Leman dergisi olayı: Kim kimi kışkırttı?

01.07.2025 medyascope.tv

1 Temmuz 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Kişisel olarak çok ilginç bir süreç yaşıyorum, biraz da ürkütücü bir süreç. Yıllardır tanıdığım birçok insanın, şu günlerde başına bir şeyler geliyor. Çok örnek vardı, en son Fatih Altaylı, liseden beri tanıdığım birisi, tutuklandı, ki onun öncesi de var tabii. Onun ardından dün yaşanan Leman olayına gelmeden önce bu sabah da Tunç Soyer gözaltına alındı, İzmir eski Büyükşehir Belediye Başkanı. Tunç'u da yıllar önce kardeşi okul arkadaşım olduğu için o da 1980'lerden itibaren tanıdığım birisidir, arkadaşımdır. Lemancılar da böyle, yani Lemancıların ama başına bir şey geleceğini hiç hayal bile edemezdim gerçekten. Hadi Fatih Altaylı bir yere kadar, Tunç Soyer tabii ki bir yere kadar, malum CHP'ye yönelik şeyler. Lemancılar, Leman'ın başına böyle bir işin gelmesi gerçekten beni çok şaşırttı. Dolayısıyla o baştan itibaren kurgulanan "kışkırttılar, şu yaptılar, Hazreti Muhammed'e hakaret ettiler" falan bunlara hiçbir şekilde Leman'ın açıklamasını görmeden önce de inanmadım çünkü Leman Türkiye'de gerçekten sayıları giderek azalan kurumlardan birisi. İlk başta 85'te yanılmıyorsam ‘‘Limon’’ diye çıkmıştı, sonra 91'de adlarını bir şekilde Leman'a çevirdiler ve başka dergiler de çıkardılar. Leman Kültür Merkezi diye bir yer inşa ettiler. Esas olarak bunu yapan Tuncay Akgün ve Mehmet Çağçağ, bunları da ben çok eskiden beri tanırım. Bir ara birlikte aynı evde kaldığımız Manuel Çıtak, ki Medyascope'un kurucularından, bir fotoğraf sanatçısıydı biliyorsunuz. Onları onun çok yakın arkadaşları oldukları için Manuel üzerinden tanımıştım ama zaten dergileri takip eden birisiydim.
Leman'ın bence başarısının en büyük özelliği, benim son dönemlerde Medyascope hakkında dile getirdiğim sürdürülebilir cesaretin en çarpıcı örneğidir. Gerçekten hiçbir zaman duruşlarından taviz vermemiş, eleştirel olmuş ama her zaman da dikkatli olmuş bir yayın organıdır. Çok hassas konulara girdiler, dönem dönem başlarına bir şey gelir gibi oldu ama sonuçta hep var kaldılar ve mizah alanında bu kadar süre var kalabilmek; kuşaklar değişiyor, insanların anlayışları değişiyor, teknoloji işin içine giriyor ama Leman hala bir marka olarak kendini sürdürüyor. Tabii ki bu, kültürel hegemonyayı kuramamış olan AK Parti iktidarının da hoşlanmayacağı bir şey. Temel öncelikleri olduğunu sanmıyorum ama böyle bir fırsat geçince, fırsat geçtiğini düşündüklerinde bunun üzerine atladılar. Sadece onlar atlamadı, birçokları atladı. İktidar bunu niye yapıyor? Çünkü toplumu seferber edebilecek bir şeyleri yok iktidarın. Dolayısıyla topluma seslenebilecekleri bir şeyler yaratmak zorundalar. Daha önce son dönemde biliyorsunuz LGBTİ+ karşıtlığını bayağı bir köpürttüler. Bir dönem Ayasofya meselesinde bunu yaptılar. Ama bunların hiçbirisi iktidarın Türkiye'ye artık bir vizyon sunamadığı gerçeğini değiştiremedi. Onun için böyle küçük küçük olaylardan yürümek… Tabii ki Hazreti Muhammed meselesi de bu anlamda bir fırsat olarak geçti. İktidar bunu yaptı. Şu anda görüyorsunuz, gösteri yapanlar İBDA’cılarmış. Büyük Doğu Akıncıları, İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi (İBDA-C) ilk ortaya çıktığında bunun ne olduğunu insanlar merak ettiğinde ben birileriyle konuşarak yıllar önce, 86-87 yanılmıyorsam, açılımının bu olduğunu söylemiştim, hala emin değilim ama böyle yerleşti. Şimdi İBDA'cıların yıllar sonra böyle bir fırsatı değerlendirip kendilerini popüler kılmaları bir yere kadar anlaşılır bir şey.
Ama anlaşılmayacak olan, şu anda görüyorsunuz, ters kelepçeyle gözaltına alınan karikatüristler ya da şu anda gözaltına alınan Leman'ın müessese şefi. Sanki teslim olmamışlar, sanki direniyorlarmış gibi… Ve daha da acısı İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın bu görüntüleri çok büyük bir başarıymış gibi sosyal medya hesabından paylaşması. Bir, iki, üç değil, kim gözaltına alındıysa ters kelepçeyle hepsini bize paylaştı. Leman'ın Beyoğlu, İmam Adnan Sokağı'ndaki yerinin önünde çok ciddi gösteriler yapıldı, bina tahrip edildi vesaire vesaire, devam ediyor ve buradan bir dava çıkartmaya çalışıyorlar. Burada en son Cumhurbaşkanı Erdoğan da söyledi, "Bu hakarettir, kışkırtmadır," ama öncesinde de Erdoğan'dan önce de Adalet Bakanı olsun, İletişim Başkanı olsun, sözcülerinin hepsi aynı şeyi söylediler. Bunu bir İslamofobi gibi tanımladılar. Ama Leman'ın açıklamasına baktığımızda burada Hazreti Muhammed'in resmedilmesi gibi bir şey olmadığını söylüyorlar. Daha sonra Tuncay Akgün AFP'ye yaptığı açıklamada da dedi ki: ‘‘Biz zaten böyle bir risk almayız.’’ Benim bildiğim Leman böyle bir risk almaz. Yani karşımızda Fransa'daki yaşanan olay yok. Fransa'da zaten Hazreti Muhammed konusunu karikatürleştiren yapı, dergi zaten böyle bir dergiydi ve göstere göstere yapmıştı. Ama burada böyle bir şey olmadığı açık ve diyorlar ki, ‘‘Bunun Hazreti Muhammed'le kesinlikle alakası yok’’ ve orada ele aldıkları mesele Gazze meselesi, Gazze'deki soykırım ve Leman'ı takip edenler bilir, Leman öteden beri Filistin davasında baştan beri duruşu çok açık ve net olan bir yayın organı; Filistinlilerin yanında, İsrail'in karşısında.
Ama burada böyle bir fırsat yakalamış ve buradan hareketle tam da Sivas katliamının yıl dönümüne iki gün kala gerçekleşti bu, birçok sahne onu andırıyordu; binaya tırmanmalar, şunlar bunlar ve yapılan açıklamalar. Bunları sosyal medyada görüyorsunuz, "öldürmekten" bahsediyorlar insanlar ve tam bir "katli vaciptir" söylemi var. Şimdi kim kimi kışkırtıyor, kim kimi kışkırtıyor? Bu soru çok açık. Bu anlamda şunu söylemek lazım, Ekrem İmamoğlu bir açıklama yaptı. Açıklamaya baktığımızda, karikatürün kendisine yönelik bir reddiye var, "Hadsizliği kınıyorum" diyor. "Karikatürde Gazze'deki zulme dikkat çekilmek istendiği ifade edilse de kullanılan yöntem inançlı insanların kalbini kırmış, derin bir hassasiyet yaratmıştır." Doğru mudur, yanlış mıdır, sizin takdirinize bırakıyorum. Ama burada "Bu tür hassasiyetler üzerinden toplumumuzu kışkırtmaya, çatışma ortamı yaratmaya çalışan provokatörlere ise asla geçit verilmemelidir" diyor Ekrem İmamoğlu. Yakından takip ettiğini varsayıyoruz bunu açıklamayı yaptığına göre, ama Leman dergisi basıldı, orada çok sert laflar edildi, sloganlar atıldı. Bu yok. Mansur Yavaş'a baktığımızda da benzer bir şey var. Mansur Yavaş da yine karikatürü kınadı; ama geri kalan, karikatüre tepki adına yapılan şeyi kınamadı, yani açık bir şekilde kınamadı. Bu, nasıl söyleyeyim, çok kolay bir yol. Bu arada şunu özellikle vurgulamak lazım, bu Leman olayı bir şekilde iktidara, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ı kastetmiyorum, onların derdi başka. "Aman insanları ürkütmeyelim, karşımıza almayalım" yaklaşımı. Bir de bu arada bu vesileyle bunu bir iktidara yanlama vesilesi olarak görenler de çıktı. Siyasetçiler var, birtakım bilim insanları var. Yani şimdi bir, adını da vereyim ne olacak, Deniz Ülke Kaynak, yani Deniz Hoca'yı yıllardır tanırım. Leman dergisinin bir karikatürle Türkiye'yi iç savaş yönüne provoke etmek istemesi diye bir şey nasıl düşünür insan? Yani böyle bir şeyi istese de bir karikatür dergisi, ki orada doğrudan resmedilen kişi Hazreti Muhammed olsa bile – ki olmadığını söylüyorlar, beyanı esas almak lazım – orada kötü bir şey yok. En fazla diyebilirsiniz ki, ‘‘Resmedilmesi yanlıştır.’’ Ki İslam tarihi boyunca resmetme olayı çok eskiden beri süren bir tartışma ve resmedildiği anlar da olmuştur. Ama bunu bir Hazreti Muhammed'e hakaret gibi göstermek, öncelikle onun o olduğunu varsaymak, sonra bunu Hazreti Muhammed'e yönelik bir hakaret olarak görmek, aşağılama olarak tanımlamak, üstüne bir de bunu yaparak da Türkiye'yi kaosa sürükleme hesabı yapmaya çalışmak, bunlar çok zorlama şeyler. Kusura bakmasınlar. Ama yani tamam, halkın durduğu yerden, ki varsayıyorsunuz ki halkın büyük bir çoğunluğu, işte Ekrem İmamoğlu da cezaevinden demiş, "halkın hassasiyetlerini rencide ettiler" falan, nereden nasıl ölçtü bilmiyorum, tamam bu olabilir ama burada yaşanan bir olay var.
Şimdi tekrar Sivas'a dönecek olursak, o dönemde yapılan bir şey vardı, ‘‘Şeytan Ayetleri’’ kitabının yayınlanması olayı vardı. Aziz Nesin bunun başını çekiyordu ve Sivas'ta da Aziz Nesin olduğu için, o gerekçeyle, o bahaneyle Sivas'taki aydınlar kuşatıldı ve ateşe verildiler. Şimdi orada biz Sivas olayını hatırlarken Aziz Nesin'in yaptığı yayını mı hatırlıyoruz, yoksa o saldırıyı mı hatırlıyoruz, o katliamı mı? Her sene o katliamı anıyoruz, ki yarın yine insanlar anacaklar, haklı bir şekilde anacaklar. Şimdi burada da bir katliam Allah'a çok şükür olmadı, bir doğrudan zarar gören bina dışında bir şey olmadı ama bir bakıyoruz ki Leman dergisinin X hesabı kapatıldı, internet sitesine erişim engeli geldi, o sayı toplatıldı, belki çok daha başka şeyler yapacaklar. Gözaltına alınanların, karikatürist başta olmak üzere, başlarına ne geleceğini bilmiyoruz. Ve şöyle bir şey var karşımızda, "Bu asla ifade özgürlüğü vesaire olarak görülemez." Bunu diyenler sanki ifade özgürlüğüne inanıyorlarmış gibi bize söylüyorlar. "Tamam biz ifade özgürlüğüne inanıyoruz ama bu ifade özgürlüğü değil" diyorlar. Zaten Türkiye'de uzun bir süredir, en son Fatih Altaylı olayında olduğu gibi, mesela Adalet Bakanı ne dedi, "Cumhurbaşkanına diktatör demek ifade özgürlüğü değildir" dedi, ki Cumhurbaşkanına diktatör de dememişti o ayrı bir husus. Böyle bir şey var.
Bu noktada bir cesur çıkışı Özgür Özel yaptı. Bugünkü CHP'nin ‘‘Yüz Karası’’ toplantısından uzun bir bölümü size izleteceğim ama bence bunun tarihe, bunun kayda geçmesi lazım. Özgür Özel'i bir dinleyelim sonra devam edelim: ‘‘O Leman, o Leman hepiniz susarken, hepiniz susarken Mavi Marmara'ya destek karikatürü çizen Leman'dır. O Leman, hepiniz susarken İsrail'e ticarete karşı cephe alan Leman'dır. O Leman, motokurye Samet'i kapak yapmış ve Samet'in kardeşine destek olmuş Leman'dır. Motokurye Samet, Ankara'da ölünce hikayesine hepimizin hüngür hüngür ağladığı Samet'tir. Çok bilinmez, biz o Samet'in kardeşini, motokuryelerin davasını sürdüren, bütün motokuryeler için mücadele eden Berna Özgül'ü genç yaşında parti meclis üyesi yaptık. Berna, Lemancıların abisini kapak yaptıkları gün, burada söylememe gerek yok, Leman'ın maddi manevi destekleriyle okuyan Berna mezun olduğu gün cübbesini aldı, geldi, cübbesini giydi, bana abisinin, motokurye Samet'in kapak olduğu Leman'ı getirip teşekkür etti ve paylaştı. Dün akşam, bilmezler Berna'nın Samet'in kardeşi olduğunu, Berna'nın rahmetli Samet'in kardeşi olduğunu bilmezler, ‘Leman gazetesi’ diyorlar, ‘geçen hafta Özgür Özel'i ziyaret etmişti, ardından da bu paylaşımı yaptı.’ Ben rahmetli Samet'e, kız kardeşine, Leman Gazetesi’nin bugüne kadar Filistin davasına sahip çıkışına doğrudan şahit olmuş bir okurlarıyım. Leman Gazetesi'nin üstünde tepinerek hakikati ezemezsiniz. Eğer ki Hazreti Muhammed'e bir saygısızlık varsa ona kim karşı çıkar? Geçmişteki meclis tutanaklarına bakın. Manisa'dakilere, Manisa'da her siyasi partiden, her siyasi partiden iyi gününde, kötü gününde birlikte olduğumuz, yasımızı birlikte tuttuğumuz, orucumuzu birlikte açtığımız, bayram namazını birlikte kıldığımız Manisalı muhafazakarlar şahidimdir ki Hazreti Muhammed'e saygısızlığa da izin vermem ama yapılmamış bir saygısızlık üzerinden o toplumsal lince de sessiz kalmam. Herkes doğru yerde durmayı bilecek.’’
Evet, ‘‘Yapılmamış bir saygısızlığa karşı toplumsal bir lince de dahil olmam’’ diyor Özgür Özel. Gerçekten çok takdir edilesi bir duruş. Ortada bence de bir saygısızlık yok. Bunu dediğim için bana çok saygısız ifadelerle saldıracaklar da olacaktır, olabilir ama şunu özellikle vurgulamak lazım, biz lincin sadece sosyal medyada olduğunu sanıyoruz, yeni kuşaklar böyle sanıyor ama Türkiye'de lincin başka türlü yapıldığının örnekleri de var. İşte dün akşam yaşananlar da bir tür linç girişimiydi, şu anda yapılanlar da ve bu kayığa binmek çok kolaydır. İşte "Hazreti Muhammed'e saygısızlık yaptı" diyor mesela. "Gördün mü karikatürü?" diye sorduğunda, "Yok, öyle diyorlar" diyor birçoğu da. Baktığınız zaman yani zaten burada beyan edilen şey bunun Hazreti Muhammed olmadığı, Muhammed adındaki, ki İslam dünyasında milyonlarca var, Muhammed adındaki hayatını kaybetmiş birisi olduğunu söylüyorlar. Kaldı ki, tekrar söylüyorum, Hazreti Muhammed olsa bile orada Hazreti Muhammed'in resmedilmesi konusu dışında onu küçümseyecek, küçük düşürecek, ona hakaret olarak kabul edilebilecek hiçbir şey yok. Ama siyaseti böyle yapmak isteyenler, varlıklarını böyle sürdürmek isteyenler, ucuz argümanlara ihtiyaç duyanlar için bu bir fırsattı. Böyle bir durumda "ya onlar da yapmasaydı" denecek bir durum yok. Bu genellikle yapılan bir husus. En son Fatih Altaylı'da da bu oldu, birçok olayda da bu oldu. ‘‘Ama o da…’’, ‘‘Ama bu da…’’ değil. Bunu tekrar söylüyorum, başta da söyledim; bu tür konularda, mizah, toplumsal hassasiyetler gibi konularda ne kadar dikkatli olduğunu bildiğimiz ve bunca zaman, 91'de Leman oldu, 85'te Limon'du, o tarihten bu yana neredeyse 40 yıllık bir deneyime sahip bir yapıdan, bir kurumdan bahsediyoruz. Bu o kadar kolay bir şekilde atfedilecek bir şey değil. Böyle bir tutumları olsaydı zaten Leman bugüne gelemezdi. Bugüne geldi. Şu anda çok ciddi bir darbe yediler dört koldan. Tabii ki olayın hukuki boyutu çok çarpıcı, polisiye boyutu çok çarpıcı, ters kelepçeler, İçişleri Bakanı'nın bunları zafer gibi göstermesi falan, bütün bunlar bir yana. Bunun ötesinde böyle bir kurumu yok etmek istiyorlar. Allah onlara kolaylık versin. Maalesef Türkiye, kurumları yok etmek üzerine inşa edilmiş bir süreçte yol alıyor gibi bir durum var. Bundan hepimizin zarar gördüğünü söyleyeceğim, ama birçokları "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" deyip bunu böyle görmeyebilir. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
06.07.2025 Erdoğan çözüm sürecini ateşe atıyor
05.07.2025 Türkiye yolun sonuna mı geldi?
05.07.2025 Erdoğan ve AK Parti’nin son on yılda kazandıkları ve kaybettikleri
04.07.2025 Çözüm sürecinde çözüme doğru
03.07.2025 Bu görüntüler de bu ülkenin hafızasına kazındı
02.07.2025 Yoksa Suriye İsrail’in arka bahçesi mi oluyor?
01.07.2025 Ruşen Çakır’ın Fatih Altaylı ile ikinci söyleşisi: “Kaygım kendim için yok, ülke için çok”
01.07.2025 Edgar Şar: “Türkiye’de rejim değişikliği girişimi var”
01.07.2025 Mümtaz’er Türköne: “Yaşadığımız kriz, ben gitmem krizi”
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı