Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin ve destekçileri ne yapmak istiyor?

05.09.2025 medyascope.tv

5 Eylül 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Gürsel Tekin kayyum olarak atandı ve partiyi ayağa kaldıracağını, partiyi kurtaracağını söylüyor, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Örgütü’nü. Daha önce Haziran ayında mutlak butlan davası söz konusu olduğunda CHP kurultay davasında benzer bir çıkışı Kemal Kılıçdaroğlu yapmıştı. Verdiği mesajlar şöyleydi: "Partiyi sahipsiz bırakmam." Ancak orada dava sonuçlanmadı, ertelendi. Şimdi 15 Eylül'de dava yeniden görülecek. Belki karar açıklanacak, belki yine uzayacak. Ve Kılıçdaroğlu'ndan henüz bir açıklama gelmedi. Şöyle ki; ne geçen sefer yaptığı gibi "Göreve hazırım" diyor ne de "Ben böyle bir şeyi asla kabul etmem" diyor. Eğer bir kayyum olarak partinin başına atanacak olursa muhtemelen kabul edecek gibi görülüyor. Şu ana kadarki tablo bu yönde.
Peki bunu neden yapıyorlar? Tabii ki tek başlarına değiller. Mesela Gürsel Tekin'in yanında dört kişi daha var. Kemal Kılıçdaroğlu'na da destek veren bayağı CHP'li var. Kimi milletvekillerinin, kimi belediye başkanlarının Kılıçdaroğlu'yla birlikte hareket ettiği söyleniyor. Tabii ki delegeler içerisinde de vardır. Burada bu kişilerin, yani Gürsel Tekin'in ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun motivasyonları ne olabilir? Kemal Kılıçdaroğlu'nu anlamak sanki daha kolay. Çünkü o, partinin bir şekilde çok kötü durumda olduğunu düşünüyor, her iki açıdan. Birincisi, partinin kendisinden sonra gelen yönetiminin CHP'ye lâyık olmadığını düşünüyor herhâlde. Kurultayı kaybetmiş olmasına rağmen, oradaki değişim iddiasının ve Ekrem İmamoğlu'nun özellikle CHP'ye çok uygun bir isim olmadığını düşünüyor anladığım kadarıyla ve bir anlamıyla bu kişilerden CHP'yi kurtarmak istiyor. Bir diğer yönü de bu davalarla birlikte kayyum atanması gibi olaylarda CHP'nin zor duruma düşeceğini, sahipsiz bırakılmaması gerektiğini ve bu anlamda bir görev üstlenmeye hazır olduğunu söylüyor. Yani iki açıdan da, siyasi açıdan da hukuki açıdan da zor durumda olduğunu düşündüğü CHP'yi sahiplenmek...
Tabii burada çok soru var. CHP siyaseten zor durumda mı? Değil. Kılıçdaroğlu gittikten sonra girdiği ilk seçimde %37 ile birinci parti oldu Cumhuriyet Halk Partisi ve neredeyse batıdaki tüm belediyeleri aldı. Çok beklenmedik yerlerde, Kastamonu, Adıyaman, Kütahya, Afyon gibi yerlerde de kazandı. Dolayısıyla siyasi olarak hiç de kötü durumda değildi. Daha sonra yapılan anketlerde de CHP, AK Parti ile hep birincilik konusunda neredeyse atbaşı gidiyordu. Yani çok büyük bir siyasi kriz gözükmüyordu. 19 Mart'tan sonra hele CHP 19 Mart'a verdiği cevapla gücünü daha da arttırdı, siyaseti belirleyen bir parti oldu, yediği bütün yargı darbelerine rağmen. Mesela Dayanışma Sandığı'nda milyonlarca kişi Ekrem İmamoğlu'na cumhurbaşkanlığı adaylığı için oy verdi. 52 tane miting yaptı ve daha da yapacak. Bu mitingler CHP'nin çok güçsüz olduğu yerlerde de yapıldı ve her biri ses getirdi. İktidar da bundan rahatsız. Dolayısıyla siyaseten CHP'nin zor durumda olduğu önermesi bana doğru gelmiyor. Hukuken zor durumda olduğu önermesi yani açılan davalar, kayyum atanması vesaire... Buradaki duruş nedir? Normal olarak yasalara göre kayyumun CHP'den birileri olması lazım, partinin yargı tarafından verilecek şeyinin. Siz şimdi bunu kabul ettiğiniz zaman bu uygulamayı kabul ediyorsunuz demektir. Hâlbuki bu uygulama, iktidarın içerisinden bile adlarını vermeden bunu söyleyenler var, muhalefetin neredeyse tümü bu tür kurultaylara, parti kongrelerine yargının bu müdahalelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu söylüyor. Yüksek Seçim Kurulu kararının bağlayıcı olduğunu söylüyor. Bunu da en iyi bilen kişilerden birisi herhâlde Kemal Kılıçdaroğlu. Dolayısıyla bu yargı kararını yok hükmünde saymak yerine bir şekilde "Partiyi kurtarıyorum" diyerek, "Partiyi sahipsiz bırakmayacağım" diyerek, atama olursa eğer, bunu kabul edeceğini daha önce söylemişti. Muhtemelen bu sefer de söyleyebilir.
Ama nasıl kurtarıyorsunuz partiyi? Size en son kurultayda oy verenlerin sayısı ortada. Yapılan olağanüstü kurultayda Özgür Özel'in aldığı oy ortada. Partinin gidişatı ortada. Alacaksınız ve toparlayacaksınız. Buradan büyük bir ihtimalle bir mutlak butlan kararı çıkarsa CHP bir anlamda felç olacak. İlk kurultaya kadarki bir ölü zaman yaşayacak belli ki. Ondan sonra belki yeni yönetim gelecek. Belki de hatta yeni bir parti kurulacak. Sanmıyorum ama bunu da dillendirenler var. Burada Kılıçdaroğlu'nun pozisyonunun açıkçası bir tür rövanşizm olduğunu düşünüyorum. Bir diğer husus da özellikle Ekrem İmamoğlu ve etrafındakilere güvenmediğini ve hatta bu 19 Mart operasyonlarından bir anlamda çok rahatsız olmadığını düşündürtüyor bize.
Gürsel Tekin'in durumu, yani birçok yönden Kemal Kılıçdaroğlu'na benziyor ama birçok yönden de çok alakasız. Nereden çıktı Gürsel Tekin? Son il başkanı değil. Kongrede Özgür Çelik'in karşısındaki aday değil. Bir zamanlar il başkanlığı yapmış. Ama biliyoruz ki 2024 Mart'ından önce, yanılmıyorsam Şubat ayında, "istifa ettim" dedi. Etmemiş meğer. Yeni parti kuracağı söylendi. Kurmamış meğer. Ve birdenbire beklediği bir şeyi aldı. O konuda çok işaret var. Yani hiç kimse Gürsel Tekin'in bu olaya şaşırdığını söyleyemez. Belli ki bekliyordu. Hak edilmemiş bir şeyi alıyor ve neyi kurtaracak? Özellikle İstanbul örgütü, CHP'nin İstanbul örgütü 19 Mart'tan sonra olağanüstü bir performans sergiliyor. Mitingler, Saraçhaneler, şunlar bunlar ve yenilen bütün yargı darbelerine rağmen ayakta olan bir örgüt var. Neyi kurtaracak Gürsel Tekin? ‘‘Pazartesi günü İstanbul il merkezine gideceğim’’ diyor. Gidecek mi gerçekten? İçeri girebilecek mi? İçeri girerse ne yapacak? Neyi nasıl yapacak? "Sokaklarda olacağım" diyor. Sokaklarda CHP'li mi arayacak? Nasıl yapacak? Gerçekten akıl alır gibi bir şey değil. Yani bir insan böyle bir duruma nasıl düşer? Nasıl bir motivasyon? Kılıçdaroğlu son seçimde adaydı, kaybetti ve dava edilen işte burada usulsüzlük olduğu, yolsuzluk olduğu, kurultayda delegeler satın alındığı iddialarına belki inanıyor diyelim ve bu anlamda genel başkanlığa geri dönmesini bir tür gaspedilmiş hakkını geri almak gibi düşünüyor olabilir. Ama Gürsel Tekin'in nasıl böyle bir şeye büyük bir heyecanla atıldığını anlamak mümkün değil. Ama çok örnek var. Çok örnek var. CHP'de değişik dönemlerde öne çıkmış olup şimdi AK Parti'yle beraber hareket eden, AK Parti'den seçilen insanlar var. Tabii ki Gürsel Tekin AK Parti'ye geçmedi ama AK Parti'nin ve Erdoğan'ın CHP'ye yönelik bir operasyonunda rol almayı çok heyecanlı bir şekilde istemiş durumda. Yani şu yargı kararının, herhangi bir ara kararın herhangi bir hukuki karşılığı olmadığını herhâlde en iyi bilenlerden birisidir. Yani şunu mu diyecek: "Ben olmasaydım başkalarına verirlerdi. Onlar daha kötü olurdu." Verselerdi olabilir, başkaları olabilir ama en azından siz "Böyle bir şey bana geldi ve reddettim" deme şansına sahiptiniz.
Şu hâliyle bütün siyasi kariyeri, artık her neyse, hepsini partisi nezdinde, partisi tabanı nezdinde riske atan, gömen bir tutum takınıyor. Demek ki olay çok önemli onun için. Yani Gürsel Tekin'in gelip de yükselişteki CHP’yi, İstanbul İl Örgütü'nü daha yukarıya taşıyacağını düşünmemiz için ortada hiçbir şey yok. Sonuçta olaylar büyük ölçüde kişisel şekilde cereyan ediyor. CHP'de hep bu vardır ama 19 Mart'tan sonra iyice geri plana atıldığını görüyorduk. Ama iktidar biliyor, Erdoğan biliyor, her zaman birilerine ulaşabileceğini, birilerini kullanabileceğini biliyor ve CHP'nin önüne bu kişiler aracılığıyla engel çıkartmayı deniyor. Bakalım başarıya ulaşabilecek mi? Şu an itibarıyla Gürsel Tekin'in CHP İstanbul örgütünde herhangi bir etkisinin olmasını mümkün kılacak bir şey yok. Sürekli sosyal medyadan bir şeyler söylüyor, röportajlar veriyor, açıklamalar yapıyor ama ondan ibaret bir şey. O ve dört arkadaşı bakalım pazartesi günü CHP İl Merkezi'ne, İstanbul İl Merkezi'ne gidecekler mi? Giderlerse ne olacak? Ve tabii ki en önemlisi 15 Eylül'de mutlak butlan kararı çıkar mı? Kemal Kılıçdaroğlu mahkeme tarafından partinin başına atanır mı ve o atanırsa kabul eder mi? "Kabul ederse ne olur?" sorusunun çok bir anlamı yok. Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu saatten sonra bu CHP'yi bir yerlere taşıması, hani yoktan var etmek, öyle bir beklentisi var, böyle bir şey söz konusu olamayacak. O da gerçekten böyle bir hamle yaparsa ya da böyle bir gelişme yaşanır – ki Haziran örneği bunu gösteriyor – ve kabul ederse herhâlde tarihe o şekilde geçecektir. Çok da uzatmanın anlamı yok ama 15 Eylül'ü bekliyoruz. Bakalım ne olacak.
Bugün yayını bir hemşehrime ithaf etmek istiyorum. Hemşehrim deyince hemen tanıyacaksınız, Kazım Koyuncu. Genç yaşta aramızdan ayrılmış. Kaç yaşındaymış? 34 yaşında kanserden hayatını kaybetti, 20 yıl önce. Hopa Kıse Köyü, Sugören diye görüyorsunuz siz ama o köyün adı Kıse’dir. Teyzemin de köyüdür. Benim de çocukluğumun geçtiği köy, özellikle 15 günlük tatillerde muhakkak Kıse'de kalırdım teyzemlerde. Çok büyük bir evleri vardı, orada kalırdım ve orada onlar çay toplardı, fındık toplardı, genellikle kadınlar yapardı, teyzemin kızları ve teyzem. Ben de Kıse'de çok takılmıştım diyeyim. Aslında Kazım, Kıse'nin biraz daha üstünde Pançol Köyü'nden ama daha sonra Kıse'ye iniyorlar ailecek. Ve bu ithafı yapmadan önce Kazım'ın çok yakın arkadaşı ve o meşhur Zuğaşi Berepe grubunu beraber kurdukları Mehmedali Barış Beşli ile sohbet ettim. Mehmedali, Laz Kültür Derneği Başkanı, bir zamanlar çıkan Ogni dergisini çıkartan ekipten birisi ve Zuğaşi Berepe'yi Kazım'la kuran kişi. O dedi ki, "Kazım'a ithaf ediyorsan muhakkak Kazım'ın çocukluğunun ormanlarına da ithaf et" dedi. "Onu bilenler ne kastettiğini anlayacaktır" dedi. Ben de Mehmedali'nin dediğini yerine getireyim. İlk Lazca rock albümünü yaptılar beraber, Mehmedali ve iki arkadaşları daha var. "Va Mişkunan." Va Mişkunan ne demek? Ben bile biliyorum, "Bilmiyoruz" demek. Yani benim Lazcam pek yok ama bunu biliyorum. Ve ilk Lazca albüm, ilk Lazca rock albümü, ilk Lazca rock klibi onlardan çıktı. Sonra iki albüm yaptıktan sonra dağıldılar. Sonra Kazım kendisi tek tabanca yoluna devam etti ve o gün bugündür de hâlâ onun seslendirdiği şeyler dinleniyor, onun eserlerini başkaları seslendiriyor ve  sembol bir isim olarak kalıyor. Kazım'ın özelliği Laz olması, Lazca söylemesi, bütün bunlar ve iyi bir sanatçı olması, müzisyen olması; ama aynı zamanda çok duyarlı, politik bir insan olması. Zaten aileden gelme bir politikliği var ve bu anlamıyla da benzeşiyoruz. Ama benden yaşça küçük birisi. Kendisiyle tanışma imkanım olmadı diye hatırlıyorum ama çok iyi biliyorum, en azından o coğrafyayı, o kültürü onun kadar olmasa bile bayağı biliyorum ve onu bir kardeşim olarak çok seviyorum. Kendisini rahmetle anıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
07.09.2025 Erdoğan işbirlikçilere rağmen CHP’nin bileğini bükemiyor
06.09.2025 CHP kayyumlarının videosunun düşündürdükleri
05.09.2025 Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin ve destekçileri ne yapmak istiyor?
04.09.2025 Erdoğan sonrası dönem için muhalefeti etkisizleştirme operasyonları: Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
04.09.2025 Yunus Emre değerlendiriyor: CHP bugüne kadar ne yaptı? Bundan sonra ne yapacak?
04.09.2025 CHP’nin silahları: Ahlak, cesaret ve millet
03.09.2025 Murat Sabuncu değerlendirdi: CHP pes ederse…
03.09.2025 Hilmi Hacaloğlu ile söyleşi: CHP tuzağa düşer mi?
03.09.2025 Şule Özsoy Boyunsuz anlattı: 2 Eylül darbesinin hukuki boyutu
03.09.2025 19 Mart’tan sonra 2 Eylül darbesi: CHP yine teslim olmayacağa benziyor
07.09.2025 Erdoğan işbirlikçilere rağmen CHP’nin bileğini bükemiyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı