Kayyumlar CHP realitesini ne zaman tanıyacak?

25.09.2025 medyascope.tv

25 Eylül 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Geçenlerde bir yayın yaptım ve dedim ki, ‘‘İktidar da CHP realitesini tanımanın eşiğinde.’’ Eşiğinde dedim ama yine de bir belirsizlik olduğunu vurgulamıştım. Erdoğan'ın kolay kolay pes etmeme ihtimalinden de bahsetmiştim. Dün yaşadıklarımız, İstanbul'da özellikle yaşadıklarımız, sorunun bir başka boyutuna dikkat çekti. O da kayyumların hâlâ CHP realitesini kabul etmemeye çalışmaları, bir direnç göstermeleri.
Dün kongreye ben de gittim. Arkadaşımız Göksel'le birlikte gittik. Normalde şöyle bir şey olması bekleniyor: Tek adaylı bir kongre, CHP bunu mecburen yapıyor, işte Özgür Çelik aday olacak, delegeler oy verecek. Olacak bitecek. 11.00’de başlaması söz konusuydu. Herhâlde 13.00’e kadar bitecek bir kongre izleriz diye düşündük. Fakat biz salona girdikten kısa bir süre sonra bir bilgi geldi. Orada da İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin daha önce aldığı tedbir kararı gereğince bu kongrenin yapılmaması gerektiğini söylüyor. Ve bunu kime söylüyor? Sarıyer İlçe Seçim Kuruluna ve İstanbul Valiliğine. Beşiktaş'ta Süleyman Seba Kültür Merkezi’nde toplanıyordu kongre. Zaten oraya giriş acayip, karışık bir yer ve çok sayıda polis vardı. Zaten CHP'nin etrafında artık hep böyle çok sayıda polis var, onu biliyoruz. Ama polisler gergin değillerdi. Rahat rahat duruyorlardı. Fakat bu olay patlak verince işkillenmemek elde değildi. Yani o mahkemenin kararına göre pekâlâ polis gelip "Dağılın, burada bu yaptığınız yasa dışı!" diyebilirdi. Demedi. Çok şükür demedi ama pekâlâ bunu diyebilirdi.
Sonra benim erken çıkmam gerekiyordu ama bir tarafta da aklımda bu var. Orada CHP'lilerle, Özgür Çelik'le ve başka CHP'lilerle konuştum, "Ne olacak, yapabilecek misiniz?" diye. Bana çok net bir şekilde şunu söylediler: "Delegelerin yarıdan bir fazlası eğer burada mevcutsa kongre açılır ve açıldıktan sonra kongre kesinlikle iptal edilemez," dediler ve sonra da CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın yeterli çoğunluğun olduğunu söyleyerek "Kongre açılmıştır," dedi. Artık kongre engellenmez, engellenemez diye düşünürken ben ayrıldım ama hep aklım orada. Uzaktan takip ediyorum ve bir baktık ki o şikâyetçiler, CHP'nin İstanbul'daki bir önceki kongresini iptal için başvuranlar ve 45. Asliye Hukuk’tan o tedbir kararını alanların avukatı Cevahir Kılıç, bir kadın avukat, yanında bir icra heyetiyle birlikte gelip "Bu kongreyi yapamazsınız," diyorlar ve kongreyi iptal etmeye çalışıyorlar.
Şimdi iptal ettirseler ellerine ne geçecek, açıkçası kestirmek mümkün değil. Zaten öncesinde valiliğe başvurmuşlar ve pekâlâ orada polis de kongreyi demin söylediğim gibi iptal edebilirdi. O da olabilirdi. O da olmadı. Neyse, geliyorlar kapıya ve kongrenin yapılmasını engellemek istiyorlar. Diyelim ki kongrenin yapılması engellendi, ne olacak? Kim gelecek? Kayyumlar mı gelecek? Zaten kayyumlar, Gürsel Tekin ve yanında kalan iki kişi, "Biz bu işi yapıyoruz," diyorlar ama ne iş yaptıklarını bilmiyoruz ve biliyorsunuz ki adım adım onlara yönelik bir ilgi kalmadı. Kimde kalmadı? İktidarda bile kalmadı. İktidar medyası artık bunu önemsemiyor. Gürsel Tekin ne diyor, ne yapıyor, bunu önemsemiyor. Oradan umudunu kesmiş durumdalar. Yani CHP'yi içeriden ele geçirmek ya da içeriden bölme çabasının sonuç vermeyeceğini artık birçok iktidar sözcüsü açık açık söylüyor ve kime karşı söylüyor? Hâlâ CHP'de, tırnak içinde, yargı yoluyla Özgür Özel yönetiminin saf dışı bırakılacağını düşünenlere karşı bunu söylüyorlar. ‘‘Artık pes etmişlerdir’’ diyorsunuz ama pes etmedikleri anlaşılıyor ve işte bugün kapıda o kişiler ısrarla "Bunu yapamazsınız," diyorlar.
Avukat Cevahir Kılıç aynı zamanda bir CHP delegesi. Onun da bir CHP delegesi olduğunu biliyoruz ama kendisi şikâyetçi olarak dâhil değil. Şikâyetçi Özlem Erkan, o delegenin adına vekâleten bu işi kovalıyor. Ama CHP kaynaklarından edindiğim bilgiye göre esas bu olayı düzenleyen, bütün bu süreci doğrudan Gürsel Tekin ve arkadaşlarıyla birlikte herhalde yapan kişi. Geldiler, kapıya dayandılar ve sonra ne oldu? Yüksek Seçim Kurulu bir kere daha devreye girdi. Daha önce girmişti ve İstanbul Kongresi'nin yapılmasının, olağanüstü kongrenin yapılmasının önünde bir engel olmadığını zaten belirtmişti. Asliye Hukuk Mahkemesi İstanbul'da buna rağmen, YSK'ya rağmen bu dünkü şeyi yaptı. Ondan sonra dün saat 13.30’da YSK olağanüstü toplandı ve kısa bir açıklamayla tekrar ettiler: "Böyle bir şey olmaz, bu kongre yapılır," dediler ve bu kişiler orayı terk edip gittiler.
Niçin yaptılar? Ellerine ne geçti? Burada açıkçası bunlar sonuçta dönüp dolaşıp CHP'ye yarıyor. Yani bir yerden sonra bu kişiler, "CHP içi kavga, şu, bu," kimse böyle bakmıyor artık. Ne diye düşünülüyor: ‘‘Devlet, iktidar yargı eliyle CHP içerisindeki birtakım kişileri de yanına katarak, işbirlikçi yaparak CHP'yi zora sokmaya çalışıyor.’’ Ama olmadı. İşte olağanüstü kurultay oldu. Şimdi olağanüstü İstanbul Kongresi oldu ve CHP'de Özgür Özel yönetimi giderek daha güçleniyor. Normal şartlarda dünkü kongre de normal bir şekilde olsaydı bir önceki İstanbul Kongresi gibi birden fazla aday çıkabilirdi ve Özgür Çelik şimdi dünkü kongrede geçerli oyların tümünü alarak seçildi, böyle bir şansı olamayacaktı. Çünkü bir önceki kongrede kıran kırana bir yarış vardı ama geçen süre içerisinde CHP içindeki tartışmaları iktidar yargısı eliyle çıkamadıkları sandıktan çıkmaya çalışanlar öyle bir şey yaptılar ki kendilerinin her geçen gün etkileri azalıyor.
Şimdi mesela bunu İstanbul ölçeğinden daha genele yayalım. Türkiye çapında Kemal Kılıçdaroğlu'nun olağan kongrede aday olması için toplanan imza sayısı öyle fazlaydı ki o imzayı veren herkes, delegeler, oy verseydi Kılıçdaroğlu kazanıyordu ama öyle olmadı. Kaybetti ama ikinci tura kalıp kaybetti. Aradan geçen süre içerisinde Kılıçdaroğlu'nun CHP içerisinde yenilgiyi kabul etmemesi ve bir şekilde ofis açarak, şunu yaparak, bunu yaparak ve açılan mutlak butlan davasında göreve hazır olduğu mesajları vererek Kılıçdaroğlu'nun etkisi her geçen gün azaldı. Birçok isim biliyorum CHP'de milletvekili, yönetici olan, Kılıçdaroğluyla beraber olduklarını biliyorum. Kongre sürecinde birlikte olduklarını biliyorum ama sonra çok net bir şekilde koptular ve koptuklarını alenen gösterdiler. Hâlâ tabii ki Kılıçdaroğlu ile beraber olan milletvekilleri var. Birtakım parti yöneticileri hâlâ var ama kıyaslanamayacak ölçüde azlar. Giderek eriyorlar. Çünkü burada yanlış bir şey yaptılar baştan itibaren. Parti içerisindeki tartışmayı, muhalefeti iktidar üzerinden, iktidarı arkalarına alarak yapmaya çalıştılar ve sonuçta öyle bir şey oldu ki 31 Mart seçimlerinden zaferle çıkan ve çok güçlenen CHP, 19 Mart darbesinin ardından yine güçlenerek çıktı. Bir de üstüne parti içerisindeki kişilerin iktidarla birlikte yapmaya çalıştıkları ve ona gösterdiği direnç sonuçta çok şaşırtıcı. Hâlâ şaşırtıcı. Yani ben hâlâ şaşırıyorum. Bütün bu badireleri CHP atlattı ve atlattıkça daha da güçlendi ve güçlendikçe de karşısında kendisine yönelik saldırıları yapanlar ya da bu saldırıya dâhil olanlar etkisini kaybetti.
Yani şöyle söyleyelim, çok açık; eğer bir yıl önce ya da bütün bu olaylar yaşanmadan bir kurultay daha olsaydı ve Kılıçdaroğlu yine Özgür Özel'in karşısına çıksaydı epey bir oy alırdı. Ama bugün bir kurultay olsun ve Özgür Özel'in karşısına çıksın, yani ne alır? Gürsel Tekin bir önceki kurultayda olmadı, İstanbul’da, kongrede ama aday olsaydı, Özgür Çelik'in karşısında yarışsaydı ne oy alabilirdi? Epey bir oy alırdı. Ama şu anda Gürsel Tekin'in CHP'de herhangi bir göreve, sandıktan çıkacak herhangi bir göreve talip olabileceğini sanmıyorum. Zaten ayrıca bir disiplin soruşturması var. Onun sonucu ne olur, o ayrı bir şey ama gittikçe, yani iktidarla birlikte CHP yönetimine saldırdıkça kaybediyorlar ve bunu göremiyor olmalarını insan anlayamıyor. Yani işte televizyon programında birlikte program yaptıkları, iktidar yanlılığı tescillenmiş kişi diyor ki: "Ya artık uzatmayın kardeşim, kabul edin bunu," diyor. "Bu parti artık Özgür Özel'in partisi, uğraşmayın daha fazla. Kendinize yazık," diyor ama yine ellerinden geleni dün yaptılar. Ellerinden gelen oymuş. Ve burada tabii ki YSK'nın da çok net bir şekilde, hızlı ve net bir şekilde "Bu kadarı da fazla," demiş olması olayın başka bir boyutu.
Evet, CHP realitesini artık kabul etseler, kendileri başta olmak üzere herkes bir rahat nefes alsa hiç fena olmayacak. Ama dediğim gibi hâlâ devam ederlerse, muhtemelen bu dün yapılmış olan kongrenin iptali için de dava açacaklar, başvuracaklar. Muhtemelen o da reddedilecek. Olağanüstü kurultay öncesinde yapılan başvurular reddedilmişti. Sonrasında yapılan başvurular reddediliyor. Böyle umutsuzca yapılan itirazlarla kendilerini giderek eriten bir harekete dönüştüler, bir çevreye dönüştüler. CHP'den kopup bir parti kursalar diyelim ki, bugün itibarıyla Memleket Partisi’nden daha güçlü olma ihtimalleri bile yok. Onu da söylemiş olayım.
Peki, ithaf kime? Tabii ki dün hayatını kaybeden Claudia Cardinale'ye. Açıkçası benim İtalyan sinemasında kadın oyuncu deyince favorim Sophia Loren ama Claudia Cardinale de bizim sinema dünyamızda çok önemli bir yeri olan ve özellikle güzelliğiyle bilinen, dünya çapında bilinen bir kadın oyuncu. Çok önemli yönetmenlerle de film çevirdi. Visconti ile, Fellini ile çevirdi. İlk ‘‘Pembe Panter’’ filminin oyuncusu, Amerika'da Blake Edwards'la. Çok sayıda, hani o tabirle, piyasa işi filmler de çevirdi ama her yönüyle dikkat çekici bir isimdir. Adı da acayiptir zaten, Claudia Cardinale, söylerken bile insan acayip oluyor. İz bıraktı. Gerçekten iz bıraktı ve 87 yaşında dün hayatını kaybetti. Sophia Loren ondan dört yaş büyükmüş. Ona da bir gün ithaf sırası gelecek ama bugünkü ithaf Claudia Cardinale'ye. Bize kattıkları için kendisine çok teşekkürler. Sevgi ve saygıyla anıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
28.09.2025 Bazı muhalif medya kuruluşları ve siyasetçilerin hiç tuhaf olmayan süreç karşıtlığı
27.09.2025 Trump’ın ipiyle kuyuya inilir mi?
26.09.2025 Trump’ın bahşettiği meşruiyetle nereye kadar gidilebilir?
25.09.2025 Kayyumlar CHP realitesini ne zaman tanıyacak?
24.09.2025 Cihatçılar ve Batı: Kim kimi kullandı, kullanıyor ve kullanacak?
24.09.2025 Mümtaz'er Türköne değerlendirdi: İktidar cephesinde çarşı karıştı
23.09.2025 İktidar da CHP realitesini tanımanın eşiğinde
22.09.2025 Süreç neden tıkandı? Önü nasıl açılabilir? Ahmet Yıldırım ile söyleşi
22.09.2025 Erdoğan ile Özel arasında Boeing polemiği: Kim haklı?
21.09.2025 AK Parti’de yaprak dökümü: İl başkanları niçin istifa ediyor?
28.09.2025 Bazı muhalif medya kuruluşları ve siyasetçilerin hiç tuhaf olmayan süreç karşıtlığı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı