Öcalan’ın avukatlarına söylediklerim

14.12.2010 Vatan

En son Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce örneğinde görüldüğü gibi Abdullah Öcalan’ın avukatları düzenli bir şekilde gazetecilerle görüşür, onların düşüncelerini Öcalan’a, Öcalan’ınkileri de onlara aktarırlar. Daha önce beni de birkaç kez ziyaret etmişlerdi. Sayısını bilmiyordum ama her buluşmada yer alan, basınla ilişkilerden sorumlu Cengiz Kapmaz’ın hatırlatmasıyla öğrendim ki dün bunlardan beşincisi gerçekleşti. Kapmaz’a eşlik eden iki avukatıyla (her seferinde farklı avukatlarla görüştüm) Öcalan’ın Fethullah Gülen hareketine yönelik ılımlı mesajları başta olmak üzere çok şey konuştuk, tartıştık.

Öcalan’ın avukatları Haziran’a kadar sürecek olan PKK’nın bu seferki “eylemsizlik” kararının daha öncekilere benzemediğinde ısrarlı, bu sefer çözüm konusunda son derece umutluydular. Umutlu olmalarınıysa sadece tek bir hususla, devletin Öcalan’la sistemli bir şekilde görüşmesiyle açıklıyorlardı. Diğer bir deyişle, Öcalan’ın son görüşme notlarına yansıyan iyimserliğin avukatlarına da sirayet etmiş olduğunu gözledim. Bunun bir sonraki doğal sonucu, tepeden tırnağa tüm Kürt siyasi hareketini bir iyimserlik dalgasının kaplaması olacaktır ki şimdiden bazı ipuçlarını görebiliyoruz.

Evet, ama yetmez

Gerçekten iyimser olmamız için bazı nedenler var, evet, ama yetmez. Öcalan ve PKK, Haziran’a (genel seçimlere) kadar “eylemsizlik” kararı almakla işlerinin bittiğini sanıyorlarsa çok kötü yanılıyorlar demektir. Avukatlarına da söylediğim gibi, Öcalan eğer Türk kamuoyunu barışçıl çözümde samimi olduğuna ikna etmek istiyorsa, “eylemsizlik”in üzerine muhakkak somut bir şeyler koyması gerekir. Bu noktada daha önce birçok kez gündeme getirmeye çalıştığım bir konuyu avukatlarına da tekrarlayıp bunu Öcalan’a iletmelerini söyledim. İki ayaklı bir çağrı söz konusu:

1) Öcalan, TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri), Devrimci Karargah gibi PKK’nın taşeronlarının lağvedilmesi için kesin talimat versin;

2) Özellikle bu tür taşeron yapıların kullanımına sunulan büyük kentlerdeki patlayıcılar ya teslim edilsin ya da imha edilsin.

Bu iki adımın PKK’nın silahsızlanma konusundaki samimiyetini (tabii gerçekten öyleyse) göstermede çok isabetli birer başlangıç olduğunu düşünüyorum. Çünkü sanıldığının aksine Kürt sorununun kalbi Güneydoğu’da ve kırsal kesimde değil ülkenin Batısında ve büyük şehirlerde atıyor. Nitekim büyükşehirlerde sivilleri hedef alan “kör terör” eylemlerinin Güneydoğu’daki geniş çaplı karakol baskınlarından çok daha etkili olduğunu defalarca gördük, yaşadık.

BDP’nin güçlendirilmesi

Öcalan’ın avukatlarına, Öcalan’ın bir parti olarak BDP’yi ve onun içinde yasal faaliyet yürütmeye çalışan siyasetçileri çok fazla hırpaladığını, onları iyice güçsüzleştirdiğini de söyledim. Onun olur olmaz verdiği ayarların, Kürt kökenli siyasetçileri nasıl felç ettiğini en son Osman Baydemir olayında çok net bir şekilde gördük.

Ama bu üslubuyla Öcalan kendi kendisiyle de çelişmiş oluyor. Şöyle ki, onun çözüm için önerdiği “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”, yeni Anayasa gibi şeylerin hemen tümünün adresi TBMM ve dolayısıyla muhatapları da BDP’li milletvekilleri. Fakat başta iktidar partisi olmak üzere diğer partilerin milletvekilleri ve yöneticileri (buna tabii ki medya da dahil), BDP’lilerin tek başlarına hareket edebileceğine, adım atabileceklerine inanmıyorlar.

Hatırlayalım Reşadiye, İskenderun, Taksim saldırılarının her birinin ardından BDP ve DTK yöneticileri çok net ve sert açıklamalar yapıp bunları “provokasyon” olarak nitelemiş, fakat PKK liderlerinin kısa süre içinde kendilerini tekzip etmeleriyle epey zor durumda kalmışlardı. Ne var ki bu sorunun aşılabilmesinin pek mümkün olduğunu sanmıyorum. Çünkü Öcalan bu hareket içinde kimsenin kendisini herhangi bir şekilde gölgelemesine asla tahammül edemiyor. Diğer bir deyişle BDP’liler, Öcalan’ın kendilerine yönelik eleştirilerine göre hareket edip başarılı bir performans göstermeye başlasalar, bu sefer Öcalan’ın egosuna çarpabilirler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı