Gazeteci: Herkesin günah keçisi

20.12.2011 Vatan

Bundan birkaç ay önce Türkiye’de incelemelerde bulunan bir yabancı gazeteci heyeti AKP’nin üst düzey bir ismiyle bir araya gelir. Kendisine doğal olarak Ahmet Şık ve Nedim Şener’in durumunu sorarlar. Aldıkları yanıt şaşırtıcı ama bir o kadar da inandırıcı olmaktan uzaktır: “Kimmiş onlar? Bu isimleri ilk kez sizden duyuyorum.”

Tıpkı o AKP yöneticisi gibi siyasi geçmişi ülkücü harekete dayanan ve son seçimlerde iktidar partisi listesinden Amasya Milletvekili seçilen Prof. Naci Bostancı da kendisine tutuklu gazeteciler sorulduğunda “Gidip bakın kim bunlar, neden tutuklanmışlar. Birçoğu cinayet işlemiş. Polis öldürmüş, asker öldürmüş. Elinde bir tane gazeteci kimliği var, ne diyeceğiz polis, asker öldüren birine” cevabını vermiş.

Prof. Bostancı, “özgürlükçü” bildiğim/bildiğimiz bir akademisyendir. Bu nedenle milletvekili olmasına şahsen sevinmiş ve bu duygumu kendisine de iletmiştim. Bu sözlerini duyunca hem Prof. Bostancı, hem de hepimiz adına üzüldüm.

Haksızlık etmeyelim, kendisi canlı yayındaki bu sözlerinden sonra pişman olmuş ve şu açıklamayı yapmış: “Tutuklu gazetecilerin çoğunun örgüt üyeliğinden yargılandığı beyanı doğrudur. Bir kişi cinayetten yargılanmıştır. Ancak aralarında ‘polis ve asker şehit edenler var’ ifadesi bir yanlış enformasyon neticesinde söylenmiştir. Bunun için üzgünüm. Bu yanlış beyandan dolayı kamuoyundan özür dilerim.”

Bu özürün de kendi içinde bir dizi yanlışı ve tutarsızlığı barındırdığı kanısındayım. Her şey bir yana, Prof. Bostancı’nın basın özgürlüğü konusunu “liberal” değil “devletçi”, yani “baskıcı” bir perspektiften ele aldığı anlaşılıyor.

AKP ile ne değişti?

Bu ülkede yıllardır Kürt medyasında ve sosyalist solun farklı yayın organlarında çalışan kişiler “örgüt üyesi” oldukları gerekçesiyle tutuklanır, yargılanır, bir kısmı da mahkum olur. Yani bu durum AKP iktidarıyla başlamış değil. En önemli fark, bunlara son dönemde bazı Ergenekon sanıklarının da eklenmiş olmasıdır. Fakat son 10 yılda Türkiye’de birçok şey kökten değişmişken AKP’nin “tutuklu gazeteciler” konusunda eski hükümetlerle hemen hemen aynı, hatta birçok durumda daha geri bir pozisyonda bulunması son derece yadırgatıcı.

“Tutuklu gazeteciler” üzerine dün Milliyet’te Kadri Gürsel, Radikal’de Pınar Öğünç tarafından kaleme alınmış iki dikkat çekici yazıyı hatırlatıp buradan son KCK operasyonlarında tutuklanan Özgür Gündem yazarı Cengiz Kapmaz’a selam yollamak istiyorum. “Öcalan’ın İmralı Günleri” kitabıyla, bu konuyla ilgilenenlere çok değerli bir katkı sunmuş olan Kapmaz’a bir sohbetimizde “Kürtler niye medya konusunda bu kadar yetersiz?” diye sormuştum. Onun başına gelenler bu sorumun kısmi bir cevabı olabilir ama siyasi baskılar hiçbir zaman iyi gazetecilik yapmamanın mazereti olamaz.

“Yandaş medyaya koz”

Öyle bir ülkeyiz ki basın özgürlüğü ihlalleri sadece siyasi iktidardan kaynaklanmıyor. İşini yapmayan ya da kötü yapan herkes gazetecileri günah keçisi olarak kullanmak istiyor. Bunun son örneği Bugün Gazetesi muhabiri Ezelhan Üstünkaya’nın TBMM’de CHP Gençlik Kollan Başkanı İrfan İnanç Yıldız ve Milletvekili Faik Tünaydın’ın danışmanı Yavuz Demir’in sözlü saldırısına maruz kalması. (Bu çirkin olay sayesinde CHP’nin gençlik kolları olduğunu da öğrenmiş olduk!)

Ezelhan’ın hangi haber yüzünden saldırıya uğradığını bilmiyorum, merak da etmiyorum. Çünkü siyasi iktidardan kaynaklı basın özgürlüğü ihlallerinin takipçisi olması beklenen ana muhalefet partisinden bu tür bir saldırı gelmesi tek kelimeyle utanç verici ve hayli düşündürücü.

Bu arada CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun olaydan üzüntü duyduğunu biliyoruz ama saldırganların görevlerine devam edecekleri yolunda çok güçlü iddialar var. Söylenenlere göre, kimi CHP’liler “yandaş medyanın eline koz vermeyelim” diye istifa veya azil seçeneklerine karşı çıkıyorlarmış. “Herhalde bu söylentiler doğru değildir” diyelim ve olayın takipçisi olalım.

*****


Arap Adnan da gitti

Erken yaşta aramızdan ayrılan gazeteciler kervanına Adnan Akgünel de katıldı. Kısa bir dönem Cumhuriyet’te çalıştığımız ama hep dost kaldığımız bu çilekeş meslek büyüğüme Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı