CHP bir açılıyor, bir kapanıyor

19.09.2012 Vatan

24 saat içinde iki bambaşka CHP sahnesine tanık olduk. Birincisinin baş oyuncusu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Yanına kurmaylarını alarak Adnan Menderes’in mezarını ziyaret eden Kılıçdaroğlu, böylelikle “Yeni CHP” iddiasının altını ciddi biçimde doldurmuş oldu. 
İkinci sahnenin başrolündeyse CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç vardı. Koç zaten uzun bir süredir meraklısının haberdar olduğu Oslo belgelerini ifşa ettiği basın toplantısıyla bir anlamda “Yeni CHP” iddiasının içini boşaltmış oldu. 
Kılıçdaroğlu’nun önceki günkü ziyaretinin anlam ve önemi üzerinde uzun uzun konuşmaya gerek bile yok. Bu adımın CHP’ye oy mu kazandıracağı yoksa kayıp mı ettireceği üzerine bir dizi spekülasyon yapılabilir ama şu aşamada bunların hiçbir değeri yok. Çünkü Kılıçdaroğlu bu hareketiyle gerçekten tarihi bir ezberi bozmuş oldu ve bunun eninde sonunda özel olarak CHP’nin, genel olarak solun hayrına olduğu açıktır. 

Merkez solun sağcılaşma süreci

Ne var ki daha 24 saat geçmeden yardımcısı Koç’un bildik ezberleri tekrarlaması için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Neden mümkün olmadığını izah etmek için, önce onun dünkü basın toplantısının niçin bir ezber olduğu üzerinde durmamız şart.  Normal şartlarda sol iddialı partiler iç çatışmalarda güvenlikçi politikaların esas alınmasına karşı çıkar, çözüm için barışçıl yolları sonuna kadar zorlarlar. Nitekim 1980 ortalarındaki sosyal demokrat partiler büyük ölçüde bu çizgiyi benimsemiş, “Kürt” demenin bile yasak olduğu bir dönemde “Kürt sorunu”nu ülke gündemine, Kürt siyasetçileri de Meclis’e taşımışlardı. Fakat 1990 başlarından itibaren sosyal demokrat hareket sağcılaşma sürecine girdi ve özellikle Kürt sorununda eski çizgisine tamamen zıt bir yola savruldu. Haluk Koç’un dün yaptığı da, merkez sol siyasetin 90 başlarında benimsemiş olduğu sağcı/devletçi/statükocu politikaların tekrarından, ezberinden başka bir şey değildir. 

AKP ile değil MHP ile yarışıyor

Koç muhtemelen, bir süredir duyurduğu Oslo belgelerini açıklamayı dün yapmakla birkaç kuş birden vurduğunu düşünmüştür. PKK’nın saldırılarını tırmandırdığı bir dönemde, üstelik izinden dönen silahsız askerleri acımasızca katlettiği bir günde hükümeti, belgeli bir şekilde,  terör örgütünü muhatap almakla suçlamanın kısa vadede siyasi getirisi olabilir ama orta ve uzun vadede CHP’den daha fazlasını götüreceği muhakkaktır. Çünkü bu çıkış ana muhalefet partisini, Kürt sorununun çözümü için çok daha ilerisinde olması gereken AKP’nin hayli gerisine itip MHP ile yarışır bir pozisyona sokmuştur. 
Şöyle ki, Koç’un basın toplantısının kendisi tarafından gözden geçirilmiş tam metnini (soru-cevaplar dahil) okuduğumda çözümün nasıl olabileceği konusunda kaydadeğer bir cümlesini görmedim. Onun “terör örgütüyle görüşebilirsin, tek bir konuda görüşebilirsin: Tek taraflı silah bıraktırma” sözlerinin ne derece gerçekçi olduğunu tartışmaya bile gerek yok. Gerisi hükümeti ve onun görevlendirdiği MİT Müsteşarı Hakan Fidan başta olmak üzere bürokratları milliyetçi kalabalıklara şikayet etmek. Koç’un ve onu destekleyen CHP’lilerin bu tutumlarıyla, ülkemizde yakında dönemde başlayan ve giderek şiddetlenen “yeni tür iktidar savaşları”nda kimlere yakın düştükleri de malum. (Bu enteresan yakınlaşmayı önümüzdeki günlerde daha sık konuşacağa benzeriz.)
Şimdi soru şu: CHP yoluna ileriye doğru mu, yoksa hep arkasına bakarak mı devam edecek? Kürt sorununda çözümsüzlüğe oynamaya devam mı edecek, yoksa çözüm için elinden geleni mi yapacak? Örneğin hükümeti “neden PKK ve Öcalan’la görüşüyorsun? “ diye mi, yoksa “neden bu görüşmeleri sonuç alıcı bir şekilde geliştirmiyorsun?” diye mi eleştirecek?




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı