Buğra Kavuncu İYİ Parti olarak komisyona neden katılmadıklarını anlattı

12.08.2025 medyascope.tv

12 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Buğra Kavuncu'yla konuşuyoruz, İYİ Parti Grup Başkanvekili. Buğra, merhaba.
Buğra Kavuncu: Selamlar selamlar.

Ruşen Çakır: Uzun zamandır seni Medyascope'ta ağırlayamadık. Biz çok eski dostuz, biliyorsun malum. Şimdi, yani üç kere toplandılar, siz yoksunuz. Eğer parti olarak girseydiniz sen grup başkanvekili olarak herhâlde, ön görüşmelerde de İYİ Parti'yi temsil etmiştin, orada olacaktın. Şimdi o mesele tamamen kapandı anlaşılan, öyle mi? Yani İYİ Parti'nin komisyona girme ihtimali artık yok.
Buğra Kavuncu: Yok, tabii. Hatta bugün itibarıyla kapandı. Kapanma şekli de aslında çok vahim. O da şu: Biz, biliyorsunuz, üç üyeyle temsil edilecektik. Üç üyeyi vermeyeceğimizi, komisyona katılmayacağımızı duyurduk. Normalde beklenti, 48 üye olarak devam eder o komisyon. Fakat apar topar bir kararla bugüne kadar yapılan uygulamaların dışında, bizim o üç üye Milliyetçi Hareket Partisi, sanırım Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Parti'ye verildi. Hâlbuki mesela, size hemen bir örnek vereyim, 2013 yılında, birinci çözüm sürecinde, 17 üyeyle gene bir komisyon kurulmuş, benzer ve bu komisyona o zaman Cumhuriyet Halk Partisi'yle Milliyetçi Hareket Partisi şiddetle karşı çıkıyorlar, eleştiriyorlar ve "Mümkün değil" diyorlar. "Biz bu ihanet sürecine ortak olmayız" diyorlar ve 6 milletvekili vermiyorlar. 17 üyeyle kurulmuş olan o komisyon, 11 üyeyle hayatına devam etti. Yani o 6 üyeyi AK Parti ve o zamanki adıyla HDP'ye dağıtmadı o günkü irade. Ama bugün Sayın Kurtulmuş bir kararla o bizim 3 tane boş olan koltuğu aldı ve dağıttı. Bize göre bu, millet iradesine saygısızlıktır. Meclis’in normal uygulamalarının dışında da bir uygulamadır. Yani bugün bu uygulamayla, bu yanlış uygulamayla netleşmiş oldu. Zaten netti bizim açımızdan.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum. Tabii çok konuşuldu, edildi ama yine de üzerinden geçelim. Sonuçta Meclis’te var olan partiler içerisinde, tek milletvekili olan partiler de var komisyonda, 3 milletvekili olan da var. Bir tek siz eksiksiniz.
Buğra Kavuncu: Evet.

Ruşen Çakır: Bu iyi bir şey mi?
Buğra Kavuncu: Valla, yani iyi bir şey mi? Bizim açımızdan iyi bir şey. Şöyle iyi bir şey, yani bizim açımızdan zaten kabul edilemez bir durum bu. Çünkü bakın, bir süreç başlatıldı. Şimdi öyle bir süreç ki her şey konuşuldu, anlatıldı ve böyle hepimizi şaşırtan bir şekilde başladı bu süreç. Hiçbir şey anlamadık. Tahminler yaptık. Yapılan açıklamaların içerisinden almış olduğumuz cümlelerden dedik ki, ‘‘Herhâlde bu hesaplanıyor. Herhâlde böyle bir süreç ilerleyecek’’ ve bilgilendirilmedik. Ondan sonra komisyon kurulma kararı alındı. Bizi ilk defa, işte bundan iki hafta önce, komisyon falan kurulduktan sonra ilk defa Sayın İbrahim Kalın geldi, bilgilendirdi. Dolayısıyla başlatılmış bir süreç. Sürecin ortasında, "Hadi gelin, biz komisyon kuralım." Neyin komisyonu? "Ya, biz bir şey başlattık. İşte yani burada da ne olacak, onu da bilmiyoruz. Bir gelin." Yani başlatılan bir prosesin meşrulaştırılma operasyonu bu ve başlatılma şekli de bizim açımızdan kabul edilebilir değil. Hatırlayın, ilk üçlü bir heyet oluşturuldu ve bu heyet bütün siyasi partilerden randevu istedi. Rahmetli Sırrı Süreyya da o zaman o heyetin içerisindeydi ve o heyet İmralı'daki terör örgütü başının mesajlarını getirmek üzere talepte bulundu. Biz o zaman da reddettik bunu. Yani dedik ki, ‘‘Ömür boyu hapis cezasına mahkûm bir terör örgütü liderinin mesajını taşıyan heyetin resmî bir sıfatı yok ki.’’ Yani ne getirecek, neyi konuşacağız? Hâlbuki Türkiye Büyük Millet Meclisi burası. Yani 6 tane grubu olan siyasi parti var. 10’un üzerinde de grubu olmayan siyasi parti var. Bize bir siyasi parti görüşme talebinde bulunsaydı bu farklı değerlendirilebilirdi. Farklı belki bir tartışma olurdu bizim partimizin de içinde. Dolayısıyla böyle başlayan bir süreçle bizim o komisyonda olmamamız bizim açımızdan hayırlı olmuştur. Memleket açısından hayırlı olmuştur. Memleket açısından da ayrıca şudur Ruşen Bey; bu sürece karşı olan çok fazla insan da var. Yani karşı derken, şimdi öyle de bir isim var ki ortada, "Terörsüz Türkiye." Karşı deyince, sanki terörsüz Türkiye'ye karşı ama değil. Yani terörsüz Türkiye'ye bugün karşı olacak bir tek kişi bulamazsınız. Biz de karşı değiliz. Elbette ki bitsin ve bir daha da tekrar geri gelmemek kaydıyla bitsin. Orada da bütün siyasetçiler sorumluluk duygusuyla hareket etmeli. Ancak yani bu şekliyle, bu şekilde bu sürece şüpheyle yaklaşan, tereddütle yaklaşan, kabul etmeyen milyonlarca insan var. Ya, seçim zamanı duydunuz mu siz 2023'te Cumhur İttifakı'nın herhangi bir paydaşından, "Efendim, biz iktidara gelirsek bir süreç başlatacağız. Terör örgütü liderini de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne çağıracağız, gelsin konuşsun." Böyle mi oy aldı bu Cumhur İttifakı? Aksine, bu Cumhur İttifakı bizleri linç ettirdi. Montaj kasetlerle bizi perişan ettiler. Olmadık yalanları uydurdular. Bizi, İYİ Parti özelinde söyleyeyim, Cumhuriyet Halk Partisi'yle olan ittifakımızdan dolayı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin de o günkü adıyla HDP'ye olan kısmi yakınlığından dolayı bizi öyle bir hâle getirdiler ki, o kadar çirkin iftiralar attılar ki… Şimdi bunları o gün yapan iktidar, o gün seçmenle bu konuyla ilgili ufacık bir imada bile bulunmadı. Ondan sonra geldi, bunları yapıyor. O açıdan da hayırlı olmuştur. Çünkü kamuoyunda, toplumda, millette oluşan bu tepkinin de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde makul bir şekilde dile getirilmesi, bu tereddütlerin anlatılması lazım. O açıdan da doğru olmuş.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum. Tabii bu sürecin, bu yeni sürecin en çarpıcı yönü, bunun taşıyıcısının bir anlamda siyasi hayatta Devlet Bahçeli ve MHP olması. Siz de parti olarak, yani MHP'den doğmuş bir partisiniz diyelim. Yani İYİ Parti'nin tarihine baktığımız zaman Müsavat Bey de MHP'de siyaset yapmış, birçok kişi siyaset yapmış. Buna rağmen, yani şunu anlatmaya çalışıyorum, bu hani DEM Parti'yle AK Parti yapıyor olsaydı ya da başka bir şekilde olsaydı tamam, MHP'yle bu konuyu konuşamadınız mı, konuşmadınız mı? Yani MHP'yle İYİ Parti arasında kanallar yok mu? Onlar sizi bir şekilde olay hakkında bilgilendirmedi mi? Çünkü en temel soru olarak bilgilendirmeden bahsediyorsunuz. Yani buradaki MHP faktörü sizin için ayrıca bir önem taşımıyor mu?
Buğra Kavuncu: Bizim için hiçbir önem taşımıyor. Yani bu soruyu aslında Sayın Cumhurbaşkanı’na da sorduğunuzda nasıl bir cevap alacağınızı da ben gerçekten çok merak ediyorum. Hani bırakın bizi, bizim kanaatimiz, hissiyatımız, Sayın Bahçeli bu açıklamayı yaptığında AK Parti kanadının da böyle bir konudan haberi olup olmadığına dair ciddi tereddütler var. Yani AK Partili milletvekillerinin içerisinde biz konuyu şaşkınlıkla takip edenleri, Sayın Tayyip Erdoğan'ın Devlet Bahçeli'nin açıklamalarından sonra uzun bir süre sessizliğe büründüğünü, konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmadığını gördük. Hâliyle Sayın Bahçeli'nin bırakın kendisi dışında başka bir yapıyı, kendi ortağını dahi bilgilendirip bilgilendirmediğine dair bir soru işareti var. Milliyetçi Hareket Partisi'nde daha önce siyaset yapmış birçok arkadaşımız var. Genel Başkanımız, evet, o dönem Milliyetçi Hareket Partisi'nde siyaset yapmış. Ancak neden ayrıldıkları ve hangi gerekçelerle ayrıldıkları, bunların hepsi o dönem detaylarıyla konuşuldu. Oradaki ana gerekçe, ana sebep de bildiğiniz gibi bir ittifak yapılmıştı. Milliyetçi Hareket Partisi o güne kadarki muhalif çizgisinden ayrılmıştı ve iktidarla birlikte hareket etmek üzere bir yola çıkmıştı. Yani çok güçlü, haklı, kendilerine oy veren seçmeni de, kendilerine oy verecek olan seçmeni de sıkıntıya sokmayacak, hatta o seçmenin de talebiyle gerçekleşen bir kopuştur o. Daha sonra da İYİ Parti'nin kuruluşuna vesile olmuştur. Bizimle zaten böyle bir diyalog olmadı. Biz de sizler gibi, bütün Türkiye gibi bir sabah uyandık ve Sayın Bahçeli'nin terör örgütü lideri Öcalan'ı Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne davet ettiğini gördük.

Ruşen Çakır: Bunun bir devlet projesi olduğu söyleniyor sık sık, biliyorsun. Hatta ‘‘devlet aklı’’ kavramı tekrar bu süreçle beraber gündeme girdi. Siz İYİ Parti olarak bu saptamaları nasıl karşılıyorsunuz?
Buğra Kavuncu: Bu saptamalara asla katılmıyoruz. Keşke bir devlet aklı olsa. Şimdi çok net bir görüntü var ortada. Hani bir devlet aklı olsa, hani bizlerin bilmediği, tereddüt edilen bir konu olsa çok daha farklı bir süreç işletilir. Bu, önümüzdeki seçim dönemi için yapılmış olan bir hazırlık. Biz bunu zaman zaman dile getirdiğimiz noktada hep şu söyleniyor: "Ya böyle riskli bir sürece girilir mi?" Girilir. Çünkü ilk burada aşılması gereken adım şudur: Anayasa diyor ki; Cumhurbaşkanının üçüncü defa seçimlere girebilmesinin tek yolu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 360'ı bulması ya da işte erken seçime gidilecekse Cumhurbaşkanı kendisi o kararı alır, o zaman da aday olamaz. Yani hani aday olduktan sonra sonuç ne olur, bu daha tartışılmadan önce, önce onlar açısından çözülmesi gereken bir mesele var: Bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 360'ı yakalayacak aritmatiği çözmek. Şimdi bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta. İkinci bir konu Suriye'yle alakalı. Hani orayla alakalı da oluşmuş olan gelişmeler bazı adımların atılmasına sebep olabilir mi sorusu var. Fakat net olarak da gördüğümüz bir şey var. Yani bir KCK gibi bir yapı var. Bunun içerisinde PKK'sı, PYD'si, PJAK'ı var. İşte İran ayağı var. Bunların hepsi bir bütün. Dolayısıyla PKK'nın silah bıraktığı ama PYD'nin işte 100 binin üzerinde bir sayıyla, ağır silahlarla orada durması, yani terörün bittiği, biteceği, 20 kişilik sembolik bir gösteriyle bunun bu şekilde hallolacağını düşünmek çok büyük bir saflık. Yani dolayısıyla biz bunun bir, iç politika, iki, dışarıdaki gelişmelere bağlı bir süreç olabileceği ihtimali; ama bu da net ve doğru bir şekilde anlatılmadığı ya da anlatılamadığı için birinci olasılık çok daha güçleniyor. Üçüncüsü, bu da benim biraz daha ideolojik dayanağı olan bir yorumum; cumhuriyet kurulduğundan beri cumhuriyetle kavgası olan iki ideoloji var bu ülkede. Birisi siyasal İslam, diğeri de etnik bölücülük. Bunların ikisi şu anda bir romantik ilişki yaşıyorlar. Çünkü daha bundan üç ay önce, beş ay önce, ben Grup Başkanvekiliyim, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde neler duydum. Yani DEM grubunun bugünkü iktidarla ilgili ne tür saptamalarda bulunduğunu, nasıl hararetli bir şekilde itirazlarda bulunduğunu gördüm. Ve bunların temelinde insan hakları, antidemokratik uygulamalar, yargının bağımsızlığı, bütün bunlar oluyordu. Bu eleştirileri çok farklı kesimlerin de yaptığını gördüm. Parantez açayım, hayret ettiğim bir başka nokta da şu, tırnak içinde söylüyorum: hani "aydın" olarak nitelendirilen ya da işte farklı mecralarda yazı yazan ve bu Cumhur İttifakı'nı korkunç şekilde eleştiren, işte mafyalaşmayı, çeteleşmeyi, yargıdaki tarafsızlığın kaybolmasını, birçok konuyu eleştiren kalemlerin bir anda o konularda sessizliğe gömüldüğünü, başlatılan bu süreç vasıtasıyla adeta bir güzelleme, kutsama yapmaya başladığını gördüm. Ve bakıyorum, yani değişen ne oldu diye soruyorum kendime. Cumhur İttifakı orada, iki tane paydaşı da orada. Bütün bu yakındığımız, bütün bu sıkıntıların sebebi olan zihniyet de orada. Ha, değişen tek bir şey var: Sürece Apo dâhil oldu. Yani bu bir Apo sempatisi midir? Onun bu sürece dâhil olması bu insanların o konudaki bakış açısını, aşkını, şevkini mi arttırmıştır? O da anlaşılır değil. Hadi DEM’inkini anlarım. Çünkü bambaşka bir bakış açıları var. Bana göre bambaşka bir gündemleri var ve o yolda her şeyi meşru görüyorlar. Yani dün ‘‘yan yana bile gelinemez’’ dedikleri işte Cumhur İttifakı'yla birlikte hareket ediyorlar. Ne oldu yani? Sinan Ateş cinayeti mi çözüldü? Haksız yere tutuklanan belediye başkanları serbest mi bırakıldı? Kayyum atanan belediyelerde farklı bir karar mı alındı? Yani bütün bunlar mı değişti? Bütün bunlarla ilgili değişen hiçbir şey yok.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sorabilir miyim? Şimdi siz sürece karşısınız. Komisyona girmediniz. Zafer Partisi net bir şekilde aynı şekilde karşı. Onun dışında birtakım irili ufaklı solda da eleştiren yapılar var. Ama en çok şeyi merak ediyorum: Zafer Partisi'yle İYİ Parti arasında bir tür bu konuda ittifak, birlikte hareket etme gibi bir seçenek masada var mı?
Buğra Kavuncu: Yani şu anda böyle bir gündem yok. Zaman zaman siyasi partiler bazı konularda ortak beyanlarda bulunabilirler. Zaman zaman bazı alanlarda söyledikleri, eleştirileri, yaklaşımları kesişebilir.

Ruşen Çakır: Evet, bir sorun oldu. Tekrar bağlanacak diye düşünüyorum. Evet. Buğra Kavuncu'yla konuşuyoruz. En son sorduğum soru Zafer Partisi'yle İYİ Parti arasında bir birlikte hareket etme olup olamayacağı meselesiydi. Tam ona, şu anda gündemde böyle bir şey olmadığını söyleyerek cevap vermeye başlamıştı. Sonra bir kopukluk oldu. Kendisi bağlandığı zaman bir şeyi de sormayı düşünüyorum aynı zamanda. Bu Bursa'da yapılan miting ve bundan sonra yapmayı düşündükleri şeyi, sürece yönelik eleştirilerini dile getirmek için yapmayı düşündükleri diğer eylemleri de Buğra Kavuncu'yla konuşacağız.
Buğra Kavuncu: Evet, geri döndüm, bir ara koptuk.

Ruşen Çakır: Evet. Şunu diyordun tam: ‘‘Şu anda gündemimizde yok Zafer Partisi'yle birlikte hareket etmek ama partilerin aralarında dönem dönem görüşmeler oluyor.’’
Buğra Kavuncu: Hayır, şöyle, görüşmeler değil. Yani bazı konularda ortak yaklaşımlar, ortak hassasiyetler olabiliyor. Bu dönemde evet, yani bu konuda, bu konunun taşıdığı riskler, geleceğe dair taşıdığımız endişeler konusunda benzer tepkilerimiz ve o konuda ortak bir anlayış, yaklaşım var.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sorayım. Geçen Bursa'da bir miting yaptınız ve bunların devamının geleceğini söylediniz parti olarak. Nasıl geçti Bursa ve bundan sonra ne yapacaksınız? Nerelerde mitingler düşünülüyor?
Buğra Kavuncu: Şöyle, az önce de sorduğunuz soruya cevap verirken, bu süreçle ilgili ciddi tereddütleri olan çok ciddi bir kesim de var. Biz hani ‘‘Parti bayraklarından bağımsız, sadece Türk bayraklarıyla o meydana gelip tepkinizi gösterin’’ diye bir çağrıda bulunduk. Osmangazi Meydanı çok da büyük bir meydandı. Meydan hıncahınç doldu, taştı. Yani bize dedi ki o meydan, "Bir sonraki mitinginizi daha büyük bir yerde yapın." Farklı siyasi partiler destek mesajı açıkladılar. İşte sadece Zafer Partisi değil, onun dışında farklı partilerden de o günkü mitinge katılma ve bölgedeki teşkilatlarını oraya yönlendirme yönünde çağrılar yapıldı. Bu mitingler devam edecek. Tabii bununla beraber Ruşen Bey, şunu da yapıyoruz, ben onu da çok önemsiyorum: Biz Bursa'dan bir hafta önce de Diyarbakır'a gittik.

Ruşen Çakır: Evet. Onu bizim arkadaşımız Ferit Aslan yerinde takip etti, biliyorum. Ziyaret oldu, evet.
Buğra Kavuncu: Evet, evet. Orada da her ne kadar bu konuyla ilgili eleştirilerimizi getirsek de bu sürece destek veren STK'ları da dinledik. Barolar Birliği'ne gittik, Sanayi ve Ticaret Odası'na gittik. Onlara tereddütlerimizi, endişelerimizi anlattık. Onlar da bize kendi baktıkları pencereden ne gördüklerini, neden süreci desteklediklerini izah ettiler. Ama günün sonunda şu ortaya çıktı: Çok faydalı buldular, çok da memnun kaldılar. Yani şunu da ifade ettiler bize: "Biz yıllarca bu konuda bizimle apayrı düşünen insanlarla görüşmek istedik, 40 yıl, ama hiçbiriyle görüşemedik. Hâlen de görüşemiyoruz. Ama tarih nasıl akıyor? Bugün bu sürece itirazı olan bir partinin genel başkanı buraya kadar geldi, hem kendini ifade ediyor hem de bizi dinliyor." Yani kamuoyunda süreçle ilgili soru işaretleri olan vatandaşlarımızın bu çekincelerinin sesi olmak kadar farklı düşünenlere de hem görüşlerimizi anlatmanın hem de onlarınkini dinlemenin ben çok sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Yani hem mitinglerimiz devam edecek hem de bölge ziyaretlerimiz devam edecek.

Ruşen Çakır: Son olarak şunu sormak istiyorum Buğra: Ne diyorsun, komisyondan bir şeyler çıkacak mı? Yoksa ‘‘Bu, sürdürülebilir bir şey değil’’ diye mi düşünüyorsun? Dolayısıyla tabii ki sürecin geleceğini nasıl görüyorsun? Buradan elle tutulur bir sonuç çıkar mı?
Buğra Kavuncu: Önce şu cümleyi söyleyeyim: Bir tek evladımızın burnu kanamasın, ülkemizde kan akmasın, ülkemizde huzur olsun, ülkemizde hiçbir alanda şiddet olmasın, şiddetle problemlerini çözmeye çalışan hiç kimse de var olmasın. Bu komisyon bu hâliyle bir yere varabilme potansiyeli bana göre taşımıyor. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi'nin 29 maddelik bir açıklaması oldu. Yani ben de Meclis’te nöbetçiyim. İşte hem basın toplantısı yaptık hem büyükelçiliklerden gelen oldu, süreçle ilgili neden komisyonda olmadığımızı sordular, onları anlattık. Çok detaylarına hâkim değilim ama az önce baktım sizin yayına bağlanmadan. Yani şimdi o 29 madde, işte kadın ve çocuk şiddeti... Bunların da içinde olduğu bir maddeler bütünü. Yani çok fazla anlam yükleniyor. Yani, sınırlarının çerçevesinin ne olduğuna dair bir kafa karışıklığı var. Talihsiz açıklamalar da oldu. Yani DEM Parti Genel Başkanı’nın, "CHP gelsin bu masaya otursun, gelirlerse İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da durumu biraz daha hızlı ve çabuk ilerler" demesi, yani bunlar bana göre son derece talihsiz. Bu komisyonun bu süreçte kendilerince üstlenmesini beklediği misyonun dışında adeta devlet için devlet, adeta meclis için de ikinci bir meclis… Yani bir ara 101 rakamı falan konuşuluyordu. Zaten Meclis 600 milletvekilinden oluşuyor. 30'un üzerinde komisyon var. Şimdi öyle konular var ki "Niye adalet komisyonunda değil?" diyorsunuz. Öyle konular var ki "Niye şu komisyonda değil?" diyorsunuz. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde var bu komisyonların tamamı. Tanımı net değil. Ulaşmak istediği hedef net değil. Çünkü bakın, en başa döneceğim, sürecin kendisinin adı net konulamadığı için hep böyle, "Ya, bunlar konuşuldu fakat acaba beklenti ne?" "Bir sonraki adım ne?" "Ne isteniyor?" Hani bir taraf diyor ki, ‘‘Asla bir pazarlık yok.’’ Bir taraf bambaşka şeyler söylüyor. İşte o gün silahlar bırakılırken bile "Biz bu adımı attık. Anayasayla ilgili devlet üstüne düşeni yapmalı" diye silah bırakan terör örgütü mensuplarından bir tanesi bunu söyledi. Dolayısıyla bu kafa karışıklığının o komisyonda da devam ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla hani "Komisyon bir yere varamaz" vesaire, bütün bunları söylerken de şöyle lanse ediyorlar bizleri: "İşte, bunlar kavga olsun istiyorlar." Hayır, değil. Bakın, onun için sorunuza cevap vermeden önce ilk olarak o cümleyi kurdum: "Tek bir evladımızın burnu kanamasın." Bu, bütün siyasi partilerin ilk önceliğidir. Ama bu kadar önemli bir konuda, hukukta, ekonomide, Türkiye'nin kutuplaşmasında 23 yıl bu ülkenin bu hâle gelmesini ve bütün standartların yok olmasını sağlamış bir iktidarla bunun çözülebileceğini düşünmek de bana göre çok büyük bir saflıktır. Komisyondan önce bu ülkenin acil bir iktidar değişikliğine ihtiyacı vardır.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Buğra Kavuncu, yayınımıza katıldığın için. Çok sağ ol.
Buğra Kavuncu: Ben teşekkür ederim.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
24.08.2025 Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki
23.08.2025 CHP’de “çifte liderlik” dönemi
22.08.2025 Kutuplaşma CHP’nin işine yarar mı?
21.08.2025 Mitingle olmaz mı, miting yetmez mi?
21.08.2025 Gürkan Çakıroğlu: “Cumhur İttifakı ve barış sürecinin geleceği Suriye’ye bağlı”
20.08.2025 Önce PKK mı, Fethullahçılar mı fesholacak?
19.08.2025 Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi?
18.08.2025 Hakan Fidan niçin hedefte?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı