"Eyvah Kürtler geliyor!"

21.02.2014 Vatan
Leer en Español

Fethullah Gülen cemaati mensupları, AKP hükümetine karşı yürüttükleri mücadelede, demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, şeffaflık gibi evrensel değerleri ön plana çıkarıyorlar. Bu hiç kuşkusuz son derece olumlu ve takdire şayan bir durum. Fakat yine Cemaat mensuplarının işin içine Kürt ve PKK sorunlarını katmaya büyük özen göstermeleri ve bu konular söz konusu olduğunda sürmekte olan çözüm sürecini sekteye uğratabilecek ölçüde sert, spekülatif ve barış karşıtı mesajlar vermeleri kafaları karıştırıyor.

İtirazlar ve spekülasyonlar

Örneğin daha Başbakan Erdoğan o meşhur "paralel devlet" terimini ilk telaffuz ettiği andan itibaren "bu ülkede tek bir paralel devlet var: KCK" diye itiraz ettiler. Oslo’da PKK/KCK ile, İmralı’da Abdullah Öcalan ile yürütülen görüşmelerde "özerklik anlaşması" imzalanmış olduğu iddiasını yeniden seslendirmeye başladılar ve çıkarılmak istenen yeni MİT yasasının amacının bu "gerçeği" gizlemek olduğunu savundular. Anadolu Ajansı’nın Öcalan’dan "bölücübaşı" diye bahsetmeye son vermesinden duydukları rahatsızlığı dile getirdiler. Nihayet Öcalan’ın yeniden yargılanıp serbest bırakılmasının yasal zemininin hazırlanmakta olduğu yolundaki daha çok MHP çevrelerinden gelen uyarıları sahiplendiler. Cemaat mensupları, kuşkusuz, PKK ve Öcalan ile ilgili spekülasyonları gündemde tutarak hükümeti zor durumda bırakmak istiyorlar.
Fakat diğer yandan Fethullah Gülen’in, kamuoyu karşısına çıktığı son olay olan BBC mülakatında, her ne kadar Öcalan’ın adını anmaktan imtina etmiş ve bazı rezervler koymuş olsa da, devletin İmralı ve Kandil ile görüşmesine karşı olmadığını beyan ettiğini de biliyoruz. Gülen’in daha önce de ana dilde eğitim hakkını savunduğu ve Irak için olsa da "Kürdistan" kelimesini telaffuz ettiği hatırlandığında Cemaat’in Kürt ve PKK konularında birbirine zıt politikaları aynı anda benimseyebildiği anlaşılıyor.

"Biz ve onlar"

Cemaat çevrelerinden gelen "devlet PKK, gibi bir tehlike varken neden bizlerle uğraşıyor?" itirazına yer yer benzeyen bir çıkış dünkü Hürriyet Gazetesi’nde Taha Akyol’dan geldi. Akyol’un "Kazanan kim?" başlıklı yazısının giriş paragrafı şöyle: "Dehşet verici bir hırsla birbirimizi yiyoruz. Bu kavganın tek kazananı var; Kürt hareketi!"
Akyol’un, bu kavganın tek kazananı olarak Kürt hareketini işaret etmesi doğru, ancak kendisini, Kürt sorunu söz konusu olduğunda bir zamanlar sıklıkla başvurulan ve çözüm süreciyle gözden düşmesini umduğumuz "biz ve onlar" ikileminin dar alanına hapsederek yanlış yaptığını düşünüyorum.
Akyol’un (ve tabii Cemaat’in) bir diğer yanlışı, Türkiye’de birilerini Kürtlerin (veya Kürt siyasi hareketinin) güçlenmesi ihtimalini öne sürerek herhangi bir şeyden caydırma döneminin çoktan kapanmış olduğunu ya görmemesi ya da kabullenmek istememesi.
Son olarak, Kürt siyasi hareketinin yöneticilerinin bu işten çok kârlı çıkmalarına rağmen Cemaat-hükümet savaşından epey tedirgin olduklarını hatırlatmak isterim. Örneğin Kandil’de KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’a "Bu kavgada kim daha baskın çıkabilir?" diye sorduğumda şu cevabı vermişti: "Kimin baskın çıkacağını bilemem ama ikisinin de hırpalanacağı bir gerçek. İkisi de zarar görecek. Bunlarla sınırlı kalmayacak. Bütün Türkiye’deki toplum zarar görecek."
Kürtlerde, Kürt siyasi hareketinde ve dolayısıyla Kürt sorununda son yıllarda yaşanan köklü değişimleri esas almadan eskinin ezberleriyle konuşmaktan vazgeçmek lazım.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
25.02.2025 AK Parti diye bir parti kaldı mı?
24.02.2025 AKP’nin transferleri: “Kazan kazan” mı?
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
23.02.2025 AKP Kongresi: Dağ da yok fare de
22.02.2025 Tarihi ve çok zor bir dönemden geçiyoruz
21.02.2025 Haftaya Bakış (255): TÜSİAD ve Erdoğan çatışması | CHP tartışmaları | İmralı heyeti Irak’ta
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı