Bizler ne kadar zayıfsak, ABD de o kadar güçlü

18.06.2007 Vatan

    Washington’daki 2.5 yıllık gazetecilik yaşantımı 15 Haziran 2007 Cuma günü itibariyle noktaladım. Bu süre içinde hep şunu gördüm: Bizler, yani dünyanın diğer parçaları, özellikle de “Üçüncü Dünya” diye tanımlayabileceğimiz Batı dışı ülkeler, ne kadar zayıfsak ABD de o kadar güçlü.
ABD aslında hiç de sanıldığı ve korkulduğu kadar güçlü değil. Örneğin her iki seçimi de kılpayı ve muhtemelen hileyle kazanan Bush’un “dünyanın en akıllı” adamları arasında olmadığı kesin. Yakın çevresi de tel tel dökülüyor. Bazılarını Bush attı, bazıları çoktan batan gemiyi tek etti; bir o kadarı da yolsuzluklara veya yasadışı işlere bulaştıkları için sistem tarafından tasfiye edildi.

Üstüste hezimet

ABD’nin zayıflığına dış politikadan bir yığın örnek verebiliriz. Madde madde ilk akla gelenleri sıralayalım:
1) El Kaide hâlâ yenilemedi;
2) Putin’in meydan okumaları dünyayı yeni bir “Soğuk Savaş”ın eşiğine getiriyor;
3) ABD’nin Çin’in ekonomik gücüyle rekabet edebilmesi imkansıza benziyor;
4) “Arka bahçe” Latin Amerika’da birçok ülkede yönetime sol geldi. Hugo Chavez-Fidel Castro ittifakı Bush’u çok zorluyor;
5) Kuzey Kore gibi küçük ve izole bir ülke bile nükleer silahla Washington’a şantaj yapabiliyor;
6) İran’ın nükleer silah elde etmesinin önlenmesi zor gibi;
7) Afganistan’da Taliban ortadan kaldırılamadığı gibi El Kaide varlığı da güçlenerek devam ediyor;
8) Irak tam bir bataklık oldu. Amerikalılar düne kadar Kürtler ve Şiilere bel bağlamışlardı, bugünse El Kaide’ye karşı Sünni direnişle işbirliğine gidiyorlar;
9) Hamas’ın Gazze’de iktidarını ilan etmesiyle Bush’un Filistin stratejisi de tam anlamıyla iflas etmiş oldu.

Kapitalizmin aczi

Sadece dışarda mı? Amerikan sistemi içerde de çok ciddi bir kriz yaşıyor. Onca paranın yatırıldığı İç Güvenlik Bakanlığı, bütün enerjisini yeni bir El Kaide saldırısına yönelik olarak tükettiği için ne 2005 yılının Ağustos sonunda yaşanan Katrina Kasırgası’na karşı gerekli önlemleri alamadı. Üstüne üstlük, kasırgadan zarar gören, çoğu siyah ve yoksul Amerikalılara uzun bir süre yeterince yardım yapılamadı. Devletin aczi kadar, “yardımseverlikleri” ile nam salmış Amerikan toplumunun Katrina karşısındaki atalet ve ilgisizliği de çok ibret vericiydi.
Başa dönecek olursak: Diğer ülkeler, bu zaaf ve eksikliklerini görmeyip ona hak etmediği bir üstünlük atfettikleri için ABD hâlâ çok güçlü, herşeye kadir pozları takınabiliyor.
Türkiye örneğine bakalım. Kuşkusuz Washington, dünyanın her tarafında, kendilerine yakın gördükleri kişilerin yönetimde olmasını ve kendi çıkarlarına uygun politikalar yürütmesini arzuluyor, bu uğurda çalışıyorlar. Fakat benim gördüğüm ve bildiğim kadarıyla, ne Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları, ne CIA başta olmak üzere istihbarat kurumları, ne onca paranın akıtıldığı “think tank”ler ve anlı şanlı Amerikan medyası özel olarak Türkiye’yi, genel olarak İslam dünyasını layıkıyla anlayamıyorlar.
Yine de çoğumuz ülkemizin kaderinin Washington’da çizildiğine inanıyoruz. Mesela askerlerimiz artık hiçbir etkileri kalmamış Neo-con artıklarıyla abes senaryolar tartışıyor, seçim kampanyasını ne akla hizmetse Washington’da yürüten AKP’nin ağır topları da buna esip gürlüyorlar.
Kendi gücümüzün ve ABD’nin güçsüzlüğünün fakına vardığımızda, işte ancak o zaman kendi senaryolarımızı yazıp kendi filmlerimizde başrol oynayabiliriz.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı