Mümtaz'er Türköne değerlendirdi: İktidar cephesinde çarşı karıştı

24.09.2025 medyascope.tv

24 Eylül 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşi

Ruşen Çakır: Mümtazer Türköne ile birlikteyiz. Mümtazer merhaba.
Mümtaz’er Türköne: Merhaba Ruşen.

Ruşen Çakır: Önce Ankara'dan başlayalım. Sıra Ankara'ya mı geldi? Sen Mansur Yavaş'ı iyi bilen birisisin ve uzun zamandır Türkiye'de cumhurbaşkanı adayı olarak telaffuz edilen, ülkücü hareket kökenli ama CHP'de siyaset yapıyor ve başkanlıkta ikinci dönemi. Ona dokunulmamıştı. Adı geçmiyor soruşturmada ama doğrudan onun belediyesi hedef alınıyor. Sen bunu nasıl okuyorsun?
Türköne: Ben biraz farklı okuyorum. Her zamanki gibi sana orijinal gelebilecek bir bakış açım var. Ben Ankara yargısı ile İstanbul yargısı arasındaki mesafenin giderek açıldığını düşünüyorum. İşte İstanbul'da bir kongre oldu. Onunla eşzamanlı olarak Ankara'da Mansur Yavaş'ın başında bulunduğu belediyeye bir operasyon düzenlendi. Çarşı karışmış vaziyette fakat karışan çarşı CHP'nin çarşısı değil. CHP'li belediye başkanlarının da çarşısı değil. AK Parti'nin çarşısı bu sefer karışmış durumda. Şöyle yani belediye soruşturmaları ile özellikle işte diploma davası ile kayyum gündemiyle Cumhuriyet Halk Partisi'ni itibarsızlaştırmak işte partinin kimliğine gölge düşürmek üzere yapıldığı söylenen, ısrarla tekrarlanan yargı operasyonları var. Aslında bu yargı operasyonlarının sınırı aştığı Cumhuriyet Halk Partisi'ne zarar vermek yerine Cumhuriyet Halk Partisi'nin arkasındaki halk desteğini arttırdığı ve tam tersine AK Parti'nin aleyhine işlediğine yönelik tartışmalar son günlerde çok arttı. Ben bunu uzun zamandır söylüyorum, tekrarlıyorum zaten. Şimdi bu judoda veya güreşte karşı taraf bir hamle yapar. Öbür taraf onun hamlesinin gücüyle onu tutar. Karşı tarafın gücüyle onu yener. Bu Mansur Yavaş soruşturması yani Ankara soruşturması biraz buna benziyor. Birdenbire patır patır Mansur Yavaş gayet renkli bir şekilde, detaylı bir şekilde Melih Gökçek’i gündeme getirdi. Yani karşı tarafın hamlesini kolundan tutup onun sırtını yere getirmek üzere kullandı. Ben, AK Parti'de veya sarayda bu yargı operasyonlarıyla ilgili ciddi bir kafa karışıklığı olduğunu düşünüyorum. Orkestrasyon sıkıntısı var, koordinasyon sıkıntısı var. Bu adem-i merkeziyet kavramı kullanılıyor. Tam anlamıyla merkezsiz, âdem-i merkeziyet prensiplerine göre işleyen yargı operasyonları bunlar. Hakimler herhalde önlerine gelen davalardan kendilerine göre durumdan vazife çıkartıyorlar. Fakat Ankara'da durum öyle değil. Yani İstanbul'da 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'in ısrarla üzerine gittiği mesele AK Parti'de veya sarayda bu yargı operasyonlarıyla ilgili kim yetki kullanıyorsa onlarda ciddi manada bir koordinasyon ve merkezi planlama eksikliği olduğu görülüyor. Çünkü işte bu İstanbul operasyonu özellikle belki Ankara'daki durumdan çok daha berrak, çok daha açık bir şekilde anayasaya aykırı bir şeyi yapıyor hâkim. Yani hâkim korsan gibi davranıyor. 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin hâkimi açıkça anayasa hukukunu çiğniyor ve kendi yetkilerini bu sefer korsanlık tarzı bir operasyonla kullanıyor. Ve çok açık bir şekilde yapıyor bunu. Yüksek Seçim Kurulu yüksek yargı organı yani tek hakimli bir asliye hukuk mahkemesi değil. Durumu düzeltiyor ama düzeltirken de hâkimin anayasaya karşı suç işlediğini ifade ediyor. Bunlar çok önemli. Şimdi senin sonuna tekrar dönersek, ben Mansur Yavaş, operasyonunun, aslında herkesin beklediği Ankara'ya yönelik, Mansur Yavaş'a yönelik işte Cumhurbaşkanlığı, konusunda ikinci aday, Ekrem İmamoğlu'ndan sonra en iddialı aday, "Onu da söndürmemiz lazım, onu da oyundan düşürmemiz lazım" tarzı bir operasyon olmadığını düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Sabah CHP İstanbul Kongresi’ni izlemeye gittim ve orada 45. Asliye hukukun kararı geldi. CHP'lilere sordum ne olacak diye. Özgür Çelik'le de ayaküstü konuştuk. Orada şöyle bir kural var. Iş. Kongrelerde delegelerin yarıdan bir fazlası mevcutsa kongre başlarmış ve başlayan kongre de bitermiş. Yani bitirilemezmiş. Kongre başladıktan sonra onun sayıyı tutturmaya çalışıyorlardı ben konuştuğumda ve sonra o sayı olunca da hemen kongreye başladılar. Açtık dedi Gökhan Günaydın ve o artık kapatılamaz gibiydi. Fakat orada biliyorsun başvuruda doğrudan İstanbul Valiliğine başvuru var. Yani orada insanın aklına şu soru geliyor. Bizim de geldi. Hatta İsmail Saymaz da sosyal medyada bunu yazmış. Daha önce İstanbul il merkezinde olduğu gibi. Pekâlâ oraya polis gelip çıkın burada bu kongreyi yapamazsınız deseydi çok durduk yere acayip bir kriz çıkabilirdi. Öyle değil mi yani? Çünkü İstanbul valiliğine bunu yazıyorsa ne diyor? Bu yasa dışıdır. Bunu engelleyin diyor. Öyle değil mi?
Türköne: Yani evet İstanbul Valiliği kendiliğinden bu konuda harekete geçemez. Mutlaka mahkemeden bir şeyin gelmesi lazım. Talimatın gelmesi lazım. Yine o noktaya dönüyoruz. Şimdi şöyle izleyicilerin çoğu anlamakta zorluk çekiyor aslında. Çok basit bir şey. Tartışılan mevzu medeni kanuna göre bir düzenleme yapıyor veya bir karar veriyor. Hâkim ceza ile alakalı bir tarafı yok. Yani ortada bir suç yok. Şimdi bu şeye benziyor. Evlilik müessesesinin, kurulmasına benziyor. Hep zaten bu tür durumlar evlilik müessesesiyle mukayese edilerek anlatılır. Şimdi, karı koca evleniyorlar. Kadının bir çocuğu var mesela. Mahkeme diyor ki, bu evliliğin, resmi hale gelmesi için işte, evlendirme memuru önünde kıyılması, kayda geçirilmesi, nüfusa kayıt edilmesi falan filan lazım. Mahkeme diyor ki, "Sizin evliliğiniz sakat." diyor. Ve işte bir gerekçe söylüyor. Mesela çocuk işte şey, önceki annesi çocuğun şikayetçi olmuş. Öyle olabilir. Şimdi neticede mahkeme çocuğun vesayetini bir başkasına veriyor ve size de diyor ki dönüp evliliğiniz geçerli değil. Mahkemenin bunun ötesinde bir şeyi söyleme yetkisi yok. Siz de şunu yapıyorsunuz. Madem öyle geçerli değil diyorsunuz. Eksikleri tamamlıyorsunuz. Tekrar hâkimin karşısına geçiyorsunuz. Burada Yüksek Seçim Kurulu İl Seçim Kurulu marifetiyle yapılan olağanüstü kongre söz konusu olan ve oradaki iradenizi tazeliyorsunuz. Bu tamamıyla sizinle ilgili bir konu. Şimdi burada mahkeme ben bunu bu kararı verdim. Bu da siz bunu istinafa götürdünüz. İstinafa kadar evlenemezsiniz demiş oluyor. Bu akla da mantığa da aykırı bir şey. Yani siz kendi özel hayatınızla ilgili, kendi özel alanınızla ilgili bir düzenlemeyi yapıyorsunuz. Siyasetin bu tarafı böyledir. Mahkemeninki burada hakikaten anayasanın açık hükümlerini, siyasi partiler kanununun 21. maddesini her neyse diğer şeyleri çiğneyerek kendi yetkisini aşarak hakikaten bir korsan gibi duruma müdahale ederek mahkeme kararı üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi'nin üzerine gidiliyor. Burada önemli olan ayrıntı şu: yargı operasyonları ile Cumhuriyet Halk Partisi'ne tecavüz ediliyor. Yani tecavüz suçu işleniyor yargı operasyonlarıyla ve bu tecavüzün menini sağlayan bir anayasaya aykırı bir şekilde göstere göstere yapılıyor. Yüksek Seçim Kurulu’na meydan okumuş oluyorsunuz. Anayasanın açık hükümlerine meydan okumuş oluyorsunuz. Şimdi hemen tekrar şeye dönelim. Ankara'ya dönelim. Yani kongre ile ilgili vaziyet böyle çok açık bir şekilde böyle hukuk sistemi çöküyor aslında. Yani bugün İstanbul'da herkesin merakla, ilgiyle takip ettiği manzara Türkiye'de hukuk sisteminin, yargı sisteminin çökmesi anlamına geliyor. Yüksek Seçim Kurulu varlık sebebi zaten bu tür çöküşü engellemek, hukuku rayına oturtmak üzerine düşeni yaptı ve eski kararında ısrar ederek kongrenin önünü açtı. Şimdi tam anlamıyla bir skandal gerçekleşen olay tam anlamıyla bir skandal ve göz göre göre, göstere göstere gerçekleşen bir tecavüz. Şimdi bunun karşısında ç bizim tartışmamız gereken asıl konu şu. AK Partililer muhtemelen bu manzaralar karşısında saçlarını başlarını yoluyorlardır.

Ruşen Çakır: Mümtaz’er tam da onu soracaktım. Ben geçen gün bir yayında şunu söyledim. CHP realitesini iktidar da tanımanın eşiğinde. Biliyorsun iktidar yanlısı bazı isimler, artık uzatmanın gereği yok, CHP Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu'nun partisidir, nokta dediler. Buna kendilerini CHP'li gibi gösteren bazı isimler hala itiraz ediyorlar. O ayrı bir husus. Ama artık çok şey denendi hukuk yoluyla ve CHP bunu hem sokakta hem de hukuken bertaraf etti. Yani bu şeyleri şimdi Erdoğan'ın CHP'ye yönelik bu yargı eliyle saldırılardan vazgeçme ihtimalini sen görüyor musun? Yani CHP ile siyaseten mücadele etme yani yargı eliyle değil de doğrudan siyaset yaparak mücadele etme. Buna hiç tanık olamayacak mıyız?
Türköne: Ankara’da yaşananlar ve İstanbul'daki kongreden çıkartacağımız en önemli sonucun bu yargı operasyonlarının merkezsiz bir şekilde yani merkezi planlama ve koordinasyon ile yapılmadığı sonucu çıktığını düşünüyorum. Yani biraz önce söyledim. Hakimler durumdan vazife çıkartıyorlar. Önlerine bir şey gelmiş. Bunu mensubiyet duydukları, bağlılık ve sadakat duydukları iktidara uygun bir şekilde yapıyorlar. Şimdi bu şu anlama geliyor. Sorduğum sorunun cevabı da bunun içinde var. Doğrudan doğruya talimatla, belirli bir zincir, belirli bir şebeke vasıtasıyla, yargı içinde bir şebeke vasıtasıyla, yürütülen operasyonlar dönemi anlaşılan sona ermiş. O turbun büyüğü muhabbetinden işte ahtapot muhabbetinden sonra bu tür operasyonlar sona ermiş. Sadece hakimler önlerine gelen durumdan vazife çıkartıyorlar. Öyle anlaşılıyor. Bundan da şu sonuç çıkar. Bu duruma da artık bir dur diyecek bir iradenin devreye girmesi gerekiyor. Çünkü senin de söylediğin gibi okudum yazını da şeyi de videoyu da seyrettim. Senin de söylediğin gibi AK Parti bu işten çok fena kaybediyor. Yani acil güçsüz halk desteğini kaybetmiş bir parti yargı payandası ile hakimlerin bu tür anayasayı çiğneyerek verdikleri kararlarla ayakta duruyormuş gibi sakat, mecalsiz, güçsüz bir parti imajı oluşuyor AK Parti için. Bunu besleyen, bunu kuvvetlendiren başka faktörler de devreye giriyor. Yani iktidar dediğimiz, iktidar yıpranması dediğimiz şeyin şahikasını yaşıyor şu anda AK Parti. İstanbul Kongresi'ni bu şekilde okumak lazım. Yani, müdahaleyi de tecavüzü de Yüksek Seçim Kurulu'nun hemen devreye girip, verdiği kararı da bir AK Parti zaafı olarak okumak lazım. Yani hâkim 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin hâkimi, hangi niyetle karar verdi? Bunu sorgulam sorgulayamayız ama netice itibariyle Cumhuriyet Halk Partisi'ne çalışıyor. Evet. Bu da çok ilginç. Evet. Gerçekten öyle oldu sonuçta yani. Evet sonuç öyle oldu. Şimdi Ankara'daki duruma gelince ben diğer Cumhuriyet Halk Partisi belediyelere yönelik soruşturmalar gibi yürütülmediği kanaatindeyim bu soruşturmanın. Çünkü öncekilerde o itibarsızlaştırma çok ön planda görünüyordu. İşte hayvanat bahçesindeki hayvanlara yapılan muamele gibi çok aşağılayıcı bir muameleyle teşhir ediliyordu. Gözaltına alınanlar. Kamera özel olarak bir yerde duruyor. Geçenleri askeri düzen içinde çekip bunu servis ediyordu. Şimdi ve Ankara'daki soruşturma kendiliğinden çok doğal bir şekilde yani Mansur Yavaş bugün basın toplantısı yapıp Melih Gökçek'e yönelik ağır ithamlarda bulunmamış olsa bile hemen Melih Gökçek’i akla getirecekti. Çünkü işte İçişleri Bakanlığı'nda izin verilmeyen soruşturmalar dahil, takipsizlik kararı verilen soruşturmalar şikayetler dahil Melih Gökçek'le ilgili oluşmuş kamuoyunda oluşmuş sağlam bir kanaat var. Miktarlar işte bu Ankara'daki parktaki dinozorlarla özdeşleşen çok büyük miktarlarda yolsuzluk iddiaları var ve bunlar soruşturulamadı. Bunlar dava konusu yapılamadı. Yani dediğim gibi böyle bir vesile Mansur Yavaş'ın hemen Melih Gökçek kartını öne sürmesini ve o şekilde kendisini ayrıştırmasını mümkün kılıyor. Ben doğrusu bu Ankara soruşturmasının yürütülen diğer Cumhuriyet Halk Partili belediyelere yönelik soruşturmalardan farklı olduğunu düşünüyorum. Ve arkasından da Mansur Yavaş'a yönelik yani doğrudan doğruyu onu gözaltına alan, onu tutuklayan bir aşamanın gelmeyeceğini öngörüyorum.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
28.09.2025 Bazı muhalif medya kuruluşları ve siyasetçilerin hiç tuhaf olmayan süreç karşıtlığı
27.09.2025 Trump’ın ipiyle kuyuya inilir mi?
26.09.2025 Trump’ın bahşettiği meşruiyetle nereye kadar gidilebilir?
25.09.2025 Kayyumlar CHP realitesini ne zaman tanıyacak?
24.09.2025 Cihatçılar ve Batı: Kim kimi kullandı, kullanıyor ve kullanacak?
24.09.2025 Mümtaz'er Türköne değerlendirdi: İktidar cephesinde çarşı karıştı
23.09.2025 İktidar da CHP realitesini tanımanın eşiğinde
22.09.2025 Süreç neden tıkandı? Önü nasıl açılabilir? Ahmet Yıldırım ile söyleşi
22.09.2025 Erdoğan ile Özel arasında Boeing polemiği: Kim haklı?
21.09.2025 AK Parti’de yaprak dökümü: İl başkanları niçin istifa ediyor?
28.09.2025 Bazı muhalif medya kuruluşları ve siyasetçilerin hiç tuhaf olmayan süreç karşıtlığı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı