Emine Uçak Erdoğan cevapladı: CHP’nin süreçteki tavrı Kürtlerde nasıl karşılık buluyor?

12.08.2025 medyascope.tv

12 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Emine Uçak’la konuşuyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclis Üyesi. Emine, merhaba.
Emine Uçak Erdoğan: Merhaba.

Ruşen Çakır: Sen milletvekili değilsin ama gözün kulağın komisyonda, biliyorum. Nasıl gidiyor sence?
Emine Uçak Erdoğan: Şimdi öncelikle, Türkiye'de kutuplaşmanın, siyasette kutuplaşmanın bu kadar arttığı bir dönemde ve Meclis’in çok işlevsizleştiği, Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi’nin Meclis’i çok işlevsizleştirdiği bir dönemde Meclis’te tekrar bütün partilerin büyük çoğunlukla, İYİ Parti hariç, bütün partilerin Türkiye’nin önemli bir meselesinin etrafında bir komisyonda toplanıyor olması bence önemli bir konu. İlk üç toplantı yapıldı. Şimdiye kadar bu komisyonun nasıl çalışacağı, kimlerden oluşacağı, nasıl bir şekilde karar alacağı ve hangi konularda çalışacağı ile ilgili bazı ilerlemeler kaydedildi. O yönüyle önemli. Komisyon üyelerinin bazılarıyla hem bizim partimiz hem de diğer partilerin üyeleriyle de görüşmeler yapıyoruz. Aynı şekilde kamuoyundan takip edebildiğim kadarıyla da şunu söyleyebilirim: Farklı partilerin bu masanın etrafında toplanıyor, konuşuyor olabilmesine bile ben önem atfediyorum ve o yönüyle de iyi gittiğini düşünüyorum. Öncelikle onu söyleyeyim.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum. Sizin partinize çok ciddi bir baskı geldi komisyona katılmaması için. Partinin içinden ya da çevresinden çok geldi. Tabii diğer partilerden de geldi, İYİ Parti ve Zafer Partisi’nden, ama bir de CHP’ye yakın olduğunu bildiğimiz isimlerden de geldi. Hâlâ bu tür baskıları hissediyor musunuz parti olarak? ‘‘Ne işiniz var orada? Bir an önce çıkın.” gibi talepler var mı hâlâ, yoksa insanlar kabullendi mi?
Emine Uçak Erdoğan: Şöyle, bu tepkilerin bazıları sosyal medya üzerinden aslında çok fazla yükseldi. Ben sahada, “Niye komisyondasınız, niye o masadasınız?” sorusuyla çok karşılaşmadım. Mesela geçtiğimiz hafta Aksaray’daydım. Ondan sonraki hafta İzmir’deydim. Yani biz parti olarak zaten Ağustos ayını sahada geçiriyoruz, partinin çok farklı kademelerden yöneticileri olarak. Zaten mitingler yapıyoruz. Yani uzun zamandır da biz sahadayız. Sahada “Niye oradasınız”dan öte komisyonun amacıyla, işte içeriğiyle ilgili sorular var. Zaten çok da şeffaf olunmamasıyla ilgili kamuoyunun tabii ki bazı soru işaretleri, bazı beklentileri, bazı talepleri var. Ama bu “Niye oradasınız? Orada olmayın” gibi bir tazyikten öte, komisyonun amaca hizmet etmesi, yani bu Kürt meselesinin çözümü konusunda sadece oraya sıkışmayıp, demokratikleşmenin sağlanması, yargının siyasallaştığı bu süreçte aslında siyasi alanın genişlemesi ve Meclis’in etkinleştirilmesi gibi önemler atfettiğini görüyoruz. O yüzden evet, bir yandan özellikle sosyal medyada, her sıkıntı yaşandığında işte niye komisyonda olunduğuyla ilgili bazı eleştiriler yükseliyor; ama daha gündelik hayatta gördüğümüz, bu komisyona aslında bir anlam atfedildiği. Ve aslında burada sınırlı bir şekilde kalmayıp da Türkiye’nin gerçekten demokratikleşme meselesinin etrafında hızlı sonuçlar verebilecek bir yapıya büründürülmesi beklentisi var. Ama tabii kurulan komisyonun bu olmadığının, yani en azından sınırlı bir komisyon olduğunun da farkındayım ama toplumun böyle bir talebi ve beklentisi var.

Ruşen Çakır: Peki şunu sorayım bu bağlamda. Biliyorsun, Türkiye Komünist Partisi’nin başını çektiği bir bildiri yayınlandı. Bayağı da bir tartışıldı ve orada imzacılar arasında CHP’ye yakın olduğunu bildiğimiz isimler de var. O bildiriyi görmüşsündür, zaten kısa bir bildiri. Doğrudan süreç karşıtı değilmiş gibi ama süreç karşıtı, yani süreci eleştiren bir bildiri. Ne diyorsun o çıkışa?
Emine Uçak Erdoğan: Şimdi şöyle, bu komisyona farklı kesimlerin farklı itirazlarının olması doğal. Yani bir kere bunun da sürece dahil edilmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Yani bir süreci konuşulmaz hâle getirmek, tartışılmaz hâle getirmek, herkese “Bunu yaptık, kabul edin” demek zaten aslında sürecin toplumsallaşmasının en büyük sorunu. Ama Cumhuriyet Halk Partisi özelinde şunu söylemek lazım: Cumhuriyet Halk Partisi sadece şu anda Türkiye’nin birinci partisi değil, Türkiye’nin iktidara hazırlanan, Türkiye’yi yönetmeye talip partisi ve o yüzden de Kürt meselesi gibi, demokratikleşme gibi gerçekten müstakil siyaset üretilmesi gereken ve bu konuda tarihsel tutarlılığını da her zaman vurgulayan bir parti olarak yönetme iradesiyle bu komisyonun ve bu çözümün bir tarafı durumunda. O yüzden aktif siyaseti yürüten bir parti artık Cumhuriyet Halk Partisi ve edilgen bir yerde değil, yani “Şunu yapmıyorum, bunu yapmıyorum”dan öte, aslında bu sürecin nasıl yapılması gerektiği ile ilgili yol haritası olduğunu, bir müstakil siyaseti olduğunu da gösteren bir parti. O yüzden de ben o bildirinin etrafındaki tartışmaları tabii ki takip ediyorum ve çok da doğal buluyorum. Onların eleştirilerinin de dahil edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel itibarıyla yürüttüğü bu siyasetin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sorayım. Biliyorsun, bir araştırmada, Rawest’in yaptığı bir araştırmaydı herhâlde, Kürtler arasında ikinci parti olarak CHP birinci çıkıyordu. Yani başka partiye oy veriyor ama o olmazsa vereceği parti CHP diye. Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi’nin özellikle 19 Mart sonrası yaşanan süreçte Kürtlerle ilişkisinin nasıl geliştiğini gözlüyorsun? Orada birtakım sorunlar var mı, yoksa tam tersine sizi sevindiren gelişmeler mi oluyor?
Emine Uçak Erdoğan: Sadece Kürtlerde değil, aslında bütün farklı seçmen kümelerinde, yani hem kimliksel bazda hem demografik bazda hem de farklı toplum kesimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin aslında yükseldiği bir dönem. Yani özellikle bu yargı baskısı arttığından beri ve yürütülen bu yargı baskısına karşı aynı zamanda Türkiye’de demokrasiyi savunmak için, özgürlüğü, adaleti savunmak için yapılan bu saha hareketleriyle birlikte Kürtler üzerinde de şöyle bir şey var: Yani ikinci parti konumundan, aslında Kürtler açısından gerçekten ikinci parti olmaya doğru bir ivme var. Kürtlerin AK Parti’ye olan desteğinin daha azaldığını görüyoruz. Yani araştırmalarda Cumhuriyet Halk Partisi’nin oranlarının yükseldiğini görüyoruz. Ama bu oy verme davranışından öte, Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem bu süreç konusunda hem de Kürtlerin bütün meselesinin ve demokratikleşme meselelerinin çözümü konusundaki duruşu da ve bu konuda taviz vermeden işte kendisine yönelen bütün bu hak gasplarına rağmen burada doğru bir yerde durulmasının da hem ahlaki olarak hem de psikolojik olarak bir desteğe döndüğünün de farkındayız. Yani bu meselenin sadece aslında “Oy alıyoruz” gibi bir yerden değil de Türkiye’yi yönetme ve Türkiye’nin meselelerini çözme konusunda iradesi olan bir parti açısından sevindirici bir ivme olduğunu söyleyebilirim.

Ruşen Çakır: Peki şunu da sormak istiyorum. Sen, tutuklanmadan önce Ekrem İmamoğlu’yla yakın çalışıyordun. Ona bir tür danışmanlık yapıyordun ve ilişkinin bir şekilde hâlâ cezaevi şartlarına rağmen sürdüğünü tahmin edebiliyorum. Bu süreçte en son Fatih Altaylı’ya söylediği Kürtçe öğrenme meselesini duyduk, ki onu bize çok önceden de söylemişti. O onun çok önem verdiği bir husus. Özgür Özel’le Ekrem İmamoğlu’nun süreç konusunda tam olarak koordineli bir şekilde aynı hatta ilerlediklerini söyleyebilir misin?
Emine Uçak Erdoğan: Başından beri bu süreçle ilgili herkesin yaptığı açıklamalar birbiriyle gerçekten hem örtüşüyor hem de birbirini destekliyor. Nedir bunlar? Bir kere zaten “Kürt meselesi” diye bir mesele olduğunu, bunun Türkiye’nin demokratikleşme meselesi olduğunu, herkesin kendisini Türkiye’nin muteber bir üyesi, vatandaşı olarak hissetmesi meselesi olduğunu ikisi de söylüyorlar. İçinde bulunduğumuz işte iktidar partisinin “terörsüz Türkiye” dediği ve şimdi artık komisyona evrilmiş süreçle ilgili de ilk günden itibaren ikisi de destekler mahiyette oldular. Yani bu konuda da bir fikir ayrılığı görmedik. Hatta bunun sadece sürecin etrafında değil, tamamen bir demokratikleşme hattına dönmesi gerektiği, o yüzden de bu Meclis komisyonunun “terörsüz Türkiye” değil, ‘‘terörsüz ve demokratik Türkiye’’ eksenli bir komisyon olması konusunda ortaklaştıklarını biliyoruz. O yüzden burada aslında hem Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem de Cumhurbaşkanı adayı olarak Ekrem İmamoğlu’nun hem de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın birlikte, partinin de görüşü olan bir şekilde bir konsensüs içinde olduğunu söyleyebilirim. Kürtçe meselesinde de evet, siz bence iyi hatırlattınız. Çünkü hatırlarsanız 2024 seçim kampanyasında bu mesele yine gündem olmuştu, iki konu üzerinden gündem oldu. Şimdi Ekrem İmamoğlu’nu farklı bir lider yapan aslında, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, çok sahada, çok toplumla, toplumun farklı kesimleriyle, vatandaşla gündelik hayatını çok eşit bir şekilde yürütebiliyor olması, yani çok rahat sahaya çıkabilmesi. Sadece kurgulanmış pazar gezilerinden bahsetmiyorum. Yani pazar gezileri çok konuşuluyor ama gittiğimiz şehirlerde de çok rahat esnafla, sıradan insanlarla, hatta böyle büyük büyük toplantılara gerek kalmadan direkt görüşmek isteyen herkesle görüşebilen birisi ve o yüzden de bu sahalarda Kürtlerle olan ilişkisi her zaman gündem oldu. Yani mesela işte çok dua aldığını görüyoruz. O pazar gezmelerinin birisinde hatırlarsanız — ben bunu kendisine de söyledim ve o da kabul etti — teyze ona Kürtçe dua ediyor sürekli, ama tabii o bilmediği için tekrar dua istedi. Ben de dedim ki, “Orada aslında size zaten dua ediyordu.” Sonra bunun mesela bir ihtiyaç olduğunu fark ettiği için seçim boyunca bütün pazar gezilerine yanında Kürtçe bilen birisiyle çıktı. Çünkü onların da taleplerinin kayıt altına alınmasını istedi. Sonra mesela Adıyaman’da bir teyze vardı. O teyze Abdurrahman Tutdere vasıtasıyla telefonda konuşmuştu. Sonra onun evine gitti. O evdeki ziyaretinde de ben eşlik etmiştim. Mesela teyze tek kelime Türkçe bilmiyor. O zaman da mesela kendini ifade etmek ve onları anlamak açısından bunun ne kadar önemli olduğunu, bu dil meselesinin ne kadar önemli olduğunu fark etmişti. O yüzden de şimdi Fatih Altaylı’nın röportajında tam bu meselenin etrafında bu sürece nasıl yaklaştığını, Kürt meselesini nasıl gördüğünü anlatmak açısından bir anekdot olarak anlattı. Yani o bugünlük bir mesele değil. Şimdi hani bu meselede komisyonun etrafında şu da tartışıldı: Ekrem İmamoğlu ile ilgili hapis kararı varken, tutukluluğu devam ediyorken bu komisyonda yer almanın ikircikliği ile ilgili, ki kendisi zaten bütün bu yargı baskısına ve bütün bu haksızlıklara maruz kalan birisi olarak, demokratikleşmenin herkes için sağlanmasını istiyor ve o yüzden de bunu Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasetsizleşme, Türkiye’nin içinde bulunduğu kutuplaşma, Türkiye’nin içinde bulunduğu yargının siyasallaşması meselesinde bir çözüm enstrümanı olarak görüyor ve destekliyor. Bunu sadece şu an bir ihtiyaç olarak görmüyor, Türkiye’nin geride bırakması gerektiğini düşündüğü bir sorun olarak görüyor. Hem ekonomik açıdan hem eşitsizlikler açısından hem de hukuk ve demokratikleşme alanı açısından bu meselenin çözülmesi gerektiğini düşünüyor.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Emine Uçak. Çok sağ ol yayınımıza katıldığın için.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
24.08.2025 Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki
23.08.2025 CHP’de “çifte liderlik” dönemi
22.08.2025 Kutuplaşma CHP’nin işine yarar mı?
21.08.2025 Mitingle olmaz mı, miting yetmez mi?
21.08.2025 Gürkan Çakıroğlu: “Cumhur İttifakı ve barış sürecinin geleceği Suriye’ye bağlı”
20.08.2025 Önce PKK mı, Fethullahçılar mı fesholacak?
19.08.2025 Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi?
18.08.2025 Hakan Fidan niçin hedefte?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı