutlak parlamento olması gerektiği konusunda kararlılığını defalarca dile getirmişlerdi. Evet, o dönem yapılan hatalar, o dönemde yapılan yanlışlar, o dönem yapılan hatalarda ve yapılan yanlışlardaki ısrar, muhalefetin son derece yapıcı, son derece iyi niyetli, son derece art niyetsiz, son derece sorunun çözümüne yönelik politik bir kazanç beklemeksizin, sorunun çözümüne yönelik yaptığı önerilerin hemen hemen çok büyük bir kısmı o dönemin siyasi ikliminde mevcut siyasi iktidar tarafından reddedilmişti. Bir nevi görmezlikten gelinmişti. Hâliyle bir gazeteci olarak izlediğim döneme baktığımda, parlamenter sistemin var olduğu, nispeten parlamentonun gücünün ve öneminin bugüne göre çok daha fazla olduğu bir dönemde birinci çözüm sürecinde merkezin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğu bir çözüm süreci yürütülmüş olsaydı eğer, sorun tamamen çözülmüş olur muydu bilmiyorum ama birinci çözüm sürecinin bitmesiyle başlayan yaklaşık 10 yıllık o dönemde en azından binlerce insan ölmemiş olurdu, güvenlik görevlilerimiz şehit olmamış olurdu, askerlerimiz şehit olmamış olurdu. Bugünün metaforunu kullanacak olursak anneler ağlamamış olurdu. Ama yine de, evet Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi var ama bugün yine dolaylı olarak da bir parlamenter sistemin koşulları yok ama Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bu meselenin, bu sorunun çözümü için bu hâliyle de havale edilmiş olmasını çok kıymetli buluyorum. Bu noktada bunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve — şimdi burada siyaseten bir cümle kurayım, inanarak da söyleyeyim — aynı zamanda parlamenter sistemin de aslında ne kadar önemli olduğunun ve kıymetli olduğunun yeniden anlaşılması açısından değerli olduğunu düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Peki, son olarak şunu sorayım. 31 Aralık'a kadar bir süre öngörülüyor şu anda komisyon için. Uzayabilir de, erken de bitebilir ama 31 Aralık diye saptanmış. Bayağı bir mesai yapacaksınız. Oradan birtakım öneriler çıkacak ve bu öneriler genel kurula gidecek, öyle değil mi? Yani siz orada yasa falan çıkartmayacaksınız. Siz önerileri derleyeceksiniz. Şimdi ama o zaman da genel kurulda salt çoğunluk işlemeyecek mi?
Okan Konuralp: Bu doğru bir soru ama şöyle bir durum var. Şimdi parlamentoda grubu olan siyasi partilerden biri İYİ Parti, kendilerince doğru gördükleri, haklı gördükleri tezlerle komisyonda bulunmadılar. Ama konuşmanın başında da ifade ettiğim gibi İYİ Parti'de cisimleşmiş olan, en azından parlamento zemininde İYİ Parti'de cisimleşen itirazları da endişeleri de anlamak lazım, onlara değer ve kıymet vermek lazım. Ama şöyle bir şey, işte dediğiniz gibi, bu komisyonda nitelikli çoğunlukla bu karar alındığında ister istemez bu parlamentoda da kararların, komisyonlarda ve aynı zamanda genel kurulda da kararların ister istemez nitelikli çoğunlukla çıkmasına neden olabilecek bir şeye evrilebilecek. Çünkü komisyonda nitelikli çoğunlukla alınan bir tavsiyenin, şeyden okuyayım, usul ve esasları taslağından, “Komisyonun görevi 1. fıkrada belirtilen amaç doğrultusunda ihtiyaç duyulan kanun düzenlemesini tespit edip kanun teklifi taslaklarına yönelik çalışmalar yapmak ve kamuoyunu komisyonun çalışmalarına dair bilgilendirmesini sağlamak.” Hâliyle bu kanun düzenlemelerini tespit edip kanun teklifi taslaklarına yönelik yaptığımız çalışmalar ilgili komisyonlara yollanacak. İlgili komisyonlar bunu değerlendirecek. Ama işte dediğim gibi, Milli Dayanışma ve Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ndan onlar en azından nitelikli çoğunluk sınırıyla da ihtisas komisyonlarına geldiği için bu yönüyle de bir meşruiyeti olacak. Hâliyle bu büyük ölçüde, taslaklarda olağanüstü bir değişiklik olmazsa genel kurulda da nitelikli çoğunluk seviyesinde, nitelikli çoğunluk seviyesine yakın — ya da onun üstünde de olabilir — kararlarla kanunların çıkmasına olanak tanır.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Okan yayınımıza katıldığın için. Ben sana Okan diyorum, sen bana Sayın Çakır diyorsun. Bu olayı çözmemiz lazım Sayın Konuralp bir dahaki yayında.
Okan Konuralp: Ben de öyle söylerim bundan sonra. İlhami Hoca'ya da selamlar. Benden sonra konuğunuzmuş, uzun süredir görüşemedim. Sizin aracılığınızla selam söylemiş olayım.

Ruşen Çakır: Aleykümselam.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
24.08.2025 Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki
23.08.2025 CHP’de “çifte liderlik” dönemi
22.08.2025 Kutuplaşma CHP’nin işine yarar mı?
21.08.2025 Mitingle olmaz mı, miting yetmez mi?
21.08.2025 Gürkan Çakıroğlu: “Cumhur İttifakı ve barış sürecinin geleceği Suriye’ye bağlı”
20.08.2025 Önce PKK mı, Fethullahçılar mı fesholacak?
19.08.2025 Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi?
18.08.2025 Hakan Fidan niçin hedefte?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı