Ekrem İmamoğlu’nun duruşu

17.06.2025 medyascope.tv

17 Haziran 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün Ekrem İmamoğlu'nun Silivri'deki yargılanmasını izlemeye gittim. Çok gazeteci vardı, biz de zaten İsmail Saymaz ve Hilmi Hacaloğlu ile birlikte gittik. Bir önceki bilirkişi duruşmasına da gitmeye niyetlenmiştik ama son anda biliyorsunuz İmamoğlu ve avukatları, Çağlayan’dan Silivri'ye alındığı için protesto ettiler ve duruşmaya çıkmamışlardı. Dünkü duruşmaya çıkıldı. Bu, Akın Gürlek'e, Başsavcı Akın Gürlek'e hakaret davası ya da onu hedef gösterme, artık her neyse, ve orada Ekrem İmamoğlu'nu aylar sonra canlı olarak izleme imkânı buldum. Çünkü en son kendisini İstanbul'da, o bilirkişi konusuyla ilgili yaptığı basın toplantısında izlemiştim. Şimdi biraz daha uzaktan da olsa Ekrem İmamoğlu'nu izledim ve orada 19 Mart'tan sonra gözlediğim Ekrem İmamoğlu'nun biraz daha zayıflamış ve yorgun bir imajı vardı, en azından benim açımdan. Onun dışında olduğu gibi mücadeleci bir siyasetçi olarak gördüm. Bu yayının başlığı da ‘‘Duruşu,’’ duruşundan çok emin. Savunması tamamen siyasi bir savunmaydı. İçinde birçok önemli detay vardı ama şu vardı; Akın Gürlek konusuna doğrudan giren pek bir şey yoktu. Esas olarak kendisine yapılanın, kendisine ve arkadaşlarına yapılanların siyasi olduğunu baştan koydu ve onun için de siyasi bir savunma yaptı. Bir metin vardı, bunu bize önceden gazetecilere iletmişlerdi. Ben o metinden takip ettiğimde şunu gördüm: Metni olduğu gibi aktardı ama aralarda kendisi irticalen, ele aldığı konuyu daha vurgulu bir şekilde anlattı. Bütün bunları yaparken de salonun dört bir tarafına dönerek konuştu. Yani bir mahkeme heyetine, bir avukatlara, ki sağ taraftaydı avukatlar, bir sol tarafa döndüğünde orada daha çok Özgür Özel ve CHP kurmayları vardı. Bir de en arkada da salona girebilmiş vatandaşlar, Ekrem İmamoğlu destekçileri vardı. Onlar kadar, belki onlardan daha fazlası da yeterli yer olmadığı için dışarıda beklediler. Silivri'de Ekrem İmamoğlu'na bayağı bir destek vardı. Ailesi, Özgür Özel ile birlikte eşi ve çocukları da oradaydı. Ve sonuçta şunu gördüm ki Ekrem İmamoğlu CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olma sıfatını, tanımını iyice içselleştirmiş. Bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmanın ötesinde, cumhurbaşkanı adayı ve Erdoğan'ı devirmeye, yenmeye aday bir isim olarak çıktı. Şimdi bunda ne var diyeceksiniz, bu o kadar kolay bir şey değil. Baktığımız zaman değişik dönemlerde, değişik olaylarda, bu tür siyasi davalarda siyasetçilerin inişli çıkışlı grafikler izlediklerini görüyoruz. Kimisi kendisinden beklendiği gibi tavizsiz bir duruş sergiliyor, kimisi daha alt perdeden siyaset yerine hukuki detaylara yoğunlaşıyor. Bu anlamda Ekrem İmamoğlu'nun nasıl bir çizgi izleyeceği baştan itibaren en azından benim için bir merak konusuydu. Zira Ekrem İmamoğlu'nun siyasi geçmişine baktığımız zaman Cumhuriyet Halk Partili ama daha böyle merkezde bir siyasetçi, pragmatist bir isim olarak karşımıza çıktı. Dönem dönem yaptığı konuşmalarda belli bir hitabet kabiliyeti olduğu da ortaya çıkıyordu, değişik konulara hızlı cevap verebilme kapasitesi olduğu da ortaya çıkıyordu. Ama bu kadar yoğun bir baskı altında şu ana kadar gösterdiği performans — daha önce de bu konuyu bir ‘‘mucize’’ olarak tanımlamıştım, kimileri benimle dalga geçiyor bu mucize tanımlamalarıyla ama — bence mucizeydi ve dün gördüğüm Ekrem İmamoğlu da açıkçası beni şaşırttı, tıpkı Özgür Özel'in şaşırtıyor olması gibi. Yani şu anlamda şaşırttı; onu bir küçük görme vesaire anlamında söylemiyorum, gerçekten çok zor bir şey yaşanıyor. Mesela diyor ya, "Sesime yasak, görüntüme yasak getiriyorsunuz" diyor. Sosyal medya hesapları yasaklanıyor, şirketlerine kayyum atanıyor. Çalışma arkadaşlarının, kendisi de bahsetti, bir kısmı Silivri'den çok uzak yerlere, Afyon'a, Kandıra'ya şuraya buraya sürülüyor. Birçok çalışma arkadaşı sürekli olarak itirafçı olmak ya da etkin pişman olmaları için savcılar tarafından kıskaca alınıyor. Sürekli bir dezenformasyon var, değişik kollardan dezenformasyonlar, sadece iktidar yanlılarından değil. En son Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu yanlıları ya da yanlısı gözüken insanların yaydıkları dezenformasyonlar da var. Ve siz cezaevindesiniz, iletişim imkanlarınız sınırlı. Tamam, tabii ki diğer tutuklulara kıyasla daha fazla avukat görüşü, daha fazla aileden olmayan ziyaretçi görüşü yapıyor olabilir ama düne kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi bir yeri yöneten, böyle bir işi üstlenmiş olan ve aynı zamanda CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olarak sahneye çıkan, sahaya çıkan birisi şu haliyle baktığımız zaman aylardır Silivri'de bir hücrede tutuluyor. Bunlar hiç öyle kolay işler değil, üzerindeki baskı biteceğe benzemiyor ve bu arada bu gemiyi yüzdürebilmesi lazım. Tek başına değil tabii ki; CHP var, Özgür Özel var, diğer kurmaylar var, ailesi var, ona destek verenler var, ki destek verenlerin sayısı da artıyor biliyorsunuz. Çünkü ilk başta Ekrem İmamoğlu'na karşı birçok insanın, CHP'li de olsa, birtakım tereddütleri vardı şu ya da bu nedenden ve zamanla bunların azaldığını ve dışarıdan birtakım insanların da Ekrem İmamoğlu'na daha fazla yakınlaştığını görüyoruz. Bunu başarabilmiş bir Ekrem İmamoğlu vardı dün benim gördüğüm, onu bir kere daha bence gösterdi. Şimdi şunu tasavvur edemiyorum; Büyükşehir Belediyesi operasyonları, ki 5,5 dalga oldu, yenileri de olabilir, sürekli birtakım şeyler var, iddialar var, spekülasyonlar var. O dava, eğer bir gün iddianamesi hazırlanırsa, ‘‘eğer’’ diyorum çünkü ortada nasıl yapacaklarına dair pek bir işaret yok, o davanın duruşmaları herhalde Türkiye Cumhuriyeti tarihine geçecek en çarpıcı siyasi yargılamalardan birisi olacak ve orada herhalde Ekrem İmamoğlu'nu daha farklı bir şekilde göreceğiz. Evet, Ekrem İmamoğlu'nun duruşunda bir esneme görmedim. Fakat şunu özellikle vurgulamak istiyorum, dün Kadri ile yaptığımız ‘‘Hafta Başı’’nda da söyledim: Ekrem İmamoğlu'nun dünkü savunmasında bir şekilde iktidara — iktidarın farklı ortaklarına diyelim — yönelik bir müzakere, uzlaşma çağrısı da vardı ama bunu yaparken bir teslimiyet işareti yok. Bir yerde mahkeme heyetine söylediği, ama onun tutuklu yargılandığı dava bu değil biliyorsunuz, "Size saygı gösteririz ama siz de bize saygı göstermelisiniz" sözleriyle eşit bir ilişkiyi talep ediyor Ekrem İmamoğlu. Erdoğan bu eşit ilişki talebine kesinlikle yanaşmıyor. Zaten İmamoğlu'nun karşısına kendisi çıkmıyor, karşısına mahkemeleri, savcıları, yargıçları çıkartıyor ya da birtakım dezenformasyon yapan değişik değişik insanları çıkartıyor. Bakalım, bu sinir harbi daha ne kadar sürecek ve nasıl sonuçlanacak. Ama şu haliyle bakıldığı zaman benim gördüğüm Ekrem İmamoğlu hiç öyle geri adım atacak bir pozisyonda değildi.
Bu yayını Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu'na ithaf etmek istiyorum. Kendisiyle çok az bir tanışıklığım var, yani böyle bir ‘‘merhaba merhaba’’nın ötesinde çok fazla bir sohbetim olmadı ama çocuklarıyla daha fazla konuştum bu süreçte, yani tutuklama sürecinde. Gerçekten Dilek Hanım başından itibaren çok dirayetli bir duruş sergiliyor. Her yerde var; mitingler, Saraçhane'de vardı, tabii ki bugün mahkemede de vardı ama bazı il mitinglerine de katılıyor ve daha ilk günden itibaren kendisine yönelik çok iğrenç birtakım saldırılar vesaire yapıldığını da biliyoruz. Bu kötülüğün karşısında ayakta durabilmek ve burada eşine başından sonuna tavizsiz bir şekilde destek olabilmek gerçekten çok takdire şayan bir durum. Kendisini tebrik ediyorum. Tabii ki ailenin diğer fertleri de bu anlamda bir takdiri hak ediyorlar ama özel olarak bu yayını Dilek Kaya İmamoğlu'na atfetmek istiyorum. Umarım Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları en kısa şekilde hak ettikleri gibi özgürlüklerine kavuşurlar. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
20.06.2025 Özel mi, Erdoğan mı? Kim daha önce pişman olacak?
19.06.2025 Öcalan niçin İsrail’in karşısında, Ankara’nın yanında?
18.06.2025 “İç cepheyi tahkim”e İmamoğlu, Demirtaş ve diğer siyasi tutsakları tahliye ederek başlayabilirsiniz
17.06.2025 Ekrem İmamoğlu’nun duruşu
16.06.2025 Nedir şu Fethullahçılardan çektiğim!
15.06.2025 Öcalan’ın İsrail ile, İsrail’in Öcalan ile ne alıp veremediği var?
15.06.2025 İran’ın yanında, rejiminin karşısında
14.06.2025 Erdoğan CHP’yi yeniden istediği kıvama getirebilir mi?
13.06.2025 Gaziosmanpaşa’nın gösterdiği AK Parti realitesi
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı