Hakan Fidan niçin hedefte?

18.08.2025 medyascope.tv

18 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Hakan Fidan hedefte, birkaç kesimin birden hedefinde. Öncelikle tabii ki Türkiye'deki Kürt hareketinin hedefinde. Çünkü Hakan Fidan, son dönemde yürüyen çözüm sürecine rağmen Suriye konusunda, Suriye'deki SDG yani Kürt yapılanması konusunda çok sert mesajlar veriyor, gözdağları veriyor diyelim. Her vesileyle Şam'ın yanında, HTŞ yönetiminin yanında ve Suriye'de Kürtlerin ayak dirediğini, anlaşmaya yanaşmadığını söylüyor. Kimi zaman imalı, kimi zaman açık açık. Örneğin, Süveyda'da olaylar çıktığında, yani Dürzilerle Şam yönetimi arasında sorun çıktığında diğer grupları fırsatçılık yapmama konusunda uyarmış ve bunun Türkiye için bir güvenlik tehdidi olarak algılanacağını söylemişti. O zaman da hedefinde tabii ki Kürtler vardı. Ve şu anda da Paris'te yapılması gereken görüşme yapılmadı. Yapılacaktı ertelendi, daha sonra Şam yönetimi katılmayacağını açıkladı. Bunda da çok ciddi bir şekilde Ankara'nın ve Hakan Fidan'ın etkisi olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla gerek DEM Parti adına yapılan açıklamalarda gerekse Kürt hareketine yakın medya kuruluşlarında Hakan Fidan sorun çıkartmakla ve Türkiye'deki süreci tehdit etmekle eleştiriliyor.
Şimdi burada şöyle bir husus var; Türkiye'deki sürecin başlamasının esas nedeninin Suriye olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Kimileri bunu iç politikaya bağlıyor ama esas olarak bunun 7 Ekim 2023 Hamas saldırılarının ardından bölgedeki dengelerin altüst olmasıyla ilişkili olduğunu düşünüyorum. Başkaları da bu kanıda, ama herkes böyle düşünmüyor tabii ki. Ve burada Ankara'nın en büyük endişesi, Suriye'de Kürtlerin İsrail'le birlikte hareket edip bölgedeki bu yeniden yapılanmada İsrail'in yanında yer almasıydı. Ve bu anlamda Öcalan hem Türkiye'deki sorunu ama aynı zamanda Suriye'deki sorunu Ankara'nın razı olacağı bir şekilde bitirmek için devreye girdi. Bir anlaşma yapıldı Mart ayının başında biliyorsunuz; Amerikalıların aracılığıyla Mazlum Abdi ve Ahmed eş-Şara bir araya geldiler ve bir mutabakat imzaladılar. Fakat o mutabakatın hayata geçmesinde çok sorun yaşanıyor. Özetle şöyle bir olay var: Suriye'de Kürtlerden bütün güçlerini Suriye ordusuna katmaları isteniyor, bir şekilde dayatılıyor; ama Kürtler birtakım garantiler olmadan buna yanaşmak istemiyor ve Kürtlerin aynı zamanda diğer azınlık gruplarla yani Dürzilerle, Alevilerle ve Hristiyanlarla iyi ilişki içerisinde olduğunu ve bir tür koordinasyon içerisinde olduğunu da biliyoruz. Şimdi bu olayın bir yönü.
Burada tabii şöyle bir soru var: Hakan Fidan bunu kendi başına mı yapıyor? Böyle bir şeyi kendi başına yapıyor olamaz. Zaten Erdoğan'ın da Suriye konusundaki tavrı öteden beri biliniyor, iktidarın onayıyla, onların bilgisi dahilinde yapılıyor diye düşünmek gerekir. Fakat Hakan Fidan'ın MİT'teki koltuğunu devrettiği İbrahim Kalın'la bu konuda aralarında sorun olduğu yolunda çok ciddi spekülasyonlar var. Örneğin, en son olarak dün CHP'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Namık Tan da T24'teki yazısında bu ihtimali vurguladı. Kimileri diyor ki, ‘‘Birlikte hareket ediyorlar ama bir rol paylaşımı var.’’ Kimileri diyor ki, ‘‘Hakan Fidan bir anlamda burada İbrahim Kalın'ın yürüttüğü bilinen süreci riske atmaktan çekinmiyor.’’ Bu soru ortada ve bu pozisyonlar sürdüğü müddetçe tabii ki bu spekülasyonlar da sürecek. Şunu kabul etmek lazım; eğer Suriye'de ciddi bir sorun çıkar, yeniden bir çatışma yaşanırsa o zaman Türkiye'deki süreç de büyük bir ihtimalle yarı yolda kalır. Bunu özellikle vurgulamak lazım. Ama ben bunun bir çatışmaya evrileceğini düşünmüyorum. Her şey mümkün tabii ama Hakan Fidan'ın bu duruşu Kürtler nezdinde hedefe alınmasını mümkün kılıyor.
Bir diğer hedefe alan, ki daha çarpıcı olan, Cumhuriyet Halk Partisi. Şimdi hatırlayın, iki yılı biraz geçti, 2023 Haziran ayında kabine değişti ve Hakan Fidan Dışişleri Bakanı oldu ve genel olarak çok olumlu bir karşılama oldu ve Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda çok müspet mesajlar verdi. Sadece Hakan Fidan için değil, Ali Yerlikaya için de, Mehmet Şimşek için de genellikle olumlu mesajlar verildi. Daha sonra 2024 sonrasındaki normalleşme, yani 31 Mart yerel seçimlerinden sonra Özgür Özel yönetiminde yaşanan normalleşme sürecinde de Hakan Fidan CHP'nin, nasıl söyleyeyim, en azından takdir ettiği, çok karşısına almadığı bir isimdi. Ve o sıralarda Hakan Fidan'ın adı Erdoğan sonrası AKP'nin liderliği için geçer oldu ve bazı kamuoyu araştırmalarında da Hakan Fidan'ın adı popülerlik sorusunda sorulur oldu ve üst sıralarda bulunduğunu gördük. Yani Hakan Fidan yükselen bir yıldız oldu ama hiçbir zaman bir siyasetçi profili çizmedi. MİT Başkanlığı, ardından Dışişleri Bakanlığı, hepsi atamayla gelinen görevler ve Hakan Fidan bir teknokrat, güvenlik işlerinden anlayan, daha sonra istihbarat ve güvenlik, daha sonra dışişleri ve bütün diplomasi ona emanet edildi. Hakan Fidan, her ne kadar Erdoğan sonrası için adı geçse de siyasi bir profil çizmedi. Çok az onun halkla beraber, halkın içinde fotoğraflarını gördük. Ama belli bir aşamadan sonra bunların yapılmakta olduğu anlaşıldı. Ki o noktada Özgür Özel son dönemde Hakan Fidan'ı özellikle TikTok'taki paylaşımlar nedeniyle eleştiriyor ve bir anlamda eleştirinin de ötesinde onu alaya alıyor.
Şimdi burada ilginç olan soru şu: o kadar bakan var, o kadar sorun var ülkede; ama Özgür Özel'in son dönemdeki mitinglerinde bir İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, bir tabii ki Erdoğan'ın kendisi, bir de Hakan Fidan var. Niye bunu yapıyor? Niye özel olarak Hakan Fidan? Bu konuda da çeşitli iddialar var ama bana en mantıklı geleni şu: Özgür Özel, Hakan Fidan'ı gündeme getirerek AKP'yi karıştırmak istiyor. Nasıl AKP, Erdoğan, Kılıçdaroğlu üzerinden ya da CHP içindeki başka şeyleri kışkırtarak CHP'yi rahatsız etmek istiyorsa Özgür Özel de bunu yapıyor. Ve artık şunu da söylemeye başladı: ‘‘Erdoğan'dan sonra gelecekmiş, senden cumhurbaşkanı olmaz’’ gibi laflar da ediyor. Hakan Fidan'ın şu ana kadar bu konularda çok net cevaplar verdiğini görmedik. Siyasetçi profiline sahip olmadığı için böyle yapmıyor olabilir. Fakat şunu özellikle vurgulamak lazım: Erdoğan sonrası AKP'nin ne olacağı sorusu şu gün çok gündemde olmasa bile kritik bir soru ve burada talibin çok olduğunu varsayabiliriz. Tabii Erdoğan'dan sonra kim gelirse gelsin AK Parti'yi ayağa kaldırması mümkün mü değil mi, bu ayrı bir tartışma konusu ama o mirası almak isteyecek çok kişi olduğu ve bunların bir kısmının da, bir kişi demiyorum, bazılarının da doğrudan Erdoğan'la akrabalık bağı olan isimler olduğu söyleniyor. Dolayısıyla Hakan Fidan'ın pozisyonunu bir de öyle değerlendirmek lazım. Dışişleri Bakanı olarak Hakan Fidan’ın bir ara Kıbrıs'taki bir skandalla ilgili olarak oğlunun adı geçirilmişti ama o kısa süre içerisinde unutuldu ya da unutturuldu. Fakat önümüzdeki günlerde Hakan Fidan'ın adını değişik yerlerden, CHP ve DEM Parti'den ve başka yerlerden belki de duyacağız. Mesela merak ediyorum, bu akşam Aydın'da bir miting yapacak Özgür Özel. Aydın mitingi başlı başına anlamlı, Özlem Çerçioğlu nedeniyle, ‘‘Topuklu Efe’’ AK Parti'ye geçen. Ama orada da yine Hakan Fidan'dan bahsederse o zaman diyeceğiz ki burada gerçekten CHP, sanki Hakan Fidan'ı iktidarın yumuşak karnı gibi görüyor ve oradan yürüyor, yürümek istiyor diye düşüneceğiz.
Peki, bugün yayını kime ithaf edelim? Bugün yayını bir polisiye yazarına ithaf etmek istiyorum: Elmore Leonard. Türkiye'de de çevrildiğini biliyorum ama bütün kitapları çevrilmemiş. Ben onu Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşarken 2004 sonu 2005 başı keşfettim kendiliğinden ve ucuza alınabilen kitapları vardı. Onları okudum ve bayağı bir hoşuma gitti. Ne bulduysam okudum, sırayla okudum ve sonra fark ettim ki kitaplarının bazıları filme de çekilmiş. Bazıları diyorum ama büyük bir kısmı filme çekilmiş. Tarantino'nun çektiği filmler de var. Burada bir polisiye ama… Ben polisiyeye çok meraklı birisiyim. Klasik polisiyeyi çok severim. Elmore Leonard'ın yaptığı tam klasik polisiye değil. Buna "pulp fiction" diyenler var. Tarantino'nun da ‘‘Pulp Fiction’’ diye bir filmi var biliyorsunuz. Ucuz roman, daha basit yazılan; entrika pek yok, kahramanlar daha sıradan insanlar gibiler. Suç var, suçlular var, dedektif pek yok. Bazen oluyor, böyle polisler de devreye giriyor ama daha çok suçluların kendi dünyasında geçen ama çok sıkı diyalogları olan, çok sıkı insan betimlemeleri olan bir yazar. Ben onun bir tür hakikaten tutkunu oldum ve şöyle bir şey oldu; 2007 Temmuz'unda biz Amerika Birleşik Devletleri'nden döndük ve artık ben Elmore Leonard'ın yeni kitaplarını Amerika'ya gittiğim zamanlar alır oldum. Şöyle oluyordu: gidiyordum, diyelim ki New York'a ya da Washington'a gitmişiz, ilk fırsatta bir kitapçıya gidip ilk yaptığım iş şuydu, orada polisiye bölümünde, alfabetik olur genellikle oralarda, Leonard'ın son kitabını alırım. O zaman çıkan kitaplar, yeni çıkan kitaplar daha pahalı olur. Ama genellikle pahalı kitap almamaya çalışmama rağmen Leonard'ı alırdım. Fakat bir sefer gittim, aradım, aradım, bulamadım ve dedim ki, yazmamış olamaz. Çünkü çok ilginç birisi, neredeyse her yıl bir kitap yazan, en az bir kitap yazan birisi. Ve o zaman gittiğimde bulamadım yeni kitabını. Ölmüş. 2013 yılında ölmüş. Çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Yani bir şekilde kitapçıda jeton düşmedi ama sonra ilk fırsatta Google'da baktım ve öldüğünü öğrendim. Çok üzüldüm. Okuyun derim, çok tatlı kitaplar yazıyor diyelim. Polisiye için "tatlı" pek denmez ama Elmore Leonard'ın kitapları tatlıdır ve onlardan uyarlanan filmler de çok keyiflidir. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
24.08.2025 Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki
23.08.2025 CHP’de “çifte liderlik” dönemi
22.08.2025 Kutuplaşma CHP’nin işine yarar mı?
21.08.2025 Mitingle olmaz mı, miting yetmez mi?
21.08.2025 Gürkan Çakıroğlu: “Cumhur İttifakı ve barış sürecinin geleceği Suriye’ye bağlı”
20.08.2025 Önce PKK mı, Fethullahçılar mı fesholacak?
19.08.2025 Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi?
18.08.2025 Hakan Fidan niçin hedefte?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı