Erdoğan Kürtlere özerklik sözü vermiş olabilir mi?

17.04.2014 Vatan
Lire en Français | Leer en Español

Şubat ayı başında sosyal medyada KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın "Erdoğan bize Kürt devleti sözü verdi. Biz Erdoğan'ı ve AKP'yi destekliyoruz. Bu nedenle silahları susturduk ve eylemsizlik kararı alarak sınırın dışına çekildik" dediği yolunda yoğun bir kampanya yürütüldü.
Tamamen yalandı. Çok iyi biliyorum, çünkü bu kampanyayı yürütenler inandırıcı olmak için, Bayık’ın bu sözleri Ocak ayı sonunda Kandil’de yaptığımız söyleşide söylediğini belirtmişlerdi. Söyleşiyi okuyanlar bu cümlelerin hiçbir şekilde olmadığını rahatlıkla görebilirlerdi.
Bu kampanya yalan olmanın dışında aynı zamanda "yanlış"tı. Çünkü "PKK’ya, Öcalan’a özerklik sözü verdi" diyerek Başbakan Erdoğan’ın popülaritesini düşüreceğini, bu tür iddiaların ona kaybettireceğini düşünmenin hiç de akıl kârı olduğunu sanmıyorum. Hatta tam tersini bile ileri sürmek mümkün: Bu tür aleyhte propagandalar AKP liderinin pekala elini daha da güçlendiriyor olabilir.

Dört gerekçe

Neden böyle düşündüğümü 4 maddede açıklamaya çalışayım:
1)  Gerek 12 Eylül 2010 referandumu, gerekse 12 Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde muhalefet partilerinin, hükümetin PKK ve Öcalan ile görüşüyor olmasını propaganda malzemesi olarak kullanması pek bir işe yaramadı.
2)  Öncelikle, kendilerini "Türk milliyetçisi" olarak görüp aynı zamanda bir lider olarak Erdoğan’ı takdir edenlerin önemli bir kesimi, onun Kürt ve PKK sorunlarında kendilerini rahatsız edecek adımlar atacağına ihtimal vermediler. "Vardır bir bildiği" diye düşündüler.
3)  Kaldı ki, kamuoyunda Kürt ve PKK sorunlarının ne yapıp edilip bir şekilde bitirilmesi beklentisi ağır basıyor. Dolayısıyla PKK ve Öcalan ile görüşülüyor olması çözüm umutlarını artırdığı için AKP ve Erdoğan’a etkisi daha çok pozitif oldu.
4)  En önemlisi bu tür propagandalar Kürtlerin hükümet ve Erdoğan’a daha da yakınlaştırıp muhalefet partilerinden iyice uzaklaştırdı.

Özerklik spekülasyonları

Erdoğan’ın özerklik sözü verip vermediğine gelecek olursak: Yerel seçimler öncesi bu yönde çok spekülasyon yapıldı, hatta bunu kanıtlayacak bazı tapelerin yayınlanacağı da ileri sürüldü, fakat olmadı.
Sanmıyorum ki Erdoğan böyle bir söz vermiş olsun. Böyle bir söz vermiş olsa bile bunun herhangi bir kıymeti olacağını ise hiç sanmıyorum. Çünkü Türkiye’de Kürtler, özerklik mi olur, federasyon mu ya da başka bir formül mü bilmiyorum ama eninde sonunda (ana)yasal bir statüye kavuşacaklar. Ve bu statüyü Erdoğan (veya bir başka başbakan) razı olduğu, diğer bir deyişle lütfettiği için değil, uzun soluklu bir mücadelenin sonunda hak ettikleri için elde edecekler. O an geldiğinde bunu Erdoğan’ın (veya bir başka devlet yöneticisinin) engelleme imkanına sahip olamayacağı da çok açıktır.

Sürecin öznesi kim?

İster destek olsunlar ister karşı çıksınlar; ister gidişatından memnun olsunlar ister şikayet etsinler, çözüm sürecini tartışanların büyük çoğunluğu, Erdoğan’ın bunun en önde gelen aktörü olarak görme hatasında birleşiyorlar. Hatta bazıları onun dışındaki tüm aktörlere ikincil rolleri uygun görüyor.
Kuşkusuz rolü önemlidir, fakat bu süreç o istediği için başlamış değil. Erdoğan o süreci başlatmak zorundaydı. Aksi halde önünü hiçbir şekilde göremezdi. Benzer bir şekilde sürecin kaderini onun isteklerine, ruh haline vb. endekslemek de gerçekçi olmayacaktır.
Sonuç olarak Başbakan’ın Kürt siyasi hareketine herhangi bir söz verip vermediği, verdiyse ne sözü verdiği değil de, Kürt sorununun nasıl çözülebileceği, yani Türkler ile Kürtlerin hangi noktada nasıl anlaşabilecekleri üzerinde kafa yormamız daha isabetli olacaktır.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı