Hizbullah yolunu arıyor

30.05.2012 Vatan

Tahmin etmiş olduğumuz gibi, Mustazaf-Der’in kapatılmasını protesto etmek için Pazar günü Diyarbakır’da yapılan “Ahde Vefa Mitingi”nde, yeni bir dernek kurulmayacağı, bir üst yapılanmaya gidileceği belirtilip “Mustazaflar Hareketi”nin kurulduğu ilan edildi. Daha açık söyleyecek olursak, Hizbullah bundan böyle, sivil toplum faaliyetlerini ikinci plana atıp yasal platformda siyasi çalışmaya öncelik verecek. Şimdilik yasal bir parti söz konusu değil ancak bu hareket eğer başarılı olursa ilerde Hizbullah’ın kendi partisini kurması ve seçimlere girmesi şaşırtıcı olmayacak.

Ama tabii her şey bu kadar basit ve kolay değil. 2004 yılından itibaren yönelmiş olduğu yasal alanda faaliyetleri epey seven ve bir süredir tamamen bunları temel alan Hizbullah kendi kaderini tek başına belirleme şansına sahip değil. Tüm Türkiye’yi kapsama iddiasından uzun bir süredir vazgeçmiş olan ve net bir şekilde “İslamcı Kürt örgütü” olarak tanımlayabileceğimiz Hizbullah’ın kaderinde devlet (özel olarak AKP), PKK liderliğindeki Kürt hareketi ve Kürtler belirleyici olacak.

Hem AKP’ye, hem PKK’ya karşı

İlk işaretler, Mustazaflar Hareketi adıyla siyaset sahnesine çıkan Hizbullah’ın AKP iktidarını İslam, PKK’yı da Kürtlük ekseninde eleştireceğini gösteriyor. Halbuki Hizbullah bugüne kadar devleti Kürt sorununa yeteri kadar ilgi göstermesiği, PKK’yı da Kürtlerin İslami hassasiyetlerini önemsemediği iddiasıyla eleştiriyordu. Dolayısıyla çok ciddi bir strateji değişikliğiyle karşı karşıyayız. Bunda AKP’nin Kürt sorununda red, inkar ve asimilasyon olarak özetlenebilecek geleneksel devlet politikasıyla arasına mesafe koyması, PKK’nın da din konusunda dilini yumuşatıp dindarların hoşuna gidecek bazı isimleri bünyesine katması etkili olmuşa benzer. Ancak AKP’ye karşı İslamcı, PKK’ya karşıda kabalaştırarak söyleyecek olursak “Kürtçü” eleştiri getirmek o kadar kolay olmasa gerek.

Tam bu noktada Kürtler konusunda çok önemli çalışmalara imza atmış olan Hollandalı araştırmacı Martin van Bruinessen’in uzmanlığına başvurabiliriz. Geçtiğimiz günlerde Mardin Artuklu Üniversitesi’nde bir konferans veren van Bruinessen daha sonra Diyarbakır’a geçmiş ve orada Hizbullahçılarla da görüşmüş. Kendisine izlenimlerini sorduğumda hemen “Hizbullah’ın ideolojisi yok” cevabını verdi. Hemen ardından “ama çok güçlü bir tabanı var” demeyi de ihmal etmedi.

İdeolojik boşluk

Gerçekten Hizbullah’ın en önemli handikaplarından biri, yasal faaliyeti temel alan yeni döneme uygun bir ideolojik açılım gerçekleştirememiş olması. Bunun da birinci nedeni Hüseyin Velioğlu liderliğindeki geçmişine sahip çıkmakta ısrar edip samimi ve kapsamlı bir özeleştiri yapmaması. Hal böyle olunca Hizbullah’ın mağdur ettiği kesimler (ki bunların arasında çok sayıda İslamcı da yer alıyor) örgütün değiştiğine inanmıyor. Örneğin Hizbullahçıların silahı bıraktığı iddiaları “olsa olsa gömmüşlerdir, ilk fırsatta tekrar çıkarırlar” türü reflekslere neden oluyor.

Hizbullah’ın şimdiki yöneticileri, örgütün geçmişte devletin bazı derin odaklarıyla ilişki içinde olduğu, en azından bazı Hizbullahçıların PKK’ya karşı devlet tarafından kullanıldığı iddialarına karşı da güçlü cevaplar vermiyor veya veremiyor. Hal böyle olunca ilerde yeniden manipüle edilebilecekleri yolundaki kaygıları gideremiyorlar. Yani yeni dönemde Hizbullah ile devlet arasında nasıl bir ilişki olacağı kocaman bir soru işareti olarak ortada duruyor.

Bunu tartışmayı yarına bırakalım.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
25.02.2025 AK Parti diye bir parti kaldı mı?
24.02.2025 AKP’nin transferleri: “Kazan kazan” mı?
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
23.02.2025 AKP Kongresi: Dağ da yok fare de
22.02.2025 Tarihi ve çok zor bir dönemden geçiyoruz
21.02.2025 Haftaya Bakış (255): TÜSİAD ve Erdoğan çatışması | CHP tartışmaları | İmralı heyeti Irak’ta
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı